Türkiyede ki iktisadcı cevreler ve Dünyada ki hemcinsleri Serbest Piyasa Ekonomisinin Çöküşünü değerlendirdiler...Kimileri Serbest Piyasa konomisini Kapitalizmden ayırarak Çöken Kapital ve emperyal sistemin tedavi edilmesi gerektiğinden dem vurdu kimileri de misal eski merkez bankası başkanı Gazi Erçel gibi ''dünya eskisi gibi olmayacak'' diyerek birazcık gerçeğe yaklaşan kelimeleri sarfettiler...İşte o değerlendirmeler....
Amerikan Hazinesi ve FED, martta Bear Stearns ve JP Morgan'ın birleşmesine 29 milyar dolarlık destekte bulundu. Ardından mortgage devleri Fannie Mae ve Freddie Mac kurtardı.
Merrill Lynch'in Bank of America tarafından yaklaşık 50 milyar dolara satın alınmasında 'yönlendirici' oldu. Zor durumdaki AIG'nin FED'den 40 milyar dolarlık kredi istediği henüz karşılanmış değil ancak New York Eyaleti AIG'nin iştiraklerinden 20 milyar dolar kullanmasına izin verdi. Avrupa'da da iflaslara izin verilmedi. İngiltere'de Northern Rock devlet tarafından kurtarıldı.
Şimdi finans kuruluşlarının oluşturduğu fonların yanı sıra Amerikan Tasarruf ve Sigorta Mevduatı Fonu FDIC devreye giriyor. Ancak ABD'de 10 büyük bankanın, Lehman iflasının etkilerinin azaltılmak için kurduğu 70-100 milyar dolarlık acil fon havuzu için kredi musluklarını açan FED ve ABD Hazinesi, FDIC'in kredi fon talebini de karşılamak durumunda. Dolayısıyla kamu otoritesi, krizin göbeğinde 'düzenleyici' olmaktan çıkmış, 'kurtarıcı' olmuş durumda. Ancak, teorinin vaazına göre 'serbest piyasa'da 'çürüklerin ayıklanmasına' izin verilmesi gerekiyordu... Türk iktisatçılar ve ekonomi yazarları arasında başlayan bu tartışma aslında dünya ölçeğinde devam ediyor.
Kurtarmak için müdahale ediliyor
Hürriyet yazarı, iktisatçı Ege Cansen:
"Serbest piyasa ekonomisi 'her koyun kendi bacağından asılır' gibi tanımlanıyorsa, bunun içinde devletçi müdahaleler de vardır. Biraz da zorunluluktan ortaya çıkıyor, durup dururken kimse müdahale etmiyor. Bunlara sistemik arızalar da denebilir. Yani sistem kendi kendini tahrip etmesin diye aynen nükleer santrallarda olduğu gibi soğutuluyor. Burada bir çelişki görmüyorum.
Amerika daha serbest olduğu için bu tür tehlikelere açık. Avrupa'da zaten devlet kriz olmadan da işin içinde. Demek ki saf bir sistem yok. ABD'deki müdahale kapitalizmin kendi çalışacağı platforma yeniden oturtmaktır. Kapitalizmi ortadan kaldırmak değil, kendisini kurtarmak için bu yapılıyor. Vergi mükelleflerinin yani halkın parasıyla firmalar kurtarılıyor lafları boş. Devlet 'müdahaleyi yapmasam halk daha çok zarar görür, onu kurtarmak için yapıyorum' diyor.
Vergi mükellefinin birinin cebinden alıp diğerine koyma gibi birşey görmedik. Böyle sonuçlarda olabilir. Burada halkın daha az zarar görmesi için faizlerin, en azından milli gelir artışından daha düşük olması lazım. Yani zengin parasıyla para kazanamayacak. Faizi azaltırsak halkın sırtına yük binmemiş olur."
Kitaba uyacak halleri kalmadı
Milliyet yazarı, iktisatçı Güngör Uras:
"Güzel bir deyimimiz vardır. Zor, oyunu bozar. Kapitalizm zorlandığında, serbest piyasanın olmazsa olmaz sayılan ilkelerine ters uygulamalar başladı. Serbest piyasada devlet oyunun kaidelerini belirleyecek, sonra hiç müdahale etmeyecekti. Denge bozulduğunda batan batacak, çıkan çıkacak, sistem dengeyi bulacaktı. İyi de acaba bugüne kadar söylenenler mi yanlıştı? Yoksa bugün başta ABD olmak üzere birçok ülkede merkez bankalarının ve hükümetlerin sisteme müdahaleleri mi yanlış? Eski sistemde regülasyonlar merkez bankalarının parasal gücü kontrol edebilecekleri varsayımına dayandırılmıştı. Yeni düzende merkez bankası dışında birçok kuruluş parasal gücü sanal olarak istedikleri ölçüde artırdı. Eski düzene göre belirlenmiş regülasyonlar yeni düzende sanal parayı kontrol edemedi. Piyasa regülasyonsuz bir oyuna yöneldi. Bu tabloda 'merkez bankaları ve hükümetler müdahale etmesin' demeye imkân yok. Çünkü regülasyonu olmayan oyunda gücü gücü yeteni devirmekle kalmıyor, eteklerine yapıştıkları doğru dürüst oyuncuları da peşlerinden sürüklüyor. Merkez bankaları ve hükümetler kitaba göre hareket edecek durumda değiller. Yangını en az hasarla nasıl atlatabileceklerinin telaşındalar."
'Neylerse güzel eyler' demek yanlış
CHP Milletvekili, eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak:
"Kriz bugüne kadar Amerika'nın takip etmiş olduğunu paradigmaların nasıl çöktüğünü gösteriyor. Türkiye'de uzun süre 'paradigmalar değişti, yeni bir düzene geçiyoruz' diye bir türkü dinlettiler bize. Bütün bunlar gösteriyor ki paradigmalar değişmiyor. Amerikalılar 'Piyasalar ne eylerse düzgün eyler, balon olmaz, her şey doğrudur' diyerek gittiler, müdahaleye mecbur kaldılar. Biz de 2000 ve 2001 krizlerinde aşağı yukarı aynı şeyleri yapmıştık.
Onlar da bir tane batırdılar, geri kalanının yönetimini devlete aldılar. Yetmedi, bizim TMSF gibi bir varlık yönetim şirketi kuruyorlar, likit olmayan kağıtları likit haline getiriyorlar, karşığılında hazine kâğıdı veriyorlar. Hepimiz o dönemde bankaların likit olmayan kâğıtları yerine götürdük onların yerine hazine kağıtları koyduk. Çok büyük bu tür sistemik finansal piyasalarda böylesine bir balona izin verip olayı patlattıktan sonra, piyasayı iyi regüle edemiyorsanız, iyi denetleyemiyorsanız ki Amerika'daki olay budur, sonucunda bunun bedeli mutlaka ve mutlaka çalışan kesime ve vergi mükelleflerine çıkıyor."
Serbest piyasa zaten bir efsaneydi, hiç olmadı
Milliyet yazarı, Prof. Dr. Hurşit Güneş:
"Cuma günkü yazımızın başlığı 'Amerika Sovyet Sosyalist Birleşik Devletleri'ydi. Malum mali kesim batmaya başladıkça ABD Hazinesi'nin yapabileceği tek şey bu batıkları ayıklayarak üstlenmek. 700 milyar dolarlık paketin işlevi de bu olacak. Ancak bu operasyon devletin serbest piyasa sistemine müdahalesi olduğu için bir hayli tartışılıyor. Tek tek kuruluşlar kamunun eline geçiyor. Gerçekten serbest piyasa sistemi çöküyor mu? Yanıtlayalım: Birincisi, kriz dışında hiç bir kuruluşu kurtarmaya gerek yoktur. Krizlerde de her batan kuruluşu kurtarmaya gerek yoktur. Serbest piyasa sistemi içinde verimsiz kuruluşlar sistemi sıkıntıya sokmadıkça batmasına izin verilir. Ancak, bir kuruluş çok büyükse ve battığı taktirde tüm ekonomiyi sarsacaksa buna izin verilemez. İkincisi, serbest piyasa düzeni zaten bir ütopyadır, bir efsanedir. Piyasa efsanesinin çöktüğü de iddia edilemez. Çünkü bu efsane hiç gerçek olmadı ki? Fakat şu söylenebilir; piyasa ekonomisinin bir aşaması olan küreselleşme çok ağır bir darbe yedi. Hiçbir zaman tam anlamıyla var olamaz. Piyasa sistemi elbette rekabetle beraber ekonomiye bir canlılık kazandırmaktdır. Ama sistemin aksadığı her noktada müdahalelerde bulunarak daha adil ya da sürdürülebilir bir düzeye erişmek mümkündür.
Yanlış ekonomi politikalarının diyetini vergi mükellefi öder. ABD'de mali krizin faturasını da Hazine üstlendiğine göre artan kamu borcu artık vergi mükellefinin kucağındadır."
İktisat teorisinde revizyon gerekecek
Prof. Dr. Erinç Yeldan: "
Şu andaki kriz aslında konjoktürel bir dalgalanma, bir iktisadi kaos olmakla beraber, aynı zamanda hakim ideolojinin, hakim iktisat teorisinin de birçok noktada ne kadar yanlış çözümlemelere dayalı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Bu yalnızca bir iktisat krizi değil, aynı zamanda iktisat teorisinin kuramsal bir revizyona ihtiyacı olduğunu gösteren topyekûn bir dönüşüm. Mevcut serbest piyasa öğretisine dayalı iktisat öğretisi de büyük bir olasılıkla revizyona uğrayacak. Ders kitaplarında okutulan iktisat teorileri gözden geçirilecek. Yeniden düzenlemeci dalgayı haklı çıkaracak yeni teoriler, yeni alt başlık, yeni bölümler, iktisat kitaplarına ilave edilecektir. Bizim gibi azgelişmiş ülkelere 'piyasaya kesinlikle müdahale etmeyin, bu bir ahlaki tehlike yaratır. Şirketler aşırı risk alır, aşırı borçlanır ve hakkaniyetli davranamazsınız. Devlet kesinlikle müdahale etmemeli' diyorlardı. Kapitalizm aslında eşitsizlerin hüküm sürdüğü bir sistem. Kapitalizmde güçlü hegemon devletler için gerçekler başka, az gelişmiş ülkeler için öne sürülen politikalar farklı. Şimdi bu çok açıkça görülüyor."
Dünya eskisi gibi olmayacak
Eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel:
"Kapitalizmin tarifinde vardır bunlar, batma olmadan kapitalizm olmaz. Dünya iki şekilde eskisi gibi olmayacak artık. Birincisi, finans sistemi devletin regülasyonu olmadan çalışmayacak. İkincisi, petrol fiyatlarının artmasıyla, Körfez ülkeleri, Rusya, Asya'daki bazı ülkeler önemli bir sermaye biriktirdiler. Fakat bunların tamamına yakını demokrasiyle yönetilmiyor. Sistemlerinde hep müdahale var. Para bunların eline geçince global sistemde de müdahalecilerin hâkimiyeti ortaya çıkacak. Bu iki eğilim yani hem krizin etkileri sonunda ona reaksiyon olarak yeniden düzenlecek sistem ve denetimi, bir taraftan devletin ağırlığını beraberinde getirecek. Diğer taraftan, son dünya düzeninde değişiklikte parayı elinde bulunduran demokrasi dışı ülkelerdeki gibi müdahaleyi beraberinde getirecek. Sistem eskisi gibi olmayacak. Neoklasik iktisat kuralları özellikle finans sisteminde pek kolay yerini bulamayacak."
Bu, serbest piyasanın sonucu değil
İktisatçı, yazar Uğur Civelek:
"Kapitalizmle, serbest piyasayı birbirinden ayırmak lazım. Kapitalizmin aslında kuralsızlık var. Kuralların güçlülerin isteğine göre değiştiği bir durum var. Ama serbest piyasa güçlü, güçsüz herkesin eşit bilgiye sahip olması, ona göre davranmasını savunuyor. 80 sonrasında küreselleşme adı altında vahşi kapitalizm hortladı, serbest piyasa anlayışı katledildi. Kapitalizm devletleştirmeyi savunur mu? Eğer çıkarı sözkonusuyla savunur. Ama serbest piyasaya aykırıdır. Bugün kim gidecek kavgası var. Bütün yük vergi mükelleflerine. Bir, hadi para verin denilip vergi alınabilir. İki, para basıp enflasyon yaratılabilir. Yani hangi yolda gidilirse gidilsin maliyeti geniş kesimlere çıkar. Deniyor ki 'Sizi kurtarmak için mali sektörü kurtarıyoruz sistem çökerse perişan olursunuz.' Ama bu yapılanlar gelir dağılımı, rekabet koşullarını bozar. 'Güçsüzler için yapıldığı' büyük bir aldatmacadır."
Finansal liberalizm düzmecedir
Joseph Stiglitz (Nobelli Ekonomist, Columbia):
Küreselleşmenin gündemi piyasa köktencilerinin gündemine yani serbest piyasa ve finansal liberalizasyon ideolojisine sıkı bir şekilde bağlı oldu. Ancak krizde en piyasa yanlısı ekonomilerinin en piyasacı kurumları yardım için hükümete koştular. Şimdi dünyada herkes piyasa köktenciliğinin sonu olduğunu söyleyecek. Bu anlamda Berlin Duvarı'nın çökmesi komünistler için ne anlama geldiyse Wall Street'in çökmesi de piyasa köktencileri için aynı anlama gelecek: Kriz dünyaya bu şekilde bir ekonomik modelin sürdürülebilir olmadığını söylüyor. Şu an finansal liberalizmin iddialarının düzmece olduğunun görüldüğü andır. (CNN, 16 Eylül)
Görülmemiş bir müdahale oldu
Noam Chomsky (Siyaset bilimci, MIT):
Finansal kurumların görevi, kendilerine maliyetini hesaba katarak risk almaktır. Ancak bu kurumlar kendi zararlarının toplam ekonomi için sonuçlarını dikkate almazlar. Bu nedenle finansal piyasalar riske olması gerektiğinden daha düşük bir fiyat biçer ve sistematik olarak verimsizdirler.
FED'in piyasalara yaptığı daha önce hiç görülmemiş büyüklükteki müdahale devletin kapitalist kurumlarının demokratik olmayan karakterini bir kez daha ortaya koydu.
Bu karakteristik özelliğe göre devlet riski ve maliyeti dağıtır, kamulaştırır, kârı ise özelleştirir, birkaç elde toplar. Bu tabii ki sadece finans piyasalarıyla ilgili bir durum değil. Gelişmiş ekonomi, tamamen bu alanlarda aktif kamu sektörüne dayanır. (BBC, 19 Eylül)
Eski düşünceler şimdi fark ediliyor
Amartya Sen (Nobelli Ekonomist, Harvard):
Kriz, sınırlandırılmayan bir piyasanın zararlı olduğuna dair eski düşüncenin yeniden fark edilmesini sağladı. John McCain krizden Wall Street'in açgözlülüğünü sorumlu tutu.
Ancak açgözlülük yeni keşfedilmiş bir insan özelliği değil. Asıl mesele ekonomik sistemin iş dünyasına kurnaz bir açgözlülükle kâr etme fırsatı sağlıyor olması. Şirketlerin kötü kararlarının sonuçlarını başkaları sırtlanırsa, aşırılığın ve beceriksizliğin cezası da başkalarına yüklenmiş olur.
Piyasaların yaratıcı katkısıyla yapıcı sosyal müdahaleyi birleştirmeye yarayacak, anlamlı bir düzenlemeyi de içeren bir kurumsal reforma ihtiyacımız var. Bu krizin olumlu bir sonucu olacaktır. (Guardian, 20 Eylül)
Maliyeti kendileri üstlenmezse...
Kenneth Rogoff (Eski IMF Başekonomisti) Burada bir adaletsizlik var. Finans sektörü geçtiğimiz dönemde olağanüstü kârlar elde etti. İstatistikler 2006'da finans şirketlerinin kârının ABD'deki tüm şirketlerin kârının üçte birine ulaştığını gösteriyor. Wall Street'te ve Londra'da milyonlarca dolarlık ikramiyeler artık bir rutin oldu. Ayrıca 2008 başkanlık seçimlerinde politikacıların bağış listesinde finans şirketlerinin hâkimiyetini görüyoruz. O halde neden sıradan vatandaş vergileriyle finans sektörünü kurtarmanın faturasını ödesin? Neden geçen yıl tepetakla aşağı giden otomobil, çelik sektörü ya da başka herhangi bir sektör kurtarılmasın? Finans şirketlerinin hisselerini ve tahvillerini elinde tutanlar büyük maliyeti sırtlanmalı yoksa ilerde onların daha sorumlu davranacağına dair çok az umudumuz olacak.
(Guardian, 8 Eylül) Kaynak: Milliyet
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.