4 Mayıs 2008

Demokratik jüristokrasi!

Demokratik jüristokrasi!


Özellikle 367 kriziyle başlayıp kapatma davasıyla devam eden süreç, "Yargıçlar iktidarının ayak sesleri mi?" kaygısına yol açıyor. Gelinen noktada Türkiye'nin bir nevi 'demokratik jüristokrasi' egemenliğinde olduğu görülüyor.

'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' ifadesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarında sık sık yer alır. Ancak, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bir ülkede, iki kişiden birinin oyunu alarak iktidara gelen bir partiye açılan kapatma davası Türkiye'yi şaşkına çevirdi. 367'yle başlayan ilginç 'yargı süreci' kapatma davasıyla devam ediyor. Gazete kupürlerinden oluşan, birçok hukuk otoritesi tarafından 'zayıf' bulunan ve cumhurbaşkanının bile yasaklı listesinde yer aldığı iddianame, egemenliğin kimde olduğu tartışmalarını tekrar gündeme getirdi. Yoksa yaşananlar, uzun zamandır yargının siyasallaştığının konuşulduğu Türkiye'de, "jüristokrasi"nin, yani "yargıçlar iktidarının" ete kemiğe büründüğünün göstergesi miydi?

Yargıçlar iktidarı, yargının yasama ve yürütmeye dair yetkileri gasp etmesi ve birinci güç hâline gelmesi şeklinde tanımlanıyor. Yargının görevi, yasamanın ortaya koyduğu hukuk kurallarını denetlemek. Ancak yargı yeni hukuk kuralları koymaya veya hukuk kurallarını yeniden tanımlamaya kalkarsa, işte o zaman yargıçlar iktidarı vücut buluyor. Birçok hukukçu, 367 kriziyle başlayan son olayları, Türkiye'nin bu yöne doğru bir "kayma noktasında" olduğu hususunda birleşiyor. Hukukçular ve akademisyenler, yargının kendi kendine yeni yetkiler ihdas etmesinin tehlikesine de dikkat çekiyor.

ANAYASA MAHKEMESİ SAYGINLIĞINI YİTİRDİ

Anayasa Mahkemesi'nde 10 yıl raportör olarak görev yapan ve birçok partinin kapatılmasına şahit olan Başkent Üniversitesi Anayasa Hukuk Profesörü Mehmet Turhan, yargıçlar iktidarının varlığını kabulleniyor. Turhan, mahkemenin siyaseti hukukîleştirirken, hukukun siyasallaştığına değiniyor. Anayasa Mahkemesi'nin mahkeme gibi değil senato gibi çalıştığını söylüyor. Her konunun Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesinden dolayı da mahkemenin saygınlığını yitirdiğine dikkat çekiyor. Emekli Yargıtay Yüksek Hâkimi Tahsin Türkçapar da Türkiye'de "yargıçlar hükümetinin" varlığını kabul ediyor. Türkçapar, 1924 Anayasası'nda egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu; ancak 1961 Anayasası'nda yargıya geniş yetkiler verildiğini hatırlatıyor.

Diğer yandan bazı hukukçular, kapatma davası engellenemezse AK Parti'nin sadece teknik savunma yapması, başsavcının itham ve iddialarına cevap vermemesi gerektiğini savunuyor: "AK Parti, 'Bu siyasi bir davadır; biz siyaseti TBMM'de yapıyoruz, burada yapmayacağız.' demeli." Bazı uzman isimlerin Türkiye'deki "yargıçlar iktidarı" konusundaki görüşleri ise özetle şöyle:

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Köker: "Bürokratik vesayet Osmanlı'nın son dönemlerine dayanıyor; ancak cumhuriyetten sonra tek parti döneminde sağlamlaştırıldı, 1961 Anayasası'yla hukukî olarak kurumsallaştı. Bu yönde birtakım girişimler olsa da bunların yargıçlar iktidarına dönüştüğünü söylemek zor. Çünkü demokratik mekanizmalar bunu engelliyor. Asıl çekişme galiba Türkiye'nin çağdaş bir demokrasi hâline gelmesiyle, bunu bir tehlike olarak gören eskimiş bir zihniyet arasında yaşanıyor. Eski zihniyetin temsil edilmesi galip gelirse işte o zaman Türkiye yargıçlar devleti olur."

Gazi Üniversitesi Anayasa Hukuku Profesörü Hasan Tunç: "Özellikle anayasa yargısı denetimi yapan yargıçlar bu anlamda siyasetle hukuk arasında ince çizgide görev yaparlar. Onların kararları tabii ki sonuçlar itibarıyla birtakım etkiler doğuracaktır. Ancak bu kararları verirken hukukun temel prensipleri dışına taşmamaları gerekir. Şahsi düşünceleri, ideolojileri konuya etki etmemeli. Şu an Türkiye'deki uygulamalar açısından Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının kamuoyunda tartışılıyor olması buna yol açmıştır; ama yargıçlar iktidarı vardır diyemeyiz."

28 ŞUBAT DA YARGIÇLI OPERASYONDU

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Şentop: "Yargı, yasama ve yürütme üzerinde bir üstünlük tesis etmeye çalışıyor. Bu hem modern hukuk devleti anlayışına hem de mevcut anayasaya aykırı. Laiklik de hukuk düzeni içinde tanımlandığı şekli ve çerçevesi içinde anlaşılabilir. Bunun dışında, sadece yargıçların bildiği ve ortaya koyduğu bir ideoloji ve laiklik tanımı olamaz. Kapatma davası, yargıçlar iktidarı anlayışını ispata çalışan bir hamledir. Yüksek yargı bürokrasisi eliyle gerçekleştirilen 28 Şubat süreci de yargıçlar iktidarını tesis etmeye ve yerleştirilmeye yönelik bir operasyondu. Adeta mahkeme yorumlarıyla oluşturulmuş ikincil bir hukuk düzeni ortaya konuluyor."

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.