18 Nisan 2008

Tek Parti Zihniyeti ve Köycülük

Tek Parti Zihniyeti ve KöycülükBir manken geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında, "Gecekondu dikenle, kaçak elektrik kullananla niçin benim oyum eşit acaba?" diye sordu. Kendisinden sonra söz alan bir yazar ise, "Niçin geliyor buraya? Gitsin köyü, memleketi neredeyse orada otursun" şeklindeki benzeri elitist ifadelerle aynı yönde bir yaklaşım ortaya koydu. Söz konusu elitist tavra yönelik tepkiler (ve anlamsızca kişiselleştirilen hakaretler) her ne kadar bu yorumları yapan mankenin kimliğini ya da hayat tarzını hedef aldıysa da, böyle bir indirgemeci yaklaşım pek de makul değil. Kaldı ki aynı programda söz konusu mankenden hemen sonra söz alan ve tamamen aynı doğrultuda fikir beyan eden yazar da İstanbul'da bir üniversitede ders veren biri.Bu türden zihniyet eksenli konularda alelacele sonuçlara varmaktansa, Türkiye'de bugün itibariyle toplumun (azınlıkta olsa da) önemli bir yüzdeye tekabül eden bir kesiminin benimsediği bu bakış açısının ne şekilde beslendiğini, böyle bir algının nasıl ortaya çıktığını dikkate almak gerekir. Zira bu küçümseyici tavır, Cumhuriyet'in kurulduğu ilk yıllardan bu yana hem sosyal hem de siyasi alana hakim olan elitist zihniyetin sayısız yansımalarından biriydi sadece. Bir başka deyişle, bu çiğ elitizm ilk kez söz konusu televizyon programında ortaya çıkmadı; Cumhuriyet'in ilk yıllarından bu yana hep vardı ve hep güçlüydü.Bu güçlü ve belirgin tavrı görebilmek için çok derin bir araştırma ya da çok geniş çaplı bir okuma gerçekleştirmiş olmak gerekmiyor. "Köylü milletin efendisidir" gibi yaldızlı ve kulağa hoş gelen (ama hiçbir de facto mana ifade etmeyen) sözlerin arkası biraz kurcalandığında, köylünün hiçbir zaman ciddiye alınmadığı, hatta cumhuriyetin ulus inşa sürecinde şehirliye ayrı, köylüye ayrı sosyalizasyon yöntemleri uygulandığı ve hepsinden önemlisi, Köy Enstitüleri de dahil olmak üzere bütün uygulamalarda köylünün, köyünde, köylü olarak tutularak terbiye edilmesinin amaçlandığı görülür.Bu 'terbiye edici' yaklaşım, tıpkı şehirliler gibi köylülerin de, ancak Cumhuriyetin kurucu kadrosunun kafasındaki kurgusal şablona uyum gösterebildikleri ölçüde makbul vatandaş olabildikleri anlamına gelir. Örneğin, şehirli vatandaşlar, Türk Tarih Tezi ya da Güneş Dil Teorisi gibi gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan kurgulara inanmalı ve kendi kimliklerini Mustafa Kemal'in formüle ettiği bu tezler çerçevesinde tanımlamalıydılar. Köylüler ise, bu çerçevede kendilerini, söz konusu kurgusal "Türk milletinin aslını oluşturan, ulusal gelişmede belirleyici, saflığı bozulmamış, asil, akıllı ve değişime açık insanlar olarak tasavvur"1 etmeliydiler. Bir başka deyişle, köylüler, devrimin ortaya koyduğu kurgusallığı gerçekleştirmeleri beklenen nesneler durumundaydılar.Ancak kurucu kadronun köylüleri yıllarca 'milletin efendisi' gibi ifadelerle sürekli yüceltmesi, sadece bir kurgusallığı gerçek kılma kaygısından ileri gelmiyordu. Tek Parti idarecilerini bu noktada böyle davranmaya iten asıl saik, (halkçılık ve devletçilik ilkelerinde ifade bulan korporatist zihniyet gereği) ekonomik sınıf bilincinin doğmasına imkan verilmemesi isteğiydi. Zira söz konusu korporatist zihniyete göre, geçim sıkıntısını, işsizliği, işçi-işveren ilişkisini (ve dolayısıyla grev ya da lokavt gibi korkulan uygulamaları) sonuç veren şehirleşme, Onuncu Yıl Marşı'nın 'imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz' şeklindeki mısrasında ifade bulan halkçılığın bir antitezi durumundaydı. Bu nedenle de, her ne kadar kalkınma için sanayileşmenin şart olduğu kabul edilse de, bunu, şehirleri köylüler için cazip kılmadan, yani köylüyü köyünde tutarak, şehirleşmeyi kamçılamadan gerçekleştirebilmek için yollar aranıyordu. Bu halkçı endişe nedeniyle de, (olması gerektiği gibi) ağır sanayi ile kalkınma yerine, köy ekonomisinin güçlendirilmesi tercih ediliyordu.2Kemalist literatürde 'köycülük' olarak referans verilen bu yaklaşım, köylülerin şehre gelerek işçi sınıfına dahil olmalarını ve böylelikle ülkede geniş bir ekonomik sınıfin oluşmasını, rejimin öngördüğü halkçı politikalara ciddi bir tehdit olarak algılıyordu. Köylünün köyünde kalması durumunda ise, işçi sınıfının oluşması tehlikesi önemli ölçüde ortadan kalkacak, her köylü aile ayrı bir ekonomik birim olarak kalmaya devam edecekti. Dahası, böylelikle Türk ırkının korunmuş bulunduğu köylerdeki biyolojik üstünlük de muhafaza edilecek, şehirdekinden tamamen farklı bir eğitime tabi tutulacak köylüler köylülüğe özendirilecek ve eğitimlerini tamamladıktan sonra da köylerinde kalacaklardı.Bütün bu nedenlerden ötürü, Kemalist literatürün köylüleri yüceltici söylemlerinin, rejimin, 'Türk ırkının saflığı', 'ekonomik sınıflara karşıtlık' ve 'köylüleri köylülüğün övünülecek bir şey olduğu fikrine ikna' gibi kaygılarıyla bir arada ele alınması gerekli. Aksi takdirde gerçeklik ile kurgu arasındaki farkı görmek, ulus inşa süreci dahilinde belirlenen idealden sapmalar gösteren köylülere reva görülen muamelelere bir anlam verebilmek mümkün olmaz. Zira milletin efendisi olan köylü, Anadolu'da değil, Kemalist mitlerde yaşayan köylüdür. Anadolu'nun köylüsü ise, mahrumiyetler içinde yaşayan ve rejimin mitlerine adapte olamadığı ölçüde Ankara'nın hiddetine maruz kalan bir kitledir. Söz konusu kurgunun ardına bakıldığında, Türklüğe adapte olamadığı için toplu kıyımlara maruz bırakılan ya da 1930'da Mustafa Kemal'in partisine oy vermeme eğiliminde oldukları için jandarma zoruyla oy kullanmalarına izin verilmeyen gerçek köylüleri görmeye başlamak mümkün olabilir.



1 Karaömerlioğlu, M Asım. [2001] 2004. Türkiye'de Köycülük. In Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce. Cilt 2: Kemalizm, edited by Ahmet İnsel, 287. İstanbul: İletişim Yayınları.2 Köycü literatür içerisinde sanayileşme karşıtı pek çok görüşe rastlamak mümkündür. Ancak burada asıl karşı çıkılan sanayileşmenin kendisi değil, neden olduğu şehirleşmedir. Yine de bu tür politikaların Tek Parti iktidarının ekonomik başarısızlığında önemli bir payı olduğu söylenebilir.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.