13 Eylül 2008

Ekonomik Vurgun Savaşı

Almanya Deniz Feneri davası dolayısıyla ülkemizde kıyametler koptu. Bu kıyametler daha önce de İslami eğilimli holdingler olayında da kopmuştu. İnsanları kandırmak ve aldatmayı ve sömürmeyi imanları haline getirenler var. Bazılarını kıblesi Washington geçer akçesi dolar, Aristokratik yaşam hevesleriyle avro olabiliyor.
Müslüman olmanın güvenilir olmayı gerektirdiği düşüncesinden hareketle, İslami kisveli insanlara, onların İslam'ı avlanmak için kullanma becerilerine aldananların durumları içler acısı. Anlatmaya veya anlamaya yürek ister. İçler acısı durumda Avrupa da ki vatandaşlarımız.
Ekonomik olarak devleşenler, cismani varlıklarının çürüyeceğini ve Allah'a hesap vereceklerini unuttular. Kendilerini kral zannetmeye başladılar. Kibir ve gururlarından yanlarına yaklaşılamaz hale geldiler. Çok yüksek meblağlarda maaşlandırdılar kendilerini ve yakınlarını…
Ha CHP'li Bayram Meral, ha bizim Müslüman görünümlü soyguncular… Sayın Meral Demiryolu işçilerinin sırtından kendini beş yıllığına aylık 5 bin ytl maaşa bağlarken bunu kendine hak görmesi ve utanmadan savunması ne kadar acıklı ise, Müslüman kesimden de bu boyutlarda ve daha fazla boyutlarda soygunlar gerçekleşmektedir.
Savcılarımız, haksız, kanunsuz kazanç sağlayıcılarından bu mazlum işçi vatandaşlarımızın haklarını yasal faizleriyle almalı ve geri dönüşümünü, hakkın yerine gelmesini sağlamalılar. Adaletin halk için tecelli ettiğini de görmek istiyoruz.
Almanya olayıyla ilgili olarak, Sayın Bülent Arınç Beyin de açıklamaları olumlu. Haksızlık ve zulmün savunulacak yanı asla yoktur. Kimler haksız kazanç elde ettiyse; devleti veya halkı soyduysa derhal hesap vermelidir. Bunun iktidar, muhalefet, patron veya işçi olması fark etmez.

Soygunları geçmişe dönüp tek tek sayacak değiliz. Buna gücümüzde yetmez. Hükümet burada halkı tatmin edecek, mekanizmaları devreye sokmalıdır. Sayın A. Şener Beyin dediği gibi. Yoksa inandırıcılığını kaybeder. Yolsuzlukların kime, nasıl dokunduğu değil, adaletin ve eşitliğin gereği önemlidir.
İslamsız Müslüman olmanın kandırıcılında olanların, İslam adına dini duyguların kullanılarak, sömürülmesi kaçınılmazdır. Borç verdiğinizde yasal olarak, geri dönüşümü sağlayacak belgelerinizi almayı unutmayın. Allah'ın da Kitabımızda :"Ey iman edenler, birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız."emri gereğince kendimizi korumalıyız. Güven, tedbiri bırakmayı gerektirmez.
İnsanların siret ve suretleri aldatıcı olabilmektedir. Müslüman edebiyatıyla soymak, vereceğine inandırarak kandırmak, aldatmak ve sana zarar vermek amacında olabilirler.Gizli niyetler taşıyabilirler. İyi niyetlerinizi tahvil etmek, katma değere dönüştürmek ve sizi söğüşlemek isteyebilirler. Bunu yapanlar hayatımızın her alanında karşımıza çıkabilmektedir. Bazen kardeşimiz, arkadaşımız, akrabamız bizim sırtımızda parazit olmaya heveslenebilmektedir. Vereceğim diye, alıp vermek istemediği de olabilmektedir.
Hz. Peygamberimiz @ :"Vermemek niyetiyle borç alan mel'undur." Diğer bir hadisinde de:"Vermemek üzere borç alan ateştedir." Buyurmaktadır.
Vurgunların dini duyguları istismar ederek olmasının nedenlerinde, bizim zekatı ve sadakalarımızı nereye vermemiz gerektiği üzerinde önemsemez duruşumuzda etkili olmaktadır. Zekatlarımızla devasa binalar yapıyorlar, maaşlandırıyorlar kendilerini. Dini müesseseler ve yardım kuruluşları da elbette bizim yardımlarımızla ayakta durabilmektedir.

Adam fitrenizi bize verin diye zarf uzatıyor. Ben nereye vermek istediğimi bilmiyorum sanki. La havle çektim. İnsanlar birilerinden bir şeyler almak için taklalar atıyorlar. Prensiplerim var. Hiçbir kurum veya cemaate fitre veya zekat vermiyorum. Fitre ve zekat fakir fukaranın hakkıdır. Bu da Kitabımızda tarif edilen sekiz grup insanları kapsar. Ben dinimi de, paramı vereceğim yeri de biliyorum çok şükür. Bazı yazılarıma okuyucularım yazdığı dini bilgilendirmeler için teşekkür ediyorum. Her şeyi makale de teferruatlarıyla izahımız mümkün olmadığı için beni mazur görsünler.

Para hırsıya vurgun vuranların da, paranın da dini imanı yok… Bu ülke vurguncuların cenneti olmaktan çıkınca, halkımızın cenneti olacaktır.
Sistemin temelinde sivil ve askeri rant getirimi var. Aydın Doğan veya birilerinin rantlarıyla, tüyü bitmedik yetimlerin hakları yenilmeye devam edilmektedir. Bunun asker, sivil, Müslüman, İslamcı, solcu v.s olmasının ne anlamı var. Bir gerçek var, halkımız sömürülmektedir. Sömürenlerin değişmesi durumu diğerlerinin dramatize etmesi, kendilerinin eski sömürme alışkanlıklarının devam etmemesinden mi kaynaklanmaktadır. Yenilen hakların iadesinde gerekli cezalara çarptırılmasında toplum önünde rencide edilmesinde, cezaların caydırıcılığına ihtiyacımız var.
Günümüzde ki ekonomik vurgunlar siyasetin ve savaşın belkemiğini oluşturmaktadır. Savaş ve barış da bu çıkarlar üzerine kurulu. Çeteler ve istsismarcıların hepsinin tek düşüncesi var ekonomik vurgun. Dünyayı idare edenler, parababaları da vurgunların sahipleridir. Ülkemizde de siyasi üstünlükler kurma yarışında daha fazla vurgunlarla ekonomik palazlanma ve sömürü düşüncesi yatmaktadır. Bütün siyasi söylemler ve kavgalrın kaygısı çıkarları korumaktan başka nedir ki? Kimsecikler kendi çıkarlarından vazgeçmedi bu ülkede.Vaz geçeceğe de benzemiyorlar. Onun için sistemi egale edecek tek sistem inancımızın bereketi olan Ramazanın derinliklerinde gizli duruyor.Damarlarımızdaki asil kanı kirlettiler.Yeniden inanç süzgecinden geçirilmiş, mazideki saygınlığına kavuşacak düşünceyi ikame etmekten geçiyor.

Savaşımız ekonomik çıkarları korumaksa, örf, adet ve inançlarımızı da korumalı ve kirlenmesine izin vermemeliyiz. Önce ahlak ve maneviyatı korumadan, ne ülkemizi ne de çıkarlarımızı koruyabilmemizin imkanı gözükmemektedir.
HASAN AHMET EVLİYAOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.