Kürt sözcüğünü ağzına alamayanlar bu ülkede Kürt meselesini hissedemezler, anlayamazlar. Kürt sözcüğünü ağzına alamayanlar, 'Kürt sorunu'nun adını koyamayanlar bu ülkenin demokrasi ve hukuk sorununu çözemezler, Türkiye'nin AB yolunu açamazlar. Kürt sözcüğünü bile ağzına alamayanların, Kürt sorununun adını bile koyamayanların bu ülkede demokrasi ve hukuk devleti, insan hakları ve özgürlükler konusunda verdikleri sözler lafta kalmaya mahkumdur. Ve hayal kurulmasın: Demokrasi ve hukuk sorununu çözemeyen bir Türkiye, aş ve iş sorununu da çözemez, yani yoksulluğu da yenemez. Devletin eski malum yoludur: "Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır ve öncelik terörle mücadeledir." Yine bilinen resmi tezidir: "Terörle birlikte yoksulluk da yenilir, eğitim, sağlık gibi sosyal sorunlar da çözülürse barış gelir." Yine devlet der ki: "Dildi, kimlikti, kültürel haklardı veya yerel yönetimleri güçlendirmekti gibisinden bazı hassas konulara fazla ilişmek tehlikelidir; Kürt milliyetçiliğini, ayrılıkçılığı körükler." Bu yol 85 yıl denendi. Devletin 'sopa'sı özellikle son çeyrek yüzyıldır elinden hiç eksik olmadı. 'Devletin ezberi' hiç bozulmadı. Hükümetler başlangıçta bazen farklı düşünseler, bazen mırın kırın etseler de, 'asker'in ağırlığını koymasıyla sonunda 'devletin yolu'na geldiler. Bugün de farklı değil. Nihayet AKP hükümeti de, -Baykal'ın da olumlu bir dille belirttiği gibi- devletin 85 yıllık ezberine sahip çıkarak yola geldi sayılır. Şu da söylenebilir: Bugün artık anlaşılan Erdoğan da Kürt sorununun bir 'aydın sorunu' olduğuna, hatta bir 'aydın fantazisi' olduğuna inanıyor. Terörle mücadele ederek, Güneydoğu'ya hizmet götürerek -ve Barzani'yle de PKK'ya karşı işbirliği yaparak- bölgeye barış getireceğine inanıyor Erdoğan... Bunlar geçmişte de denendi. Devletin 85 yıllık ezberi böyle. 1990'larda da bu yolda gidilmek istendi. 'Eskiler' de bu yollardan geçtiler. 1990'ların başında Barzani'yle birlik olup PKK'ya karşı 'sandviç operasyonları' da düzenlendi; dağ taş da bombalandı; yüzlerce kez Kuzey Irak'a da girildi çıkıldı. Sonuç?.. Yine aynı noktadayız. Başbuğ Paşa daha hâlâ yakınmıyor mu, "Dağın yolunu kesemedik" diye... Ama 'reçete'miz değişmiyor. Ezber yine aynı ezber, "Kürt sorunu yok, terör sorunu var!" Oysa bu bir çıkmaz yol. Bunun böyle olduğunun, 85 yıldır ya da son 25 yıldır anlaşılmış olması gerekirdi. Özetlemekte yarar olabilir. Bir: Kürt sorunu yoktur dediğiniz sürece, terör sorununu da, yoksulluk sorununu da çözemezsiniz. İki: Kürt sorunu kapsamında demokrasiyle hukukun, insan haklarıyla özgürlüklerin gereğini yapmadığınız sürece, 'dağın yolu'nu kesemezsiniz. Üç: PKK'nın Kürt sorununun bir ürünü olduğunu anlamak istemediğiniz sürece dağın yolu da kesilmez, PKK'nın kökleri de... Dört: Barzani'yle PKK'ya karşı işbirliğine fazla bel bağlamak yanlıştır. 1990'ların başında da farklı değildi. 1992'de, 1993'de hem Talabani'den hem Barzani'den bizzat duymuşumdur, "Peşmerge'ye emir versek de, bir sınırın ötesinde PKK'ya silah çevirmezler" diye... Beş: O devirler geçti. Kürd'ü Kürd'e karşı oynamak çok uzak ihtimaldir. Kuzey Irak'ta adı "Kürdistan Bölgesel Yönetimi" olan devletleşme süreci bugün Türkiye dahil bölgenin her yanındaki Kürtler tarafından yakın ilgiyle, biraz da gururla izlenen özel bir durum... Altı: Kuzey Irak ya da devlet deyişiyle "Irak'ın kuzeyi"nde olan biteni görmezlikten gelerek Türkiye'nin Güneydoğusu'nda barış kapısı açılamaz. Güneydoğu'nun bir adım ötesinde, Dohuk'ta, Erbil'de, Süleymaniye'de Kürtlerin üniversiteleri var, okulları var, radyo, televizyon ve gazeteleri var. Dillerini, kültürlerini serbestçe öğreniyorlar, Kürtçe eğitim de görüyorlar, kimliklerini de özgürce yaşıyorlar. Yedi: Bütün bunlara bizim Kürtlerimizin gözleri kapalı mı? Elbette hayır. Hem izliyorlar, hem oraya çocuklarını gönderiyorlar. 2000'lerin başlarında ben de Şırnak'tan, Diyarbakır'dan oralara gidip okuyan Kürt gençleriyle o mekanlarda tanışmıştım. Sekiz: Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi uzunca zamandır Amerika'nın, Avrupa'nın, İsrail'in ilgi odağı. Batı'da birçok ülke, bu bölgenin kalkınmasına özel önem veriyor. Bir zamanlar Batı Almanya Doğu Almanya karşısında, Güney Kore Kuzey Kore karşısında, İsrail Arap dünyasının ortasında nasıl destek gördüyse, o ölçüde olmasa bile Irak Kürtleri de bugün benzer ilgi ve desteğin sahibidir. Bu durum artarak devam edeceğe benziyor. Dokuz: Ve unutulmasın: Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin gitgide normalleşmekte olan bir Irak'ta, ham petrol gelirlerindeki payı da artacak. "Aş ve iş durumları iyiye giderken, kendi kimliklerini özgürce yaşayan Irak'lı Kürtler bizim Kürtler için de bir çekim merkezi olabilir mi?" sorusunu düşünmekte yarar var. On: Kürt sorunu yok diyerek, Kürtlerin kimlik meselelerini arka plana atarak, Kürt sözcüğünü bile ağzına almayarak, ne dağın yolu kesilir, ne de PKK'nın kökleri; ne barış gelir ne de demokrasi... Çıkmaz yolda inat, Türkiye'yi maddi ve manevi açıdan kanatmaya devam eder, o kadar. |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.