T a r a f s ı z D e ğ i l i z

(anadoluhaber) Baran Dergisi 96. Sayı Çıktı Tüm Bayilerde...





96. Sayı Çıktı!.. Tüm Bayilerde!



onlar tek kalsamda

dönmem diyenler

(dönmemek için

tek kalmayı

bekleyenler degil)



kaçkınların -seyredenin- tersine

savas alanında gösterenler

-ölüm pahası-

dönmeyeceklerini.



moro dagları

baskaldıranlar

gerçege esirler

onlar gerçegi iletenler

çelik disliler arası

dünyaya



BARAN'dan - 96
Yetersizlik* Gerilim ve Mutluluk;
"İnsan"
1 Kasım 2008... İstanbul'da pastırma sıcakları… Mahmud Efendi'yi ziyaretten dönüyorum. Dostlarına müjde* düşmanlarına korku olarak* sağlık ve sıhhatinin yerinde olduğunu belirteyim. Kısa görüşmemizde* cezaevinde yatmamdan ve İBDA'cı olmamdan bahisle* "her İBDA'cıyı içeriye almıyorlar" diyerek* hem bana hem çevredekilere yönelik bir söz söyledi. Dua etmemizi (zannımca cezaevindekileri de kastederek) buyurdu. Ben de* "siz de dua edin!" dedikten sonra "Allah sizi başımızdan eksik etmesin!" diye yüksek sesle dua ederek oradan ayrıldım. Yakınlarının temiz ve düzenli çalışmaları dikkatimi çekti. Dışarıda bekleyen Cübbeli Ahmet Hoca* Hocaefendinin Medine vekili (yanılmıyorsam) Muhammed İzzet Hoca ve diğer Müslümanlarla selamlaşıp -musafaha edip- yanımdaki iki kişi ile oradan ayrıldık; binbir başlı mahluk arasına ve şehrin gürültüsüne maalesef dâhil olduk.
(Devamı BARAN 96. Sayıda)

...
İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu'nun 53. eseri "İnsan"* alt başlığı* "Erkek ve Kadın"…
Mütefekkir-mehdî Salih Mirzabeyoğlu* İBDA Külliyatının üzerinde yükseldiği ilk eseri Bütün Fikrin Gerekliliği ile insanî hakikate giriş yapmışken yeni eseri "İnsan"da ise* mevzuu kendi başına ve derinliğine incelemekte* ulvî mücerredle süflî müşahhas birlikteliğini temin etmektedir. Tabiî ki kahvehane ve televizyon kültürü ya da bildik kadın-erkek ilişkileri nevîinde de değil.
İBDA Külliyatı* hayatın her sahasındaki meselelerde bizlere sarf edeceğimiz ana sermayeyi verirken* geliştikçe kendisiyle gelişeceğimiz ve her dem sermayemizi artıracağımız imkânlar sunmaktadır; yeter ki içine girmek ve onda derinleşmek için cehd sarfedelim. İBDA Külliyatındaki kültürel malzemenin ve ipuçlarının kıymetini bilelim ve hayvandan ve melekten farklı olarak* oluş zenginliği ile zenginleşelim ki* insan hürriyetini ancak böyle bulur.
Bir şey yapmaya (yapmamakta yapmaktır) ve karar almaya sahip insan.
(Devamı BARAN 96. Sayıda)
...
BÜYÜK DOĞU-İBDA SİSTEMİ* hayatın sualine karşı verilmiş hayatî bir cevab; geliştikçe gelişecek prensipler manzumesi.
Aslında yavşaklardan uzak safiyet kazanıp içimizi dinlesek* "öğrettiğimiz ancak hatırlatmadır" ölçüsünce insanî hakikatimiz olduğunu anlarız-hatırlarız. Bize* bizdekini hatırlatan BD-İBDA İslâma muhatap anlayışı* kendinden zuhurumuzdan başka bir şey değil* yani biziz!
"Şekil insan" ve "kâmil insan" arasındaki fark… "Şekil insan"* "hayvan insan" demek* "kâmil insan"* "halife insan" demek…
Biri* dünyaya niye gönderildiğinin şuurunda* emanetini ve memuriyetini taşıyan insan* diğeri* şekil olarak insana benzese de* sinekle kartalın uçma müşterekliğinde bir olması gibi* "hayvan insan"a tekabül eder. Ve ikisi arasındaki mücadele (iman-küfür savaşı) halifelik misyonunun tecelli zeminidir* yeryüzünde insanın imtihanı ve insanî hakikatin hâkimiyeti. Kendi cinsiyle savaşan insanın samimiyeti…
(Devamı BARAN 96. Sayıda)
Kâzım GÖKBAYRAK


BARAN 96'dan Başlıklar:

TSK* PKK ve DİN
Cumali DALKILIÇ
"Kürt Meselesi"ne çözüm* Dağlıca'dan sonra net olarak görülmeye başlandı ki* Anadolu'nun dışında bir yerlerden getirilmeye karar verildi.

Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi ve PKK'nın "ortak düşman" ilân edildiği 5 Kasım 2007'den sonra "kesin çözüm"* Amerika'nın ve AB'nin Ortadoğu'daki plânını yaşatmak için yeniden düzenlendi.

Bu süreç başlatıldığından beri artık gizlenmeyen ve düşman medyasının da propagandalarında sürekli pompaladığı şey* Irak'ın kuzeyinde* Kürt'ün hainlerinin inlerinin bulunduğu Erbil'in ve Süleymaniye'nin daha etkili birer "merkez" haline getirilmesi oldu. Bu inlere yapılan "ihanet heyeti ziyaretleri"nin sıklaştırılmasıyla beliren uzun hazırlıkların akabinde* çapulcu Talabani'nin "Irak cumhurbaşkanı" sıfatıyla Çankaya'ya gelişi* çapulcu Barzani'nin de "Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri" sıfatıyla propagandası yapıldı.

Erbil-Süleymaniye ve Ankara arasında* çapulcu Barzani'nin açıklamasıyla ihanette "psikolojik duvar aşıldı"

Bu "üçgen"* din düşmanıdır. Bu "üçgen" Gerçek Türk* Gerçek Kürt* Gerçek Arap düşmanıdır.
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...


İç Savaş Provokatörü Tayyip
Fazıl DUYGUN
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı Adasındaki hücresinde maruz kaldığı aşağılamaya yönelik uygulamaların meydana çıkmasıyla birlikte* doğudan batıya* kuzeyden güneye* bütün Türkiye halk kalkışmasına sahne olmaya başladı. Bir ABD projesi olan* ılımlı İslâm-BOP çerçevesinde üstlendiği eşbaşkanlık rolünün gereğini hızlandırarak yapma girişimleri* AKP'nin* Başbakan'ın elinde patladı.

Hadisenin bu kadar büyümesinden dolayı gözü korkan ve sorumluluğu DTP'ye atan başbakanın iddialarının aksine* bugünkü eylemlerim sorumlusu AKP hükümetidir.

Çünkü* Baran'a verdiği röportajda(23 Ekim 2008* 93. sayı)* "Bizce şu ân İmralı* hâlen ABD'nin kontrolündedir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kontrolünde değildir." Diyen DTP Grup Başkan vekili Selahattin Demirtaş'ın sözlerini doğrularcasına* bir Kürt hareketi olan PKK'yı* Irak'ın kuzeyindeki ki işgal projesinin yürümesinde kendisine engel teşkil ettiği için tasfiye emri veren ABD'nin yol vermesiyle bugünkü hadiseler yaşanıyor. Başbakan Tayip Erdoğan çığırından çıkan hadiselerin bizzat provakatörlüğünü yapıyor ve bir Türk-Kürt iç savaşının* ABD-İsrail hesabına* alt yapısını hazırlıyor.

İşte aşağıdaki sözler* bir başbakan olarak Tayyip Erdoğan'ın bölgeye düzenlediği ve taşlandığı son gezisinde söylediği sözlerdir:

Dağa çıkanların ailelerini de cezalandırmak lazım…
Eylem yapanların yeşil kartını iptal etmek lazım…
Çöpleri temizlemek lazım ( DTP'ye oy veren halkı göstererek)… Polisin desteğinde* eylem yapan Kürt çocuklarına karşı pompalı silahla saldıran bir kişi için* "Ben vatandaşlarıma özellikle sabrı tavsiye ederim. Fakat tabii bu sabır nereye kadar olacak? Bunun da endişesi içindeyim. Eğer siz vatandaşın mağazasının camlarını indirirseniz* hayatına kastederseniz* hayatına kastettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri* böyle bir imkanı varsa o da kendisini savunma yoluna gidecektir. Bu tür yollara bu bir sevktir."( Bu sözler 4 Kasım 2008 tarihli yeni Çağ gazetesinde bile iç savaş çıkartacak tehlikeli bir yorum olarak değerlendirildi)
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...


Ne Liberalizm* Ne de Sosyalizm
'Mülkiyet Hakkına Bağlı Cemiyet Sermayedarlığı'

Ali ACAR
Serbest piyasa ekonomisi* son çeyrek yüzyılda* AB-D emperyalizminin dayatmalarıyla dünya genelinde büyük bir uygulama alanı buldu. 1980 sonrası bir çok ülke* Türkiye'de "24 Ocak" kararlarında olduğu gibi devletin ekonomiye kısıtlama getirerek* piyasalarını yasal düzenlemeler ve özelleştirmeler ile küresel sermaye güçlerine açık pazar haline getirdiler. 'Yükselen Pazar' olarak anılan bu ülkelerin aslında Yahudi-Hristiyan Emperyalizminin sömürüsüne açık pazar haline getirildiklerini belirtmeye gerek yok. Fakat bu algı ve şuurdan yoksun hain yöneticilerin topluma empoze ettiği hakim ideoloji* serbest piyasa düzenlemesinin her sorunu çözecek güçte olduğu ve devletin ekonomik alandan tamamen elini çekmesi gerekliliği üzerineydi. Neo-liberal politikalarla küresel sermaye güçlerinin emrine amâde kılınan ulusal ekonomiler finans oligarşisi tarafından talan edildi. Sermayenin yüksek kazançlar peşinde* yüksek risklere dayalı serbest dolaşımı* beraberinde irili-ufaklı bir çok finansal krizi de getirdi. Buna rağmen piyasa mitine olan inanç zedelenmedi. Kapitalizmin doğasında bulunan krizlerin her yedi ya da on yılda bir vukuu bulması kapitalizmin kendisini düzeltmesi olarak kabul ediliyordu. 1989 sonrası reel sosyalizmin Sovyetler'de iflas etmiş olması* "Tarihin Sonu!" tezi ile birlikte kapitalizmin alternatifsizliğini tahkim ederek* moral değerleri yükseltiyordu. Dünya* küreselleşmeyle birlikte neo-liberalizmin ve serbest piyasa ekonomisine teslim olmuştu. Muhalif olanlarda da ses çıkartacak bir güç ve soluk kalmamıştı!
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...

PALİLALİ-BEGAIEMENT-
GİLLES DE LA TOURETTE VE BAŞBAKAN

Dr. Hakkı AÇIKALIN
İzâhat gerekiyor:
Palilali: Yunanca 'Pali' (tekrâr* yeniden) + Lalia: deme* söyleme* konuşma. Palilalia: Tekrâr söyleme. Anlam genişlemesiyle; söylediklerini (aynen) tekrâr etme* kendi söylediği şeylerin aynısını tekrâr etme* biteviye tekrârlara girme.
Psikiyatri biliminde bir arızayı (bozukluğu) anlatıyor: Palilali* hecelerin veya kelimelerin kendiliğinden ve gayr-ı irâdî tekrârına tekâbül eden bir lisân bozukluğudur.
Palilali genel olarak hecelerin veya kelimelerin hızlı tekrârıdır. Daha karmaşık bölümlerin tekrârı bahis konusuysa bu duruma Paliphrasie (Palifrazi) adı verilir. Bu semptomun kekemelikten ayrılması gerekir. Palilali* muhtelif nörolojik arızalarda görülebilir:
Parkinson hastalığı (burada palilali sesin şiddetinde bir düşmeyle birlikte görülür ve buna palilalie aphone / sessiz palilali adı verilir). Beyin lezyonları (damarsal* travmatik* tümoral nedenlerle)* EPİLEPSİ (kriz esnâsında da olabilir kriz sonrasında da olabilir)* Demans (bunama) ve Gilles de la Tourette Sendromu'nda (kısaca tikler).
Kekemelik (bégaiement)* söze (kelâm etmeye* konuşmaya) ilişkin bir hastalıktır. Dünyâ Sağlık Örgütü kekemeliği* 'seslerin ve hecelerin sık tekrârlarıyla veya sık çekinmeler veya duraklamalarla karakterize* en az üç ay süren bir söz hastalığı' olarak tarif etmekte ve 'duygulanım veya davranış bozuklukları arasında' sınıflandırmaktadır.
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...

L.D.T.C.'nin Manzarası

Cem GÜVEN
Sayın B. Aytemiz* birçok işkence tezgahından geçen ve işkencecilerin saldırılarına muhatap kalan biri olarak işkence meselesini geçtiğimiz sayıda gayet güzel hülâsa etmiş.
Dr. H. Açıkalın beyefendi de meseleyi bütün veçheleriyle ve haftalardır işlemekte…
En önemlisi S. Mirzabeyoğlu yaşadıklarını yazdı ve kendisine işkence edenleri 'Yumurtasızlar' olarak tavsif ve fâş etti.
Bilenlerin bildiği* gerek mezkûr yazılarla birlikte ve gerekse yaşananlarla birlikte bilmeyenlerin de öğrendiği bir husustur ki; Lezbiyenler Dönmeler Toplar Cumhuriyeti'nde iş tutan işkencecilerin en bariz vasfı ib.elikleridir.
Adaletin 'bakan'ı ve fakat yaşanılanları göremeyeni* şürekası ile birlikte 'kol kırılmasın* yen içinde kalmasın'* 'işkenceye sıfır tolerans'* 'cezaevleri âdeta konukevi gibi' vb. şekillerde çemkire dursun* yumurtasızlar; yumurtasız olduğu ve kendinde olmayan erkekliği başka birinde görmeye dayanamadığı için* işkence seanslarında hakiki soydan insanların/erkeklerin yumurtalarına tasallutta bulunur.
İşkencecilerin özel seanslarında kurbanın ilk olarak yumurtalarına asılmalarının ib.elikten başka bir izahı olabilir mi?
Cezaevinde de buna benzer uygulamaların sıklıkla yaşandığı Lezbiyenler Dönmeler Toplar Cumhuriyeti'nin bir de hukuku var ki sormayın gitsin.
Bu cumhuriyetin hukukunu temsil eden Themis'dir.
Themis; hani şu Uronos'un kızı* Zeus'un karısı* Apollon'un mürebbiyesi* gözü bağlı ve pek değerli adalet ilâhesi…
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...

Siyasette Sonbahar Soğuk Savaş Geliyor!

Dilmurat Abdibâkî YVASEV - BARAN Orta Asya Temsilcisi


Bu yılki Rus-Gürcü savaşından sonra* dünya siyaseti sonbahara girdi. Şimdi de soğuk savaşa gidiyor. ABD başkanlık seçimlerinden sonra* ABD ile Rusya arasında çok ciddî restleşmeler bekleniyor. Şahsen Türkistan'a bakınca böyle bir hareketlilik izlediğimi belirtmeliyim. 29 Ekim 2008 tarihinde* Kırgızistan'daki Rus kaynaklara yakın "Delo" gazetesinde yayınlanan konuşmasında* Moskova Kornegi Araştırma Merkezi yetkilisi Aleksey Malaşko* düzenlediği bir basın toplantısında şunları söylüyor:
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...
 
-------------------------
Salih MİRZABEYOĞLU: İNSAN
-------------------------


Röportaj:
Fikret BAŞKAYA:

Sen Yıkmazsan Kapitalizm Yıkılmaz!



"Kapitalizmin her ileri aşaması daha çok doğa tahribatı demek; daha çok sosyal ve insanî kötülüklerin ortaya çıkması demek… Kutuplaştırıcı nitelik* sistemin mantığında mündemiç olduğu için* ulusal* bölgesel* küresel planda benzer sonuçlar ortaya çıkarıyor. Peki neden? Bunun başlıca iki nedeni var: Birincisi* dediğim gibi bir sömürü ****bolizması söz konusu; ikincisi* mallar ve sermaye sınırları aşabildiği halde emek ulusal sınırlar içine hapsolmuş durumda. Eskiden* sermayeye sınırlı da olsa engeller konuyordu. Neoliberal küreselleşme döneminde [1980 sonrasında]* sermayenin hareketine konan engeller liberalizasyon sloganıyla* bütünüyle ortadan kaldırıldı ve sınırsız spekülasyona uygun koşullar yaratıldı.

**
Sistemin mantığı kapitalisti sürekli 'ileriye doğru koşmaya mecbur ediyor* bir tür mahkûm ediyor... Bu kadarı yeter artık burada durayım diyemezsin. Durursan silinirsin* yok olursun... O halde bir tercih yapma şansın var ama bu: ya büyürsün ya yok olursun arasında bir seçenek... Aslında bu durum* üzerinde durup* düşünmeyi gerektiren bir şeydir. Bu bizzat kapitalistin de sistemin bir 'oyuncağı' olduğu anlamına gelir... Kapitalist patronun iradesinin hiçbir kıymeti harbiyesi olmaması demektir.

**
ABD'de ipotek [mortgage* subprime* vb.] krizi olarak başlayan* banka krizine dönüşen* sonuçta da reel sektöre sirayet eden bir kriz söz konusu ki* eski bildik krizlerden özde farklı bir kriz değil. Fark şurada: kriz yapısal bir nitelik taşıyor ve son derecede şumûllü. Bu yüzden de sistemi temellerinden de sarsma istidadı taşıyan bir kriz... Artık son otuz yılda geçerli neo-liberal paradigmanın çöktüğünün resmi... Dolayısıyla krizden bir paradigma değişikliği olmadan çıkmanın artık mümkün olmadığı bir durumu ifade ediyor...

**
Borsa bir tür kumarhanedir. Sıfır toplamlı bir oyundur. Biri alır biri satar; biri kazanır biri kaybeder. Netice de kumarda da öyle değil midir? Kumarda biri kaybeder biri kazanır. Ortadaki para değişmez. Eğer kriz sadece borsayı angaje etseydi sorun da sınırlı kalırdı. Oysa borsa krizi sadece temeldeki krizin dışa vurumu* tezahürü... Borsa krizi* banka krizi ve nihayet ekonomik kriz... Hileyle* dalavereyle* haydutlukla* spekülasyonla* vb. yaratılmış ve reel dünyada maddi bir karşılığı olmayan bir 'dünya' yarattılar...

**
Bu lanet olası kapitalist* emperyalist sistemden zarar gören yoksullar* işçiler* emekçiler* küçük köylüler… Bir devrimle bunu yıkmadıkça kimse bunun kendiliğinden çökeceğini falan beklemesin. Güçlü bir müdahaleyle bu lânet olası insanlık düşmanı kapitalizmi yıkarsın ya da her seferinde daha çok bedeller ödemeye hazır ol!

**
Kapitalist her yerde kapitalisttir. Kapitalistin müslümanı olur mu? Kapitalizmin bir tanımı var. Nedir kapitalist? Başkasının emeğini sömürmeye imkân veren üretim araçlarına sahip olan adamdır. Ben birini sömürebilir miyim? Benim araçlarım yok ki. Anlatabiliyor muyum? Yani Avrupa merkezciliğine karşı çıkacağız. Zaten ben bu vakfı onun için kurdum. Avrupa merkezli ideolojik yapılanmalar bizi mahveden bir şey. Bizim geleceğimizi karartıyor* bizi kendimize yabancılaştırıyor. Topluma yabancılaştırıyor. Coğrafyamıza yabancılaştırıyor. "
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...


İmânsız İslâmcıların Uçkur Sevdası -I-
Aydın ALKAN
Vakit gazetesi'nin ilk patlak verdiğinde "komplo!" diyerek aklamaya çalıştığı Hüseyin Üzmez'in uçkur hikâyesi* İslâm'ı içten yıkan (Allahsız İslamcı) basında da saklanamadı. Yeni Şafak* "Utan be adam!" dedi. Peki bu Uçkur Hikâyesi* yalnız Hüseyin Üzmez ile mi sınırlı?
Tabiî ki değil!
Buyurun:

Ali Bulaç denen sapık vaktiyle "Ümmetin ikinci Hazret-i Aişesini yetiştireceğim" deme hayvanlığını göstererek kendisinden 25 yaş küçük* neredeyse evlâdı yaşında ikinci bir "eş" almıştı… "Eskittiği" ilk karısını cemiyet içinde aşağılamaları* misafirlerin yanında evden kovmaları meşhurdur…

Yıl 1995… Mehmet Metiner denen Kürd'ün haini Barzanici-AKP'ci ile yine aynı familyadan Altan Tan* Tayyip'in danışmanı oldukları dönemde* Büyükşehir Belediye Başkanlığındaki odasının önünde kavgaya tutuşurlar… Söz konusu iki uçkur meraklısının "Tayyip'in sekreterini sen değil ben alacağım kavgası" da ayrıca meşhur…

"Dim Çayı'ndan Kadın Geçirme Teknikleri" başlığı ile meşhur olmuş Kombassan'ın eski yöneticisi ve AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi BELBİM A.Ş. (AK-BİL Genel Müdürü) Genel Müdürü Adnan Şahin'in Hatice Ş. Adlı metresini kucaklayarak* sarılarak* el ele* göz göze ve kolkola verdiği pozlar… Şahin ilk karısı İngiliz* ikincisi Türk ve bu eşinden de iki çocuk sahibi… Hatice Ş. ise halen evli ve bir çocuğu var!
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...


'Hasta Adam'ın Siyasî / İdarî Anatomisi -III-
Uğur YAMAN
İrade Davası...
İBDA; mistik bir anlayışa dayanır. Dolayısıyla son derece mistik bir harekettir. Ancak mistisizmi* 'maddî olmayan' üzerinden değil de 'ruhçuluk' üzerinden ifade eder.
'Ruhçuluk'u hayata perçinlidir. Zira iradeyi esas alır. Ona göre şuur; 'maksatlılık'tır... İnsan da 'maksatlı bir varlık'... Varlık telâkkisi de aynı çerçevede mânâ kazanmış olup* dinamik karakterlidir* her ân 'ol'ur…
Böyle bir anlayışın determinizmi de endetermizmi de reddetmesi tabiî…
Batılı ve bildik mânâsıyla determinizmi de endetermizmi de reddetmesi* kuru bir reddiyeden ibaret değildir. Her iki anlayışın da hakikatini bünyesinde gösterebilmiş* 'determinizm'de ve 'endetermizm'de ifade olunan parça doğruları yerli yerine oturtmak suretiyle onların hakikatini teslim etmiştir.
İBDA* mekanik dünya görüşünü ve bu görüşe nispetle mânâ ve mahiyet kazanan 'ilerleyen zaman'ı da reddeder. Bu reddiye de kuru bir reddiyeden ibaret olmayıp* bunun da hakikatini bünyesinde gösterebilmiştir. Bütün bunları 'sebep'e* 'muharrik unsur'a* 'âmil'e* 'saik'e* neden'e* 'gaye'ye mânâlarını ve dolayısıyla haklarını vererek yapmıştır…
Bütün mânâlandırmalar hep aynı ideale matuf* hep aynı ideale nispetledir: Başyücelik İdare Ruh ve Anlayışı.
'Başyücelik'; bir ideal* bir ruh* bir anlayış* erilmesi gereken bir şuur seviyesi* bir idare biçimidir!
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...


«Chutzpah»
Yahudi Yüzsüzlüğü

Selim ÇELİK
Artık her yerdeler. Sağlıklı bir bedeni çürüten bakteri misâli çoğalarak* bölünerek (bu vesileyle büyüyerek) yayılıyorlar. Dirençli gibi gözüken hücreleri teslim alarak* ayartarak ve kandırarak yeni yüzlerle geliyorlar. Yahudiler* tabiatlarına dokunmaksızın* zıdlarının içine sızmakta ustadırlar. Ve bunu* tarih boyunca defalarca gösterdiler. İBDA'nın şekillendirdiği yeni şuur düzeyi* bu sinsi saldırıyı geri püskürtecek kudrete sahibtir. Karşı-taarruza geçmek için az kaldı...
Yahudi bir yalan fabrikası ve aynı zamanda dehasıdır. Sizi güneşin siyah renkte olduğuna dahi inandırabilecek kadar birikimli* kurnaz ve hokkabazdır. Hakikat'i tepetaklak eder* evirir-çevirir* çalışır* keser-biçer ve nihâyet altına buladıktan sonra size yalan diye yutturur. Yahudiler buna chutzpah adını uygun görüyorlar. Bu kelimenin diğer dillerde karşılığı yok denecek kadar az* çok nadir. Bunun ana sebebi ise* Yahudiler hariç* genel mânâda insanlığın bu olguya oldukça yabancı olmasıdır* dolayısı ile sözkonusu fenomenayı tasvir edici* açıklayıcı bir kelimeyi* İbranice dışında hiçbir dil doğur(a)mamıştır.
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...

Şeytanın En Güncel Hileleri
Sezai KIRLANGIÇ
Allah ve Resûlü hakkında aşağılayıcı şiir ve nesirler yazan bir aydın bozmasına gereken cevap onun anladığı üsluptan verildiğinde* canı yanmışçasına 'Peygamber böyle yapar mıydı* sahabe böyle yapar mıydı* nazik olmalıyız' şeklinde başlayan ve sonrasında nefsini hiçbir riske sokmayan anlayışlar-anlayışsızlıklar…
"Aman dikkat etmeliyiz* uyanık olmalıyız* provokasyona gelmemeliyiz* Ergenekon tuzağı olabilir!" ya da ne bileyim* "bu olayın arkasından göreceksiniz Yahudi ve masonlar çıkacak!" diyerek* İslâmî bütün hamleleri yok edici* ruh ve aksiyona dayalı bütün davranışları boşa çıkarıcı 'fikir' maskeli vehimler* vehimler* vehimler…
"Aslında Müslümanlar biraz acele ediyorlar* liberalizmle uzlaşarak* dinler arası diyaloglar tesis edilerek amaca ulaşmak da mümkündür* hem sadece lâilâheillâllah dese ne çıkar* hele burada bir müttefik olalım… Hem bunların gücü karşısına hangi güçle çıkacaksın* elinden ne gelir?"
Bir sohbet esnası* konuşmalar karşılıklı* birinci adam ikinciye 'çok üzülüyorum Mirzabeyoğlu'nun şu haline* elimde olsa açıveririm zindanın kapısını* baş tacı ederim dünya âleme* ama ne çare evladı iyal* çocuklar ve şu borçlar!'
"Sen bu davaya lazımsın* sen bu davanın güdücülerindensin* sensiz bu dava yürümez* sen olmazsan dava bu noktalara gelmezdi!" şeklinde karşılıklı birbirlerini pışpışlayışlar ve ardından miskinlik ve stratejisizlik tuzağına düşüşler…
Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...


PANORAMA Türkiye:
- Turuncu Balkabakları Sahnede!
- Kim Bu "Taşakçı Fikri"?
- İşkence'de Aile Boyu Dayak Evresi
- İşkence Toplantısında İşkence
- Avustralya'dan Haysiyetli Bir Ses
- Cezaevlerinde Durum Feci
- Çanakkale'de Şabat Duası!


PANORAMA Dünya:
- 11 Eylül İslâmlaşma Fırtınası Devam Ediyor!..
- MOSSAD'a Darbe Üstüne Darbe...
- Atina'da Bombalı Eylemler
- Şiî Pisliklerden Gönüldaş Saddam'ın Naaşına Zulüm…
- Yahudilerden* Tayyip ve Gül'e Emir


BÜYÜK DOĞU İSTİKLÂL SAVAŞI:

- İşgalci Tel Tel Dökülüyor!
- Somali'de Bir Şehir Daha Fethedildi
- Kendinden Zuhur Parladı
- Moro'lu Mücahidler Kan Kusturuyor!
- Tayland'da Mücahidlerinden Eylemler


Direniş Günlüğü:
- IRAK İSTİKLÂL SAVAŞI
- AFGANİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- FİLİSTİN İSTİKLÂL SAVAŞI
- ÇEÇENİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- DOĞU TÜRKİSTAN İSTİKLÂL SAVAŞI
- SOMALİ İSTİKLÂL SAVAŞI
- KEŞMİR İSTİKLÂL SAVAŞI



 

Devamı BARAN Dergisi 96. Sayıda...

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.