Çerkezler, İnguşlar, Çeçenler, Avarlar ve Lezginler gibi aynı dili konuşmadığımız Kafkas ırkları bile Anadolu insanına, Ata Yurt halklarından daha yakın gibi duruyor.
Türk Cumhuriyetleri ve Anadolu Türkleri arasında, milletlerin genel yapı ve karakterini oluşturan temel unsurlar bakımından, devasa farklılıklar bulunuyor. Bu mesafe, hep 70 yıllık Sovyet dönemindeki kesintiye bağlanır.
Hâlbuki aynı dili konuşan aynı kültür ve tarih birliğine sahip Anadolu insanı ve Orta Asya halkları arasında, bir nesillik kısa bir zaman sürebilen komünizm dönemi, bu kadar yabancılaşmaya sebep olamazdı.
Hâlbuki aynı dili konuşan aynı kültür ve tarih birliğine sahip Anadolu insanı ve Orta Asya halkları arasında, bir nesillik kısa bir zaman sürebilen komünizm dönemi, bu kadar yabancılaşmaya sebep olamazdı.
Çerkezler, İnguşlar, Çeçenler, Avarlar ve Lezginler gibi aynı dili konuşmadığımız Kafkas ırkları bile Anadolu insanına, Ata Yurt halklarından daha yakın gibi duruyor.
'Orta Asya bize neden bu kadar uzak?' sorusu, Türk Halklarıyla 11 yıldır devam eden birlikteliğimde hep beynimi meşgul etmiştir.
Bu sorunun cevabını, kendi adıma, tesdüfen okuduğum bir makalede buldum. Ferganaru haber sitesinde yayınlanan yazısında Bahtiyar Şahnazarov, Orta Asya halkları ile Anadolu Türkleri arasında, dört yüz yıllık bir kopukluğun yaşandığını söylüyor.
Aslında bu süre dört asırdan da uzun. İki coğrafya arasındaki bu soğukluğu iç çekişmeler ve dış etkiler olmak üzere kısma ayırmak gerekiyor. Bu sürenin Ruslarla ilgili olan bölümü, sadece komünizm dönemiyle sınırlı değil. Rusların bölgedeki etkisi Çarlık Rusya'sına kadar uzanan ortalama 150 yıllık bir zaman dilimini içeriyor.
Orta Asya halkları ile Osmanlı arasındaki ilişkilerde, Timurlenk ve Yıldırım Beyazıt komutanlığında yapılan Ankara Savaşı dönüm noktasını oluşturuyor. Anadolu Türkleri ve Orta Asya halkları arasındaki bağ, Ankara Savaşı'yla kopmuştu.
Osmanlı'nın Ankara Savaşı yenilgisinden kalma çekince veya korkusu, yıllarca iki Türk coğrafyası arasındaki en büyük engel olarak algılanmıştır. Osmanlı'nın ikinci bir Timurlenk kaygısından dolayı, 1552 yılında Kazan'ı işgal eden İvan Grozni'ye karşı, sırf bu sebepten, Tatarlara yardım etmediği de söylenir. Ukraynalı bir Musevi aileye mensup Hürrem Sultan lakaplı Roxalana'nın saraydaki tesirini de ayrıca hesaba katmak gerekir tabi ki.
Kafkaslar, Afganistan, İran ve Hindistan'da zaferler elde eden Maveraünnehr'in emiri Timurlenk, Osmanlı'nın çok hızlı bir şekilde büyümesinden rahatsızdı. Anadolu'yu da topraklarına katmak istiyordu. Kasım 1401'de Sivas'a kadar gelen Timur, Yıldırım Beyazıt'a bir elçi göndererek Anadolu'yu teslim etmesini istedi. Yıldırım Beyazıt bu isteğe çok sert tepki gösterdi. Bazı tarihçilere göre Beyazıt, aşağılayıcı ve alay edici bir karşılık verdi. Ardından 1402'de Ankara Savaşı yapılacak, Osmanlı yenilecek ve fetret devri başlayacaktır.
Dört asrı aşan bu süreç, İngilizlerin milliyetçilik doktrinini Osmanlı coğrafyasında ortaya atması ve diğer bazı sebeplerden dolayı sona erecekti.
İki taraf arasındaki soğuk rüzgarlar, 18. yüzyılın başlarında Orta Asya halklarının hac ibadetini yerine getirmek için mübarek topraklara giderken, İstanbul'u da ziyaret etmeye başlamalarıyla yavaş yavaş dinmeye yüz tutar. Hac ibadeti vesilesi ile aynı ırka mensup iki coğrafyanın insanları tekrar yakınlaşmaya başlar.
Bu süreçte, o dönemlerde kurulan Özbek Tekke'lerinin çok önemli katkılarının olduğunu belirtmek gerekir. Orta Asya'dan özellikle de Özbekistan'dan gelen hacılar, Özbek tekkelerinde istirahat ederlerdi. Hacılar genelde Üsküdar Sultantepe'deki tekke, Sultanahmet Camii yakılarındaki tekke ve şu anda Eyüp Diyanet Sitesi'nin bulunduğu tekkede konaklarlardı.
O dönemde İstanbul'daki Özbek tekkeleri, Orta Asya halklarının temsilciliği görevini üstlenmiş, aynı zamanda Anadolu'da yaşayan Özbeklerle de ilgilemişti. 1867 yılında Rus Çarlığı ile yapılan barış anlaşmasına müteakip, Buhara Emiri, İstanbul'a bir elçi gönderdi. Ardından Osmanlı devleti de Özbek tekkesi mensuplarından Süleyman Efendi'yi durum değerlendirmesi yapması için Orta Asya'ya gönderecekti.
Bu tekkelerde meşhur Özbek Pilavı yapılır, Özbekçe ilahi ve şiirler okunur, çeşitli kültürel ve sanatsal faaliyetler yapılırdı. 19. yüzyılın ikinci yarılarında, Türkler, ebru sanatını da Özbek tekkelerinde öğrenmiştir.
Kurtuluş savaşı yıllarında da önemli görevler üstlenen Özbek tekkeleri, Özellikle de Ankara'dan ve Anadolu'nun diğer yerlerinden gelenleri misafir etmiştir. Ayrıca silah ve mühimmat deposu gibi de kullanıldığı söylenir.
Muharebe yıllarında tekke şeyhi Ata Efendi, Orta Asya ülkelerine giderek, kurtuluş savaşı için yardım toplayan ve Kızılordu'ya karşı savaşan 'Basmacı' hareketine yardım eden Enver Paşa ile buluşarak işbirliği yapmıştı.
Ancak sonraki yıllarda Kızılordu savaşı kazanacak, Sovyetler kurulacak ve Anadolu insanıyla daha yeni yeni tanışan Türk Cumhuriyetleri halklarının önüne demir perdeler bu defa başkaları tarafından çekilecek böylece aradaki mesafe, bir yetmiş yıllık daha uzayacaktır.
Öyleyse Orta Asya halkları ile Anadolu coğrafyası arasındaki mesafe, dört yüz yılı Osmanlı Devleti, 70 yılı da Sovyetler zamanında olmak üzere yaklaşık beş yüz yıldır.
Türkiye'nin halk ve devlet olarak bölge ile olan siyasi, ticari ve kültürel bütün ilişkilerindeki stratejilerini, bu mesafeyi göz önünde bulundurarak belirlemesi gerekir.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.