Türkiye'yi Bürokrasi ve Yargı Yönetir

Türkiye'yi Bürokrasi ve Yargı Yönetir

Oligarşik bir laiklik peşinde koşanlar, laikliği sürekli tartışma konusu yaparak Türk halkının demokratik özlemleri ile karar vereceği bir sisteme hiçbir zaman razı olmadılar. Cumhuriyetin ana yapısında 'cumhuriyeti biz kurduk siz kim oluyorsunuz' tavrı vardır.

12 Eylül döneminde askeri savcı olarak görev yapan Faik Tarımcıoğlu, 1983-91 arasında milletvekilliği yaptı. Turgut Özal'a yakınlığı ile bilinen Tarımcıoğlu, askeri savcı olarak görev yaptığı dönemde, verdiği takipsizlik kararları yüzünden Sıkıyönetim Komutanı Haydar Saltık'ın tepkisini çekti. O dönemde Mehmet Barlas ve Nazlı Ilıcak hakkında verilen takipsizlik kararının altında onun imzası vardı. Devletin işleyişini iyi bilen Faik Tarımcıoğlu ile Türkiye'nin son dönemde yaşadığı gerginlikleri, kapatma davasını, Ergenekon gözaltılarını konuştuk. Türkiye'nin yüksek yargı ve yüksek bürokrasi tarafından yönetildiğini anlatan Tarımcıoğlu, son dönemde yaşanan olaylar sürerse Türkiye'nin kaosa doğru gidebileceğine dikkat çekiyor. Kapatma davasını beklediğini ve kendisi için sürpriz olmadığını söyleyen Faik Tarımcıoğlu "Basına yansıdığı şekliyle iddianameyi okudum ve çok zayıf buldum. Eğer bu davayı ben açsaydım böyle iddialarla açmazdım. Büyük çapta gazete malumatına dayanıyor" diyor ve ekliyor: Türkiye kaosa doğru yol alıyor. Bu gerginlik bir an önce sona ermeli.* Yüzde 47 oy almış bir partiye kapatma davası açılmasını nasıl yorumluyorsunuz?Bu dava benim açımdan beklenen bir şeydi. Artık askeri darbeler dönemi geride kaldığı için, yüksek bürokrasinin böyle bir girişimde bulunmasını bekliyordum. Basına yansıdığı şekliyle iddianameyi okudum ve çok zayıf buldum. Eğer bu davayı ben açsaydım böyle iddialarla açmazdım. Büyük çapta gazete malumatına dayanıyor. * Sanırım bu davayı tam olarak anlayabilmek için odak olma ve laiklik konusunu konuşmak gerekiyor. Evet. Ama önce 28 Şubat'ı iyi bilmek gerekir. 28 Şubat öncesi dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Washington, Telaviv ve Londra'daki bir takım güç odaklarını ürküttüğü için 28 Şubat yapılmıştır. Çünkü Necmettin Erbakan bir simge olduğu için gizli servisler tarafından siyaseten devre dışı bırakılmaya çalışılmıştır. Kamuoyuna da bu irtica faaliyetlerini önleme girişimi olarak takdim edilmiştir. Ama şunu da satır arasında söylemiş olayım. Bir orgeneral bana sohbet sırasında, '28 Şubat'ı yapanları ordudan tasfiye ettik' dedi. Türkiye'nin Müslümanlığı korkutuluyor* Türkiye'deki operasyonları siz yabancı başkentlerin ve gizli servislerin yaptığını mı düşünüyorsunuz? Bunu neden yapıyorlar?Korku, Türkiye asla İslâm'ın başkumandanı olmasın ve böyle bir iddiada bulunmasın. Türkiye bir süper devlet olabilir ama asla, İslâm sözünü ağzına almasın. Bütün mesele ve korku budur. Bu anlamda irtica ve mürteci lafını gizli servisler icad ederler ve kamuoyunun önüne koyarlar. AKP'nin desteklenmesi ise, reel politik icabıdır. Siirt seçimleri icad edilerek ortaya çıkarılmıştır ve daha sonra AKP'ye tahammül edemeyen bazı çevreler 367 yanlışını Anayasa Mahkemesi'nin önüne koydular. * Türkiye'nin Müslümanlığı'ndan neden korkuyorlar?Çünkü 600 yıl Osmanlı, 400 de Selçuklu toplamda 1000 yıl bu halk İslâm'ın liderliğini yapmış. 1055'ten itibaren bu coğrafyada İslâm'ın başkumandanı ya Selçuklu oldu, ya da Osmanlı oldu. Böyle bir alternatif Batı'yı her zaman meşgul eder. Tamam bugün Türkiye güçsüzdür ama, ya bir gün bu devlet İslâm Dünyası'na baş olursa korkusu Batı'dan gitmiş değildir. * Yukarıda sözünü ettiğiniz çevreler kim?Oligarşik bir laiklik peşinde koşanlar. Bu çevreler laikliği sürekli tartışma konusu yaparak Türk halkının demokratik özlemleri ile karar vereceği bir sisteme hiçbir zaman razı olmadılar. Cumhuriyetin ana yapısında 'cumhuriyeti biz kurduk siz kim oluyorsunuz' tavrı vardır. * Bunu biraz açar mısınız?Neden sandıklar yapıyorsunuz. Neden seçime gidiyorsunuz ve neden meclis oluşturuyorsunuz şeklinde düşünürler. Türkiye'de 4 kez büyük ihtilal yapılmış ve 2 ihtilal teşebbüsü yapılmış. Ankara'nın üzerinde jetler uçmuş. Bu sebeple yüzde 47 ile bir vatandaş, iktidara gelse ve bir takım sözler söylerse buna hiç tahammül edemezler. İşte bu demokrasiye tahammülsüzlük laiklikte de, aynı tavrı gösterir. Türkiye'de laiklik bir rejim olarak konuşulmadı ve tartışılmadı, sadece empoze edildi. Türkiye kanun devletidir* Peki Türkiye bir hukuk devleti midir?Hayır değildir. Türkiye bir kanun devletidir. O kadar seçime rağmen bir türlü demokrasiye geçemiyoruz. Bunu uygulamalarda görüyoruz. Türkiye sosyal bir devlet de değildir. Bir ayakkabı parasına insanların bir ay çalıştığı bir ülkede sosyal devletten söz edilemez. Bütün bunların sonunda Türkiye demokratik bir devlet de değildir. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru laiklik yani dini inanç ve ibadet özgürlüğü ile hoşgörüdür. Bunların olmadığı bir toplumda demokrasi nasıl olur. * AKP'ye açılan kapatma davası sizce nasıl sonuçlanır?Bence bu dava 28 Şubat'ın bir uzantısıdır. Eğer Anayasa Mahkemesi hâkimleri olaya ideolojik bir gözlükle bakmazlar ise, gizli servislerin Türkiye'ye ve medyaya pompaladığı kaos senaryolarına itibar etmezler ise, yapacakları iş şudur. Bu zayıf bir iddianamedir ve eksikleri vardır. 'Hukukun üstünlüğüne uymadığı için ben bunu reddediyorum' diyebilir. Ben olsaydım böyle yapardım. Ama Anayasa Mahkemesi kabul ettikten sonra, Türkiye'nin sosyal problemlerini göz önüne almalıdır. Çünkü kapatmalar hiçbir zaman sonuç vermedi.* AKP'nin bu kapatmadan kurtulma ihtimali var mı?Vardır. Ama Anayasa değişikliği ile bu olmaz. AKP gümbür gümbür gelen böyle bir davaya karşı neden önlem almadı. Önlem alması ve parti kapatmayı önleyen bir değişiklik yapması gerekirdi. Daha önce Refah ve Fazilet Partisini kapatan başsavcı 'ben bazı güçler tarafından kullanıldım' dedi. Bu onun bir yerlere vardığının sonucuydu. AKP'nin böyle bir sonucu beklemesi lazımdı.Deliller zayıf ama....* Siz bu davanın kapatma ile sonuçlanacağını mı düşünüyorsunuz?Eğer Anayasa Mahkemesi'ndeki hakimler, hukukun üstünlüğünü, kendi vicdanlarını ve kamu vicdanını düşünürlerse kapatma ile sonuçlanmaz. Çünkü ben delillerin zayıf olduğunu düşünüyorum. * Bir de Ergenekon parmağından söz ediliyorTürkiye'de son dönemdeki dönemler bana suyun üzerindeki buz parçaları gibi göründü. Türkiye'de Ergenekon denilen çeteler var. Bu çeteler, çeşitli yerlere girmişlerdir ve menfaat peşindedirler.* Kimin kontrolündeler?Kontrolsüz oldukları için tehlikelidirler. Klasik anlamda derin devlet keşke olsaydı da bu çeteleri yönlendirebilseydi de, Türkiye'nin süper devlet olması için bir şeyler yapılsaydı. Bugün Rusya, İngiltere ve Fransa bir derin devlet devletidir. Ama Türkiye'de çeteler vardır maalesef bir derin devlet olmadı. Eğer olsaydı şimdiye kadar, 30–50 yıllık planlar yapılır ve Türkiye'de işler tıkır tıkır yürürdü. Ama Türkiye'de temel çelişki, "Cumhuriyeti ben kurdum, ülkeyi de ben yönetirim' mantığındadır ve bunun için de bir arpa boyu yol alamadık. Temel yanlışlıklardan biri de laiklik kavramı üzerinedir. Eğer bu konuda doğru adım atılabilir ise, Türkiye daha hızlı yol alacaktır. İşte bu sebeple Ergenekon suyun üzerindeki kırık buz parçalarıdır. Bu buz parçaları artık deşifre olduğu için ben buradan sonuç çıkacağını düşünmüyorum.* Son gözaltıları nasıl buluyorsunuz?Ben gözaltıların şeklini yanlış buluyorum. 83 yaşındaki bir insanın sabaha karşı evinden alınması doğru değil. Sonuçta hukuk ne derse o yapılır. Bu operasyon gündüz de yapılabilirdi. Bu iş hükümetin işi değil* Hükümetin bu işin içinde mi sizce?Hayır. Bu iş hükümetin işi değil. Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki, yüksek yargı asla ve asla hükümetlerden talimat almaz. Hükümetleri, meclisi, sandığı küçümserler ve yüksek bürokrasi ile hemhal olurlar. 'Yüksek yargı bağımsız değildir ve yüksek bürokrasiye bağımlıdır' Asla hükümetlere ve siyasete bağımlı değildir. 'Hükümetler yargının işine karışıyor' tarzındaki eleştiriler de asla doğru değildir. Yüksek yargı organındaki hakim ya da savcı, kendi vicdanını, kamu vicdanını ve sadece hukukun üstünlüğünü göz önüne alırsa hiçbir ideolojiden etkilenmez ise işte o bağımsız yargıdır. Onu kim tayin ederse etsin. * Siz sıkıyönetim savcısı iken böyle kararlar verdiniz mi?Evet. Çok sayıda takipsizlik kararı verdim. Sıkıyönetim Komutanı Haydar Saltık Paşa benim kararıma itiraz etti. En yakın mahkemeye gitti dosya ama, mahkeme beni haklı buldu. Süleymancılar, Ülkücü kuleliler, Solcular, Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas ve Süleyman Demirel hakkında takipsizlik kararları verdim. Bu kararlar, yargıdan dönünce benim ordudan tasfiye edilmem düşünüldü. Ben bu süreçte bağımsız yargının ne anlama geldiğini daha iyi anladım. Ben bağımsız karar verdiğimi düşündüm ve o yönde karar verdim. * O zaman siz bugünkü kapatma davasını taraflı bir dava olarak görüyorsunuz…Evet öyle düşünüyorum. Çünkü, her şeye irtica gözlüğü ile bakıyor ve her şeyi laikliğe aykırı olarak görüyor. Biz daha laikliğin tanımını tam olarak yapamadık. Bu tarifi yapmadan, konjonktürel olarak laikliği anlatamayız. Bir zamanlar komünizm aynı anlama geliyordu. 1950'li yıllarda sadece Cumhuriyet Gazetesi'ni, Maksim Gorki'nin Ana adlı kitabını ya da Nazım Hikmet'in şiirlerini okumak komünist olmak için yetiyordu. Komünizmin tarifi tam yapılmadığı için bu yanlışlık yapıldı. Çünkü komünizm bir tehlike olarak devletin kırmızı kitabında idi. Devlet kendini savunuyordu. Şu anki konjonktürde de laiklik benzer bir anlam taşıyor ve herkes laikliği kendine göre yorumluyor. Sorunun temeli budur. Eğer bunu doğru tayin edersek sorunu çözmüş oluruz. * O zaman seçimler bir noktada anlamsızlaşıyor mu? Partilerin iktidar olup muktedir olamaması denilen şey bu herhalde?Yüksek bürokrasi şuna inanır: "Sandıktan kim çıkarsa çıksın devlet zarara uğramaz. 4 sene ben tahammül ederim. 4 sene sonra seçimleri bir başka parti kazanır" Son dönemde AKP'nin de hataları oldu.Hukuka ve demokrasiye sahip çıkılmalı* AKP'nin ne gibi hataları oldu?Hükümet 'velev ki siyasi simge olsa suç mu?' diyerek hükümet yanlış yaptı. Bu açıklama sürekli türban siyasi simgedir diye sürekli bu konuyu işleyenlerin ekmeğine yağ sürdü. Ben başbakan olsaydım bunu söylemezdim. Yine bu süreçte hemen paniğe kapılarak Anayasa değişikliğine gitmeye çalıştı. Zaten Anayasa'nın hepsini değiştirme sözü var. O zaman bütün Anayasa'yı değiştirirdin ve istediğin değişiklikleri de içine koyardın. Sivil Anayasa çalışmasında halkı da arkasına alacaktı. Bu sorunlar o zaman olmazdı. Hükümetin 'Evet. Yüzde 47 oy aldım ama bu benim ayaklarımı yerden kesmez. Ben akıllı işler yapayım. AB'yi kendime hedef aldım ve bu yolda bir sivil Anayasa hazırlayayım" demesi gerekirdi. * 1982 Anayasa'sına siz 'Manga Carta'dan sonra yazılan en kötü Anayasa' diyorsunuz. Ama bu Anayasa mademki bu kadar kötü neden değiştirilemiyor? Bu adım cesaret isteyen bir tavrı mı gerektirir?Evet. Cesaret isteyen bir tavırdır. Ama sadece cesaret yetmez. Bilgi ve tecrübe isteyen bir şeydir. Milli mutabakat sağlanmalıdır. Bu konuda hükümet konsensüs sözü verdi, ama uygulamadı. Yüzde 47'ye güvendi. Türkiye'de yüzde 47 önemli değildir. Demirel 69 seçimlerinde yüzde 52 oy aldı ama bir sene sonra önüne muhtırayı dayayıp siyasetten sildiler. Halkla devlet kaynaşmalıdır ve bir an önce çatışma sona ermelidir. * Bu çatışma ve güç mücadelesinden Türkiye nasıl kurtulur? Bütün devletin güçleri uyanık olmalı. Basın birlik ve beraberlikten yana olmalı ve çetelere prim verilmemeli. Devlet millet kaynaşması sağlanmalı. Hukuka ve demokrasiye sahip çıkılmalı. Çatışma ortamı bir an önce kaldırılmalı ve ülkemizin süper devlet olması için ne yapılabilir sorusuna cevap aranmalı. Demokrasiye herkes katlanmalı ve sandığa saygı gösterilmeli. Öfkeyle devlet yönetilmez. Taraflar hukukun üstünlüğünün bütün gereklerini yerine getirmelidir. Sakın ola tahriklere kimse kapılmasın. Bu gemi bizim eğer bu gemi batarsa hepimiz batarız. * Tüm dünyada ekonomik buhranın yaşandığı bir dönemde böyle bir kapatma davası açılması anlamlı mı?Savcı buhran çıkar çıkmaz diye düşünmüyor. Laiklik elden gidiyor diye dava açıyor. Ama kapatma davası yeni değil, bununla ilgili çalışma uzun zamandır yapılıyordu. Ama mademki halktan oy alan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Hesabı da halk sormalıdır. Demirel 7 defa gidip 8 kez geri geldiyse bunun nedeni darbelerdir. Halk Demirel'e bir türlü sandıkta hesap soramadı. Eğer AKP kapatılırsa yine aynı şey olacak. Mustafa Canbey

--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker!
Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar!
Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur...
Malcolm X onlardandı.
(ALLAH RAHMET EYLESİN)
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
--

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.