3 Ekim 2008

AMERİKAN YÜZYILININ SONU

Bir hata yapılıyor… Günlerdir Türk medyasındaki ekonomik kriz yorumlarını izliyorum. Ekonomistlerin dışında, krize ilişkin yazanların ortak hatası, bugünkü felaketi George Bush yönetiminin yanlış politikalarıyla algılamaları.

Bu çok ciddi bir hata! ABD'nin sekiz yıldır dünya genelinde estirdiği fırtınaları sadece bu yönetimin beceriksizliğine bağlamak, bununla sınırlı tutmak konu hakkında hiç bir şey bilmiyor olmak demektir. Tabii Kasım'daki seçimleri Demokratlar kazanırsa her şeyin değişeceğine, düzeleceğine inanmak da öyle. Neoconlar ve Bush yönetimi hakkında birkaç süslü, abartılı cümle söyleyerek kriz yorumları yapmak kafa karıştırmaktan öte hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Çünkü dünyanın tartıştığı durumla bu köşelerde yazılanlar arasında hiçbir benzerlik yok. Bunu yapanlar ekonomik krizin mahiyeti hakkında ciddi anlamda bir şey okumamışlar, süreci izlememişler, özellikle 11 Eylül'den bu yana dünyanın nasıl bir sürece giriştiğini algılamamışlar demektir. Biz o zamanlar burada olabilecekler için kafa patlattığımızda küçümseyenlerin bugün yazdıklarına bakıyorum; cümleleri haftalık enformasyon bilgisi olmaktan öte gitmiyor. 2004 yılından beri süreci izliyorum. Hiçbir zaman günlük düşünmedim. Ve ısrarla söylüyorum; hiçbir zaman bugün yaşanan krizi yönetimin beceriksizlikleriyle algılamadım, öyle de yorumlamadım. ABD'nin dünyada ve bölgemizde yapıp ettiklerine en keskin muhalefeti sergileyenler arasında olmama rağmen neden böyle söylüyorum? Çünkü olay böyle değil. Gerçekten de ABD'nin bugün içinde bulunduğu ve dünyaya yaydığı kriz bu yönetimin marifeti değil. Bu belki de olması gereken bir şeydi. Ben olayı "kader" olarak görüyorum. Tarihin çok hassas, çok önemli ve yön verici bir evresinde olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü bu sadece bir ekonomik kriz değil. Çünkü bu, küresel bir bunalım. 20. yüzyılın gerçek anlamda sona erişinin sancısı. Yeryüzünün fay hatlarını harekete geçiren, siyasi, ekonomik ve kültürel bir dönüşümün işareti. Çünkü bu; süper güçleri sarsacak, yeni küresel ve bölgesel aktörleri devreye sokacak, yeryüzünün ağırlık merkezlerini yerinden oynatacak, imparatorluk heveslerini canlandıracak, ekonomik sitemin karakterini değiştirecek, siyasi sistemleri sertleştirecek, küreselleşmeye karşı çok sert eleştirileri başlatacak, belki de bu süreci tersine döndürecek, ülkeleri sahip olduklarını paylaşmaktan alıkoyacak, dostları düşman düşmanları müttefik yapacak bir süreç. Dolayısıyla sadece ekonomik paketlerle çözüm mümkün değil. 700 milyar dolar değil, daha kaç 700 milyar dolar harcansa da krizi durdurmak mümkün olmayacak. Refahın üst sınırını yaşayanların daha ileri gitme şansları yok. Üretmeden zenginlik yaşayanlar için yol bitti. Hiçbir üretim yapmadan yüz milyarlarca dolara hükmeden kurumların işlevi sona erdi. Ortada öyle büyük risk var ki, merkez bankalarının üstesinden gelme şansı yok. Vergi mükelleflerinden alınan 700 milyarların "hırsızlara" dağıtılmasına bir süre sonra göz yumulmayacak. Bu dokunulmazlara karşı yakın gelecekte çok ciddi bir ideolojik karşıtlık başlayabilir. Çünkü kriz aynı zamanda yolsuzluk halini almış durumda. Artık ekonomik krizi ideolojik ve sosyolojik kavramlarla da tartışma dönemi geldi. Bundan sonra fakirliğin, fakirleşmenin, nasıl bir dönüşüme, ne tür sosyal sorunlara yol açacağını da tartışmak zorunda kalacağız. ABD'de öncü şoklarını yaşadığımız kriz Avrupa'yı vurmaya başladı. Belçika, Hollanda, Fransa, İrlanda, İzlanda, İngiltere banka kurtarma paketlerine sarıldı. Yarın AB liderleri krizi görüşmek için bir araya geliyor. Fransa'nın kurtarma paketlerine Almanya karşı çıkıyor. Avrupa bile kendi içinde bölündü. Bazıları "Amerika'nın batışı Almanya'nın yükselişi" ifadesini gündeme getirir oldu. Almanya Maliye Bakanı'nın "ABD mali açıdan süper güç özelliğini kaybedecek. Dünya çok kutuplu olacak" sözünü sadece bir tespit olarak okumuyor. Bazıları bu sözü sorguluyor, erken yapılan açıklama diyor. Bazıları ise bunu bir tespit değil hedef olarak algılıyor. Siz hiç "katrilyon dolar" sözü duydunuz mu? Biz duymamıştık. Ama krizi tartışanlar böyle rakamlardan söz eder oldu. Daha şimdiden ABD'de evlerini kaybedenlerin, park alanlarında araçlarının içinde yaşamaya başladığına dair hikayeler okumaya başladık. Fakirlik kanser gibidir, sinsi sinsi yayılır, önlenmesi zordur. ABD'nin dünya genelinde 761 askeri üssü ya da tesisi bulunuyor. Gün gelir bunları bile finanse edemeyecek duruma düşebilir. Çok güvendiği Körfez fonları artık Güney Asya ekonomilerine kayıyor. Japonya 550, Çin 513 milyar dolarlık hazine kıyağının miktarını artırmak istemiyor. Kriz Avrupa'yı tamamen sardığında Asya'daki büyümeyi durdurduğunda ABD'yi finanse edecek kimse kalmayacak. Ürettiğinin iki katı tüketen, aradaki farkı başkalarının kazancıyla sağlayan ABD, bu farkı nasıl kapatacak? İşte o zaman çöküş çok acı verici olacak. Ama artık konu ABD değil. Konu dünya. Konu sadece ekonomi de değil. Bir küresel buhran. Bu yüzden süreci dikkatle analiz etmek gerekiyor. Siyasi ve sosyal boyutuna eğilmek gerekiyor. ABD'de bazı şehirlerin üstünde helikopterlerin alçak uçuş yapmaya başladığına dair haberler okuyoruz. Ordunun ve polis birliklerinin "olabileceklere karşı" tatbikatlar yaptığını… Ne demiştik dünkü yazımızda? "Şu an olan öncelikle Amerikan Yüzyılı'nın, bizim bildiğimiz dünya düzeninin sonunun gelişidir." Bankalara hücum, hesapların dondurulması ve olağanüstü hal! Finans krizinden kurtulmak için ABD yönetiminin hazırladığı 700 milyar dolarlık paket ikinci kez reddedilirse ne olabilir? · İnsanlar paniğe kapılıp paralarını çekmek için bankalara hücum eder ve hesaplarını boşaltmaya başlar. Çünkü bütün birikimleri risk altına girmiştir. Çünkü hangi finans kurumunun yarın sabaha nasıl çıkacağını kimse bilmemektedir. Çünkü kriz yolsuzluğa dönüşmüştür. Şu an için herkes "vergi mükellefini, devleti ne kadar soyabiliriz" yarışına girmiştir. · Aslında 700 milyar dolar hiçbir şeye çözüm olmayacaktır. Miktar vergi mükelleflerinden alınıp krizin gerçek sorumlularına verilecektir. Bu oylamada kabul edilse bile kısa süre sonra bu gerçek anlaşılacak, paketin işe yaramadığı görülecek, yeni paketler devreye girecektir. · İnsanlar bankalara hücum ederse bankalar hesapları dondurur. Bankacılıkla ilgili aslında kimsenin hatırlamadığı o olağanüstü yasalar devreye girebilir. · Hesapları dondurulanlar deliye döner. Yer yer gösteriler başlar. Bir çeşit ayaklanma çıkar. · Sıkıyönetim yasaları devreye girer. Şimdi kimse bu konudaki değişiklikleri, hazırlıkları da hatırlamayacaktır. Ama bur kaç yıldır o hazırlıklar neredeyse günü gününe bu köşede tartışılmış, sorgulanmıştır. İzleyenler bilecektir. · Olağanüstü şartlar ortaya çıkar, sıkıyönetim yasaları devreye girerse öncelikli olarak kimse hesabından belli miktarın üstünde para çekemeyecektir. · Sıkıyönetim ilan edildiği anda polisin ve askerin yapacağı çok da bir şey olmayacaktır. Pazartesi günü ABD tarihinde ilk kez ordunun iç güvenlik için harekete geçirildiğini duyurmuştum. Bu görevlendirme 1 Ekim'de başladı. · Sıkıyönetim ve olağanüstü hal durumu krizin artık başka bir hal aldığı anlamına gelecek, ekonomik kriz tamamen sistem krizine dönüşecek. · Paketten sonra ABD petrol fonları için Körfez ülkelerine çok şiddetli baskılar yapmaya başlayacak. Bu baskıların çatışmalara, savaşlara yol açması ihtimali var. Bu ülkelerin tehdit edilmesi ya da kendi bölgelerinde oluşturulacak tehdit yüzünden ABD'nin askeri gücüne muhtaç hale getirilmesi beklenebilir. Paket kabul edilirse de sonuç çok değişmeyecek. Çünkü bu paketin verdiği rahatlık kısa sürecek. Yenileri gelecek. Çünkü çözüm şekli bu değil. Bu, krizin daha gerçek anlamıyla tanımlanamadığını gösteriyor. Yani, yukarıdaki gelişmelerin olma ihtimali yüksek! Bunları neden yazıyorum? Çünkü: · ABD liderlik rolünü siyaseten kaybetmişti. Şimdi ekonomik olarak da kaybediyor. Tek ayakta kalan ordu. Bakalım bu konuda ne sürprizler yaşanacak? Alman Maliye Bakanı'nın "ABD ekonomik liderliği kaybedecek" sözü 1929 krizinden bu yana en büyük gerçeği ortaya koyuyor. · Krizden kurtulmak için ABD liderliğinin dışında bir küresel ortak mekanizma teklif ediliyor. Çünkü hiçbir devlet ulusal programlarla bu krizden kurtulamayacak. ABD bile. Ama gariptir, ortak mekanizmayı önerenler de bugünkü krizin sorumluları olan o azgın azınlık. Yeryüzünün dokunulmazları yani. · Bu günkü hal şöyle tanımlanabilir: Herkes nefesini tutmuş, çöküşü bekliyor! Tokyo'dan Buenos Aires'e kadar bütün ülkeler, krizin nasıl bir dünya sorununa dönüştüğünü izliyor. · Sadece emlak sektöründeki krizin büyüklüğü ABD'de yaklaşık 10 trilyon dolar. Dünya genelinde ise 40 trilyon dolar. Ama olay emlak boyutunu çoktan aştı, finans boyutunu da aşmak üzere. Burası çok önemli. 21. yüzyılın dünyasını inşa edecek bir kriz bu. · ABD hiçbir şekilde krizin üstesinden gelemeyecek. En azından bu paketlerle. 20 milyar dolarlık gücü olan bir banka 600 milyar dolarlık güç gösterisine giriyorsa devletlerin bunun üstesinden gelme şansı yok. Mesela Fortis kendi gücünün 33 katı fazlasına hükmediyor. Belçika ekonomisinin üç katı bir büyüklük bu. Bu yüzden paketler ancak geçici nefes almalara yarayabilir. · Amerika'yı Çin, Japonya, petrol ülkeleri finanse etmezse, Avrupa'yı Rus kaynakları beslemezse bu iki merkez ayakta kalamayacaktır. · Krizi finans krizi gibi görmek bizi en büyük yanılgıya itecektir. Şu anda olan öncelikle Amerikan Yüzyılı'nın, bizim bildiğimiz dünya düzeninin sonunun gelişidir. Yazının başındaki ihtimaller kimseyi şaşırtmasın. Kimse bunları abartılı bulmasın. Kriz şu ana kadarki seyriyle bile Amerika'nın bütün güvenini sarstı, ikna yeteneğini ortadan kaldırdı, dünyadaki "Amerika inancı"nı yerle bir etti. Yani yapacağını yaptı. Bundan sonrası ekonomi ötesi kriz olacaktır. Bakın İngiltere Kilisesi herkesi hazırladığı ekonomik kriz duasına çağırıyor: "Tanrım, tüm dünyada sulh ve sükunetin bozulduğu günlerde yaşıyoruz. Fiyatlar yükselirken, borçlar artarken, bankalar batarken, işler kaybedilirken huzuru bize hediye et. Korkularımızda bizi yalnız bırakma, dualarımızı duy, karanlıkta ışık ve ayağımızın altından kaymakta olan kumun içinde bize manevi güç ver.." Bu cümleleri dikkate alın! Konumuz ABD'de sıkıyönetim ve toplama kampları! Nasıl mı? 24 Mart 2006'da "ABD'de neden toplama kampı hazırlanıyor" başlıklı bir yazı yazdım. Bazıları, "tanrılarına hakaret etmişim gibi" öfke ile saldırıya geçti. O yazı ile bugün aktaracağım gelişme arasındaki bağlantıya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Şu ifadeleri kullandım: "FEMA (Federal Acil Yönetim Ajansı) yeniden yapılanıyor. Hem de nükleer saldırı, isyan ve iç savaşa göre. Olağanüstü hal ve sıkıyönetim yasaları yeniden belirleniyor. Bankacılık işlemlerinden vatandaşlık yasalarına kadar ABD olağanüstü şartlar için hazırlık yapıyor. ABD çapında 800 toplama kampı/cezaevi hazırlandı. Hepsi mahkum kabul etmeye hazır ama şu an hepsi boş. FEMA tarafından yönetilecek bu kampların bir çoğu binlerce insanı barındıracak nitelikte." Ve şu soruları sordum: "ABD neye hazırlanıyor? Dünya nereye gidiyor? İyimserliğimizi koruyalım ama gerçekleri de görelim…" Aynı iddiayı 29 Mayıs 2008'de tekrarladım. "Aç insanlar için toplama kampları mı yapılacak" başlıklı yazıdaki ifadelerden bazıları şöyleydi: "ABD ve İngiltere'nin askeri müdahalelerinin büyük bir krizin kapılarını açtığını, bunu Asya ekonomilerini vuracağını, iç ve dış tehditler nedeniyle Transatlantik Eksen'in çökeceğini, doların sığınak olmaktan çıktığını, altına (ve kaynaklara) yönelişin başladığını, ABD'deki ideolojik kadronun bu çöküşü durduramayacağını, tehdidin giderek büyüyeceğini…" "Avrupa Birliği'nin "akil adamları" 20 Nisan'da çok önemli bir bildiri yayınladı. Bu bir anlamda bütün dünyaya yönelik bir acil çağrıydı, uyarıydı. Dünyanın görülmemiş bir felakete sürüklenebileceğine yönelik dikkat çekme çabasıydı. Bildiride, "Hiçbir kurala bağlı olmayan bankacılık sektörü son yirmi yılda büyümekten başka bir şey yapmadı. Dünyanın en büyük üç derecelendirme kuruluşu, saçma sapan menkul kıymetlere görece olarak risksiz notu verdi. Bir yatırım bankası spekülasyon yaparak milyarlarca dolar kazandı. Her şey satılık olduğunda toplumsal birlik ufalanırken sistem çöküyor" denildi. Bu bir spekülasyon değil. Karamsarlık yaymak da değil. Krize ve yolsuzluğa batan finans sistemi, yıllardır dünya ekonomisini rehin aldı, şimdi nihai noktaya dayandı ve çöküş başladı. Ancak para patronları, finans sistemi şimdi çöküşü engellemek, kayıpları telafi etmek, küresel saltanatını sürdürmek için acımasız ve gayri insani yöntemlere başvuruyor. Kriz, ABD krizi olmaktan çıktı. Finans sistemi yeni bir düzen inşa etmek için insanlığın bütün birikimlerini adeta emiyor. Böyle devam ederse, iki yıl içinde bütün tehdit değerlendirmeleri değişecek. Dinsel, ırksal, kültürel farklılıkların değil, aç insanların tehdit olarak görüldüğü, askeri güvenlik projelerinin bu yeni tehdide göre şekillendiği, kitlelerin hızla sistem dışına itilip kontrol edilmeye çalışılacağı bir dünya şekillenecek. Aç insanlar toplumsal yasa dinlemez. Aç insanlar devlet/düzen dinlemez. Aç insanlar silahla/güçle kontrol edilemez…" Bunlar önceki yazılardan hatırlatma. Şimdi bugüne gelelim: Amerikan tarihinde ilk kez ordu, iç güvenlik için konuşlandırılmaya başlandı. 11 Eylül dönemlerinde planlaması yapılan askeri birimler şimdi 24 saat ülke içinde kontrol için görevlendiriliyor. Bu uygulama 1 Ekim'den itibaren başlıyor. Ülke içinde konuşlandırılacak ilk askeri birim, ABD Kuzey Komutanlığı'na (NorthCom) bağlı. Bu birlik neye karşı savaşacak? Nükleer saldırı, iç savaş ve toplumsal kaosa karşı. Kitleleri kontrol altına alacak. Çatışma sonrası için gerekli sorumlulukları yerine getirecek. Aylardır bunun tatbikatı yapılıyor. İşin tuhafı bu görevi alacak birlik ABD'nin en kanlı askeri birimleri arasında. Irak'ta görev yapan askerlerden oluşuyor. 1 Ekim'de yeni görevine başlayacak birlik üç kez Irak'a gönderilmiş. Başka da böyle bir görevlendirme söz konusu değil. Bu çok olağandışı bir durum. Tıpkı toplama kampları gibi. 2004 yılıydı. Ne dedik? Küresel kriz ABD'yi tahminlerin ötesine vuracak. Belki de çöküşü başlatacak. Ardından bu köşede değişik tarihlerde ve sayıda yazılan yazıların hepsinde; bunun sadece ekonomik kriz olmadığını, siyasi kriz olduğunu, ABD içinde büyük toplumsal sorunlara yol açacağını, olağanüstü yasaların bugünlere hazırlık için değiştirildiğini hep tekrar ettik. Alman Maliye Bakanı: "ABD finansal açıdan süper güç özelliğini kaybetti. Dünya eskisi gibi olmayacak" demiş. Bu sözlerin dört yıl önce söylenmesi gerekiyordu. Bu sözlerin o tarihlerde burada sıkça söylendi. Doğru; ABD sadece mali açıdan değil siyasi ve toplumsal açıdan da ağır bir bunalıma sürükleniyor. Olağanüstü yasalar ve uygulamalar hep bugüne hazırlık için. Ordu ilk kez içeride kullanılacağı gibi, "toplama kampları"nın da gerçek olma ihtimali çok yüksek. Aynı askeri birimlerin, Kasım seçimlerini de yöneteceğini, Cumhuriyetçilerin elini güçlendireceğini, belki de seçim sonrası gerginliği bastırmada da kullanılacağını şimdiden söyleyelim.

İBRAHİM KARAGÜL
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.