Pervez Müşerref bir darbeyle ele geçirdiği koltuğunu, ağır suçlamalar ve azil tehtidi altında bırakmak zorunda kaldı. Bizce ise en büyük suçu Amerika ile İşbirliği yapması ve LAL mescidinde yaptığı katliamdır ...
Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref istifasını açıkladı.
Müşerref, televizyondan yayımlanan ulusa sesleniş konuşmasında, istifasını bugün Pakistan Millet Meclisi Başkanlığına göndereceğini söyledi.
İktidardaki koalisyon hükümetinin oluşturduğu bir komisyon, 5 gün süren görüşmelerin ardından Müşerref hakkındaki azil suçlamaları listesini dün tamamlamıştı.
Müşerref'in, kovuşturmaya uğramayacağı ya da sürgüne gitmeye mecbur kalmayacağı konusunda garanti verilmesi karşılığında istifa edebileceğine dair iddialar bulunuyordu.
Sonun başlangıcı ABD’nin Afganistanı işgali mi oldu?
ABD’nin 11 Eylül saldırılarının hemen arkasında Afganistan’ı işgalinde bölgede kendisine en büyük destekcisinide bulmustu. Müşerrefin kansız darbesine sessiz kalarak destek olan ABD yönetimi orta asyanın kontolünde rolleri önceden belirlemişti. Oysa Taliban Pakistanda yetişip büyümüş ve Afganistanda vücut bulmuştu. Başından beri talibanın ticari ve siyasi dünyaya açılan kapısı Pakistan, ABD nin Afganistanı işgaliyle Afganistan politikasında yüzseksen derece yön değiştirmiş ve Müşerref yönetimi kendisini ABD’nin saflarında bulmuştur. Pakistan kendi bağrında yetitirip büyüttüğü talibana başlatılan bu savaşı hiçbirzaman kabullenmedi ve bu savaşın baş aktürlerinden Müşerrefi’de affetmedi. Müşerref zayılayan konumunu düzeltmek için sosyal ve ekonomik politikalar izlesede kendisini halkına inandıramadı. Pakistan halkı ABD ve müttefiklerinin inançlarına karşı yapıldığına inanan bu savaşta Müşerrefin elini zayılatacak herşeyi yaptı. Bu süreç kitle iletişim araçlarıının yaygınlaşmaya başladığı ve ahlaki erozyonunda beraberinde geitirdiği bir dünemle çakışması halkın yönetime tepkilerini daha arttırdı. Pakistan halkı alışık olmadıkları bu hayat tarzının kendisine enjekte edilmesine tepkisiz kalmadı. Ülkenin bir çok yerinde batılı kurumlara ve şirketlere saldırılar yaşandı. 2006 yılının ekim ayında ABD füzelerince Afganistan sınırında bulunan Bajur Aşiretine bağlı Çingay köyünde bir medreseye saldırı yaptı. El kaide’nin ikinci adamı Eyman El Zevahiri’nin bu medresede barınması gerekçe gösterilerek vuruldu. Saldırıda tamamnına yakını çocuklardan oluşan 80 medrese talebesi hayatını kaybetti. Müşerrefi bu saldırıyı televizyonlarının karşısında Pakistan ordusunun gerçekleştirdiğini söylerken sesindeki titreme halkı ile ABD arasında kaldığının bir işareti olarak yorumlandı.
Lal Mescidi baskınıyla başlayan olaylar hiç durulmadı
Başkent İslamabad’ın tam ortasında bir cami islamabad yönetimi kadar dünyanında tepkisini çekiyordu. Bu cami dünyanın gözleri önünde uzun bir süreden beri Talibanın kontrolünde bulunuyordu. Lal Mescid olarak adlandırılan bu cami yüksek duvarlarla ve taliban üylerince korunuyordu. Müşerref yönetime geldikten sonrada başkentin ortasındaki bu mescide dokunmadı. ABD ve batılı devletler uluslararası terör listesinin başındaki bu örgüte karşı Müşerref’i pasif kalmakla suçladılar. 8 yıllık askeri yönetime göz yuman batılı devletler Müşerreften bu kez somut bir adım istediler. 2007 yılının ağıstos ayında Pakistan ordusuna ait tanklar Lal Mescidini kuşattı. Lal mescidi olayları patlak verdiğinde ülkede daha sonra yaşanacak olaylarında fitili ateşlenmiş oldu. Kuşatma fazla uzun sürmedi ve isminin başında islam Cumhuriyeti yazan Pakistan’ın tankları ülkenin en tanınmış camilerinden birisini yerle bir etti. Ve Kukla Müşerref Batı Ve Amerikadan aldığı emirlerle kendi halkını da katlediyordu...
ABD’nin 11 Eylül saldırılarının hemen arkasında Afganistan’ı işgalinde bölgede kendisine en büyük destekcisinide bulmustu. Müşerrefin kansız darbesine sessiz kalarak destek olan ABD yönetimi orta asyanın kontolünde rolleri önceden belirlemişti. Oysa Taliban Pakistanda yetişip büyümüş ve Afganistanda vücut bulmuştu. Başından beri talibanın ticari ve siyasi dünyaya açılan kapısı Pakistan, ABD nin Afganistanı işgaliyle Afganistan politikasında yüzseksen derece yön değiştirmiş ve Müşerref yönetimi kendisini ABD’nin saflarında bulmuştur. Pakistan kendi bağrında yetitirip büyüttüğü talibana başlatılan bu savaşı hiçbirzaman kabullenmedi ve bu savaşın baş aktürlerinden Müşerrefi’de affetmedi. Müşerref zayılayan konumunu düzeltmek için sosyal ve ekonomik politikalar izlesede kendisini halkına inandıramadı. Pakistan halkı ABD ve müttefiklerinin inançlarına karşı yapıldığına inanan bu savaşta Müşerrefin elini zayılatacak herşeyi yaptı. Bu süreç kitle iletişim araçlarıının yaygınlaşmaya başladığı ve ahlaki erozyonunda beraberinde geitirdiği bir dünemle çakışması halkın yönetime tepkilerini daha arttırdı. Pakistan halkı alışık olmadıkları bu hayat tarzının kendisine enjekte edilmesine tepkisiz kalmadı. Ülkenin bir çok yerinde batılı kurumlara ve şirketlere saldırılar yaşandı. 2006 yılının ekim ayında ABD füzelerince Afganistan sınırında bulunan Bajur Aşiretine bağlı Çingay köyünde bir medreseye saldırı yaptı. El kaide’nin ikinci adamı Eyman El Zevahiri’nin bu medresede barınması gerekçe gösterilerek vuruldu. Saldırıda tamamnına yakını çocuklardan oluşan 80 medrese talebesi hayatını kaybetti. Müşerrefi bu saldırıyı televizyonlarının karşısında Pakistan ordusunun gerçekleştirdiğini söylerken sesindeki titreme halkı ile ABD arasında kaldığının bir işareti olarak yorumlandı.
Lal Mescidi baskınıyla başlayan olaylar hiç durulmadı
Başkent İslamabad’ın tam ortasında bir cami islamabad yönetimi kadar dünyanında tepkisini çekiyordu. Bu cami dünyanın gözleri önünde uzun bir süreden beri Talibanın kontrolünde bulunuyordu. Lal Mescid olarak adlandırılan bu cami yüksek duvarlarla ve taliban üylerince korunuyordu. Müşerref yönetime geldikten sonrada başkentin ortasındaki bu mescide dokunmadı. ABD ve batılı devletler uluslararası terör listesinin başındaki bu örgüte karşı Müşerref’i pasif kalmakla suçladılar. 8 yıllık askeri yönetime göz yuman batılı devletler Müşerreften bu kez somut bir adım istediler. 2007 yılının ağıstos ayında Pakistan ordusuna ait tanklar Lal Mescidini kuşattı. Lal mescidi olayları patlak verdiğinde ülkede daha sonra yaşanacak olaylarında fitili ateşlenmiş oldu. Kuşatma fazla uzun sürmedi ve isminin başında islam Cumhuriyeti yazan Pakistan’ın tankları ülkenin en tanınmış camilerinden birisini yerle bir etti. Ve Kukla Müşerref Batı Ve Amerikadan aldığı emirlerle kendi halkını da katlediyordu...
Lal Mescidi baskını ile Müşerref zayıf olan halk desteğinide iyice kaybetti. Ardı arkasına gelişen olaylarla yükselen tansiyonu Anayasa Mahkemesi Başkanı Codri İftikhar Hüseyin zirveye taşıdı. İftikar Hüseyin kamuoyuna yaptığı açıklamada Müşerrefin aynı anda genelkurmay başkanı ve cumhurbaşkanı sıfatını taşımasının anayasaya aykırı olduğunu ilan etti. Bu ilandan hemen sonrada Müşerref karşı hamle ile anayasa mahkemesi başkanı başta önemli konumdaki 60 yargıçı görevden aldığını açıkladı. Bu kez de hukukcular haklarını aramak için ulusal bir kampanya başlarak bütün avukatları sokağa döktü. Her yaptığı hamle sonunda biraz daha güç kaybeden Müşerref 2007 kasım ayında 40 yıl giydiği üniformayı çıkartmak zorunda kaldı. Hemen ardından baskılara dayanamayarak erken seçim kararı aldı.
Butto ve Şerif’in dönüşü, kanlı saldırı
Seçim kararının açıklanmasıyla Pakistan tarihinin en keskin virajlarından birisine girmiş bulundu. Sürgündeki liderlerin dönmeye karar vermeleri ile Müşerref yeni hamlelerini devreye soktu.
Kamuoyuna yaptığı açıklamalarda Pakistanı asla Butto ve Şerife bırakmayacağını, eski liderlerin gelir gelmez tutuklanacağını duyurduğu halde Benazir butto ile gizlice görüştüğünü kendisine yakın kabinenin bir bakanın doğrulaması bu kririk süreçte inandırıcılığına darbe vurdu. Pakistan ilk gelen Nevaz Şerif oldu fakat uçağından inmeden göz altına alındı ve aynı uçakla ülke dışına geri gönderildi. Fakat efsanevi lider Butonun Karaçi Havalına inmesine engel olmadi ve Butto taraftarlarının büyük desteği ile ülkesine adım attı. Bundan cesaret alan Şerif ikinci denemesinde Pakistan’a ayak basabildi. İki lider fazla zaman kaybetmeden şehir şehir gezmeye başladı. Seçimlere 2 hafta kalmıştı ki Pakistan tarihinin en önemli siyasi suikastı oldu. Butto babası Zülfikar Ali butonun idam edildiği Ravalpindi kentinde bombalı saldırıda yaşamını yitirdi. Butto taraftarları saldırıdan birinci derece sorumlu olarak Müşerref’i gösterdi. Bunun üzerine Müşerref kendisini kamuoyunda aklamak için hiçbir bağımsız ülkenin yapmayacağı bir şeyi yaptı. İngiltere’den gelen dedektifler Pakistan güvenlik birimlerini devre dışı bırakıp saldırıyı araştırmaya başladı.
Butto ve Şerif’in dönüşü, kanlı saldırı
Seçim kararının açıklanmasıyla Pakistan tarihinin en keskin virajlarından birisine girmiş bulundu. Sürgündeki liderlerin dönmeye karar vermeleri ile Müşerref yeni hamlelerini devreye soktu.
Kamuoyuna yaptığı açıklamalarda Pakistanı asla Butto ve Şerife bırakmayacağını, eski liderlerin gelir gelmez tutuklanacağını duyurduğu halde Benazir butto ile gizlice görüştüğünü kendisine yakın kabinenin bir bakanın doğrulaması bu kririk süreçte inandırıcılığına darbe vurdu. Pakistan ilk gelen Nevaz Şerif oldu fakat uçağından inmeden göz altına alındı ve aynı uçakla ülke dışına geri gönderildi. Fakat efsanevi lider Butonun Karaçi Havalına inmesine engel olmadi ve Butto taraftarlarının büyük desteği ile ülkesine adım attı. Bundan cesaret alan Şerif ikinci denemesinde Pakistan’a ayak basabildi. İki lider fazla zaman kaybetmeden şehir şehir gezmeye başladı. Seçimlere 2 hafta kalmıştı ki Pakistan tarihinin en önemli siyasi suikastı oldu. Butto babası Zülfikar Ali butonun idam edildiği Ravalpindi kentinde bombalı saldırıda yaşamını yitirdi. Butto taraftarları saldırıdan birinci derece sorumlu olarak Müşerref’i gösterdi. Bunun üzerine Müşerref kendisini kamuoyunda aklamak için hiçbir bağımsız ülkenin yapmayacağı bir şeyi yaptı. İngiltere’den gelen dedektifler Pakistan güvenlik birimlerini devre dışı bırakıp saldırıyı araştırmaya başladı.
8 Ocakta planlanan seçimlerde ertelendi.
Seçimlerde parlemento desteğini kaybetmesinin ardından koltuğunu koruyamadı
8 Şubat 2008 de yapılan seçimlerde Müşerref’in desteklediği İslam Birliği Kaid-i Azam Partisi yenilgi alarak çıktı. Seçimler darbeyle gidenlerin sandıkla dönüşü oldu. Resmi sonuçların hemen ardından Ulusal meçlise giren muhalif partiler koşulsuz olarak müşşerref alehinde kurulacak hükümette yer alacaklarını açıkladı. Seçimin iki galibi Pakistan Halk Partisi ve İslam Birliği liderleri siyasi yasaklı olması nedeniyle çeşilemediler dolayısyla yeni hükümete başbakan adayı olamadılar. Raza Gilani Başbakanlığındaki yeni hükümet amaclarının Müşerrefin yetkilerini kısıtlamak ve görevinden almak olduğunu açıkladı. Hükümet ile Müşerref arasındaki en başta gelen anlaşmazlık maddesi Müşerref’in görevden aldığı hakim ve savcıların yeniden görevlerine dönmesi oldu. Müşerref yaptığı basına açık her konuşmada Pakistan için muhaliflerle bir arada çalışma isteğini vurgulasada muhalifler Müşerref ile aşla uzlaşmayacaklarını her defasında gündeme getirdiler. Yasalar gereği başbakanın cumhurbaşkanı huzurunda yapılan yemin törenini dahi protesto ettiler. Lal mescit baskınından sonra sokaklardan geri çekilmeyen hukukcular bu kezde “en uzun yürüyüş” ismini verdikleri bir eylemle Müşşerref’in koltuğunu bırakmasını istiyorlardı. Pakistanın büyük şehirlerinden 50 bin kadar avukat başkente doğru yola çıktı. Eylemin baş organizatörü Anayasa Mahkemesi Başkanı Çodri İftkhar Hüseyin’di. İktidar partileri çıkardıkları her yasada amaclarının Müşerref’i köşeye sıkıştırmak ve yetkilerini elinden almak olduğunu gösterirken Asker kökenli olmasına rağmen dünya dengeleri ve Pakistandaki politik gelişmeleri çok iyi okuyup 9 yıldır iktidarını sürdürdü.
Pakistan’da koalisyonu oluşturan Pakistan Halk Partisi ve Müslümanlar Birliği Partisi ağıstos ayı başında biraraya gelerek Müşerref için hazırlanan dosyaların meclise sunulacağını ve hakkında azil oylaması yapacağını duyurmasıyla köşeye sıkısan Müşerref istifa yolunu tercihetti. Nihayet 18 agıstosta öğle saatlerinde Devlet Televizyonundan halka yaptığı ulusal sesleniş konuşmasıyla istifa edeceğini açıkladı. 25 dakika süren konuşmada Müşerref herşeyi Pakistan için yaptığını, Pakistan’ın iyiliği için görevi bıraktığını ve iddia edildiği gibi asla demokrasi düşmanı olmadığını ısrarla savundu. Konuşmasından sonra nererde olduğu bilinmeyen Devlet Başkanı Müşerrefi ordu birlikleri koruduğu biliniyor ve istifasının ardından Pakistan dışına çıkmak mecburiyetinde kalacağı bekleniyor.
Haber: Ahmet Erkan Yiğitsözlü
Seçimlerde parlemento desteğini kaybetmesinin ardından koltuğunu koruyamadı
8 Şubat 2008 de yapılan seçimlerde Müşerref’in desteklediği İslam Birliği Kaid-i Azam Partisi yenilgi alarak çıktı. Seçimler darbeyle gidenlerin sandıkla dönüşü oldu. Resmi sonuçların hemen ardından Ulusal meçlise giren muhalif partiler koşulsuz olarak müşşerref alehinde kurulacak hükümette yer alacaklarını açıkladı. Seçimin iki galibi Pakistan Halk Partisi ve İslam Birliği liderleri siyasi yasaklı olması nedeniyle çeşilemediler dolayısyla yeni hükümete başbakan adayı olamadılar. Raza Gilani Başbakanlığındaki yeni hükümet amaclarının Müşerrefin yetkilerini kısıtlamak ve görevinden almak olduğunu açıkladı. Hükümet ile Müşerref arasındaki en başta gelen anlaşmazlık maddesi Müşerref’in görevden aldığı hakim ve savcıların yeniden görevlerine dönmesi oldu. Müşerref yaptığı basına açık her konuşmada Pakistan için muhaliflerle bir arada çalışma isteğini vurgulasada muhalifler Müşerref ile aşla uzlaşmayacaklarını her defasında gündeme getirdiler. Yasalar gereği başbakanın cumhurbaşkanı huzurunda yapılan yemin törenini dahi protesto ettiler. Lal mescit baskınından sonra sokaklardan geri çekilmeyen hukukcular bu kezde “en uzun yürüyüş” ismini verdikleri bir eylemle Müşşerref’in koltuğunu bırakmasını istiyorlardı. Pakistanın büyük şehirlerinden 50 bin kadar avukat başkente doğru yola çıktı. Eylemin baş organizatörü Anayasa Mahkemesi Başkanı Çodri İftkhar Hüseyin’di. İktidar partileri çıkardıkları her yasada amaclarının Müşerref’i köşeye sıkıştırmak ve yetkilerini elinden almak olduğunu gösterirken Asker kökenli olmasına rağmen dünya dengeleri ve Pakistandaki politik gelişmeleri çok iyi okuyup 9 yıldır iktidarını sürdürdü.
Pakistan’da koalisyonu oluşturan Pakistan Halk Partisi ve Müslümanlar Birliği Partisi ağıstos ayı başında biraraya gelerek Müşerref için hazırlanan dosyaların meclise sunulacağını ve hakkında azil oylaması yapacağını duyurmasıyla köşeye sıkısan Müşerref istifa yolunu tercihetti. Nihayet 18 agıstosta öğle saatlerinde Devlet Televizyonundan halka yaptığı ulusal sesleniş konuşmasıyla istifa edeceğini açıkladı. 25 dakika süren konuşmada Müşerref herşeyi Pakistan için yaptığını, Pakistan’ın iyiliği için görevi bıraktığını ve iddia edildiği gibi asla demokrasi düşmanı olmadığını ısrarla savundu. Konuşmasından sonra nererde olduğu bilinmeyen Devlet Başkanı Müşerrefi ordu birlikleri koruduğu biliniyor ve istifasının ardından Pakistan dışına çıkmak mecburiyetinde kalacağı bekleniyor.
Haber: Ahmet Erkan Yiğitsözlü
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.