Yasaklar aslında aşağılama amaçlıdır

Aramızda pek anlaşamadığımız bu sıralar en azından bir birimizi anlamaya çalıştığımız bir yazar arkadaş aşağıdaki cümleyi yazarak bazı dindar olduğunu izhar edenlerin saldırgan davranışlarından söz etmiş. Ayrıcada diğer bir yazısında Bağdat caddesindeki başörtülü sayısının arttığından ve birde çarşaflıların çıktığından da yakınmış. Ben ülkemizdeki durumun laikçi kesimin ülkemizdeki değişmekte olan kendi konumlarının kendileri tarafından tam algılanabildiğini sanmıyorum.Başka bir zamanda ve başka konjektürel ortamın şartlarında yenik çıktığımız bir savaştan düşmanlarımızın talepleri doğrultusunda bazı devrimler yaparak milletimizin gelişmesini engelleyen ve özgürlüklerini kısıtlayıp kimlik değiştirmeye zorlayan bir yapılanma sonuncunda kendilerine tanınan diledikleri gibi yönetme imkanlarının ilanihaye devam edeceğini zannetmiş olmalılar ki değişen şartlarda sanki hala savaşın galiplerin kendilerini milletimizin başına ayrıcalıklı yetkiler ile geçirdiği ortamı devam ettirebileceklerini sanmaktadırlar. Ne ise Arkadaş derki. En azindan Türban çözümünde ki buna imkanimiz yok ama sizinle yakaladigimiz uzlasmayi ulke yakalarda cozeriz. Ama Camlica da dediklerim vakalari yasiyoruz. Her gün daha kötü oluyor. Ama bu iki farklı insanlarin uzlasmasi artikca cozum gelir. Insanlarin magduriyetleri de biter. Başörtüsünde çözüm diye bir şey yok. Başörtüsü yasal olarak da serbesttir ve onu kimse yasaklayamaz. Yasaklar sadece yasa ile konur ve böyle bir yasak yasası yoktur. Yasaklamış olanların gücü yasalardan gelmemektedir. Konjektüreldir ve konjektür değiştiğinde (tepedekileri yasağı koyucuları kasıt ederek söylüyorum) bu yasak ile ortaya koydukları millete karşı bu edepsiz tavırlarından dolayı çok kötü utanç ve aşağılanma içine düşeceklerdir.Yasağı savunanlarda eğer Müslüman iseler yeniden tecdidi iman etmek ya da kendilerine bir din yada mezhep oluşturmak zorunda kalacaklardır. Çünkü ne Türkiye nede dünya Müslümanları onları Müslüman olarak kabul etmeyecektir.Burada kim haklı kim haksız tartışması yapmıyorum. İslam âlemin de Başı örtmek Kuran ve sünnet ile dini bir zorunluluk olduğundan (isterseniz siz öyle kabul gördüğünden de diyebilirsiniz ama durum değişmez) Örtmeyenin günahı kendisine aittir denir ona kimse reşit ise karışmaz karışamaz. Ama Bunu inkar edenler Kuranı ve sünneti inkar ettikleri için kafir kabul edilirler. Eğer aynı kişiler kendilerinin de Müslüman olduklarını iddia ederlerse münafık olarak kabul edileceklerinden kendilerine ait bir içtihat ile kendi dinlerince kendi mezheplerini Şii ve Sünni'ler dışında bir duruş ile tanımlamasını yapıp yeni bir ad ile devam edebilirler. Ama onlara diğer Müslümanlar tarafından asla Müslüman denmeyeceğini de bilirler.Bu konuda sizinle anlaştığımız nokta sizin açınızdan sizi benim anladığım benim açımdan da sizinde benim sanıldığı gibi bir yobaz olmayabileceğimdir. Yoksa din konusunda bir mutabakat değildir. Karşılıklı anlayışlı olmak da anlaşmış oldukAncak Sizin için pazarda dört lira olan bir şeyin fiyatında pazarlık ile onu beşe çıkarıp üçe indirmek mümkündür. Ama hala dört, iki kere ikinin çarpımıdır 3 -5 değildir ve bunun dışında bir anlaşma mümkün olamayacağı gibi dünya Müslümanlarının Türkiye deki laikçiler ile, ABD ile, vs. anlaşmak sureti ile Türkiye Müslümanlarının da dahil kabul etmediği bu iddiayı kabul etmeleri mümkün değildir. Asla da etmeyeceklerdir çünkü edemezler. Çünkü bunu kabul eden artık Müslim değildir. Bin tane müftü getirseniz de onların fetvaları Müslümanlar açısından 2X2= 5 demek gibidir. Siz bu hesabı lisanen kabule zorlanıp beş deseniz de bilmektesinizdir ki beş değildir dört dür.Bunu kabul etmeyecek olanların çoğununda kadınlarının başı açık olan Müslümanlar olacaktır. Eşlerinin başı açık olması günah ama dinde mecburi olduğunun inkar ise küfürdür ve imanından çıkmadır. Çünkü kişilerin kendilerine has hataları olabilir ve bunlar dinden çıkarmazlar. Yani bir Müslüman ne zina etmek ile ne hırsızlık ile ne içki içmek ile nede dünyadaki en ağır günahları işlemek mesela cinayet işlemek ile akıl almaz cezalara müstahak olacak ağır sular işlemiş olabilir ahirette cehenneme giderek cezasını çeker ama dinden çıkmaz. Ama günahı çok ağır olduğu için o günahın karşılığında Allah başka bir hüküm vermedi ise ki Allah kul hakkını asla af etmez. Cehenneme gidecek ve dünya ile kıyaslanması mümkün olmayan çok uzun zamanlar cehennem ateşinde kalacak sonra cezası bitince çıkarılıp cennete girmesi mümkün olacaktır. (İslam da inanç budur) Ama dünyada çok mükemmel bir Müslüman olarak yaşamış kişi ömrünü hayır hasenat ile de geçirse ömründe sadece ibadet ediyor da olsa hiç de günah işlememiş de olsa, Allahın ve Resulünün kesin olarak verdiği hükümlerden birini inkar ederse bilhassa Kuranın sadece bir tek ayetini kendisi ona uymak yerine tevil yolu ile de olsa onu kendi kafasına göre yorup çarpıtarak inkar etse ya da tebdil tağyir etse yapılan ikazları da ret edip hayır bu böyle değil o tarihte şu şöyle olmuş böyle olmuş da dese münafık olur. Islama göre bu iki kere iki dört gibidir. Bu durumda gerek ülkemizdeki Müslümanların gerekse Şii ya da Sünni tüm dünya Müslümanlarının Türkiye deki uygulama ile anlaşmaya varması sadece iki seçenek ile olabilir. 1) Demokrasi içinde kimsenin kimseye karışmasına izin verilmeyen ve herkesin kendi inancına göre yaşadığı bir demokratik ortam ile bunu garanti eden polisiye destekli diğerine müdahale edeni cezalandıran bir hukuk sistemi. 2) Kılıç sistemi kazanan hükmünü yürütür. Diğeri de ona dünyayı zehir eder. Sonsuz ve bitip tükenmeyecek kıyamete kadar sürecek bir karşılıklı kıtal dönemi. Arada karşı tarafa büyük soykırımlar uygulayarak zaferini kutlayan kanlı katiller ve mutsuz ağlayanlar sonrada rol değişimi.Burada özetlediğim durumu Dünyanın neresine giderseniz gidin bu işlerin araştırmacı ve uzmanları hangi dinden olurlarsa olsunlar İslami inceleyen objektif teologlardan sorunca aynı cevabı alırsınız. Başka cevaplar günün galiplerine yandaş olanların boş hayal ve kuruntularıdır. Bu durumu dünya egemenleri çok iyi bilmektedirler. Bu konuda Laikçi Türkiye yi uzun yıllardır bu davranışına teşvik etmiş ve deneylerini tamamlamıştırlar ve sonucu benim bahis ettiğim 1. şıkta buldukları için bir ılımlı İslam dan bahis etmektedirler. Türkiye ise İslam'ın hiçbir şeklinden söz etmek istememektedir. Asıl hedeflediği İslam'ı tümü ile imha etmektir. Buda Milletimiz kabul etmeyeceği için projede ısrar edenlerin kendilerini imha olmaya sürüklemektedir.Türkiye deki Laikçilerin buna karşı çıkışları makam ve mevkileri ne olursa olsun eğer fanatik İslam düşmanı başka dinli değiller ise ve kaçacak yerleri de yoksa, bu konuda mutlak bir cehalet ile, cahil cesur olur kavli ile Müslümanları sindirerek sonuç alabileceklerini zannetmeleri sonucudur. Ama bu mümkün değildir.Eğer Ülkemizde devrimler yapılmasa idi zaten insanlar yasaklara karşı böyle bir direnci göstermeye gerek kalmayacağından ve vatandaşın kılık kıyafeti de içkisi kumarı da diğer pek çok durumda yine bugün içinde olduğumuz durum gibi olurdu. Tek fark kavga ve gerilim olmazdı. Bunun delili 4. Murat'ın, cezası idam olan içki yasağı da aynen başörtüsü yasağı gibi tutmamış ve karşı tarafın hükmünün de yürümeyeceği açıkça ortaya çıktığına göre, gelirlerse şöyle olur evham ve paranoyasının da ciddiye alınır bir tarafının olmadığı anlaşılmaktadır. Mahalle baskısının da arkasında devlet desteği olmadığı takdirde sonucu boş olacaktır.Bunu Türkleri inceleyen dünya çapında sosyologlarında bildiğinden hiç kuşku duymuyorum.Bu gün ortaya çıkan sert tepki şapka yasağı gibi milletimizi aşağılayarak psikolojik olarak çökertmek mağrur ve gururlu Türkleri dize getirmek amaçlı yabancı destekli bir projedir. Milli bilinçaltımız işin farkında olduğu için bu şiddetli direnç ile karşılaşmaktadırlar. Bazı işlerde kullanılan militanlara arkadaşlarının yanında zorla tecavüz ederek aşağılarlar. O militan adayı bu durumu hazmedemezse ya ölür ya da tehlikeli olacağı için öldürülür. Hazmederse artık lanet pislik bir militan olarak her yerde kullanabilirsiniz. Ülkemizdeki yapılanda Milletimizi aşağılayarak pislik bir toplum haline dönüştürmek istemektedir. Bunda da yasakçıların oranına yakın sayıda vatandaşımız üzerinde başarılı olmuşlardır denilebilir mi yoksa durum anlaşıldıkça bu sayı daha da düşer mi bilemem ama Bir azınlık Rektörün % 95 ile de ve Kanadoğlu'nun % 97 ile de gelseler devleti onlara teslim etmeyiz sözü sanırım bir araştırma sonucu milletin uyanabilecekleri ile birlikte toplam sonucunu yansıtıyor olarak da düşünebiliriz..Ancak oyun anlaşıldıkça, projede başarılı olduklarını zannettikleri pek çok kişi işin farkına varmaya başlamıştır. Bu yüzden Demokrasi konusunda önüne geçilemeyen bir milli koalisyon oluşmuş ve sayıları hızla artmaktadır. Bağdat caddesinde başörtülü ve çarşaflıları ne yapacağız sorunuza gelince. Siz ne önerirsiniz? Onları zehirleyip öldürelim mi. Onları vuranlara ceza verilmeyecek diye ilan mı edelim. Onların kellerine karşı, bir tutam eroin ya da esrarlı sigara mı dağıtalım. Onları kaç sene daha aşağılarsak sizin ölçülerinize göre adam kendi ölçülerine göre gavur olurlar.Sizi diyanet işleri başkanı yapsak sizde fetvalarınızı bu günkü uygulamalar şeklinde verseniz Müslümanlar size ne derler? Diyeceklerini söylemeyeyim burada çok kaba düşer. O halde alışacaksınız kardeş alışacaksınız. Karışmayacaksınız. Sonra nemi olacak.Bediüzzaman Saidi Nursi nin Risaleinurları yıllarca yasaklandı. Okuyanlar hapislerde süründürüldü. Serbest olursa herkes nurcu olur deniliyordu. Serbest oldu da ne oldu. Sizinle ben ve herkes Nurcumu oldu. Aldık okuduk anladık, anlamadık, beğendik beğenmedik. Peki bizlerde dahil bu millet neden tümden nurcu olmadı.Bu yüzden ülkemizin çektiği gerilimler ve boşa harcanan yıllar hangi yasakçı hödük tarafından tazmin edilecek.Belki diyebilirsiniz ama hala nurculardan çok var. Doğru ama sayıları artık artmıyor artıran yasak faktörü ortadan kalkınca talep de kalkar. Yasaklara direniş insanı kahraman bir savaşçı yapar.Bu ülkede hiç bir övünecek şeyi olmadığı için savaşçı devrimci ülkücü nurcu vs. olmuş gençlerin daha iyi değerlendirilmesine de mani olmakla kalmaz devamlı savaşan taraflar yaratıp bizi bu gördüğünüz durumdan da daha kötü yerlere düşürür.Yasak kalkınca her şey doğal mecrasına döner bu gün yasakçı hödüklere hadi lan diyen aynı kişiler yarın o çarşaflıya kardeş madem örtünüyorsun şu başörtünü bari biraz daha düzgün bağlasan diye cebir etmeden söylemeye başlarlar. Kadınların dine eğilimi ile çarşafa kadar giden örtünmeye direnişi med, cezir olayları gibi dengelenir. Kimi başı açık kimi yarım kimi tam başörtülü tek tük de çarşaflı kalır ve yakın gelecek de her şey doğal dengesine oturur. Kimsede çarşafa girmez veya başını örtmez.Milletimize gereksiz yasak koyanlara karşı oluşan milli öfke gittikçe büyümektedir. Bu iş öyle sanıldığı gibi devrimci militanlar ile de askerler ile de bastırılabilecek bir öfke değildir.Çünkü içgüdülerimizde tüm millet olarak birine konan yasağın aslında hepimizin değişik yaşam tarzlarımızı da tehdit ettiğini bilmekteyiz. Bazı bağnaz buyurganların keyfi için bir birimizi yemeyelim.

SelamlarA.D.Şimşek
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.