21 Kasım 2008

(anadoluhaber) SOVYET RUSYASINDA Sibirya’daki Ölüm Kampları Düzeni ve Türkler - 2

SOVYET RUSYASINDA Sibirya'daki Ölüm Kampları Düzeni ve Türkler - 2

 

 

 

rus zulmü

Özelde Sibirya ve Genelde Rusya'daki Ölüm Kamplarıyla Hapishanelerin Kısa Tarihçesi

Sovyetler coğrafyasının iklim açısından en sert, yüzölçümü bakımından en geniş ve nüfus yoğunluğu yönünden en düşük orana sahip bir bölgesi olan Sibirya'da dönemin rejimince çok sayıda hapishane ve kampın kurulmuş olması aslında çok da şaşılacak bir durum değildir. Neden mi? Çünkü az önce sayılan bütün etkenlerin, sözde enternasyonalizm fikrini her fırsatta hem ulusal hem de dünya düzleminde savunmasına karşın resmi dili Rusça olan (ve çeşitli etnisitelere mensup insanların Çarlık tarihi dahil olmak üzere "Ata yurdu tarihi" adı altında büyük oranda Rus tarihinden ibaret bulunan resmi bir tarih okumak zorunda olduğu) Sovyet devletin hapishaneler ağının ağırlığının Sibirya'ya doğru kaydırılmasına yol açan kararların alınmasında etkili olduğu söylenebilir.

Bununla birlikte bu konuda Hablemitoğlu'nun görüşü de çok önemli bilgi niteliğindedir. Ona (Hablemitoğlu 2004: 17) göre, 1552′de Kazan şehrini işgal eden Rürik soyundan gelen Rusya Çarı Korkunç İvan (1531-1584) döneminden itibaren sürgün yeri olarak kullanılmaya başlanan Sibirya bölgesinin ölüm kampları için seçilmesinin altında yatan nedenlerin arasında bu bölgede bulunan zengin yer altı ve üstü kaynaklarını kapitalizmin gelişebilmesi adına işleme gayretinin ve bunun gerçekleşebilmesinin de doğrudan ölüm kamplarının kurulması ve zaman içerisinde artış göstermesine ilişkin ciddi bir gereksinimin yattığını yadsımak olanaksızdır. Ayrıca, Sibirya'ya bu sistem dahilinde çalıştırılmak üzere sürülen Rus insanları aynı zamanda Sibirya yerlisi olan halkların karşısında Rusya devletine etnik olarak Rus asıllı beşeri unsurların artması ve kim yerlerde üstünlük sağlaması yönünden de ciddi bir kolaylık sağlamaktaydı (Hablemitoğlu 2004: 17).

Biri sürgün öbürü ise devlet lehine köle gibi ağır işlerde çalıştırılmak (katorga sistemi) için sürülme gibi iki ana çeşide ayrılan sürgün yeri olan ve en korkunç hapishaneler diyarı Sibirya bu yöndeki gelişmeyi Deli Petro döneminde kazanmıştır (Hablemitoğlu 2004: 18).

1917′de ihtilalin gerçekleştiği ve Komünizmin ta 1930′lara kadar uygulanmadığını savunan Hablemitoğlu'na (2004: 22-27) göre Rusya'da bu dönemde, Lenin'in 1920′lerin başında uygulamaya koyduğu köylülerin mahsulleri konusunda ciddi serbestiler getiren NEP (Yeni Ekonomi Politikası) siyaseti dahil olmak üzere 1928′e dek "liberalizm karışımı Komünizm" uygulanmıştır.

Avrupa'da modern anlamda Hitler'den çok önce toplama kampların kurucusu olarak kabul edilen Vladimir İlyiç Ulyanov (Lenin) *'un başkanlığındaki ülke yönetimiyle kan dönme konusunda Hitler'i bile geride gölgede bırakan İyosif Vissarionoviç Stalin (gerçek soyadı Djugaşvili/Cugaşvili - TBD)'in iktidarının bir dönemini kapsayan 1917-1928 yılları dönemi içerisinde genç Sovyet devleti ne sanayi ne de tarım alanında ciddi başarı performansını sergileyemediği gibi ülkenin içindeki sosyo-ekonomik sorunları çözebilmiş değildi. En önemlisi de, böylece, Sovyetlerdeki Komünistler dünyadaki başka devrimci güçlere örnek teşkil edebilecek bir şey sunamamış oldu.

Komünist Rusya'da ilk mecburi çalışma kampları 1917 Sosyalist Devriminin ardından bir-iki yıl içerisinde Arhangelsk bölgesinde yer alan Holmogorı'da kurulmuştur. Çarlık rejiminden Rus Komünistleri tarafından bir toplumsal miras olarak devir alınan katorga sisteminin tatbik edilişine başlandığı tarih ise 1923 yılıdır. Hatta Komünist Rusya'da kampların artış dinamiğini göstermek gerekirse şöyle sayılar örnek olarak gösterilebilir: 1922′de inşası süren yalnızca 2 kamp varken, 1927′de bu sayı 50, üç yıl sonra da 1930′da Komünistlerce inşa edilen kamp sayısına 90 yeni kamp eklenmiş ve "Sovyet proletaryasını n hizmetine sunulmuştur" (Hablemitoğlu 2004: 35).

Islah kurumları konusundaki istatistik üzerine daha farklı görüşler de mevcuttur. Sovyet iktidarına karşı olan ya da karşı oldukları düşünülen gerçek ve hayali (ki yüzde doksan dokuzu herhalde hayali idi) düşmanlarının emek kavramının uygulanışı yoluyla değiştirilmesini ve hızlı bir biçimde kurulması planlanan Sosyalizm'in lehine tutum ve tavırlar kazanmalarına baskı boyutunda ağırlık veren SSCB ülkesinde 1923 yılının ortasında; toplama kampı, ıslah evi, hapishane, tarımda çalıştırılmak üzere zorla ikamet edilmesini öngören köyler, mahkum evleri gibi ıslah kurumlarının toplam sayısı 700′ü geçmişti. Buralarda yaklaşık 140 bin kişi bulunmaktaydı . 1936′da STON

[1] (ston, Rusçada "çığlık" demektir - TBD) adını alan meşhur SLON
[2] (slon, Rusçada "fil" demektir - TBD) Temmuz 1923′te kurulmuştur (İstoriya Oteçestva 1994: 110). Esasen,

Komünist Rusya'da kampların mantar gibi çoğalmasını tetikleyen neden ise, 1926 yılının son baharında VTsİK [3]'in suçluların artık konvoy bulundurulmadan cezalarının çekmesi gerektiğini öngören bir kanun hükmünde kararnamesinin kabul edilmesidir. Daha önceki dönemlerden farklı olarak o yıllarda sömürgeci rejimin kötü bir mirası olan hapishanelerin tamamen ortadan kaldırılıp yerine, suçluların serbestçe çalışabileceği ve böylece Sovyet Sosyalist toplumuna yeniden tam yetkin ve sağlıklı birer üye olarak geri kazandırılabileceği kamplar sisteminin kurulması düşüncesi yaygınlık kazanmıştır. Yani, bütün suçluların bu kamplarda çalıştırıldığında kişiliklerinde olumlu yöne doğru değişimler meydana geleceğinden bunların Sovyet Rusya'nın birer dürüst yurttaşı olabileceği düşüncesi, mecburi çalışma kamplar ağının ülke çapında hızlı bir biçimde yayılmasına ciddi bir ivme kazandırmıştır (Zemskov 1997: 54).
Oysa ki, Ekim 1917′de meydana gelen Sosyalist Devrim amaçlarının baş köşesine şiddet ve zulmü ortadan kaldırılmayı koymuştu. Örneğin V.Lenin (PSS: 122) "… ülkümüzde insanlara karşı yönelik zulme yer yoktur…", "…Bütün gelişme toplumun belirli kesiminin öteki kesimi üzerindeki zorbalığa dayalı hakimiyetinin ortadan kaldırılmasına götürmekte". Bu güzel niyet ifadesi olan sözler, ne yazık ki, uygulamada kendi yansımasını bulamamış, milyonlarca suçsuz insanın hayatının yakılmasına yol açmıştır. Nitekim, Sosyalist Devrim'in hemen ardından 05 Eylül 1918′de Halk Komiserleri Konseyi (SovNarKom/SNK) 'nin meşhur "Kızıl Terör" kanun hükmünde kararnamesi yayınlanmıştır. Bu ararnameye göre Beyaz Ordu örgütlerine, darbe girişimi ve ayaklanmalara karışan herkesin kurşuna dizilmesine izin verilmekte ve Sovyet Cumhuriyeti' nin toplama kamplarına tıkanması suretiyle sınıf düşmanlarından temizlenmesini emretmekteydi (Soljenitsın 1991: 13). Yani, az önce sözü edilen insanlıkdışı uygulamaların hayata geçirilmesine başlanması ve Sovyet toplumunun her kesimini de alacak şekilde genişletilmesine uygun hukuksal alt yapının ne olduğu konusunda böylece fikir sahibi olunabilir.

Peki hızla sayısı artırılan bu ölüm kamplarının içine sokulan nüfusun artış dinamiği nasıldır acaba? Bu alanda da çok iyi bir araştırma yapan Hablemitoğlu (2004: 35), elde ettiği bilgilere dayanarak şu rakamları vermiştir: 1928-1930 yılları arasında yaklaşık 663 bin mahkumun bulunduğu bu sistemde 1931-1932 yılları arasındaki dönemde mahkum sayısı 2 milyon olmuş, ardından 1933-1935 yıllarında da bu sayı 5 milyona yükselmiştir.

Mecburi Çalışma ve Islah Etme Kampları olan GULAG cehennemine mahkumlar bütün SSCB coğrafyasından sevk edilmektedir. Bu sevkıyatın yoğunluğuna ilişkin bir fikir edinmek için toplam 88917 kişinin kamplara çalıştırılmak üzere gönderildiği Ekim-Aralık 1934 tarihinin yalnızca verilmesinin yeterli olacağı (Zemskov 1997: 58) kanısındayım. Bütün bunların doğal sonucu olarak ülke çapında çok derin korku duygusunun yayılması vuku bulmuş; insanlar aile içerisinde bile artık konuşmak, görüşlerini paylaşmaktan çekinir duruma gelmiştir. "Opyat dvadtsat pyat" ( yine yirmi beş), "Kak dal bı yemu dvadtsat pyat, budet znat kak dedu derzat" (dedeye karşı karkılşmanın ne demek olduğunu bilmesi için ders vermek niyetinde ona yirmi beş çakardım) gibi deyimlerin Sovyetlerin içinde insanların konuşmalarında yaygınlık kazanması Lenin ve Stalin dönemlerine rast gelmekte ve günümüz Rusçasında bu deyimlerin varlığının devam etmesi o korkunç günlerin bir anısı ve mirasıdır. Neden mi? Çünkü o dönemlerde hüküm giymek ve ölüm kapmlarına düşmek o kadar kolaydır ki insanların suçsuz oldukları halde uydurma suçlamalarla 10, 20, 25 yıllığına mahkum edilmesi çok yaygın bir uygulamaydı (Svanizde 2006).

Bu rakamlar aslında, ölüm kampları sürecinin daha başlangıcındaki sayısal dinamikleri yansıtan göstergeler olmasına rağmen bizlere, sürekli Batı'da işçinin sömürüldüğü edebiyatına başvuran Komünistlerin aslında kendilerinin de işçi ve köylüyü yaşam hakkı dahil olmak üzere bütün haklardan mahrum edilen birer köle konumuna getirerek hiç bir karşılık vermeden ölümüne dek sömürdüğünü gösterebilme konusunda ikna edici ve dehşet verici bilgilerdir.

İşte sanayide büyük atılımlar öngören Birinci Beş Yıllık Plan'ın uygulanışına böyle bir ortamda girilmiştir. Doğal olarak ciddi yatırımlar isteyen bu atılımların gerçekleştirilebilmesi için büyük insan gücüne gereksinim duyulması kaçınılmazdı. Ortaya çıkacağı kaçınılmaz olan bu sorunun çözümü konusunda parlak Rus Komünist zekalar, onlarca milyon insanın hayatına paha olacak Ölüm Kampları olarak tanımlanabilecek Mecburi Çalışma Kampları sistemini, Çarlık dönemindeki eski adıyla Katorga sistemini devreye konulmasına ön ayak oldular.

Bu arada kırsal kesimlerde zorla yapılan Kolektifleştirme sonucu yaygın kıtlıklar patlak vermiş, bunun sonucunda milyonlarca insan ölmüştür. Sözgelimi, 1926′da 31 milyonluk bir nüfusa sahip Ukrayna 1939′a gelindiğinde nüfusunun artacağı yerde beş milyon kişi azalmıştır. Kazak Türklerinden bu dönemdeki uygulamalar yüzünden 1,5 milyon kişi ölmüştür. Türkistan bölgesinde ise toplam 3 milyon hayat sönmüştür bu dönemde (Hablemitoğlu 2004: 29-30)

--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
(www.vtunnel.com adresinden girebilirsiniz. Yasak yok.)
Bu Sitede Yer Almayan İletiler Bana Ait Değildir.
-------------------------------------------------------------------------
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker!
Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar!
Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur...
Malcolm X onlardandı.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.