11 Kasım 2008

(anadoluhaber) Mustafa filmi ve Prof. Yaşar N. Öztürk

 

 

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Star'da katıldığı canlı yayında 'Mustafa' filmini yapan Can Dündar'a büyük tepki gösterdi ve filmin derhal vizyondan kaldırılmasını istedi.

 

Can Dündar'ın Batı gizli servislerinin Atatürk'ün altını oyma planına alet olduğunu ifade eden Öztürk, filmin de derhal vizyondan kaldırılması gerektiğini belirtti.

 

Gazetelere yansıyanlardan

 

Yaşar Nuri kendisini akıllı sanıyor ama bilmediği şey her şeyi bildiği sananların aslında her zaman yanılgılar içinde olduğudur.

Emperyalizmin yönetme taktiklerinin başında parçalayıp kendi içinde kavga ettirerek yönetmektir.

Dünyada hiç bir toplum tek putlu ve homojen değildir. Bir topluma bir put dikte ettiğinizde, o puta isnat edilenlerin tümünü doğru ve gerekli ilan edersiniz.

Bu da doğal fikir ayrılıkları içinde olan toplumu dayatılan doğrular ile herkesin kendi doğrusu arasında parça, parça ederek böler. Parçaları aralarında dövüştürüp dayatılan tek doğru iddiası üzerinden hepsi üzerinde hakimiyet sağlamak da kullanılır. Hele o puta isnat ederek zorla şapka giydirir, başörtüsünü açtırırsanız insanları öfkelendirip iç savaşlara hazırlamış olursunuz. O toplumu yönetmek de zaafa düşüncede bu kavgaları kışkırtır Raunda da ki gibi gereğinde milyonla insanın ölümüne sebep olduktan sonra gider yeniden kurtarırsınız. Oranın halkı kurtarıcı sandığı asıl düşmanlarına şükran duymaya başlarlar. Bu batılıların sürekli kullandığı bir taktiktir.

Mustafa filmine gelince, bu film adı yeni haksızlıklar ve zulümler üretmekte kullanılan putun kutsallığını kaldırıp insan yapmakla, artık onun adına kavgaları sürdürmeyi imkânsızlaştırmaktadır.

Yaşar Nuri hoca sadece kendisini din bilgini diğer tüm teologları ve İslam ulemasını ise cahiller sandığı için kendi felsefesinin ancak bir put dayatması ile hayata geçirilebileceği zannındadır. Kendi felsefesini mevcut idol üzerinden meşrulaştırmaktadır. Bu yüzden putun insanileştirilmesi onun iddialarını tek doğru ilan etmekte kullanabileceği imkânı elinden almaktadır. Bu durum onu bilinci dışında içgüdülerinde kendisini sınırlamak da ve rahatsız etmektedir.

Peki, soralım fanatik Atatürkçüler, Atatürk'ü neden bu kadar çok seviyorlar. (herkesten çok sevdiklerini iddia ediyorlar) Çünkü halkın fikir üretmekten aciz ve halkın içindeki değişik kesimlerin gerek fikir gerekse beceri açısından en gerisinde kaldıklarını ve hiçbir kayda değer becerileri olmadığını biliyor ve mevcut statülerinin sürdürülmesinin imkânsızlığını görüp korkuyorlar. Belki halk ile eşit olmayı da kibirlerine yediremiyorlar. Üstelik halk dan da geri düşmek zekâ seviyeleri açısından kaçınılmaz gibi görünüyor. Fikirleri ile öteki dedikleri ile baş edemeyeceklerini düşünüyor ve agresifleşiyorlar. Baş edemediklerini kendi fikir ve kimlikleri ile susturmanın mümkün olamayacağını düşünüp, karşıtlarına karşı tarih de önemli bir zafer kazanıp onları sindirdiğini var saydıkları bir tarihi kişiliği idol olarak kutsayıp  onun adını kullanarak kurdukları her şekilde kendilerini galip ilan edecek hakem gibi dizayn ettikleri devlet yapısını kullanarak, karşıtlarını susturup kendi yönetimde de başarısız oluşlarını gizlemek de kullanıyor ve yarışmadan kazanmanın rahatlığı içinde zamanla paslanıp çürüdüklerini fark edemiyorlar.

Ancak onları kullanarak Türkiye yi yöneten güçler artık onların paslanıp eskidiğini fark edip başka atlara oynamaya başlıyorlar. Bu durum onları istediklerini şirretlik ederek almaya alışmış ama artık bu taktiğin deşifre olup geçerliliği kalmadığı ortamda istediğini alamayan haylaz çocukların kırıp dökmeye kadar varan hırçınlıklarına itiyor ve iç savaş çıkarmaktan dahi çekinmeyeceklerini açıkça ifade edebiliyorlar.

Meşhur Çakırcalı Mehmet efenin kendisini yıllarca kovalayıp yakalayamayan Mülazım (Subay) ile aralarında bir konuşma geçer.

 

Mülazım: Mehmet efe ben seni uzaktan takip ediyor ve sürekli senden haberler alıyorum. Senin sabah namazlarında ağlayarak Allaha yalvarıp tövbe eden , bir garip görünce gözleri yaşaran çok merhametli ve yumuşak huylu biri olduğunun haberlerini devamlı dinliyor görüyorum. Ama bir yandan da senin konaklar bastığını. Ağaları beyleri diri,diri yaktığını ve çok zulümler işlediğinide biliyorum. Bu nasıl iştir. Sen aslında hangisisin diye soruyor.

Mehmet Efe: Muhterem mülazım bey, insanları yönetmek iki şekilde olur.

1) ilim ve hikmet ile

2) Cebir ve şiddet, korku ve dehşet ile

Bizler köy çocuklarıyız. Sizler gibi okuyup ilim hikmet öğrenemedik. Bu yörede de çok zulümler ve haksızlıklar olduğundan dağa çıkmak zorunda kaldık.

İlim ve hikmetle yönetecek ilim bizde yok ki, bunca ağayı beyi ilim ve hikmet ile yönetelim. Bu yüzden cebir ve şiddet uygulayıp, korku ve dehşetle yönetip sözümüzü geçiririz. Diyor.

 

Mevlana Celeddin ise. Dünle beraber geçti gitti a canım. Düne ait ne varsa, şimdi yeni şeyler söylemek lazım diyor.

 

Kendilerine Atatürkçüler diyenlerin açmazına gelince. Atatürk Çanakkale de askerlerine size ölmeyi emir ediyorum diyor.

Bu emir ne ilim ve hikmet nede cebir ve şiddet içermeyen bir emirdir. Hiçbir batı ordusunda aynı ile uygulanması da mümkün değildir.

Ama bizdeki o güne kadar oluşmuş milli kültür bizden olan emir sahiplerinin Allaha isyan içermeyen emirlerine mutlak itaati emir etmektedir ve komutanın bu emri vermekteki haklı gerekçesi siz orada ölene kadar beklide arkadan takviyenin yetişmek üzere oluşudur. Askerler hepsi istisnasız ölüme atılırlar.

Sonra Cumhuriyet kurulur. O subay artık devlet başkanıdır. Ölün dediğinde ölen askerlerine şapka giyin diye emir verir. Bu emir pek çok kişinin idam edilmesi ile ancak uygulanabilir. Çünkü halk açısından kişisel bir konuya giren gereksiz bir emirdir. Ama kadın kıyafetine dair bir emir vermez. Çünkü o milletimizin bir ferdidir ve böyle bir emrin asla kabul görmeyeceğini çok iyi bilmektedir.

Türkiye yi şu anda yöneten ve kendilerine Atatürkçü diyen kadroların bunları idrak edemeyişi, onları ilim ve hikmet ile yönetmek yerine cebir ve şiddet ile yönetmeye yöneltmektedir. Ama TC. Devleti dağdan yönetilemeyecek kadar köklü ve eski bir devlet tecrübesinin ürünüdür. Milletimizde şimdiye kadar hikmeti hükümet vardır bir bildikleri hüsnü zannına binaen idare edilebilmiştir.

Artık milletimiz yeteri kadar ilim irfan sahibi ve bilgi birikimi olan insan hazinelerine sahiptir.

Kimsenin kuşkusu olmasın ki. Milletimiz artık kendi kendini idare edecek rüştünü ispat ederek Atatürk'ün bahis ettiği medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmıştır.

Medeniyet sadece zenginlik ve çok tüketmek değildir. Medeniyet bazılarının iç savaş çıkarma tehditlerine rağmen yoluna devam edip kavgaya girmeden savaşsız olarak kendisini idame ettirmek ve kendi kültürünü başkalarına gönüllü olarak kabul ettirebilmektir. Başkalarının kültürüne teslim olmak ise asla değildir.

her şeyin işe yararını alıp boş ve işe yaramaz olanlarına gülüp geçebilmektir

A.D.Şimşek

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.