Amerika’nın Geleceği ile İlgili Bir Rapor

Yeni başkanın karşılaşacağı küresel riskleri değerlendiren bir istihbarat raporu, önümüzdeki on yıllarda dünyanın küreselleşme etkisiyle yeniden şekillenmeye başlayacağını, iklim değişikliği ile ciddi tahribatlar yaşayacağını ve gıda, su, enerji gibi alanlardaki kıtlıklara bağlı olarak gerçekleşecek bölgesel karışıklıklarla istikrarsızlaşacağını öngörerek ABD hakimiyetinin sürekli olarak düşüşe geçeceği tahmininde bulundu.

ABD’deki istihbarat topluluğunun üst düzey analisti Thomas Fingar’ın sunumunu yaptığı rapor, ABD’nin üstün olduğu kilit alanlardan askeri gücün gittikçe rekabetçi bir yapıya bürünen dünya düzeninde “en az öneme” sahip olacağını, çünkü “kimsenin bize karşı büyük bir konvansiyonel güç ile saldırıya geçmeyeceğini” belirtti.

Fingar’ın geçen hafta yaptığı bu değerlendirmeleri daha çok önümüzdeki 15 ile 17 yıl içinde ABD’nin uluslararası olaylardan nasıl etkileneceğini değerlendiren ve henüz tamamlanmayan “Küresel Trendler 2025” isimli raporu baz alarak yaptı. Orlando’da istihbarat alanındaki uzmanların katıldığı bir konferansta konuşan Fingar, önümüzdeki yılın başında Beyaz Saray’ın yeni mukimine sunulacak olan raporun önemli bulgularını anlattı.

Fingar, konuşmasında, “ABD üstün güç olmaya devam edecek, ancak Amerikan hakimiyeti ciddi biçimde azalacak” dedi ve Amerikan yönetiminin siyasi, ekonomik ve bir bakıma da kültürel alanlarda gittikçe daha da yıprandığını belirtti.

2025 raporu da Fingar’ın gelecek başkanın dönemi ve sonraki dönemde dünyayı şekillendireceğini söylediği “dinamikler, boyutlar ve itici faktörler”i inceliyor. Rapor tamamlanmasa da, istihbarat yetkilileri başkan adaylarına göreve geldiklerinde karşılaşmaları muhtemel güvenlik tehditleriyle ilgili bilgilendirmelerde bulunmaya başladılar. Yetkililerin sözlerine göre Barack Obama 2 Eylül tarihinde ilk brifingi aldı, John McCain’in ise önümüzdeki günlerde bir brifing alması bekleniyor.

Fingar’ın belirttiği gibi, istihbaratın küreselleşmenin etkilerine odaklandığı, ancak ABD için ortaya çıkacak sonuçları konusunda daha iyimser olduğu son 2004 raporundan sonra uzun vadeli görüşü daha karamsar bir hal aldı. Ortaya çıkan yeni görüş, Çin gibi ekonomik güçlerin kendini küresel bir güç olarak görmeye başlamasıyla birlikte Amerika’nın etki alanının daralacağını öngören seçkin ekonomistler ve düşünürlerle aynı çizgiye gelmiş bulunuyor. Fareed Zakaria’nın değişimi Amerika’nın düşüşüne değil, diğerlerinin yükselişine bağladığı “Post-Amerikan Dünya” isimli kitabı da gidişatı bu şekilde tanımlıyor.

Yeni istihbarat raporuna göre nüfuz kaybeden sadece ABD olmayacak. Fingar, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ekonomik ve siyasi istikrarın sürekliliğini sağlayan Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve diğer uluslararası örgütlerin de etkilerinin azalacağı tahmininde bulunuyor. Fingar’a göre oluşacak boşluğu hangi yeni kuruluşların dolduracağı ise belirsiz.

Önümüzdeki yıllarda Washington artık yeni küresel yapının nasıl olacağını belirleyecek konumda olmayacak. Fingar, diğer herhangi bir ülkenin de artık bu konumda olamayacağını söyledi: “Uluslararası sistemde yapılması gereken değişiklikleri yönetecek ve liderliği üstlenecek konumda kimse yok.”

Fingar, ABD merkezliliğin zayıflayacağı yönünde tahminlerde bulunulan değişimin, dünyanın büyük ölçüde iklim değişikliğinden kaynaklanacak çevre sorunlarıyla boğuşacağı döneme denk geleceğini belirtti. 2025 yılına gelindiğinde, kuraklık, gıda kıtlıkları ve tatlı su kaynaklarının azalmasıyla Çin’in kuzeyinden Somali Yarımadası’na, geniş bir coğrafya ciddi sorunlar yaşayacak.

Fingar’a göre, iklim değişikliği ABD güneydoğusunda “kum fırtınası” şartlarıyla boğuşmasına sebep olurken bazı yoksul ülkeler içinse “şeytanın bacağını kıracak bir fırsat” olabilir. Fingar, ABD istihbarat servislerinde bilim çevrelerinin küresel ısınmayla ilgili ağırlıklı görüşünün kabul gördüğünü, buna yirmi yıl içinde küresel ısınmada geri dönülemez bir noktaya gelineceği fikrinin de dâhil olduğunu söyledi. Rapordaki bulgular, bu yaz yayımlanan ve küresel ısınmanın önümüzdeki on yıllarda ciddi bir güvenlik sorunu haline geleceğini belirten istihbarat değerlendirmesiyle de örtüşüyor.

Raporun bulgularına göre seller ve kuraklıklar gelişmekte olan ülkelerde toplu göçleri ve siyasi kargaşaları tetikleyecek. Ancak sanayileşmiş ülkelerde küçülen doğum oranları nüfusun yaşlanmasıyla yeni ekonomik gerilimler yaratacak. Çin, Japonya ve Avrupa’da çalışan yetişkin nüfusun yaşlı nüfusa oranı 1/3’e yaklaşmaya başlayacak.

Amerika Birleşik Devletleri, kısmen göçe daha açık olmasından dolayı diğer pek çok sanayileşmiş ülkeden daha başarılı olacak. Fingar’ın sözlerine göre, göç edenler ABD ekonomisine entegre olacak, ancak “iyi bir günde hayli milliyetçi” olan Japonya ve pek çok Avrupa ülkesi bundan mahrum kalacak.

Fingar, “ekonomik büyümenin devam edebilmesi için gereken asgari nüfus artışına sahip olacak çok az sanayileşmiş ülkeden biriyiz” dedi.

Petrol, doğalgaz ve elektrik üretimi için gerekli olan diğer kaynakların aranmasında ABD’nin yanı sıra Hindistan, Çin gibi diğer ülkelerin rol almasıyla enerji güvenliği de en önemli meselelerden biri haline gelecek. Çinlilerin Avrupa’daki pek çok ABD müttefiki gibi ithal ettikleri petrolün önemli bir kısmını İran’dan alması Amerika’nın İran üzerindeki yaptırım seçeneklerini kısıtlıyor: “Yani ‘musluğu kapatalım’ tarzı şeyler –yapabilecek olsak dahi- ters tepecektir.”

Fingar’ın sunduğu raporda neredeyse hiç değinilmeyen konu ise terör. Bu konudaki son rapordan dolayı, istihbarat servisleri El-Kaide’nin düşüşe geçeceği, giderek dağılacağı, çeşitli gruplara ve bölümlere bölüneceği tahmininde bulunuyor. 2004 yılında yayımlanan rapor, El-Kaide’den esinlenen bölgesel grupların ve kısaca mücahit olarak nitelenen bireylerin ılımlı yönetimlere ve Batı’ya karşı ortak bir nefret hissi içinde olacağını ve muhtemelen terörist saldırılara yöneleceğini belirtiyordu.

Bunun yanı sıra, yeni rapor İran’ı bir tehdit olarak görmeye devam ediyor. Fingar, nükleer silah üretimi ve elektrik santrallerinde kullanılan temel madde olan zenginleştirilmiş uranyum üretme girişimlerinin İslam ülkeleri tarafından sürdürüleceği tahmininde bulundu. Şimdilik İran’ın nükleer silah çalışmalarına devam ettiğine dair bir kanıt olmadığını söyleyen Fingar, geçtiğimiz yıl İran’la ilgili yayımlanan ve İran’ın nükleer başlıklı silah üretme çalışmalarını 2003’te durdurduğunu belirten Ulusal İstihbarat Raporu’nu hatırlattı.

Fingar, İran’ın nihai kararının ülke liderinin güvenlik gereksinimlerini nasıl gördüğüne, ezeli düşmanlara sahip olduğu bölgede hükümetin kendini güvende hissedip hissetmemesine bağlı olduğunu söyledi.

Fingar, “İranlılar, komşularından pek çok kişinin sandığından daha çok korkuyor. Ancak ABD İran’ın en büyük düşmanlarından ikisini çökertti; Irak’taki Saddam Hüseyin rejimi ile Afganistan’daki Taliban rejimi” diye konuştu.

“İranlıların biz hariç en büyük güvenlik tehdidi olarak gördüğü unsurları hallettik.”

(WP, 10 Eylül 2008, Reduced Dominance Is Predicted for U.S.)

Kaynak: ekopolitik.org

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.