Başsavcı konuşmalı
Şamil TAYYAR syar@stargazete.com
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu'nın Kartal Savcısı olduğu dönemde Sedat Peker Kartal Cezaevi'nde yatıyordu. 4 yıl önce bir iddia ortaya atıldı. Dendi ki, Peker'in Boyrazoğlu ile irtibatı var!
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu'nın Kartal Savcısı olduğu dönemde Sedat Peker Kartal Cezaevi'nde yatıyordu. 4 yıl önce bir iddia ortaya atıldı. Dendi ki, Peker'in Boyrazoğlu ile irtibatı var!
İddianın temeli ise Peker'in yakın adamı Varis Bayram Küçük'le Kuşadası'nda bir kahvaltıda bir araya gelmesiydi. İddiaya göre, buluşmayı sağlayan isim ise Yargıtay eski Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Yalçınkaya idi!
Hürriyet'in 15 Ekim 2004 tarihli nüshasında yer alan habere göre, Boyrazoğlu, iddialar gündeme gelince kahvaltıyı doğruladı, Varis'i ise eskiden tanıdığını söyledi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise iddiaları araştırmak üzere iki müfettişin görevlendirildiğini açıkladı.
Aradan 4 yıl geçti. Mutlaka, müfettişler iddiaları inceleyip raporlarını sunmuştur. Boyrazoğlu görevinde kaldığına göre, müfettişlerin inceleme sonucunda dava konusu yapılabilecek ciddi bir veriye rastlamadığını ya da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bu konuda tasarrufa gidecek ciddi bir iddiayla karşılaşmadıklarını söyleyebiliriz.
Kişisel kanaatim de o yöndedir.
Ancak, adalet dağıtan makamlarda bulunanların attıkları her adıma, oturdukları her masaya dikkat etmeleri gerekir. İşadamı İdris Yamantürk'ün bir röportajdaki şu sözleri geldi aklıma: 'Dişlerim kamaşmasın diye ekşi erik bile yemem.'
Evet, savcıların, hakimlerin yiyecekleri eriğe kadar özenli olması gerekir ki, saçma sapan iddialarla yıpratılmasına zemin oluşmasın.
Doblo İstanbul'a mı kaçtı?
Diyeceksiniz, bu konuya nereden geldik.
Dün star'da Efe Erdem'in son dönemin en güzel haberlerinden biri yayınlandı. Haber şöyle: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ü dinledikleri iddiasıyla Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne baskın düzenledi.
Ankara Başsavcılığı, İstanbul Başsavcılığına 22 Temmuz günü gönderdiği bir yazıyla Paksüt'ün İstanbul Organize tarafından izinsiz dinlendiği yolunda ihbar aldığını belirterek, gerekirse emniyetteki tüm bilgisayar ve kayda el konulmasını istedi.
Bunun için mahkeme kararı gerekiyordu. Alınamadı. Derken 20 gün sonra Fatih Adliyesi'ndeki nöbetçi mahkemeden müteferrik kararıyla izin alındı. İkisi savcı, üçü öğretim görevlisi beş kişiden oluşan bilirkişi ekibi, emniyetteki tüm kayıtları inceledi ama izinsiz dinlemeye dair bir kayda rastlamadı.
Zihinleri kemiren soru şu: Paksüt'le ilgili dinleme iddiası, Ankara'da ortaya çıktı. Ankara'daki emniyet birimleri veya Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki ilgili birimlerle ilgili araştırmaya ihtiyaç varken, neden İstanbul Organize seçildi.
Dün sordum. Hem Ankara Organize hem Terörle Mücadele Şubesi'ne. Paksüt'le ilgili dinleme iddiasına dair benzer bir baskın olmamış. Eğer suçlu emniyet içinde aranıyorsa, neden Ankara değil de İstanbul...
Yoksa İstanbul Organize'nin uydudan Paksüt'ü izlediklerini mi düşünüyorlar? Paksüt ve eşinin şüphelendiği Kavaklıdere'deki Doblo'ya ne oldu?
Bu sorulara makul cevaplar verilemezse, Sedat Peker'in de sanık olarak yer aldığı Ergenekon'un üzerine giden İstanbul Organize'ye yönelik baskında başka niyetler aranır.
Başsavcıya sorular
Konuya açıklık getirmede bir numaralı sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu'dur. Dün aradım, tatilde olduğunu söylediler.
Ayrıca, Boyrazoğlu'nun eli bu konuya değmişken, eğer bilgi sahibi ise şu sorulara da cevap verebilirse, kamuoyunu bilgilendirmiş olur.
-Danıştay faili Alpaslan Aslan, yakalandıktan yaklaşık 40 gün sonra 26 Haziran 2006 günü Sincan F Tipi Cezaevi'nden gelerek ifadesini neden değiştirdi? O süre içinde Aslan'ı Sincan'da kimler ziyaret etti? Cezaevi dışına çıkarıldığı iddiası doğru mu?
-Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar Danıştay davasıyla ilgili bilgi ve belgeleri istediğinde, Alpaslan Aslan'ın babası İdris Aslan'ın Veli Küçük ve Muzaffer Tekin'e yer verdiği polisteki ifadesinin metni, İstanbul'a gönderilen dosyada var mıydı? Yoksa neden gönderilmedi?
-22 Temmuz seçimlerinden hemen önce 3 Temmuz'daki Girdap Operasyonuyla gözaltına alınan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Başkanı Taner Ünal ve diğer yöneticilerle ilgili dava dosyası, neden 5 savcı değiştirdi?
-CHP'li Onur Öymen İstanbul'da görülen Ergenekon davasıyla ilgili bir TV kanalında yaptığı 'Önemli değil, Ankara'da hakimler var' sözüyle neyi kastetti? Bir hukuk adamı olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-İstanbul Organize'ye yapılan baskının 'Ergenekon davasına karşı darbe' olarak nitelendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Ergenekon davasını Ankara'ya getirtme girişimleri oldu mu? Paksüt'ün İstanbul Organize tarafından dinlendiği yolundaki ihbar gibi bu konuda da savcılığa intikal etmiş bir ihbar var mı?
-Savcı Zekeriya Öz'ün görev yerinin değiştirilmesi konusunda Ankara'da yürütülen kumpasla ilgili savcılığa intikal etmiş bir iddia var mı?
Sayın başsavcım diyebilir ki, bu soruların muhatabı ben değilim, bilsem de konuşmam. Haklıdır. Ama İstanbul baskını karşısında 'susma' lüksü yoktur. Makul gerekçeleri, kamuoyuna sunmalıdır.
Söz başsavcıda...
İddianın temeli ise Peker'in yakın adamı Varis Bayram Küçük'le Kuşadası'nda bir kahvaltıda bir araya gelmesiydi. İddiaya göre, buluşmayı sağlayan isim ise Yargıtay eski Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Yalçınkaya idi!
Hürriyet'in 15 Ekim 2004 tarihli nüshasında yer alan habere göre, Boyrazoğlu, iddialar gündeme gelince kahvaltıyı doğruladı, Varis'i ise eskiden tanıdığını söyledi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise iddiaları araştırmak üzere iki müfettişin görevlendirildiğini açıkladı.
Aradan 4 yıl geçti. Mutlaka, müfettişler iddiaları inceleyip raporlarını sunmuştur. Boyrazoğlu görevinde kaldığına göre, müfettişlerin inceleme sonucunda dava konusu yapılabilecek ciddi bir veriye rastlamadığını ya da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun bu konuda tasarrufa gidecek ciddi bir iddiayla karşılaşmadıklarını söyleyebiliriz.
Kişisel kanaatim de o yöndedir.
Ancak, adalet dağıtan makamlarda bulunanların attıkları her adıma, oturdukları her masaya dikkat etmeleri gerekir. İşadamı İdris Yamantürk'ün bir röportajdaki şu sözleri geldi aklıma: 'Dişlerim kamaşmasın diye ekşi erik bile yemem.'
Evet, savcıların, hakimlerin yiyecekleri eriğe kadar özenli olması gerekir ki, saçma sapan iddialarla yıpratılmasına zemin oluşmasın.
Doblo İstanbul'a mı kaçtı?
Diyeceksiniz, bu konuya nereden geldik.
Dün star'da Efe Erdem'in son dönemin en güzel haberlerinden biri yayınlandı. Haber şöyle: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ü dinledikleri iddiasıyla Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne baskın düzenledi.
Ankara Başsavcılığı, İstanbul Başsavcılığına 22 Temmuz günü gönderdiği bir yazıyla Paksüt'ün İstanbul Organize tarafından izinsiz dinlendiği yolunda ihbar aldığını belirterek, gerekirse emniyetteki tüm bilgisayar ve kayda el konulmasını istedi.
Bunun için mahkeme kararı gerekiyordu. Alınamadı. Derken 20 gün sonra Fatih Adliyesi'ndeki nöbetçi mahkemeden müteferrik kararıyla izin alındı. İkisi savcı, üçü öğretim görevlisi beş kişiden oluşan bilirkişi ekibi, emniyetteki tüm kayıtları inceledi ama izinsiz dinlemeye dair bir kayda rastlamadı.
Zihinleri kemiren soru şu: Paksüt'le ilgili dinleme iddiası, Ankara'da ortaya çıktı. Ankara'daki emniyet birimleri veya Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki ilgili birimlerle ilgili araştırmaya ihtiyaç varken, neden İstanbul Organize seçildi.
Dün sordum. Hem Ankara Organize hem Terörle Mücadele Şubesi'ne. Paksüt'le ilgili dinleme iddiasına dair benzer bir baskın olmamış. Eğer suçlu emniyet içinde aranıyorsa, neden Ankara değil de İstanbul...
Yoksa İstanbul Organize'nin uydudan Paksüt'ü izlediklerini mi düşünüyorlar? Paksüt ve eşinin şüphelendiği Kavaklıdere'deki Doblo'ya ne oldu?
Bu sorulara makul cevaplar verilemezse, Sedat Peker'in de sanık olarak yer aldığı Ergenekon'un üzerine giden İstanbul Organize'ye yönelik baskında başka niyetler aranır.
Başsavcıya sorular
Konuya açıklık getirmede bir numaralı sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu'dur. Dün aradım, tatilde olduğunu söylediler.
Ayrıca, Boyrazoğlu'nun eli bu konuya değmişken, eğer bilgi sahibi ise şu sorulara da cevap verebilirse, kamuoyunu bilgilendirmiş olur.
-Danıştay faili Alpaslan Aslan, yakalandıktan yaklaşık 40 gün sonra 26 Haziran 2006 günü Sincan F Tipi Cezaevi'nden gelerek ifadesini neden değiştirdi? O süre içinde Aslan'ı Sincan'da kimler ziyaret etti? Cezaevi dışına çıkarıldığı iddiası doğru mu?
-Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar Danıştay davasıyla ilgili bilgi ve belgeleri istediğinde, Alpaslan Aslan'ın babası İdris Aslan'ın Veli Küçük ve Muzaffer Tekin'e yer verdiği polisteki ifadesinin metni, İstanbul'a gönderilen dosyada var mıydı? Yoksa neden gönderilmedi?
-22 Temmuz seçimlerinden hemen önce 3 Temmuz'daki Girdap Operasyonuyla gözaltına alınan Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Başkanı Taner Ünal ve diğer yöneticilerle ilgili dava dosyası, neden 5 savcı değiştirdi?
-CHP'li Onur Öymen İstanbul'da görülen Ergenekon davasıyla ilgili bir TV kanalında yaptığı 'Önemli değil, Ankara'da hakimler var' sözüyle neyi kastetti? Bir hukuk adamı olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-İstanbul Organize'ye yapılan baskının 'Ergenekon davasına karşı darbe' olarak nitelendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Ergenekon davasını Ankara'ya getirtme girişimleri oldu mu? Paksüt'ün İstanbul Organize tarafından dinlendiği yolundaki ihbar gibi bu konuda da savcılığa intikal etmiş bir ihbar var mı?
-Savcı Zekeriya Öz'ün görev yerinin değiştirilmesi konusunda Ankara'da yürütülen kumpasla ilgili savcılığa intikal etmiş bir iddia var mı?
Sayın başsavcım diyebilir ki, bu soruların muhatabı ben değilim, bilsem de konuşmam. Haklıdır. Ama İstanbul baskını karşısında 'susma' lüksü yoktur. Makul gerekçeleri, kamuoyuna sunmalıdır.
Söz başsavcıda...
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.