9 Kasım 2008

(anadoluhaber) Re: Laiklik Muamması

Laiklik veya "Din ile Devletin birbirine karişmamasi"

 

Muzaffer DELİGÖZ

Gazeteci-Yazar

www.muzafferdeligoz.com

Kısa anlatımıyla, Din ve Devletin birbirlerine karışmaması prensibine Laiklik denilmektedir. Laikliğe göre; Din kendi, Devlet kendi sahasında söz sahibi olacaktır. Din ile Devlet idaresinin tamamen ayrı konular olması yanında, felsefi ve insani inançların da farklılık göstermesi nazara alınacaktır.

 

Laiklik sisteminde bir kişi kendi inancına göre, diğer fertlerden veya devletten farklı düşünebilir, davranışta bulunabilir. Mesela, kişi felsefi veya dini inancı gereği hayvan öldürmeyi yanlış buluyorsa, hayvanların öldürülmemesi için her türlü çalışma ve faaliyette bulunabilecektir. O'na "insanlar et yemeden mi yaşayacak" diye yasak konulamayacaktır. Hindistan'da ineklerin kendiliğinden ölünceye kadar sokaklarda yaşamasına fırsat verilmesi Laikliğe uygun bir hareket olmaktadır.

 

Devlet, kişilerin felsefi ve Dini inançlarına da karışamayacaktır. Bunlar eğer formüle edilmiş veya kurumsallaşmış ise (ki, Din böyledir), bunların kaide ve idaresine devlet karışmamalıdır..  Dinin emirleri ve öğretileri belli kaynaklarla gelmiş.. Bunlar ne ise Din O'na inanmanızı ister. Devlet, Dini değiştirmeye kalmayacaktır. Mesela, Yahudi dini Allah'ın adını anmadan kesilen hayvan etlerinin yenmeyeceğine, haram olduğuna inanır. Devlet kalkıp, bunu değiştirip "Yahudiler bundan sonra Allah'ın adı anılmadan kesilen etleri yiyebilirler, zira bu laikliğin gereğidir" diyemeyecektir. Eğer bunu derse, bu Dine karışmak olur. Bildiğiniz gibi bütün Uçak şirketleri yemeklerinde "Yahudi menüsü" bulundurmaktadırlar ki, devletlerin de böyle yapması gerekir.

 

Diğer taraftan:

Devlet idaresi; her devletin koyduğu kaideler ve yasalarla yapılır. Devletin ve halkın uyması gereken ana kaideler Devlet kurulurken veya sonradan belirlenebilir. Bu da Anayasa ile olur. Anayasa ve yasalar, ya Devleti teşkil eden bütün fertlerin doğrudan (Atina'da olduğu gibi) veya temsili olarak (şimdiki dünyada olduğu gibi vekiller yolu ile) katıldıkları bir oylama ile veya Devleti bir surette ele geçirmiş ama Devletin hâkim gücü olan bir fert veya grubun kararlaştırması ile olabilir. Halkın kabulü ile olana Cumhuriyet rejimi, Fert veya bir zümrenin koyduğu kaidelerle devleti yürütmeye de (özelliğine göre); mutlakıyet, monarşi, militarizm, faşizm, komünizm,  oligarşi (meritokrasi, plütokrasi, Aristokrasi, Teknokrasi) denmektedir.

 

Hangi şekilde idare edilirse edilsin, Devletin idare sistemine Dinin ve felsefi inançların karışması Laikliğe aykırıdır. Ama, realitede bunun böyle olmadığını görüyoruz. Mesela, bugün Papalık, İsrail, İran, Sudan ve S.Arabistan buna uymamaktadırlar. Yani [Din Devleti=Teokratik devlet] olarak bir dinin kurallarını devlet idaresinde uyulması zorunlu ve temel ilkeler olarak kabul etmektedirler.. Bugün İsrail'de devlet, Yahudiliğe uygun olmayan bir hususta yasa koyamaz. Papalık asla.. S.Arabistan ve İran ilk zamanlarına göre, teokratik devlet görünümünden uzaklaşarak, bazı konularda Laik Devlet esaslarına doğru kaymakta ise de yine de, Din esasları öncelikle dikkate alınmaktadır.

 

Devletin idaresi

Ancak bilinmelidir ki bir ülkede bireysel ve toplumsal alanda inanç ve ibadet özgürlüğünün var olup olmadığı, o ülkede hakim olan devletin demokratik ya da laik olması ile değil, doğrudan doğruya ve sadece, hangi temel hak ve hürriyetleri tanıması ile ilgilidir. O halde denilebilir ki inanç ve ibadet hürriyeti ile laiklik aynı şeyler değildir. Ancak laiklik varsa—devletin dinler karşısında tarafsız kalmasının zorunlu sonucu olarak—inanç ve ibadet hürriyeti de bulunacaktır. Buna karşılık, laikliği kabul etmeyen bir devlet de—devlete hakim olan dinin ya da ideolojinin başka dinlere yaklaşımındaki esnekliği nedeniyle—inanç ve ibadet hürriyetini tanınıyor olabilir. Mesela, devletin rejimi faşizm olsa bile, din ile ilgili hürriyetleri en geniş şekilde tanımış olabilir.

 

Netice:

Laiklik prensibini kabul etmiş olan bir Devlet; Din'in kendi kaide ve prensiplerine; dine inananların veya dinsizlerin inançlarına karışamamalıdır. Laik-Demokratik bir Devlette bir din, felsefi inanç sahibi veya din tanımayanın inancının gereğini yapabilmesini devletin garantisi altındadır.

 

Diğer yandan; bu inanç sahipleri de, Devletin yönetim ve idaresine belli kurallar dahilinde iştirak edebiliyorlarsa, kendi inançlarına ait hususların devlet yönetiminde tatbikini bu imkan dışında arama hakkına sahip değildir. Mesela bir devlette hukuki kaideler seçkinlerin, bir imparatorun veya diktatörün şahsi emir ve fermanlarıyla tanzim ediliyorsa, o ülkedeki farklı inançtaki vatandaşlar kralın, imparatorun veya diktatörün koyduğu hukuki nizamlar altında yaşamayı uygun bulmuyorlarsa, yapacakları iş, o ülkeden ayrılmaktır. Dinlerde buna HİCRET denir. Hz. Musa Mısır'dan Filistin'e, Hz. Muhammet Mekke'den Medine'ye bu sebeple hicret etmişlerdir.

 

Hakim gücün baskılarının; danışmanlık, meclis, dini otoriteler vs. yollarla değiştirebilme imkanı kalmamış, idarenin zulmü giderilememişse; anarşi ve fitne çıkarma hakkı olmadığından ülke terk edilir. Bunun İslami bakımdan da böyle olduğunu biliyoruz. Bazı kanaat önderlerinin yaptırım güçlerine rağmen yurt dışında yaşamaları ( M.Akif'in Mısır'a, Prof.Dr. Esat Çoşan'ın Avustralya'ya, Bekir Berk'in S.Arabistan'a, M.Fethullah Gülen'in ABD ne gidişinin)  hep bu İslami anlayış sebebiyle olduğunu sanıyorum. Bu kişiler, Türkiye'de kalıp fitne ve karışıklık çıkmasına engel olmak için, çok sevdikleri ülkelerinden hicret etmeyi uygun bulmuşlardır. Bu da Laik Sistemin tam olarak tatbik edilmeyerek. onun bir zulüm aracı haline getirilmesinin bir sonucudur.

 

Muzaffer Deligöz

Gazeteci-Yazar

www.muzafferdeligoz.com

 

 

 

www.muzafferdeligoz.blogcu.com

From: anadoluhaber@googlegroups.com On Behalf Of Hümeyra YAMAN
Sent: Sunday, November 09, 2008 4:51 PM
Subject: (anadoluhaber) Laiklik Muamması

 

Laiklik Muamması


Batı demokrasilerine baktığımızda demokratik bir toplumda laikliğin tanımı konusunda var olması gereken toplumsal mutabakatın herhangi bir noktasının yeniden tartışılır olmasının pek gerginlik yaratmadığını görürüz. Ancak söz konusu kavramın tartışmaya açıldığı ülke Türkiye olduğunda durum farklılık gösterir ve laiklik tanımının en ufak bir eleştiriye dahi maruz kalmasından rahatsızlık duyan bu oldukça hassas çevreler adeta bir kaşık suda fırtına kopararak rejimin tehlikeye düşeceğinden dem vurup zaman zaman "zinde güçleri", cumhuriyeti ve demokrasiyi korumaya çağırırlar.

Sizce Laiklik nedir ? Yazarın görüşlerine katılıyormusunuz ?
Fatih SEVİM'in yazısının devamı ve yorumlarınız için TIKLAYIN




--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.