ABD Liderliği Bitiyor Mu?


Bir ülkede yaşanan ağır bir durgunluk veya şiddetli bir kriz sonrasında ülkenin geleceği hakkında abartılı yorumlar yapılır.
Nitekim ABD ekonomisinde yaşanan çalkantıların bu ülkenin dünya ekonomisindeki egemenliğine son vereceği yönündeki görüşler de yaygınlaşmaya başladı. Gerçek hayatta ise bu tür tarihsel dönüşümler, birkaç yıla değil çok daha uzun sürelere yayılarak kendini gösterir. Örneğin ABD'nin dünya üretimindeki payı daha 1913'te İngiltere'yi geçti ama ABD ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın en güçlü ekonomisi olarak kabul edildi. Geçiş dönemlerinde ayrıntı gibi görünen olayların etkisi ile derece derece gerçekleşen değişimler birikir ve belirli bir tarihsel dönem sonrasında herkesin algıladığı bir olgu haline gelir.
Bu perspektiften bakıldığında ABD ekonomisindeki son gelişmelerin bir "son" değil daha çok "sonun başlangıcı" olduğu görülebilir.

Dünya ekonomisi ve ABD
1950'de dünya ekonomisinin en güçlü ülkesi ABD idi ve dünya üretiminin yüzde 27.3'ü tek başına bu ülkede yapılıyordu.
1973'e gelindiğinde bu oran yüzde 22.6'ya düştü ama o yılların Avrupa Ortak Pazarı'nın toplam üretiminin payı bile ABD'nin düzeyinin çok altında kalıyordu. 32 yıl içinde 1.5 puan gerileyen ABD'nin payı 2005'te yüzde 20.6'ya indi. Gelişmekte olan ülkelerin toplam olarak yıllık büyüme oranları ve dünya ekonomisinin genel büyüme oranı, son 20 yılda olduğu gibi, ABD'deki büyüme oranının üstünde kaldığı sürece ABD'nin dünya ekonomisindeki ağırlığı milim milim de olsa gerilemeye devam edecek. Bu gerilemeyi bizler belki çıplak gözle fark etmeyeceğiz ama ABD'nin payı belirli bir kritik eşiğin altına indiğinde bu ülke dünya ekonomisinde ve siyasetinde belirleyici bir rol oynama imkânı bulamayacak.
Çünkü ABD'nin "Yeni Dünya Düzeni" ve "Büyük Ortadoğu Projesi" gibi tüm dünyayı kapsayan planları, arkasında sağlam ve bir ekonomik temel bulunmadığında bir anlam ifade etmeyecek.
ABD ekonomisindeki son gelişmeler, büyüme oranının ortalama olarak yüzde 2'de kalmasına neden olursa ve dünya ekonomisi gelecek yıllarda örneğin ortalama yüzde 4 büyüdüğünde, ABD her geçen yıl kritik eşiğe biraz daha yaklaşacak.ABD'nin dünya ekonomisindeki payı bu senaryoya göre 2020'de yüzde 15'e düştüğünde ABD yine güçlü bir ekonomi sayılacak ama dünyanın lider ülkesi unvanını çoktan kaybetmiş olacak…

Çin faktörü
ABD'nin dünya ekonomisi içinde göreceli gerilemesini Çin ve AB'nin ekonomik gelişmesi ile birlikte ele almalı. Bunun için önce Çin ile ABD arasındaki ekonomik güç dengesinin geleceği konusunda bazı hesaplar yapalım.
2005 sonunda satın alma gücü pariteleri esas alınarak yapılan hesaplara göre dünyanın toplam hasılası içinde ABD'nin oranı yüzde 20.6, Çin'in ise yüzde 14.2 idi. Yetişme süresini hesaplamak için biraz ihtiyatlı olalım ve gelecek yıllarda Çin'in son dönemdeki yüzde 10'luk ortalama büyüme hızının yüzde 5'e gerileyeceğini varsayalım. Bu varsayımlara göre hesap yaptığımızda Çin'in toplam milli gelirinin 2018 dolayında ABD'nin düzeyine geleceğini görürüz. Daha iyimser bir bakışla ABD için yüzde 3'lük Çin için ise yüzde 6'lık büyüme hızlarına göre yapılan hesaplarda ise yetişme süresi yine 13 yıl dolayında çıkar.
Refah düzeylerine göre yetişme süresi bulunmak istendiğinde ise karşımıza çok daha uzun bir süre çıkar. Satın alma gücü paritesine ve yüzde 5 ile yüzde 2'lik büyüme oranlarına göre hesap yaptığımızda Çin'in kişi başına milli gelir düzeyi açısından ABD'deki düzeye yetişmesi için 48 yıl geçmesi gerektiği ortaya çıkıyor.
Bu hesaplar, ABD'nin dünya ekonomisindeki egemenliğinin 2020'ye kadar azalacağını, sonraki 30 yılda ise giderek ortadan kalkacağını anlayabiliriz. Gelişmiş ülkelerde büyümenin düşük düzeylerde kalması ve Çin'in yüzde 10 dolayındaki hızlarla büyümeye devam etmesi durumunda ise yetişme sürelerinin epey kısalacağını da dikkate almak gerekiyor.

Rezervlerin geleceği
ABD'nin dünya ekonomisindeki egemenliğinin diğer bir kaynağını da doların, ödeme aracı, rezerv parası ve hesap birimi olarak dünya ekonomisi içindeki liderliği oluşturdu. Doların bir dünya parası olması sayesinde ABD, bütçe ve dış ticaret açıklarındaki hızlı artışa rağmen ekonomik büyümesini sürdürdü. Son 2 yılın olayları ABD ekonomisinde kalıcı bir hasar ortaya çıkarsa da doların bir süre daha mevcut konumunu sürdürmesi mümkün olabilecek.
2000'de dünya ülkelerindeki döviz rezervlerinin yüzde 70'i Amerikan Doları'ndan oluşurken, 8 yılda bu oran ancak yüzde 63'e kadar geriledi. Euro üzerinden tutulan rezervlerin oranı ise aynı süre içinde yüzde 27'ye yükseldi.
İnsanlar ve hükümetler para konusunda çok muhafazakâr davrandıkları için doların dünya ticaretindeki ve ülke rezervlerindeki payının yüzde 50'nin altına düşmesi en az bir 15 yıl gerektirebilecek. Örneğin Şili'de ve Türkiye'de doların değeri yıllar boyu artmasa da tasarruf sahipleri dolar üzerinden açtıkları hesapları bozmadı. Hükümetler de rezervlerini dolar olarak tuttukları için zarar etseler de ABD karşıtı ülkeler bile henüz dolardan vazgeçmedi. Bu durumu kısa sürede ancak çok büyük bir finansal şok değiştirebilir ve Çin'den ve petrol zengini ülkelerden başlayarak doları gözden düşürebilir…

Yeni finansal yapı
Lehman Brothers'ın internet sitesinin logosunun yanında şu cümle yer alıyordu: "Lehman Brothers'ın tarihi, ABD'nin büyümesine ve onun refaha ve uluslararası saygınlığa yönelen enerjik ilerleyişine paralel bir seyir izler." 158 yıllık şirketin batması, Amerikan ekonomisinin de aynı kaderi paylaşması ile sonuçlanamayacak pek tabii ama gelecek dönemde hiçbir şey eskisi gibi kalamayacak.
IMF'nin AB yönetiminin ve seçimi kazanacak yeni ABD başkanının çalışmaları ile oluşturulacak yeni finansal mimari çerçevesinde ABD ekonomisi geçmişteki kadar hızlı büyüme imkânını bulamayacak. Dünya para ve sermaye piyasalarında istikrarı sağlamak için kurulacak yeni düzende ABD finans sisteminin ağırlığı bugünkünden ister istemez daha az olacak. Ünlü yatırımcı Warren Buffett'in "finansal kitle imha silahları" diye nitelediği türev yatırım araçlarına getirilecek çekidüzen de New York'un finans dünyasındaki etkisini azaltacak.

ABD'NİN ÇÖKÜŞÜNÜN DİĞER ALAMETLERİ
Ekonominin genelinde olduğu gibi sektörlerdeki aşağıdaki bazı olay ve olgular da ABD ekonomisinin dünyadaki liderliğinin artık tehlikede olduğunu gösteriyor:
- Geçen yüzyılın 2. yarısında, dünya ve ABD ekonomisinde aktif bir rol oynayan ABD petrol şirketleri artık eski güçlerine sahip değil. Ulusal petrol şirketlerinin güç kazanması nedeniyle Chevron ve Exxon-Mobil gibi ABD şirketlerinin petrol rezervlerindeki ve üretimindeki payı geriliyor.
- New York, "dünya finans merkezi" unvanını tekrar Londra'ya kaptırıyor. Örneğin Çin'in Devlet Yatırım Fonu, ülke dışındaki bürosunu New York yerine Londra'da açtı.
- İç pazardaki otomobil satışlarında, yerli otomobillerin payı ilk kez yüzde 50'nin altına indi.
- Amerikan imalat sanayiinin üretim ve istihdamdaki payı sürekli olarak geriliyor. İmalat sanayii üretiminin milli gelirdeki payı, 1980'de yüzde 20 iken son yıllarda bu oran yüzde 14 dolayına düştü. 1970'te işgücündeki her 100 kişiden 30'u imalat sanayiinde çalışıyordu. Sürekli kan kaybı nedeniyle bu oran 2006'da yüzde 15'e indi. Araştırma-geliştirme çalışmalarının ve inovasyonun en yaygın olarak yapıldığı imalat sanayiindeki bu daralma, ekonominin bir bütün olarak yenilenmesini de yavaşlatıyor.

Üç kutuplu dünya
ABD, Çin ve AB gelecek 15 yıl içinde dünya ekonomisinin üç kutbunu oluşturacak. Ekonomideki bu güç dengesi zamanla siyasi ve askeri alana da yansıyacak. ABD'nin üç kutuplu dünyayı kabullenmeyip, kendi uyguladığı şekliyle serbest piyasa ekonomisini ve Amerikan değerlerini, diğer ülkelere dayatmak istemesi ise gelecek yıllarda yeni gerilim odakları oluşturacak.
ABD'nin dünyayı adam etmekten vazgeçip, dünya jandarmalığı rolünden çekilme eğilimine girmesi ise çatışma ve çelişkilerin azalması anlamına gelecek. ABD dayatmalarının körüklediği şiddet olaylarının bu süreç içinde azalması ise yoksulluğun azaltılmasını kolaylaştıracak.
Gelecek 15 yılda Türkiye'nin tüm hesaplarını üç kutuplu dünyaya göre yapması ve eldeki tüm imkânlardan yararlanarak bir hızlı büyüme ivmesi yakalaması gerekiyor. Bu büyüme atılımı üç büyük gücün dışında Türkiye'yi Rusya, Hindistan ve Brezilya ile birlikte dünya ekonomisinin önde gelen güçlerinden biri haline getirecek.
Referans
122

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.