EĞİTİME MERHABA (1)

Nevzat Laleli
Güncel yazılar serisi nlaleli@mynet.com
Geçen hafta ilk ve orta öğrenim yapan okullar açıldı ve ders başı yaptılar. İlköğrenimden lise son sınıfına giden bütün öğrenci yavrularımıza başarılar diler, bu ders döneminin çocuklarımıza, öğretmenlerimize, velilere ve bütün milletimize hayırlar getirmesini dilerim.
Yeni ders yılının başlaması ile açılış merasimi yapılan okullarda öğrenciler, öğretmenler ve veliler bir araya geldiler. Ankara’daki Yavuz Sultan okulları böyle bir merasime beni de davet ettiler ve bana bir konuşma yaptırdılar. Bu konuşmamda “biz veliler olarak ne istiyoruz”un üzerinde durdum ve gençlere bazı öğütlerde bulundum.
Açılışta yaptığım konuşmayı siz değerli okurlarımla da paylaşmak istiyorum.
Her bir öğrenci velisi evladının mükemmel yetişmesini arzu eder ve evladının istikbali (geleceği) için büyük fedakârlıklara katlanır. Adeta yemez yedirir, giymez giydirir. Bunun için okul tercihleri bile yapar. Eğer imkânları varsa özel okullara gönderir, evladının derslerinde başarılı olabilmesi için ona hocalar tutar, dershanelere gönderir. Ancak velilerin yaptıkları bu fedakârlıklar yetmez, evladının da kendisini derslerine vermesin ve başarılı olmasını ister.
ÖĞRETMEN SAYGIYA LAYIKTIR
Genç öğrencilerin çoğu çalışmanın metot ve programını bilemedikleri için harıl harıl çalışsalar da maalesef başarılı olamazlar. Dağınık çalışma, hafızalarında yer etmez ve öğrendikleri bilgiler çabucak unutulur gider.
Bizim lise çağlarında adına “Sıfırcı Faik” dediğimiz bir hocamız vardı. Genellikle verdiği notlar hep sıfır veya sıfıra yakın olduğu için öğrenciler ona bu ismi takmışlardı.
Okul hayatının belki de hiç değişmeyen kurallarında biri öğrencilerin hocalarına bir ad takmaları ve onların artık bu adla anılarak meşhur olmalarıdır. Yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi “Sıfırcı Faik”, Hababam sınıfı filminde gördüğümüz “Kel Mahmut hoca” gibi. Daha ne isimler, ne isimler…
Hocalar için bu tanımlamadan kaçış yoktur. Öyleyse bunu doğruya ve güzele yönlendirmeliyiz. Onun için bütün öğrenci kardeşlerime; “Hocalarınız için takacağınız isimler güzel isimler olmalıdır. Onları rencide edecek ve küçük düşürecek isimler kesinlikle takılmamalıdır. Çünkü hocanın sadece emeğinin karşılığında bir maaş alması değil ama size öğrettiği bilgilerden dolayı mutlaka sizler üzerinde hakkı olduğunun bilinmesini isterim” Onlar hayattayken onlara hürmet edin, saygı gösterin. Eğer vefat etmişlerse mutlaka onları arkalarından hayırla anın, hayır duası gönderin ve imkânlarınız nispetinde onların ruhlarına “Kur’an-ı Kerimi ile hatim inin”.
ADAM GİBİ ÇALIŞMAK
“Sıfırcı Faik hoca” bir gün derse girdi ve bir öğrencisine; “Sözlü yoklama yapacağım. Sen tahtaya kalk” dedi. İşaret ettiği delikanlı tahtaya kaktı ve hocanın kendisine sorduğu sorulara cevap vermeye çalıştı. Hocamız, bu delikanlıdan beklediği cevapları alamamış olacak ki; “Otur. Bir” dedi.
Delikanlı yerine otururken bir tarardan hocanın da duyabileceği bir sesle homurdandı; “Gece sabahlara kadar eşekler gibi çalışıyoruz. Gene de aldığımız sıfır, bir “ dedi.
Öğrencisinin bu itirazını duyan Faik hoca, bu esnada yerine de oturmuş bulunan delikanlının başına dikildi ve “Ah oğlum. Eşşek oğlum. Sana ne desem, nasıl hitap etsem bilmiyorum ki… Gece sabahlara kadar eşşekler gibi çalışacağına, insanlar gibi, adamlar gibi çalışsan da on alsan olmaz mı?” dedi.
Faik hoca bu ifadesiyle aslında bizlere bir kopya veriyordu ve derslere çalışırken nasıl çalışılması gerektiğini öğretiyordu. Evet, “adam gibi çalışmak” işte mesele buydu.
Adam gibi çalışmak, hiç şüphesiz planlı ve programlı çalışmak demektir. Büyüklerimizin kulağımıza küpe olacak şu sözü hiç unutulmamalıdır. “El ilmü tasnifün – İlim, tasniftir” Bu tasnifi yaparken derslerin temelini iyi anlarsanız, üzerine çıkacağınız ilim binasını da güzel çıkarsınız ve o bina siz hayatta olduğunuz sürece yıkılmaz yani unutulmaz.
NASIL ÇALIŞILMALIYIZ
Genç kardeşlerime önemli öğüdüm, çalışmalarınızı plan ve programlı yapmanızdır. Sabah programlarınızı okulunuz yapmaktadır, siz ona uyuyorsunuz. Ancak okuldan ayrıldıktan sonra bir tarafa önlüğü, bir tarafa çantanızı atarak hemen oyuna dalmayınız. Bir yarım saat defterinizi ve kitaplarınızı açarak “o gün gördüğünüz dersleri kısaca tekrar ediniz” Böylece derslerin hafızanızda iyice yer etmesini sağlayınız. Sonra bir müddet oyun veya başka bir şeyle meşgul olabilirsiniz.
Aman dikkat… Bilgisayar başına oturarak saatlerinizi oradaki oyunda harcamayınız. Bahçede veya sokakta arkadaşlarınızla oynayınız.
Akşam olmuş, babanız eve gelmişse yemek vaktidir. Yemeğinizi bütün aile fertleriyle birlikte yiyiniz. Çünkü birlikte yemek yemek aile fertlerinin birbirleriyle iletişim kurması ve aile bütünlüğünün sağlanması için önemli bir fırsattır.
Yemekten sonra varsa çalışma odanıza, yoksa sizi meşgul edebilecek şeylerden uzak bir yere çekilerek okulda size verilen ödevleri yapmaya çalışınız. Bilesiniz ki ödevler sizin dersleri iyi anlayabilmeniz için size verilmiştir. Yapamadığınız ödevler olursa onları ayırarak ya arkadaşlarınıza veya derste öğretmeninize sorarsınız.
Yatmadan önce bir şey daha yapmanızı tavsiye ederim. Bir sonra ki gün göreceğiniz derslerin neler olabileceğini tahmin ederek, derse girmeden önce onlara bir göz atarak derse hazırlıklı olmaya çalışınız.
Bütün bunlar sizin başarılı olmanızı ve hayatınızda hedeflediğiniz mesleğe erişmenizi sağlayacaktır. Bir de “çalışmalarınızı, yüksek not almak için değil o dersi öğrenmek için yapmalısınız”
Böyle sistemli, planlı ve programlı bir çalışma ile kendi okulumuzdaki öğrenciler başta olmak üzere bulunduğumuz şehirdeki okulların öğrencilerinden, ülkemizdeki bütün öğrencilerden ve hatta dünya öğrencilerinden daha yüksek bir seviyeye erişmiş olursunuz. Bu çalışma bir kuşun kanadının birini oluşturmak içindir. Ve bildiğiniz gibi kuş iki kanatlıdır ve bu iki kanadı birden oluşmassa uçamaz, yere çakılırsınız. Öbür kanadınız ise maneviyat, edep, hayâ ve yüksek ahlak kanadınız olacaktır.
Gelecek yazı: EĞİTİME MERHABA (2)