1 Eylül 2008

'Gümüş'ün arkasında hangi ülke var?

'Gümüş'ün arkasında hangi ülke var?
Tehran Times Gazetesi, Gümüş dizisinin İran'a karşı kullanıldığını öne sürdü. Böylece bir Türk dizisi ilk kez politik bir silaha dönüştü! Peki bu gerçek mi? İşte perde arkası...

Gümüş, Tahran'a karşı propaganda aracı olarak mı kullanılıyor? Bu sorunun perde arkası gerçekten ilginç ipuçlarına sahip.

Tehran Times, ingilizce yayınlanan bir İran gazetesi. Adı üstünde, merkezi de İran'ın başkentinde. Saygın ve ciddi bir basın organı olarak tanınıyor. Hatta Türkiye'deki bazı gazetelerle de organik ilişkisi var!

Gazete, Ortadoğu ülkelerinde izlenme rekorları kıran 'Gümüş' dizisinin, bölgede İran'ın "siyasi ve kültürel etkisini azaltmak ve Türkiye'nin profilini yükseltmek amacıyla" kullanıldığını öne sürdü.

Böylesi bir iddia tek başına okunduğunda fazla bir anlam ifade etmiyor. Daha açıkçası ispatlanması da hayli zor bir haber. Ancak detaylar birleştirildiğinde bu yöntemin sık kullanıldığı ve "sürecin" buna uygun mesajlar verdiği söylenebilir.

İşin bir başka yönü de-eğer bu iddia doğru ise-bölgede büyük ilgi gören Gümüş ve diğer Türk dizilerinin nasıl kullanıldığı ile birlikte, nasıl tasarlandığı?

Bunu biraz açalım. Yani, geniş kamu kesimlerine ulaşan yayınların belli amaca hizmet etmesi isteniyorsa, ya daha işin başından bu tasarlanır ve hazırlanır veya üretilen malzemenin amaca uygunluğu fark edildiği için desteklenir.

Sermayeye yol göstermek?

AKP'ye yönelik kapatma davası ve Ergenekon davası süreci, küresel ekonomik krizle buluştuğunda, Türkiye'de özellikle borsada bulunan yapancı yatırımcıların "kaçabileceği" öngörüsü yapılmıştı.

Doğrusu inanılmaz rakamlara ulaşan bu sıcak yatırım parasının bir kısmı da gitti. İşte o süreçte Türkiye için hayati değerde olan bu paranın ikamesi için farklı bir yol düşünüldü.

Formüle göre, giden para özellikle Arap ve Körfez ülkelerinden gelecek "petro-dolarla" yenilenecekti. Nitekim, o dönemde ve halihazırda, hem Türk siyasi iktidarının hem de bağlı olarak ilgili bürokrasinin bu bölgeye ve ülkelerine ilgisi arttı.

O dönemde gerçekleşen bir çok resmi ve ticari ziyaret, petro-dolarlara yatırım yeri arayan Körfez ülkelerinin davet edilmesi sürecini ispatlıyor.

İşte İran gazetesinin iddiasının bir bölümünde "ihsas" ettiği bu. Şöyle diyor; "Türk yapımı iki televizyon dizisi, Arap izleyiciler, özellikle de Basra Körfezi'ne kıyısı bulunan ülkelerde yaşayanlar üzerinde gittikçe artan bir sosyal etki yaratıyor".

Bu sosyal etkinin bir kısmı Türkiye'ye bölgeden gelen turist sayısının artışında zaten kendini göstermiş durumda.

Yayıncılar ve teknikleri…

Bir görsel yayının izleyicileri üzerinde "turistik" etki yaratması normal ancak, belli bir
ülkeye karşı sosyal-kültürel negatiflik içermesi için yine de yetersiz.

Gümüş dizisi, uydu aracılığıyla yayın yapan MBC televizyonunun 4'üncü Kanalı'nda son 6 aydan bu yana günde iki kez yayımlanıyor. Bu kanal Arap izleyicinin ciddi ilgi gösterdiği yayın organları.

Bu kanalın sahibi Suudi Prensi Waleed Bin İbrahim. İbrahim, bununla birlikte 6 kanala daha sahip. En azından bu açıdan rahatlıkla söylenebilir ki, İran'ın hem siyaseten hem dinen çok uyuşmadığı, doğal rakip görülen bir ülkenin sermayesi var kanalların ardında.

İran, bu dizilere "kültürel ve sosyal" açıdan zaten itiraz ediyor ama bu uzun dizilerin siyasi amaçları olduğunu da dillendiriyor…

"Yıllarca laik Pan-Türkizmin egemen olduğu Türkiye, çok yakın zamanlara kadar, Arap dünyasında hiçbir siyasi ve kültürel etkiye sahip değildi. AKP'nin iktidara gelmesiyle, Arap ülkeleri ve özellikle İran İslam Cumhuriyeti modeline alternatif olarak görülen Suudi Arabistan Türkiye'nin bölgedeki profilini yükseltmeye çalıştı."

Devam edelim… Çünkü haberin bu kısmı özellikle ilginç; "Suudi medyası birden bire, Araplar'ın Türkiye'ye seyahat etmelerini sağlamak amacıyla Türkiye'nin turizm merkezlerinin tanıtımına başladı. Suudi Prenslerin sahibi olduğu etkili uydu kanalları, Türk dizilerini Arapça seslendirip yayınlamaya başladı. Bu dizilerin Arapça seslendirmesi öylesine ustalıkla yapıldı ki, dizilerin bir Arap ülkesinde yapılmadığını anlamak son derece güçtü. Seslendirenlerin çoğunluğu Lübnan ve Suriyeli idi ve seslendirmedeki aksan da, Arap dünyasında hayranlık duyulan Lübnan aksanıydı. Suriyeli ve Lübnanlı seslendirmeciler sadece bu iki diziyi seslendirmek istedi."

Bu detaylar, İran'ın veya en azından İranlı meslektaşlarımızın konuyu "profesyonelce" irdelediklerini gösteriyor.

Köpeği ısırmak!

Tahran'ın Türk dizilerine bu bakışının siyasi boyutu işin sadece habercilerle ilgili olmadığının bir işareti. Belli ki Tahran hükümeti de bu yayınların propaganda yönünü özel bir gözlükle izliyor.

Zira aynı Tehran Times, bizim basına yansıyan Gümüş odaklı magazin haberlerinden farklı notlar da sunmuş bahis konusu makalede; "Suudi Arabistan'daki Araplar'ı Şii kültürüne karşı koymak ve Arap dünyasında Şiiler üzerindeki manevi etkisini azaltmak amacıyla, kurnazca, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a haber araçlarına girme olanağı tanınıyor. Türkiye'ye, Ortadoğu'nun siyasi, kültürel ve ekonomik yaşamında daha aktif bir rol oynayabilmesinin hedefleniyor."

İşte bu satırlar artık ispatlıyor ki, İran, adı geçen Türk dizilerini bölgeye ve kendine yönelik profesyonel bir propaganda mekanizmasının harekete geçmesi olarak analiz ediyor.

Ve bu analizi açık biçimde küresel ve bölgesel dengeler ile planların üzerine oturtuyor. İran'ın bu denge ve planlarda gördüğü şu;

Türkiye ve bazı Körfez ülkeleri tarafından siyasi ve kültürel bir plan tasarlanıyor. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri seçilmesi, Türkiye'nin İsrail ve Suriye arasındaki arabuluculuğu, Lübnan ve Filistin'de yaşanan son gelişmelerdeki rolü bunların ipuçlarından.

Bu planı kim işletebilir?

İran'ın öne sürdüğü iddia özünde Suudi Arabistan ve Türkiye'yi merkeze oturtuyor. Doğruysa bile kaynak konusunda biraz daha özenli olunması gerekebilir. Çünkü inanılmaz ekonomik gücüne rağmen ne Suudi Arabistan ve ne de etkin siyasi ve askeri gücüne rağmen Türkiye, varsa, böyle bir planı tek başlarına işletebilir mi?

Tahran (Times) iddialarının sebebini "İran'ı yalnızlaştırmak" olarak okuyor ama bunu en çok kimin destekleyebileceği konusunda akil bir tanım getiremiyor!


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.