16 Ekim 2008

DÜNYA NEYİN ÜZERİNDE DÖNÜYOR?

DÜNYA NEYİN ÜZERİNDE DÖNÜYOR?

Yüzyılardaır insanoğlu sorguluyordu...

Yeryuvarlağı/Dünya neyin üzeirnde duruyor? Akıl/us erdiremiyor kimse buna... Yüzyıllar sonra Mısrırlılar yeryuvarlağının yuvarlak olduğunu öteki gezegen ve yıldızları gözlemleyerek buluyor. Daha sonraları Erastosthenes (MÖ 273–192) çıkıp Yeryuvarlağının çapını ölçüyor (ortalama 40.000 km). Nasıl mı? Bir insan nasıl olur da kendinden dört bin kat büyük bir nesnenin çapını ölçebiliyor? Yanıt Geometri... Geometri Matematiğin bir parçasıdır. Matematirk ise yaşamın sayısallaşmış biçimidir. Yaşamdaki herhangi bir problemi çözebilmeniz, matematiksel kafanızın olup olmamasına bağlıdır.

Yeryuvarlağının yuvarlak oluduğunu ortaçağa girildikten sonra unutular. Bu kez Yeryuvarlağı düz bir tepsiye benzetildi. Peki bu tepsi neyin üzerinde duruyordu. Bir öküzün boynuzunda mı dersiniz, bir tosbağanın sırtında mı.... Eğer öküzün boynuzunun üzerinde duruyorsas öküz neyin üzerinde duruyor... Ya da tosbağa neyin üzerinde duryor da dünyayı/Yeryuvarlağını sırtında taşıyor... Akıl/us olmayınca yalanlar/uydurmalar/söylenceler peşi sıra diziliyor. Peki, Erastosthenes'un ne karı vardı da Yeryuvarlağının çevresini ölçtü... İşte bunu anlatmak olanaksız. Çünkü insanoğlunun (%99) beyninde böyle bir olgu/soru/sorun oluşmamış. Yani bu sorunun yanıtı hiç düşünememiş olanlar için yoktur. Aynı Yeryuvarlağının sonsuz uzayda boşlıkta durduğunu anlatmanın olanaksızlığı gibi...

Gerçekten sonsuzluk nedir? Bütün mesele/konu bu... Evren sonsuz ise tanrı yok; sonlu ise tanrı vardır! Evren sonsuz olduğunda zaman/süre kavramı ortadan kalkacağından evrenin başlangıcı ya da tanrının evreni yaratma olgusu da ortadan kalkacaktır. Evren sonlu olduğunda ise -çıkarlar karşılanmış gözükse de- sondan sonra ne var sorusu çıkacaktır karşımıza ki, böyle bir sor saçmadır. Aslında sonsuzluğu veya sonluluğu kavrayamıyoruz. Çünkü sonsuzluk bizi kapsamaktadır. Beynimiz ancak tümü/bütünü görebilirse o nesneyi kavrayabilir. Tümü/bütünü görememek bizi acizleştiriyor ve bir tanrıya tutsak yapıyor. Oysa tüm'ü/bütünü görmek olanaksızdır. Çünkü tümü/bütünü görebilseydik zaten sonsuzluk denen bir olgu olmazdı.

İnsanoğlunu dehşete düşüren iki olgu vardır: Ölüp yok olmak ve sonsuzluğu anlayabilmek. Her ikisi de yaşamın temel/ana sorunlarıdır... İnsanoğlu bunlara kafa yormaz. Çünkü böyle bir sinirsel yapıya iye/sahip değildir. Çözümlenmeyen herşey insanoğlunu zora sokar, delirtir. Sorgulamanın hacmi ile düşünmemenin verdiği rahatlık/keyfilik ters orantılıdır. Sorgulamanın hacmi küçüldükçe beyin o denli uyuşmakta ve hayvansal bir yapıya dönüşmektedir. İşte insanı insan yapan bu sorgulama hacmidir. Hayvanlarda sorgulama hacmi en az ise, bu gün de insanoğlunda bu oran hemen hemen aynı gibidir. Bizi hayvanlardan ayrıran özellik geçmişten gelen birikimlerimidir. Oysa bu birikimler (uygarlık) olmasa insanoğlu herhangi bir hayvandan pek de ayırt edilemez. Örneğin bir çocuk doğduğunda ormana bırakılırsa bu çocuk aynı hayvanlar gibi davranış gösterebilmektedirler.

Yeryuvarlağı bugün üç olgunun üzerinde dönüyor: para (hükmetmek), yemek ve sex. Bugün bu olgulardan en az biri olmalı ki insanoğlu ayakta durabilsin. Bu üç olgunun kaynağı güdülerdir; yani fizyolojik, biyolojik ve kimyasaldır. İnsan olmanın ana öğesi olan bilinçle doğrudan ilgisi yoktur. Bilinç olduğunda para kalkacak, yemek/içmek paylaşımcı ve eşit olacak ve sex sevgiyle beslenecek. Ama bu durumun aşılması, yani bilinçli bir topluma erişmek için hücrelerimizin yeni DNA oluşturma süresi olan yüzbinlerce yıllık aşamaların geçmesi ve yeni insan türlerinin oluşması gerekmektedir. İnsanoğlunun önünde ortalama bir milyar yıl var. Bu süre çok uzun bir süredir.

Son olarak şu konuya değinmek isterim. İnsanoğlu kendini çıkarlarına böldüğünde her süre 1 rakamını/sayısını bulmaktadır. Bu "bir" ne demektir? Bir demek,ben ne yaparsam yapayım doğru yaparım "bir"idir. Ben en büyük, ben en iyi, ben en değerliyim. Burada "ben" olgusunun karşılığı "siz benden değilsiniz" demektir. Yani yabancılaşma? Bunun nedeni ise sorgulama hacmine kişinin doğuştan iye olamamasıdır. Siz hiç ben çirkinim deyip de canına kıyan gördünüz mü? Ben görmedim. Aslında böyle biri ancak sorgulama gücüne iye/sahip olabilir. Çünkü eksikliği duymakla başlar insanlık. Eksik olmayanlar kendine yabancılaşanlardır, kendini alçak/zavallı görenlerdir. Sonuç olarak bu durum da evrimle ilgilidir. Doğanın sonucu insanoğlunda yansırken bize de böyle bir yazı yazmak düşmüştür. Doğa kendini yazmaktadır. Doğayı seviyorum, sonçlarını -bugün- sevmesem de...

Olcay Yılmaz DüşünBil



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.