22 Eylül 2008

NE FENERİ

Cihan TÜRKER
Deniz Feneri davası neticelenmeden fazlaca da yazmak istemedim. Ancak, Almanya'da ortaya çıkarılan yolsuzluk, hırsızlık tescillendiği ve üç kişinin mahkumiyeti kesinleştiği için artık daha rahat yazabiliyorum. Daha rahat yazabiliyorum, diyorum zira, milletimizin en güzel hasletlerinden birisi olan sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygularına da bir olumsuz örnekten hareketle zarar verici bir anlayışın yaygınlaşmasına katkıda bulunanlardan da olmak istemiyorum. Ancak, görünen o ki, çok güzel bir hayır organizasyonu olarak başlayan, bundan ötürü de kısa bir zaman içinde büyük kitlelerin takdirine ulaşan ve buna müsavi destek bulan Deniz Feneri adlı yapılanma, maalesef rayından çıkmış, birilerinin suiistimal ettiği, insanlarımızın hayır hasenat duyguları ile emanet ettiği varlıkları hortumlayan bir yapıya bürünmüş... Şimdi Almanya'da bu yapılanmaya destek veren gurbetçilerimiz diyorlar ki, "Deniz Feneri değil, keriz feneri imiş..." Bundan daha kötü bir netice olabilir mi, hayır için atılan adımlarda, varabileceğimiz? Çeşitli gazetelerde kıymet verdiğim yazarları takip ediyorum; onlara da hayret ediyorum. Örneğin Hakan Albayrak, Yeni Şafak'tan. Tutmuş bu sahtekarlık yapılanmasını savunuyor. Kardeşim, bu yapıyı savunacak en son adam sen olmalısın... Sen ne zaman haram yedin, ne zaman böyle yamuk yumuk işlere karıştın ki, kalkıp savunuyorsun... Bir diğeri Hasan Celal Güzel, Radikal'de... Bir zamanlar genel başkanı olduğu Yeniden Doğuş Partisi'nin Sağlık Sokak'taki genel merkez binasının girişine "Bu kapıdan hırsızlar giremez" diye tabela koyduracak kadar dürüst olan Hasan Celal Güzel de kalkmış fenercileri, onu bunu savunuyor. Hele Şaban Dişli'yi dahi hiç kabahatsizmertebesine çıkarmaya matuf cümleleri yok mu? İnanın yakıştıramadım. Dişli dosyasını okuyup kahrolan Bülent Arınç'a dahi sempati duymaya başladım... Hasan Celal Güzel, akrabası olan Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey'i savunurken, diğerlerini de araya katıyor. RTÜK Başkanı Akman'dan, Deniz Feneri'ne, Dişliye varıncaya kadar herkesi bir bir temizliyor. Ancak kazın ayağı öyle değil. Gaziantep'te bir yolsuzluk olmuştur. Bu yolsuzluk belediyecilik enstrümanları kullanılarak olmuştur. Düşük fiyatla alınan bir arazi kısa sürede yüksek rant yaptırılacak noktaya taşınmış ve bu işten birilerinin cebine trilyonlar inmiştir. Asım Güzelbey buradan bir kuruş dahi nemalanmamış olabilir, bu ayrı bir konudur ama burada kullanılan yönten açıktır. Belediye kullanılmıştır. Belediyeye de rant sağlandığı doğrudur ama belediyelerin bu tür yöntemlerle kaynak temininin ahlaki olduğunu kim iddia edebilir? Gelelim Deniz Feneri'ne, artık söylenecek hangi söz kaldı? Almanya diyor ki, "Bu işin içyüzünü ben ortaya koydum, şimdi takibat sırası Türkiye'de. Üstü örtülmesin, kapatılmasın, o zaman dört isim ortaya çıkıyor..." Bizim değerli dürüst siyasetle nam salmış Hasan Celal'imiz ne diyor, peki? "Hayır, onlar böyle şey yapmazlar, dürüstler..." Evet, artık görüldüğü üzere her şeyin tadı kaçtı. Ölçü kaçtı. Kimsenin işi eğrisiyle doğrusuyla görme ihtiyacı yok. Yaklaşımlar tam bir tarafgir olma mantığı ile dolu... İyi de, bizler doğruya, güzele, ahlaki olana, hukuki olana değil de AKP'ye veya CHP'ye mi taraftar olmalıyız? Allah bize bunların mı hesabını soracak yoksa doğrulardan mı sual edecek... Ne yazık ki, yıllar boyunca durduğumuz çizgilerimizi bile kaybettirecek bir kirlilik var ortalıkta ve benim çok sevdiğim, değer verdiğim insanlar nahak yere kendilerini de bu helak olmuşlar safına atarak yakıyorlar... Buradan söylüyorum, artık milletimizin sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygularını zedeleyecek, hayır hasenat faaliyetlerini sekteye uğratacak girişimlerde bulunmak doğru değildir, ancak, bu işin suistimali yoluna gidenleri korumak, kollamak da doğru değildir. Maksadımız, sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygularını ayakta tutmak olsa bile asla doğru değildir. Bir güzel söz vardır: "Haramla yapılan bina ayakta durmaz" diye... Bir işe haram bulaşınca o işin yaşama şansı zaten yok, bari, şahsiyetleriyle, geçmişleriyle bu toplumun gözünde ve gönlünde yer etmiş insanlar bu faciada kendilerini enkaz altında bırakmak konusunda aşırı bir gayretkeşlik içine girmesinler... Deniz Feneri ile ilgili milletimizin bir kanaati olmuştur. Bu kanaatin oluşmasında açıktır ki, en büyük ve hatta tek sorumlu olanlar bu derneği yönetenlerdir. Güven sarsılmıştır. Güven ortadan kalkınca yapı da anlamını ve sihrini kaybetmiştir. Şimdi yapılması gereken insanlarımızı yeniden bu türden tuzaklara düşmeyecekleri şekilde hayır ve hasenat faaliyetlerine devama teşvik etmektir. Bunun için yazılıp çizilecek her satıra biz de katkı veririz, ancak; birileri hangi maksatla olursa olsun hala, işi örtmeyi, görmezden gelmeyi tercih ediyorsa bu hiç de iyi bir iş değildir. Hesabını vallahi veremez...



Söylediklerinize dikkat edin;Düşüncelere dönüşür...
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür...
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür...
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür...
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür...
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür...
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...
"GERİ ZEKALI MANDA KAFALILARIN YÜZÜNDEN,YÜCE TÜRK MİLLETİNİ HELAK EYLEME ALLAHIM"
"TÜRK,İHANETİ UNUTMAYAN VE DE UNUTTURMAYANDIR"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.