11 Ağustos 2008

Yahudilerin Tanrısı bahsi

Yahudilerin Tanrısı bahsi

Ali Haydar Haksal

“Abede mi büyük İsrail mi büyük” yazımızda şöyle bir ifadem yer almakta. “Yahudilerin tanrısına mı? Çünkü onların tanrısı da sadece Yahudilerin tanrısıdır.” Bu yazım üzerine öğretim görevlisi bir Musevi vatandaşımızdan aşağıdaki kısa uyarıcı iletisi geldi.

“Sayın Ali Haydar Bey,

Yahudilerin tanrısı “yalnız Yahudilerin tanrısı” değildir. Yahudi inancına göre, tüm dinlerde olduğu gibi tanrı tektir ve herkesin tanrısıdır. Ahkam kesmeden önce biraz da dinleri okusanız diyorum.

Bilginize”

[Öğretim Görevlisi bir Musevi vatandaşımız.]

Kendileriyle polemiğe girme niyetinde değilim. Böyle bir amacım da yok. Sayın bayan öğretim görevlisinin adı bizde saklı. Kendilerini hedef göstermek istemediğimiz için saklı tuttuk. Çünkü ülkemizde ve bu ortamda irademiz dışında kimi işgüzarlar çıkmıyor değil. Doğrudan da bir ileti yazmadım. Bu konu izaha muhtaç. Biz niçin bu ifadeyi kullandık ve niçin böylesine bir karşılık aldık? Asıl sorun burada. Elimizin altında, zengin bir kütüphanemiz var çok şükür. Bu genel kütüphane 50 bin cilt dolayında. Herhangi bir araştırma yapmak istediğimde yeterince kaynak kitap bulunuyor. Söz konusu ileti üzerine hemen Kitabı Mukaddes’i aldım. Bazı notlarım olmasına karşın, öylesine tefeül ederek bir bölüm açtım. İlginç bir bölüm ile yüzleştim. İsterseniz bunu sizlerle paylaştıktan sonra benim ifadem yanlış mı doğru mu görecek ve karar vereceksiniz.

Kitab-ı Mukaddes’ten Tanrı adına konuşulan uzun bir bölüm, tamamını alıntılamadan bir kısmını alarak izaha çalışmalıyım.

“Bab 13

Rab bana şöyle dedi: Git, kendine bir keten kuşak al da beline sar, ve onu suya koyma. (…) [Hikâye edilen uzun bir bölümü atlıyorum]

“O zaman bana RABBİN şu sözü geldi. RAB şöyle diyor: Yahudinin kibrini, ve Yaruşalimin büyük kibrini böyle çürüteceğim. Sözlerimi dinlemek istemiyen, yüreklerinin inatçılığında yüriyen, ve başka ilahlara kulluk etmek ve tapınmak için onların ardınca yürümüş olan bu kötü kavm, hiçbir şeye yaramıyan bu kuşak gibi olacak. Çünkü kuşak nasıl insanın beline yapışırsa bütün İsrail evini, ve bütün Yahuda evini kendine öyle yapıştırdım. RAB diyor; yapıştırdım ki, bana kavm ve nam, ve hamt, ve güzellik olsunlar; fakat onlar dinlemedi.

Bundan dolayı onlara şu sözü diyeceksin: İsrailin Allahı Rab şöyle diyor. [altını ben çizdim. A. H. H.]Her tulum şarapla dolacak. Ve sana diyecekler. Her tulumun şarapla dolacağını biz pek iyi bilmez miyiz? O zaman onlara diyeceksin: RAB şöyle diyor: İşte bütün bu diyarda oturanları Davud tahtı üzerinde oturan…”

[Kitabı Mukaddes / Yeremya/ BAB 13, İstanbul, 1981, s. 736, 737]

Bir tevafuk eseri karşımıza çıkan bu bölüm bizi nasıl da doğruluyor. Bunun üstüne yeni bir yorum yapmamıza gerek var mı? Bu metni Kur’an’daki herhangi bir âyet ile karşılaştırın nasıl bir farkın ortaya çıktığı görülecek. Fatiha suresinin ilk âyeti “Hamd âlemlerin Rabbi” ifadesiyle başlar. Sadece bir kavmin Rabbi değil, insanların değil, bütün kozmik âlemi içine alan bir ifade. Bundan sonrasını tartışmaya gerek yok. Biz gene de Fatiha suresi, kısa olduğu için tamamını alıntılayalım.

“Fatiha Suresi

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

1-3) Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah’adır. 4) Biz yalnızca sana ibadet eder ve yalnızca senden yardım dileriz. 5-7) Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.