28 Ağustos 2008

TARİHİ KAYNAKLARDA OĞUZ KAĞAN !

Tarihi kaynaklarda !

Destan özelliğinde olan kaynaklarda ise, E. Bahadır Han, Reşidüddin, ve Beyzavi'nin kayıtlarında M. Ö. bin yıllarında Oğuz Kağan'ı M. Ö. İskitler devrinde ve İskitlerin başbuğu olarak M. Ö. 625 yılında öldürüldüğünü gördük.

oguz kagan kimdir tarihi kaynaklar turk dunyasi



(Afrasyab Destanı) Destan özelliğinde olan kaynaklarda ise, E. Bahadır Han, Reşidüddin, ve Beyzavi'nin kayıtlarında M. Ö. bin yıllarında yaşamış olarak gösteriliyor. Reşidüddin Oğuz Kağan'ı kendinden (1310) iki bin yıl önce yaşamış olarak kabul etmekle, M. Ö. 700 yıllarına götürmektedir. Bu tarih İskitlerin İran üzerinden inerek Ön Asya'ya buyruk oldukları döneme rastlar. Reşidüddin'in eski İsrail ananelerini çok iyi bildiğinden, söyledikleri doğru olabilir. (Z.Velidi Togan, Oğuz Destanı, 128, İst. 1972) Sakaların Ortadoğu'ya ve İran'a M. Ö. 7. y.y. da buyruk oluşları, Oğuz Kağan destanının tarih kaynağını hazırlamıştır.

Oğuz Kağan'ın teşkilatında asıl budun olarak Uygurlar yer alıyor. Uygur, Göktürk, Hun ve Karluk boylarının da Tiklerden geldiklerini ve bunların çeşitli kaynaklarda SAKA adı ile anıldıkları da bilniyor. Oğuz Kağan, Alp Er Tunga, Afrasyab ve Uygurların destan ve tarih kaynakları gösteriyor ki, Oğuz Kağan'ın Asya'ya buyruk oluşu, Sakaların Asya'ya buyruk oluşlarına özellik ve yapı bakımından uygundur.

Oğuz Kağan destanında, Uygurların yanı sıra yer alan Karluk, Kanglı, Kıpçak, Kalaç (Halaç)lar, (Beşuygur)ın M. Ö. 7. y.y. da Asya'ya buyruk olan Sakalar topluluğunda asıl unsur şeklinde, Asya'nın geniş illeri üzerinde tarih izleri meydana çıkan boylar olarak görülüyorları.(a.g.e, 145) Destan özelliğini taşıyan kayıtlarda, E. Bahadır Han, Reşidüddin, Beyzavi, Dagigi ve Esedi Tusi Oğuz Kağan'ı, M. Ö. 1000 ile 3000 yılları arasında yaşamış olarak göstermektedirler. Ebülgazi Bahadır Han yazılı ve sözlü gelenekleri kaynak edinerek yazdığı Şecere-i terakime'de Oğuz'u İran padişahı Keyümers'e çağdaş olarak göstererek 116 yıl, Uygur, Karluk, Kıpçak, Kalaç ve Kanglılara kağanlık yaptığını anlatırken, Reşidüddin 100 yıl, Ebubekr Tahrani 60 yıl kağanlık yaptığını kaydederler. (Ebulgazi Bahadır Han, Şecere-i Terakime 55 -Kononof Neşri-; Ebubekir Tehrani, Kitab-ı Diyarbekriyye, 24-25). Deguignes, ise Doğu kaynaklarına dayanarak M.Ö. 2000 yıllarında buyruk olduğunu kabul etmektedir. (Deguignes, c.1, 175)

Uygurca destanda, Oğuz Kağan'ın ordası olarak Yedisu, TaIas ve Sayram illeri gösteriliyor. (Z.Velidi Togan, Oğuz Destanı, 89, İst.1972) Oğuz Kağan buradan hareketle Amu su­yunu geçmiş ve İran üzerine yürümüştür. Bu durum Ebulgazi Bahadır Han tarafından şöyle anlatılıyor:

"Oğuz Han Talas'dan geçip, Semerkand ve Buhara'ya gelip, Amu suyundan geçip Horasan'a vardı. O zaman İran yurdunda iyi padişah yok idi. Keyhümers ölmüştü, Huşink'i henüz padişah yapmıyorlardı. Öyle zamana Araplar, mülükü'l-tavayif der. Manası her bir ilde bir töre demektir. Türkler öyle zamana «ev başına KARA HAN» derler. Manası her evde kara kişi bir han olmuştur her eve bir han demektir. O vakit İran yurdu böyle idi. Oğuz Han Horasan'ı aldı, oradan geçip İran'ı, Acem'i ve Irak-ı Arab'ı ve Azerbaycan'ı ve Ermen ve Şam'ı ve Mısır'a kadar aldı. Bu söylenen vilayetlerin çoğunu savaşıp ve hepsini tabi kılıp kendisine bağladı."(Z.Velidi Togan, Oğuz Destanı, 51, İst.1972) Bu olaylar Uygurca destanda farklı ayrıntılar içinde, fakat asıl konu değişmeden işleniyor. Bahadır Han'ın kaydı ile, Oğuz Şam'da bulunduğu yıllarda, oğulları tarafından çölde altun yay ve gümüş oklar bulunur. Uygurca destanda ise Suriye'yi ele geçirdikten sonra (Şam'ın Suriye'de bulunduğuna dikkat edelim) Suriye'nin güneyinde çok sıcak ve halkının yüzünün rengi de kapkara olan bu ülkenin sahibi Masar (MISIR) Kağanla savaşır ve Masar Kağan'ı mağlup eder. Bu tariften Masar Kağan'ın Mısır olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu gelişme Reşidüddin'de aynen kaydedilmiştir. (Z.Velidi Togan, On Mübarek Şah Guhri, Belleten VI, 855) Firdevsi'nin Şehname'sinde ise Turan Başbuğu Afrasyab, Nevrez ve Keyhüsrev devrinde İran'ı baştan başa ele geçirmiş ve İran tahtına oturmuş, hatta İran'ı Arapların istilasından kurtarmış olarak anlatılıyor (bk. Afrasyab destanı özeti). Oğuz Kağan, Atil, Derbent, Mugan yolu ile İran'a ve diğer Orta-Doğu ülkelerine gelerek savaşlarını tamamladıktan sonra Demavend ve Nişabur yolu ile ülkesine döner. Firdevsi'de, Oğuz destanına çok yakın olarak, Afrasyab'ın aynı yoldan Mugan ve İran'a geldiğini ve Damdan ve Demavent yolu ile Turan'a döndüğünü kaydeder. Destanlarda yer alan bu aynilik, aynı tarihi olayın ve Türk destanlarına işlenmiş olduğunu anlatır.

İran-Turan savaşlarında Afrasyab'ın yurdu olarak Ceyhun'un doğusu gösteriliyor. İranlılar, hep Ceyhun'un üzerinden Turan ülkesine saldırırlar. Bu saldırılara karşı koyarken, Afrasyab'ın buyruğunda görülen ve Şehname'de padişah ünvanı ile kaydedilen pehlivanlar Oğuz Kağan'ın buyruğundaki boy beyleri olmalıdır. Yine İran-Turan arasında gelişen savaşların coğrafyası, Oğuz destanında görülen coğrafyayı vermektedir. Afrasyab'ın, Şehname'ye göre buyruk olduğu ülkeler ise Oğuz Kağan'ın buyruk olduğu ülkelerdir.

Oğuz Kağan'ın buyruğu ile vergileri toplamak üzere görevlendir­diği, kumandanlarından Piran, Maveraünnehir bölgesini, Türkistan'ı, Tibet'i, Çin ve Hindistan'ı, kuzey ülkelerini, Afganistan bölgesini, Sar­has'ı dolaşır. Bu coğrafya Oğuz Kağan destanında yer alan coğrafyanın kendisidir. Elle tutulur vaziyette görülen bu destanlar aynı kay­naktan beslenmiş olmalıdırlar. Şehname'de görülen Afrasyab'la ilgili anıları, Samanoğulları ve Gaznelilerin buyruk oldukları yerlerde ya­şayan Türklerden olduğu gibi, alınmış olması muhtemeldir. Firdevsi'­nin ve ondan önce Şehname'ye başlamış olan Dakiki'nin (6. yüzyıl) de ay­nı kaynaklardan faydalandığını düşünebiliriz. Gazneli Mahmud'un ordusunda genel olarak asıl gücü meydana getiren Kalaç ve Karlukların varlığı da bu sebepten olmalıdır.

M. Ö. ki Türk ve İran tarihini incelediğimizde, destanlardaki olayların tarih kaynaklarını bulmak mümkündür. Türk tarihinin etkisi altında kalan İran, Çin ve Hind kaynakları, M. Ö. 3. y. y. da Asya'ya buyruk olan Hunları Saka boylarından gelmiş olarak gösteriyorlar. (Fahrettin Kırzıoğlu, Kars Tarihi, 23). Bazı arkeolojik kalıntılar da bunu doğrulamaktadır. Rus tarihçile­rinden S. V. Kilev'in "Togar" adlı yerde bulunan KOÇ heykellerinin ve heykellerin bulunduğu mezarların M. Ö. bu bölgede 7. y.y. da yaşamış İskitlerden kalmış olduğunu, Güney Sibirya. tarihi adlı ese­rinde .göstermiştir. (Heredot, Heredot Tarihi, 168). Bilhassa Hunlarda Totem olan koyun-koç, heykellerinin Hun boylarına ait mezarlarda çokça bulunduğunu düşünürsek, İskit-Sakalarla Hunlar arasındaki bağlantıyı izah etmesi yönün­den faydalı olur. Hatta Kültigin Barkı'nın giriş kapısında iki yanda bu­lunan koç heykellerinin de bu Saka-Hun-Göktürk bağlantısını anlatmış olabilir. Böylece İskit-Saka tarih anılarının Oğuz destanını şekillendirmiş olması mümkündür. Heredot İskitlerin İran'dan çekilişlerini anlatır­ken; yurtlarına, Asya'ya döndüklerini kaydeder.

Oğuz destanında yer alan bazı motiflerin izlerini bulabiliriz : «Targitaus'un, Lopoksais, Arpoksais, ve Koloksals adında üç oğlu vardı. Bunlar İskit ülkesini yönetiyorlardı. Bir gün gökten bir altun sapan, bir altun boyunduruk, bir altun bardak düştü. Bu üç kutsal eşya büyük kardeşlere ateş almış şekilde göründüğü için yanaşıp el süremediler, sahip olamadılar. Küçük kardeş Kolaksais bu kutsal eş­yalara sahip oldu. Böylece diğer kardaşlar onun ululuğunu kabul ede­rek, krallığa Kolaksais'i geçirdiler.(a.g.e. 46). Bu üç kardaş soyundan gelen­ler ayrı ayrı Üç İskit boyunu meydana getirdiler.»

Bu menşe efsanesinde görülen kutsal altın eşya, Oğuz destanında kardeşler tarafından çölde bulunan altun yay, gümüş ok motiflerini hatırlatmaktadır. Ayrıca üç kardeşten üç İskit boyunun türeyip ge­lişmesi de, Oğuz teşkilatında görülen her erkek evlattan bir boyun tü­remiş olma geleneğini hatırlatıyor.

I- İskitler, Hazar'ın doğusundan (Heredot'ta Kafkasları batı yanlarına alarak) İran'ı ele geçirdikten sonra, Mısır'a kadar ilerlemişlerdir. Protelhyes oğlu Madyas (Madova)ın başbuğluğunda 28 yıl bu ülkelere buyruk olduktan sonra, İran hükümdarı Keykavus'un hileli bir davranışı sonunda, bütün başbuğlarını kaybeden İskitler, İran üzerinden Asya'ya, ülkelerine çekilmişlerdir.(Bahaeddin Ögel, İlk Töles (Tölös) Boyları, Belleten XII) Bu İran-İskit savaşı Afrasyab destanında (Şehname'de) olduğu gibi, destan özelliği içinde anlatılmıştır. Nevzer'in ölümünden sonra İran tahtını ele geçiren Af­rasyab, Nevzer'den sonra başlayan uzun süreli savaşlar sonunda İran'ı terk eden Afrasyab'la Zen arasında yapılan anlaşma ile Ceyhun nehri, her iki budun arasında sınır kabul edilir (bk. Afrasyab destanı). Bu olay İskitlerin İran ve Ortadoğu ülkelerini istila etmeleriyle uygunluk gösterir.

II - Şehname'de, II. Keyhüsrev devrinde İran ordusu TURAN ülkesini ele geçirerek Afrasyab'ın ordasına kadar ilerlemiş ve onu doğuya çekilmeye mecbur etmiştir. Şehname'de yer alan bu olay, tarihte 2. KURUS (549-525) (Keyhüsrev) un Baktariyan Sakaları üzerine yürüdüğü, Maveraünnehir, Harzem bölgesindeki Türkleri buyruğuna ala­rak, Ceyhun üzerinden İndüs boylarına kadar ilerlemesinin, destana aksetmiş şeklidir.

III- Oğuz'un Çin ve Hindistan üzerine yapmış olduğu seferler ise, kaynaklarını Saka (Uygur-Hun-Dingling) ların M. Ö. ki tarihlerinden almış olmalıdır. M. Ö. V-IV. asırlarda Asya'ya zaman zaman buyruk oldukları ((a.g.e) ve bu dönemde Çin' e akınlar yaparak, bu ülkeyi talan ettiklerini biliyoruz (a.g.e). Destanda, Oğuz'un, Uygurların kağanı olduktan sonra, beylik verdiği Karluk, Kıpçak, Kalaç, Kanglılar Uygur topluluğu içinden çıkmışlar, hatta H. Namık Orkun'un yayınladığı Oğuzname parçasında BEŞUYGUR adı ile kaydedilmişlerdir.(Hüseyin Namık Orkun, Oğuzlara Dair, 18, Ank. 1935)

Bu boylar Asya Dingling boylarından gelmektedirler. 5. yüzyıldan önce Uygurlar arasında mevcut bir alfabe ile yazılmış olan Oğuz destanı (Z.Velidi Togan, Oğuz Destanı, 118, İst. 1972) normal olarak Uygurların tarih anılarından bazı kalıntılar almış olmalıdır. M. Ö. 4. asırda Hazar'ın batısına göçen Dingling boyları (Avrupa'da Atilla Hunları) arasında bulunan Uygur ve Dinglinglerin bu bölge ile ilgili tarihleri, Oğuz'un Hazar'ın kuzeyine yaptığı seferin izlerini vermektedir. Bunun yanı sıra, destanda yer alan karanlık ülke ise İskitlerin bu ülkedeki yaşantılarından destana geçmiş olmalıdır. Destanda varlığı doğuda gösterilen Altun Kağan'ın tarihi izini bul­mak mümkün değildir. Fakat Saka (ÇU) destanında adı geçen, yine Ebubekir Behtuşşi'nin gördüğü Oğuzname'de Altun Kağan destanın­dan söz etmesi, muhtemelen doğuda Saka (Dingling) boylarından Al­tun Kağan adında birisinin anısını vermiş olmalıdır.

Uygurca yazılmış destanın dışında Oğuz'un soy kütüğünü veren destanlarda, NUH PEYGAMBER'in sekiz oğlundan birinin adı SAK­LAB, diğerinin ise RUS'dur. (Deguignes, c.1, 175-176-177) Bu iki isimden Rus, Oğuz'a karşı .çıkan güçlü bir düşmandır. SakIab ise Rus'un oğlu olup, Oğuz'un üstünlüğünü tanımış ve ondan ad almıştır. Destanda Oğuz'la aynı çağda yaşa­mış olarak görülen Rus ve SakIab, diğer kaynaklarda Hz. Nuh'un oğlu Türk'le kardeştirIer. Oğuz'dan çok önce yaşamış olarak gösterilen bu iki şahısla ilgili olaylar, Hazar'ın doğusuna göçen Asya Dinglingleri­nin (Attila Hunlarının) bu bölgedeki soylarla yapmış oldukları çarpış­maların anıları destana geçmiş olabilir,

E. Bahadır Han, Reşidüddin ve Beyzavi'nin kayıtlarında HZ.Nuh'un oğlu Yafes'e Hazar'ın kuzeyi, kuzey-doğu ülkeleriyle Türkistan'ın Hanlığı verilir. Yasef'ten sonra yerine oğlu TÜRK geçer. Türk'ün buyruk olduğu ülkeler genellikle İskitlerin yaşadığı veya sahip olduk­ları ülkelerdir.Şehname'de ise Afrasyab bazen-Müthiş Türk lakabı ile de anılıyor, (bk. Afrasyab özeti). Dedesinin adı ise TUR 'dur. Şehname'­de görülen TUR ile TÜRK adları arasında bir menşe birliği vardır.(Z.Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Turan Bölümü, İst. 1946) Yafes ve Oğlu Türk'ün buyruk oldukları ülkeler Hazar'ın kuzey ve do­ğusu, İtil boyları, Türkistan'ın destanda yer alışı, İskitlerin bu Ülkele­re M. Ö. 8 ve 7. yüzyıllara kadar buyruk oluşlarının anıları olmalıdır. Dikkat edilirse, İskit adı da bu buduna Yunanlılar tarafından verilmiş­tir. (Heredot, Heredot Tarihi, 169, 1973). Asıl adlarının anlamını çözmek mümkün değildir. Heredot'un kaydı ile, yukarıda da belirttiğimiz gibi, İskitlerin asıl vatanı ASYA'­dır. (Z.Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, 170, İst.1946). İskitler Karadeniz'in kuzeyine Kimmerleri takiben ve Arimas­pilerle olan mücadeleleri sonunda gelmişlerdir.

« ... Göçebe çoban kabileler halinde Asya'da yaşayan İskitler Mas­sagetlerin baskısı altında Kimmerya'ya doğru itilmişlerdir .... »

Arimaspialardan başlamak üzere İssedonları Arimaspialılar, İs­kitleri İssedonlar ve Kimmerleri de İskitler Karadeniz sahillerine at­mışlardır».(a.g.e. 400). Heredot'un İskit ve komşuları ile ilgili bu kaydı onları Asya'nın budunu olarak gösteriyor. İskitlerin Orta Asya ve Türkistan illerine buyruk olmuş boylarına ise Doğu kaynaklarında SAKA adı verilmektedir . Çin tarihlerindeki TİK adı (M.Ö. 13. asır) Türkçeye TERK/TÜRK olarak tercüme edilir. (a.g.e. 421) Bu TÜRK adı ile YASEF'in oğlu TÜRK, Şehname'de Afrasyab'a ve­rilen MÜTHİŞ TÜRK lakabı arasında bir bağlantı kurulabilir. Aynı kay­nak veya düşünceden gelmiş olabileceğini de kabul edebiliriz.

Tanküan'da yapılan bir kazıda, 8. y.y. dan önce yazıldığı kabul edilen bir kitabede SAKA (Khute-Brahma)lara ait boyların isimleri yazılı olarak bulunmuştur, (a.g.e. 422) Bu listede, Tan-huang (Kumul) ve Kü­midh -Ballg (Uyguristan) bölgesinde yaşamış Türk boylarının adları veriliyor. Bu boylardan «Yağlapar, Başgurt, Börübör, Gorborlar Tölös (Dingling, Tik) boylarıdır. 7. y.y.da Göktürk birliği içinde görülürler. Sırtarduş boylarından olan «Sikar, Tugara, Eyübör, Çarığ, Yabutkör, Yalpagut boyları arasında ve Karadağ'da yaşayan Yalpagut adı, önem taşıyor. Yine bu listede, Sölmi'de yaşadıkları söylenen Bayırgu ile Cu­mul (Kumul) boyları da veriliyor. Bayırgular, Ötüken kitabelerinde (Göktürk) sözü edilen BAYIRKULAR'dır. Cumul (Kumullar) ise Oğuz boylarından biridir. Tarduş boylarından olan TUĞRALAR, Göktürk kitabelerindeki TOKHAR'lar, olduğu gibi, Şehname'de de TUHAR olarak kaydedilmiştir. Bu ad Dede Korkut'da ise DUHA (Duha Kocaoğlu) olarak geçmekte ve destanlarda yer almaktadır. Çe­şitli kaynaklarda sözü edilen «TUGARA=TOKHAR=TUHAR=DUHA» adının palatal şekli ise «TÜKER» olup 24 Oğuz boyundan biridir. (a.g.e. 400)

Sırderya ile İrtiş nehirleri arasında yaşayan Dinglinglerin soyla­rı tarih sahnesinde Uygur adı ile bilindikleri gibi yine bu boylar Gök­türklerin de atalarıdır. Batı Göktürklerini meydana getiren «ON OK» lar ise Çin' in kuzeyinden gelmiş ON KAM'ın (Şaman) soyları olarak rivayet ediliyor ki, gerçekte, Çin'in yakınında oturan Dingling-Tölös (SAKA) boylarıdır. Çin'in kuzeyindeki bu SAKA boyları yerlerinden göçle Orta Tiyanşan'a gelmiş ve burada yerleşmişlerdir. Daha sonra Batı Göktürklerin kurucusu olan «ON OK» lar bunların devamıdır. (a.g.e. 401) M. Ö. 593 olaylarında, Dingling boylarından bir kısmı TOKSİN adı ile kaydediliyor. (H.Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, c.I, Kültigin Yazıtı) Bu Toksinler, Göktürk kitabelerinde adı geçen "TUKH-Sİ" ler olmalıdır. (Eberhard, Çin'in Şimal Komşuları, 118-119, Ank. 1942) Oğuz destanında, Oğuz Kağan'dan ad alan Kıpçaklar da bu Dingling boylarındandır. (Bahaeddin Ögel, İlk Töles Boyları, Belleten, XII-1948).

Buraya kadar üzerinde durduğumuz kaynaklar gösteriyor ki, İSKİT, SAKA, toplumu içine giren ve doğuda Çin tarihlerinde TİK adı ile, daha sonra da Dingling ve Tölös adı ile anılan boylarla, SAKA lar arasında bir bağlılık görülüyor. Asya'da, SAKA üstünlüğü yıkıldıktan sonra müstakil halde, birlikten uzak vaziyette yaşayan boylar, (Çin tarihlerinde Tik-Dingling-Tölös adı ile kaydedilir). Asya üzerinde dağınık bir ortama sürüklenmişlerdir. Bu boyların siyasi bir güç kurarak, zaman zaman Çin'e saldıracak kadar güçlendikleri de olmuştur. (a.g.e.) Bunlar arasında bazıları Uygur adı ile, M. Ö. 5. yüzyıllarda Asya'da üstünlüğü sağlayarak Çin'i tehdit ettikleri de Çin kaynaklarından an­laşılıyor. (a.g.e.) Çin tarihçilerinden Vei-Iüche'nin kaydıyla Uygurların (Dinglinglerin) devleti Kangchu'nun kuzeyinde idi, Kang-chu bu de­virlerden kalma bir şehir adıdır. Bazı araştırıcılarca Kang-chu, Göktürk kitabelerinde kendilerinden bahsedilen KENGER'lerin etnik kay­nağıdır. (a.g.e.) M. Ö. 5. asırda Uygurların Çin'e yapmış oldukları akınlar Oğuz destanında Tibet ve Çin'e yaptığı seferlerin izlerini vermiş ola­bilir. Bu devirden sonra Hun birliğine karışan Uygur-Hun kağanlığı yı­kıldıktan sonra güçlenerek 3. asırda Balkaş Gölü'nün kuze­yine yerleştikleri anlaşılıyor. (a.g.e.). Asya tarihi üzerinde yer yer etkili ol­duğu anlaşılan Uygurlar, diğer Saka (Dingling) boyları ile Oğuz des­tanının kuruluşunda da temel unsurlardır. Destanda Uygurların 6.-7. asır yaşantılarında Alp Er Tunga ve Afrasyab anılarını devam ettirmeleri ve Böğü Kağan'a (759-780) Afrasyab adı verilmesi de bu geleneğin sonucudur.

Bu kısa ayrıntılara göre, Oğuz Kağan'ın Hazar ve Kafkasya'nın kuzeyine olan seferleri, İskitlerin bu bölgedeki yaşantılarının destanlaş­mış anılarıdır. Attila Hunlarının ilk öncüleri olan Dingling boylarının M. Ö. 4. asırda batıya göç etmelerinin anılan da bu olaylara karışmış ola­bilir.
Verdiğimiz kaynaklardan anlaşıldığı gibi, Sakaların - Uygur, Hun ve Göktürkler yoluyla anılan 6. ve 7. yüzyıla kadar Asya'da yaşadığı anlaşılıyor. Böylece, M. Ö. ki Saka üstünlüğünün geliştirdiği tarih. anıları üzerine Oğuz Kağan destanı kurulmuş olabilir. Eski Saka (Tik, Dingling Tölös) zincirinin devamı olan 5. ve 6. yüzyıl Uygurları ise bu tarih anılarını destanlaşmış şekliyle yazıya geçirmişlerdir.
--
..::CTO::..
..::CiHAN TÜRK OLSUN::..
http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun?hl=tr
--
Düşmanım, düşmanlığından vazgeçinceye kadar, ben de onun amansız düşmanıyım. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
--
Özkan BOSTANCI

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.