Www.Muhabbetullah.Com Şehadet Erleri-Şubat Şehitleri

Şehadet erleri

İsmail Şakıma /Diriliş sancağını taşıyan, en önde koşan, günün adamı değil demin adamı olan Şehadet erleri, gayret ve dirayetleri ile Şehadet şerbeti içmeden önce olduğu gibi içtikten sonra da Hakikat mücadelesi veren bizlere örnek olmuştur. Her şehit bir adımdır zafere,
Her zafer bir umut kutlu yere.Yeryüzünde zulmetin son bulması için candan ve canandan geçmiş, İlahi Rahmetin en güzel makam olarak nitelendirdiği mertebeyle şereflenerek, Rabbinin yoluna hikmetle, güzel sözle ve özle davet edenlere önder olmuştur. Asrın oluşturduğu kaosa karşı, arş-ı âlemde bir ferahlık iklimi olmuşlardır. Yeniden doğuşun öncüsü olarak, kendilerini diriliş medeniyetinin kuruluşuna adamışlardır. İmkânları imanlarının derinliğine bağlı olarak oluşturmuş, bir takım beşeri kaygılardan hep uzak kalarak, asli vazifelerinde gevşeklik göstermemişlerdir. İnsanlık tarihi boyunca bir silsile olarak devam etmekte olan Şehadet ve Şehitlik, Rabbin yegâne kudret ve kuvvet sahibi oluşunun kesin olarak şahitliğini yapmış olmak demektir. Bu manayı-muhtevadan rahatsız olarak, fikir kirlenmesi ve kavram kargaşası oluşturarak İslami ve Kuran-i ifadelere halel getirmeye çalışanlar, Şehide ve Şehidi Şehit yapan manaya karşı kıyım yapma girişiminde bulunmuşlardır. Kuransız şehitlik türetmiş olan güruh, anlayışta çelişki oluşturmak suretiyle Müslümanların cehd duygularına pranga vurmak istemiştir. Lakin bu ve bunun gibi aynı yörüngede olan propaganda ve saptırmaların farkında olan dirilişin erleri, o mana ve kıymeti, Hakkın ve hakkaniyetin mücadelesinde olan, gündüz mücahit gece ise zahit olan şehadet erlerine, Rabbimizin lütfü olarak bahşettiği bu sıfatı hakkının sahibi olarak teslim etmiştir. Onları rahmet ve minnetle anan, onların mücadelesini devam ettiren, onları önder bilen yeniden doğuşun öncüleri Şehadete ve şehide İslami hakikat penceresinden bakarak kıymet ve ehemmiyet vermektedir. Şehitlik, dünyada imanın doruklarında olan, romantik duyguların değil hakikat duygusu, aşkı ve şevki yaşayanların, insanlığın asıl yurdu olan ahiret yurdunda nasiplendiği mekân ve makam olarak görmekte ve inanmaktayız. Bu inanç, Tek olan Yaratıcıya olan ilticanın ve onun en sevgilisi olan Efendimize (s.a.v.) muhabbetle doğmakta, yeşermekte ve değer bulmaktadır.Şehidi şehit yapan mana ise; dünya hayatı boyunca Rabbin hoşnutluğunu kazanacak eylemleri ortaya koymaktır. Bu hoşnutluk ahlakta olduğu gibi, ilimde de olmalı, siyasette de. Tek boyutlu, dar kalıplı değildir bu hoşnutluk. Şek ve şüpheden arınmış gönül ve kafaların anlama yetisinde bulunabileceği, Kuran-ı Kerime ve Sünnet-i Seniyyeye tam bağlılığın ifadesidir. Kerem olan Rabbin ikramı olan dünyalık kazanımların sadece ve sadece İlây-ı Kelimettullah uğruna harcanması gerektiği şuurudur. Şehadet, İslamı ve Müslümanlığı bilmek demektir. İslami olana yönelmek, Küfrün kapılarına kilit vurmak, zalime boyun eğmemek demektir. Filistinde on yaşında olan Yasinin intifada da gösterdiği mücadelenin adıdır. Şehadet, batıl davranışta hak tecellisi arayışında olanlara vurulan şamarın adıdır. Çünkü nefsanî ihtiraslarla mevki ve makamları korumak ya da dünyalık olarak yükseltmek derdinde olanların, İslami olmayan tutum ve davranışlarda, İslama ve Müslümanlara zararı olan proje ve programların propagandasını yaparak Suret-i Hakktan görünme derdi, yalan ve yalancıdır. Rabbimizin kabul etmediğini ifade ettiği bu çalışmalara atılan şamar Şehadet erleri aracılığıyla, Rabbimizin tecellisi ile olmaktadır. Şehitlik, dünya yansa içinde bir kalbur samanı bulunmamak ve ona meyletmemek demektir. Allaha kilitlenen insana virüs bulaşmayacağını idrak etmiş olmaktır. Ataleti ve gevşekliği yırtarak ihlâslı mücadeleyi ortaya koymaktır. Aidiyetini İslama göre kurmaktır. Sayısını arttırdığımız topluluğun bir mensubu olduğumuz bilincinde olmak ve buna göre tutum ve davranışlar içerisinde olmaktır. Gecelerin, gündüzlerin geçmesiyle ömürler sonsuz olmaz.
Düşüncesi sabahtan başka şeye takılmayan felah bulmaz.
Ömrün içinde bulunduğun vakittir.
Ömrün haddi, nefesler kesilinceye kadardır.
Şehadet olmasa ömrün kıymeti var mıdır?Şehadet bir çağrıdır, tüm nesillere ve çağlara... Koşan bilir hikmeti, ne anlar ne duyar bekleyen. Duranlar görecektir, elbet yürüyenleri. Hayıflanacaktır. Ahlar edilecektir. Vakit kaybedilmişse, dirilişe engeller çıkartılmışsa düzene dizin hesaplarıyla yaklaşılarak, hak ve adalet geri bırakılmışsa hüsran olan sona yaklaşılmış demektir. Ancak ve ancak, "De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir." (Enam,162) şuurunda olup, inancının gereğini yapanlar kurtuluşa erecektir.
Ne mutlu kutlu çağrıya kulak verip, gereğini yapanlara. Ne mutlu, istikbal sunan köklerin savunucusu olan, zulmete karşı şiddetli ve dimdik duran diriliş sancağının Şehadete kavuşmuşlarına ve Şehadet için sırasını bekleyenlerine...
İzzetin dünyalık menfaatler uğruna kaypaklık yapılarak kazanılacağı zannı ve tutumu içerisinde olan zelil ve rezil mahlûkların çoğaldığını üzülerek gözlemlediğimiz bir asırda, umudun ve kurtuluşun Cenab-ı Hakktan gelenden olduğu bilincine sahiplerin gayretleri bu zilleti kırmaya yeterlidir. İslamı ve Müslümanları rencide etmeye çalışan, İslami kavramlara hayat hakkı tanımamak için binlerce girişimde bulunanlara inat, Bizler Müslümanlar olarak değerlerimize ve kavramlarımıza sahip çıkacağız. Dirilişin ve yeniden doğuşun öncüsü olacağız. Düzenin Adalet nizamıyla kuruluşuna yılmadan, yıkılmadan, Cenab-ı Hakktan başka hiçbir şeyden korkmadan çalışacağız. Kimimiz şehit olacak, kimimiz gazi. Mükâfat Allahtan diyerek, hesabi değil hasbi olacağız.ŞUBAT ŞEHİTLERİ
İmam Hasan el-Benna
Çağımızda İslam davasının en önemli öncülerinden olduğu için haklı olarak "İmam" ve "Genel Mürşid" unvanını alan Hasan el-Benna 1906da Mısırda doğdu. Bir süre öğretmenlik yapan el-Benna arkadaşlarıyla beraber 1929da merkezi İsmailiyyede olan "Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin)" cemaatini kurdu. Çalışmalarına büyük bir heyecanla başlayan İhvan köy köy, şehir şehir İslami davayı anlatıyordu. Bir süre sonra el-Bennanın öğretmenlik görevi Kahireye nakledildi. Dolayısıyla teşkilatın genel merkezi de Kahireye getirildi. Teşkilatın çalışmaları sonucu Mısırın birçok yerinde enstitüler, okullar, hastaneler açıldı. Kahirede İmam el-Bennanın fikirlerini daha geniş kitleye ulaştırmasını sağlayan günlük "İhvan-ı Müslimin" adlı bir gazete yayınlanmaya başlandı. Teşkilat kısa sürede iyice genişledi ve Mısır dışında birçok Arap ülkesinde şubeleri açıldı. İslam âlemindeki en güçlü teşkilat haline geldi. O tarihte krallıkla yönetilen Mısırda, kral ve hükümet bu teşkilattan endişe duymaya başladı. Müslümanların İslam prensiplerine bağlanarak beraber hareket etmeleri halinde sömürgeci politikaların tıkanacağından korkan İngiltere, Fransa ve Amerika gibi emperyalist ülkeler de bu teşkilatın önüne geçilmesini istiyorlardı. Sonuçta Mısır bu hareketi yasadışı ilan etti ve çalışmalarını engellemeye başladı, ama tamamen kapatamadı. Teşkilatı kapatmayı ve etkisiz hale getirmeyi başaramayan zihniyet onun liderini tasfiye etmek istedi. Ve çok geçmeden 12 Şubat 1949da Hasan el-Benna, Kahirede sokak ortasında vurularak şehit edildi. Abbas Musevi
Lübnandaki Hizbullahın genel sekreteriydi. Özellikle Güney Lübnandaki siyonist işgale karşı yürütülen cihadda önemli yeri vardı. Bu hareketin liderlerinden olan Abbas Musevi Allahın takdiridir ki bir şehidin şehadet yıldönümü törenlerinden dönerken hanımı ve bir çocuğuyla beraber İsrail ajanları tarafından 17 Şubat 1994te şehit edildi.
Malcolm X
Amerikanın kenar mahallelerinden birinde dünyaya gelen Malcolm X, sefalet içinde geçen çocukluğu döneminde düzenli bir eğitim alamadı. Çocukluk ve gençlik yıllarının ilk dönemlerinde serserilik, şiddet, uyuşturucu vb. kötü alışkanlıkların hepsiyle tanıştı ve bu hayatın sonucunda hapse girdi. Hapis, hayatının dönüm noktasını oluşturdu. Orada Amerikadaki İslami hareket lideri Elijah Muhammedin adamlarıyla kaldı ve onlar sayesinde İslamla tanıştı. Hapisten sonra ırkçı görüşlere sahip Elijah Muhammedin hareketine katıldı ve on yıl onun yardımcılığını yaptı. Bu süre sonunda ilk gittiği haccda İslamın tevhidi bütünlüğü ile tanıştı ve hayatında tekrar yeni bir dönem açıldı. Çünkü Amerikada içinde bulunduğu ırkçı hareketin aslında İslama ters düştüğünü fark etmiş, haccda Müslümanların siyahı, beyazı, zengini, fakiriyle oluşturduğu bütünlüğü ve kardeşliği görmüştü. Dönüşte Elijah Muhammedin hareketinden ayrılarak, kendisi İslamı öğrendiği yeni şekliyle tebliğ etmeğe başladı. Daha çok zencilere hitap ettiği için zencilerin ve ezilmiş diğer mazlumların haklarından sıkça söz ediyor, İslamın tevhid görüşünü vurguluyordu. Kısa sürede etrafına büyük kalabalıklar topladı. Onun bu çalışmalarından rahatsız olan FBI, 25 Şubat 1965te bir konferansı esnasında bir zencinin eliyle onu vurdurdu. FBI cinayetle ilgisinin olmadığını bildirdiyse de, katilinin hapiste İslamı seçmesi sonrası yaptığı itiraf gerçeği gün yüzüne çıkardı.İskilipli Atıf Hoca
Hayatını İslama ve ümmete hizmet için adamış bir ilim adamıdır. Hayatı boyunca ilimle iç içe olmuş, İslami konularda halkı aydınlatmaya çalışmıştır. 1926 sonbaharında tutuklanarak önce emniyete sonra İstiklal Mahkemesine götürüldü. Suçu "Şapka Devrimi"ne muhalefetti. Gerekçe ise şapka kanununun ilanından önce yazdığı bir kitapta Müslümanların şapka giymelerinin caiz olmadığını belirtmesiydi. İstiklal Mahkemelerinin şaşırtıcı ve ibret verici kararlar aldığı, önce infazların yapılıp sonra mahkemelerin sonuçlandırıldığı dönemdi. Böyle bir dönemde, böyle mesnetsiz bir suçtan yargılanan Atıf Hoca için savcı üç yıl kürek cezası istedi. Atıf Hoca, mahkemedeki son duruşmasından önceki akşam arkadaşlarının ısrarıyla kısa bir müdafaa yazdı. Fakat sabah bu müdafaayı yırtması üzerine şaşıran arkadaşlarına cevabı: "Rüyamda Resulullahı gördüm. Bana: Atıf bize kavuşmak istemiyorsun da müdafaa yazmakla mı uğraşıyorsun? buyurdu" olmuştu. Hoca mahkemede müdafaa yapmadı. Savcının üç yıl kürek cezası talebine rağmen mahkemenin kararı "idam" oldu. Ve Atıf hoca 4 Şubat 1926da idam edildi. Son sözü ise şöyleydi: "Zalim ve kâfirlerle elbette mahşer günü hesaplaşacağız."Şeyh Esad Erbili
19. Asrın ortalarına doğru Musula 50-60 km. mesafedeki Erbilde doğan Şeyh Esad, İslami konularda tahsil gördü. Şeri ve tasavvufi ilimlerdeki çalışmaları sonucu genç yaşında icazet alan Şeyh 1883te, 40 yaşlarındayken İstanbula gelerek aldığı icazetleri Meşihat Dairesine tasdik ettirerek, irşadla meşgul olmak için bir mekan talep etti. Önce Kocamustafapaşada sonra da Üsküdardaki tekkesinde irşadla meşgul olmaya başladı. Cumhuriyetten sonra tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla birlikte, zikir halkalarını ve tekkesini bırakan Şeyh, Erbildeki mülklerini satarak Erenköyde satın aldığı köşkte ikamet etmeye ve halkı İslami konularda bilgilendiren sohbetler yapmaya başladı. Meşhur Menemen hadisesinden sonra suçlanan ilim adamlarının arasında o da vardı. Bu haksız ve mesnetsiz suçlamalarla idama mahkûm edildi. Ancak çok yaşlı olduğundan hüküm infaz edilmedi. Malum zihniyet sahipleri bunu telafi edebilmek için onun hastalığından yararlanarak 4 Şubat 1931de hastanede zehirledi ve bir başka yolla infazı gerçekleştirdiler.Metin Yüksel
17 Temmuz 1958de Bitliste dünyaya gelen Metin Yüksel ilim ehli bir aileye mensuptur. 1965te İstanbula gelen Metin ilmi ve sosyal yönü güçlü bir ailenin çocuğu olarak kendini çok hareketli bir ortamda buldu. İslami hareketin o ilk heyecanlı dönemlerinde hareketin merkezinde yer aldı. Genç yaşlarında MTTB çalışmalarına katıldı. 17 yaşlarındayken Fatih Akıncılar Derneğini kurdu. Heyecanı, enerjisi, samimiyeti ve pratik zekâsı sayesinde kısa sürede çevresinde sevilen ve tanınan biri oldu. Bu çalışmalarından rahatsız olan muhtelif gruplar tarafından sürekli tehdit ediliyordu. Saldırıya da uğradı. Saldırı ve tehditlerden dolayı ölümü sürekli ensesinde hisseden Metin 23 Şubat 1979da Cuma namazı sonrası şehit edildi

--
Bu saman çöpünü kasırgada bırakma Ya Rab.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
http://www.muhammediler.com
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.