27 Eylül 2008

YÜREĞİNİZ SIZLAMIYOR MU?

Yıllardır yasakların devamıyla övünmektesiniz.
Bunun ismini de koymuşsunuz.
Bu koyduğunuz isim ne ısrarla savunduğunuz ‘Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesine’ uymakta, ne de senelerdir demokrasi türkünüze uymaktadır.
Temelinde istikrasız iddialarla kamplaşmalara yol açıyorsunuz.
Başarılı ve inançlarıyla yaşamak isteyenlere karşı müsamahasız olmayı kaideleştiriyorsunuz.
Her öğretim yılı başlangıcında aynı sıkıntılar boy gösteriyor.
Milyonlarca öğrenci arasından başarıyla çıkmış ve mükemmel puan ortalamasıyla kalitesini ve bilgisini ispat etmiş kız öğrencileri, sadece başörtüsü sebebiyle Üniversite kapısından içeriye sokmayan bir anlayış ‘Orta Çağ Engizisyon’ şartlarını temsil eder.
Tanımlama budur.
Bir ülke de toplumun % 80 gibi çoğunluğunun istek ve inanç özgürlüklerini yok farz etmek, görmemek, bunun da ötesinde horlamak, yasaklarla ve zorlamalarla ödün vermelerini, inançlarından geri adım atmalarını (zorlayıcı müeyyidelerle) sağlamayı siz hangi demokrasiyle bağdaştırıyorsunuz?
Tek partili totaliter anlayışı makyajlama yaparak, farklı görüntüyle süsleyerek demokrat olamazsınız.
Bu toplum 1940’lı yıllarda yaşamıyor ve yaşamak ta istemiyor.
Korkuyla, baskılarla baş eğen toplum yok artık.
Sopa gölgesinde ve siyasal tercihlerini gizleyerek sindirilmiş milyonlarca insanın varlığından zerre kalmadı.
Baskıyla sandıklardan netice alma dönemleri bitti.
Bireyler vatandaş olmanın onuruyla yaşamaktadır.
Kimliksiz, düşüncesini beyan edemeyen, inançlarını gizlemek zorunda bırakılan toplumların ‘Tel Örgüler Ardında’ yaşamaya mahkûm edileceği devirler 20.Yüzyıl gerisinde kaldı.
Toplama kamplarında esir edilen, kişiliksizleştirilen, çalışma kamplarında prangaya vurulanların yaşadığı yüz karası çağları özleyenler vardır.
Bu tür özlemlerle yaşayanlar topluma düşman, insan haklarına var güçleriyle gem vurmaya çalışan faşist kafalardır.
İnsanlığın en azaplı, en kahırlı çağları despotların baskılarıyla geçmiştir.
Sevgisizlik, merhametsizlik, gaddarlık kılıcının ve darağaçlarının urganıyla can veren masumların feryatları karşısında yürekleri kararanlar seyirci ve alkışçı oldular.
Gün geldi kendileri de aynı akıbetle karşılaştı.
İnsana saygılı olmayan, azınlığın tahakkümünü esas alan bütün ideolojiler ve despotluklar battı.
Enkazları bile kalmadı.
Yasaklarla övünmenin ve yasakları 1000 yıl sürdürmek iddiasında olanların ütopyaları geçerli olmaz.
1000 yıl kaç nesille karşılaşır?
Her nesil farklı iklimlerin habercisidir.
Nice ülkeler değişir.
Nice yönetimler farklılaşır.
Gelecek hakkında hüküm vermek ve kehanette bulunmak abesle iştigaldir.
İnsanlığa hizmet edenler saygıyla hatırlanır.
İnsanlığa zulümler yaşatanlar unutulur.
Gelecek için örnek teşkil etmezler.
İbretlik levhadırlar.

Yasakçı ve materyalist ideolojilerini ilahlaştırarak milyonlarca insanın inancına kelepçe vuranların gayreti boşuna bir gayret olmadı mı?
Pörsüdüler.
Temelleri çöktü.
Utanç duvarlarının boyu ve uzunluğu, tel örgüleri ve silahlı
bekçileri işe yaramadı.
Değişen şartlar utanç duvarını yıktı.
Sınırlar değişti.
Bloklar dağıldı.
Köhnelikler uzun nefesli olamadı.
İnsan yüreğine, özgürlüğüne baskı kurarak saltanat süreceklerini zannedenler gaflete düşmenin bedelini tasfiye olarak ödedi.
İnsana hizmet edin ki yüreğiniz zenginleşsin.
Hoşgörü ve insan haklarına saygıyı ilkeleştirin ki, bir gün size de lazım olur.
Farklılıklara tahammül edin ki, başkaları da size tahammül etsin.
İnsanları horlamayın ki, bir gün aynı akıbetle karşılaşmayın.
İnançlara hürmetle bakın ki, diğer inanç sahipleri de size hürmet göstersin.
Yarınlarda pişman olacağınız işlerin peşinden gitmeyin ki, nedametle baş aşağı bakmayın.
Hiçbir kötülük daimi olamaz.
Kış geçer ve bahar gelir.
Başarılı insanların önünü keserek, kalitesizleşmeyi başarı olarak sunmayın.
Mahcup olursunuz.
Yaşam devam ediyor.
Kimsenin hakkı kimsede kalmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.