27 Kasım 2008

(anadoluhaber) Weiterl.: Re: FW: {Arena-siyaset} {Demokratız-biz}, merhaba

Sayin kardesim, merhaba  
evet bu yaziyi sizlerin bu milleti ne kadar benimsediginizi, algiladigini görerek, sizlere itimat ederek,
  
  "Onun  "tarihini bilmesemde" yazdirdigi olarak kabul ediyorum"..
tsk lerimi sunarim..
bugün kürtler icin verilen tarihi kurtulus sürecinde ve sonrasinda,  onun  sözleride yazilmis oldugunu  bana yollaya bileceginize inanniyorum.
ama sonralarini bilirsiniz..
türkiyede 1923 den beri süre gelen  toplumsal kavgada,  realitede ise bu yaziyi tatbik etmeyecek, bati ruhuna angeje olmus bir CHP yi buluyoruz..
size Bugünkü "hasan cemal" beyin yazisini okumaninizi tavsiye ederim.. "altta "
bakin Deniz baykal insanin haysiyetiyle nekardar oynadigi, kandirma ameliyesinde cok basarili oldugu atatürk adina bu milletin gelenek ve ayrica bu güne kadar milletimizin  inanclarigla nasil savastigini bilmez deyilsiniz..
biz atatükkü görünmez istismarcilarida biliriz, bunlar algiladiklari  ataistlaiklik ve meteryalist, darwin teorilerini türkiyede icra etmeye zorluyan zihniyetin baskici hukukuki  367 leride, MHP el kaldirmasa simdi türkiyede kaosda olurdu onuda  gördük.
basi örtülü cumhurbaskani benim cumhur baskanim deyildir diyenler atatürk adina bunu icra ediyorlar..
sözler dogru nolsada realite zihniyet ananelere karsi gelmektir.
belki ilk söyledigini cark ettigi gibi bu satirlarida bu zihniyet unutmustur.
esasinda bunlar gesmisimizi inkar edenlerin cocuklari deyilmidir.
devrimleri..
ve ingiliz isbirligini batidan zorlanan yasalari bilirsiniz.
türk milletine uymuyanlari zorlayanlar anit olarak  sikayetn tapinagi yapan bu yobazlarida görürsüz...
selam.,
 
******
hasan cemal

Bravo Baykal, sakın sapma yolundan!   Türbanlıya, başörtülüye partinin kapısını ardına kadar aç.
Kara çarşaflılara altı oklu rozetler tak.
Arada bir de o sloganı at:
"Çarşaflılar zincirlerini kırıyor!"
Eleştirilere kulak asma!
Etkili olmaya başladın bile.
Etraf inanmaya hazır.
Seçimler yaklaşırken ufak ufak gaz da veriyorlar, "Baykal, Erdoğan'a alternatif olmaya başlıyor" diye...
Bundan iyisi can sağlığı!
Tam senin bildiğin sular.
Ha gayret!
Bizim millet balık hafızalıdır.
Çabuk unutur.
Öyle değil mi?
"Dün dündür, bugün bugündür!"
Her seçim öncesine özgü marifetlerini bugün hatırlayan var mı?
Hatırlatan var mı?
Geçmişe mazi denir bizde...
Rahmetli İsmail Cem'le 'Yeni Sol'a soyunmuştun bir seçim öncesi.
Unuttun.
İngiliz Sosyalistlerine özenmiştin.
İspanyol Sosyalistlerine özenmiştin.
Tony Blair'cilik oynamıştın.
Birlikte Londra'ya gitmiştik.
Sonra Blair'i de unuttun.
Sosyalist lider Gonzales'in İspanya'yı AB'ye götüren demokrasi projesine merak sarmıştın bir zamanlar.
Unuttun.
Bir başka seçim öncesi, "Anadolu solu" diye çıkmıştın meydanlara...
Anımsayan var mı?
Bir başka seçim öncesi, Kürt raporları hazırlatmıştın. Ama sonra Kürt sözcüğünü bile ağzına almadın.
Unuttun.
Kürt sorunu diyemedin.
Unuttun.
2002 genel seçimlerinde en flaş vitrin transferin Kemal Derviş'ti. Bu sayede, partinin oyları baraja yakın yerlerde dolaşırken büyük bir zıplama kaydetmişti.
Ama sonra ne oldu?
Kemal Derviş'i değil de, ulusalcı havalar çalan ve AB'den hiç hazzetmeyen Onur Öymen'i seçimlerden hemen sonra partinin AB temsilcisi yaparak Derviş'i büyük hayal kırıklığına uğrattın, devre dışı bıraktın.
Unutuldu bu da.
AB diye bir heyecanın kalmadı.
Hatırlayan var mı?
Daha dün, "Türbanı başörtüsüne tercih ederim" dediği için Kemal Derviş'in CHP'den ihracının tartışılmasına sessiz kalmıştın.
Daha dün, en katı 'laikçiler'in safında, Şener Eruygur Paşa'ların 'cumhuriyet mitingleri'ndeydin.
Daha dün, Abdullah Gül'ün Çankaya yolunu kesmek isteyen 367 formüllerinin yanındaydın.
Daha dün, Abdullah Gül'ün Çankaya yolunu kesmek isteyen 27 Nisan Muhtırası'na selam duruyordun.
Daha dün, üniversitelerde başörtüsü ve türban yasağını kaldıran, 411 milletvekillik Meclis iradesini iptal ettiren Anayasa Mahkemesi'nin yolunu tutmuştun.
Daha dün, AKP'nin kapatılmasını bekliyor, oyun planlarını buna göre kuruyordun.
Daha dün, belki dünden de yakın, Ergenekon'un avukatlığına soyunmuştun.
Ama bak hepsi unutuluyor.
Önemsenmiyor.
Hepsi dünde kaldı!
Zaten demokrasiydi, sosyal demokrasiydi, hukuk devletiydi, millet iradesiydi, siyasette etikti, ilkeydi, bütün bunlar aydın takıntıları ya da fantezileridir, öyle değil mi? 
Oy da getirmez.
Yürü git yoluna!
"Çarşaflılar zincirlerini kırıyor!" diye çık meydanlara.
Bak destek atışları da başladı.
Tam bildiğin sular...
Milletin balık hafızasına güvenenler, sana, -tabii Erdoğan'a alternatif gerekçesiyle- ufak ufak gaz da vermeye başladılar.
Hayrettir ama hâlâ inandırıcı olabiliyorsun.
Sanıyorum, bizim mesleğin duayenlerinden Necati Zincirkıran'dı bana anlatan. Galiba Demirel keyifli bir sohbette, "Kendi yalanına inanmayan siyasetçi olamaz" demiş...
Bilemiyorum.
Ama yine de, "Bravo Baykal! Sayende çarşaflılar zincirlerini kıracak bu ülkede, sakın ola yolundan sapma!" demek geliyor benim içimden de...


 
 
***************
Fransız İhtilali'ne ayarlı katı laikliği baskın siyasi kimlik yapan bir CHP'dense, insanları inançlarıyla kabul edip bunu sorun yapmayan Avrupa sosyal demokrasi çizgine ne yaklaşan bir CHP, eğer mümkünse, tabii ki daha iyidir.
Daha çok oy da alabilir mi? Bunu göreceğiz. Ama doğru, keşke daha önce yapılabilseydi.
************++*
Kürt sözcüğünü ağzına alamayanlar bu ülkede Kürt meselesini hissedemezler, anlayamazlar.
Kürt sözcüğünü ağzına alamayanlar, 'Kürt sorunu'nun adını koyamayanlar bu ülkenin demokrasi ve hukuk sorununu çözemezler, Türkiye'nin AB yolunu açamazlar.
Kürt sözcüğünü bile ağzına alamayanların, Kürt sorununun adını bile koyamayanların bu ülkede demokrasi ve hukuk devleti, insan hakları ve özgürlükler konusunda verdikleri sözler lafta kalmaya mahkumdur.
Ve hayal kurulmasın:
Demokrasi ve hukuk sorununu çözemeyen bir Türkiye, aş ve iş sorununu da çözemez, yani yoksulluğu da yenemez.
Devletin eski malum yoludur:
"Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır ve öncelik terörle mücadeledir."
Yine bilinen resmi tezidir:
"Terörle birlikte yoksulluk da yenilir, eğitim, sağlık gibi sosyal sorunlar da çözülürse barış gelir."
Yine devlet der ki:
"Dildi, kimlikti, kültürel haklardı veya yerel yönetimleri güçlendirmekti gibisinden bazı hassas konulara fazla ilişmek tehlikelidir; Kürt milliyetçiliğini, ayrılıkçılığı körükler."
Bu yol 85 yıl denendi.
Devletin 'sopa'sı özellikle son çeyrek yüzyıldır elinden hiç eksik olmadı. 'Devletin ezberi' hiç bozulmadı.
 
 
-------Originalmeldung-------
 
Datum: 26.11.2008 22:40:38
Betreff: Re: FW: {Arena-siyaset} {Demokratız-biz}, merhaba
 
Sayın Abdurrahman, size bu günkü yazımı gönderiyorum. İnanıyorum ki, bu yazıyı  okuduktan sonra Atatürk'e uyduruk, kimliksiz kişi dediğinize pişman olacaksınız. 

ATATÜRK'Ü DOĞRU ANLAMAK

"Giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus âdetleri, kendine göre millî hususiyetleri vardır. 

Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır. Bizim örtünme meselesinde nazarı itibara alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğer yandan hayatın icabatını düşünmektir. Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. 

Giyim tarzımızda milletin ruhi ihtiyacını tatmin için, İslam ve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafiyle açıklamamız lazımdır. 

Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki giyim tarzımız ve kıyafetimiz onlardan başkadır, lakin onlardan daha iyidir diyemeyiz. Bizim kadın hayatımızda, kadının giyim tarzında yenilik yapmak söz konusu değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri bellettirmek mecburiyeti karşısında değiliz. 

Belki ancak dinimizde, milliyetimizde, tarihimizde zaten mevcut olan beğenilir âdetlere uygunluğu sağlamak mevzubahis olabilir. Biz baslıbaşına ferden her türlü sekilleri tatbik edebilir, kendi zevkimize, kendi arzumuza, kendi terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti seçebiliriz. 

Ancak bütün milletin şayanı kabul göreceği şekilleri, bütün milletin hayatında uygulanması mümkün olan kıyafetleri herhalde genel temayülde aramak ve o şekillerin gerçeklesmesini de genel temayüle uygunlukta görmek lazımdır. Bazı milletlerin zevk alemlerini memleketimizde tatbike kalkmak şüphesiz ki hatadır. Bu yol toplum hayatımızı feyz ve fazilete ulaştırmaz. Eğer kadınlarımız dinin tavsiye ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur; milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz, milletin en mutaassıbı daha takdir etmekten geri duramaz. Bilakis o halin aleyhinde söylenecek sözlere karsı, belki onun müteşebbislerinden daha fazla savunucusu olur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 11. Cilt, s. 149-151) [/b] 

Evet bu yazı Atatürk'ün söylevlerinden biri. Bundan ne anlıyoruz. Atatürk kadınlarımıza kılık ve kıyafette bir zorunluk getirmemiştir. Örf ve adetlerimize uygun giynirken tüm toplumunda benimseyeceği değişiklikleri de yapmamızın gerektiğine vurgu yapmıştır.

O zaman bizler yanlış bilgilendirilmiş oluyoruz bu konuda. Yıllardır kadınlarımız boşu boşuna siyasete alet edilip, birilerine bu yolda malzeme olmuştur.

Bu söylevi okuyuncaya dek bende Deniz Baykal'a müthiş kızıyordum. Fakat söylevi okuyunca gördüm ki Büyük Atatürk kadınlarımıza giyim kuşam konusunda bir kısıtlama getirmemiştir. Tek kısıtlaması bu dini ve milli kıyafetlerin simgeleştirilmemesi yolundadır. Kamu kuruluşlarında ya da okullarda belli kurallara uyulmasının dışında kılık kıyafette hiç bir kısıtlama yoktur. Hatta Atatürk avrupayı tam olarak taklit etmekten kaçınmamızı bile söylemektedir.  Bunu da yukarıda ki söylevin son paragrafında çok güzel bir şekilde anlatmıştır.

Peki, biz şimdi neyin kavgasını yapıyoruz. Çağdaşlaşma adına tüm örf ve adetlerimizi rafa kaldırarak, batı emparyalizminin kölesi haline gelen zihniyetin sahipleri olan bizler, Nüfusunun %90 Müslüman olan bir ülkede kadınlarımızın inançları doğrultusunda giyinmlerinde bir sakınca olmadığını hatta bunun gerekli olduğunu vurgulayan Atatürk'e karşı gelmiş olmuyor muyuz.

Aslında Türkiye gerçekten de çok büyük bir uçurumun kenarında beklemektedir. Ufak bir hareketle bu uçuruma düşeceğiz. Maalesef bizi bu uçurumun kenarına getiren ise Atatürk'ü tam olarak anlayamamış olmamızdır. Atatürk'ün ilkelerini, devrimlerini ve devletçilik derken neyi kastetiğini anlayabilsek, bu gün kılık kıyafetmiş, tarikatlarmış, Alevilik miş, sunnülikmiş gibi sorunlarla değilde devletimizi nasıl dünya milletleri arasına sokabiliriz, nasıl halkımızı sosyal ve kültürel açıdan daha zenginleştirebiliriz gibi konuları düşünüyor olurduk.

Nasıl Hıristiyanlar, İncil'i kendi kafalarına göre değiştirip uyguluyorsa, bizde Atatürk'ün devrimlerini zamanın iktidarının oy potansiyeline göre uygulayarak bu günkü içinden çıkılmaz duruma geldik.

Koltuk sevdasına koskoca bir cumhuriyeti, misakı milli sınırlarımızı heba etmek üzereyiz. İşte bizi uçuruma itecek ellerde o koltuk sevdasıyla gözleri kör olmuşların elleridir.

26.Kasım.2008.



26 Kasım 2008 Çarşamba 21:21 tarihinde Abdurrahman selam SINOP <a.selam@arcor.de> yazdı:
bu arkadasimiza sunu söyleyin,  iste bu kara carsaflilar kurtulus savasini veren annelerimizdi..
ama ingiliz usagi hem asli olmayan savaslardan sonra  ingilizin yardimi ile savasta kalan gazilerini hem dinlerini hem namuslarini öldürdü. ve batilasma sevdasiyla milletimizi unutturdu..
ben inananiyor ve sehadet ederim ki bir gün evet bu kara carsaflilar bu putu yikmadan rahat etmiyeceklerdir..
insallah bu dogma uyduruk kimliksiz kisi tarihin karanliginda lenin, ebu cehiller,  mosolin gibi.........   gibi anilip lanetlenencektir.
selam 
 
-------Originalmeldung-------
 
Datum: 26.11.2008 21:48:46
Betreff: FW: {Arena-siyaset} {Demokratız-biz}, merhaba
 



Date: Thu, 20 Nov 2008 03:34:35 -0800





 Oy uğruna çiğnenen ilkeler.!!!!!Sayın Berkin'e,katılıyorum.Sevgiler.Sili


--- On Thu, 11/20/08, ayla Berkin <aylaberkin@gmail.com> wrote:

DENİZ BAYKAL VE 6 OK

Türk siyasetinde Denız Baykal sayesinde tehlikeli bir çatlak daha oluştu. Haberi ekranlardan izlerken, gözlerime inanamadım. Hele Deniz Baykal'ın o kara çarşafa "altıok'lu rozeti takışını gördüğüm anda beynimden vurulmuşa döndüm.

Bir an o altıokun temsil ettiği ilkeler geldi aklıma. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, laiklik, İnkılâpçılık. Peki o kara çarşaflar bu ilkelerin neresinde yer alıyor acaba?

Bu ilkeleri daha iyi anlaşılması için Atatürk'ün kendi sözleriyle anlatmak istiyorum.

Cumhuriyet, Atatürk 1924 yılında "Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun idare cumhuriyet idaresidir "demiştir. Bu arada cumhuriyet demokratik bir rejim değildir diyenler içinde ufak bir hatırlatma yapmak istiyorum. Cumhuriyetin ilanından 10 sene sonra Atatürk olgunlaşmaya başlayan Cumhuriyet rejmi için, "Cumhuriyet rejmi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir" diyerek cumhuriyetin demokratik bir rejim olduğunu da belirtmiştir.

Atatürk burada adetlerimize uygun bir rejim derken, Türk örf ve adetlerinden bahsediyordu. Arap milletinin örf ve adetleri değildi bu.

Milliyetçilik,  Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir (1930)

Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı her bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır (1923).

Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur. Bu toplumun fertleri ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluma dayanan Cumhuriyet de, o kadar kuvvetli olur(1923

Bu ilkede de Türk Kültürü ön plana çıkarılmıştır. Arap kültürü ya da bir başka kültürden söz edilmemektedir.

Halkçılık,  İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık, yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir.(1921)

Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya, hukuka dayandırmak isteyen bir toplum istemidir.(1921)

Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan oluşmuş değil, fakat kişisel ve sosyal hayat için işbölümü itibariyle çeşitli mesleklere ayrılmış bir toplum olarak görmek, esas prensiplerimizdendir.(1923)

Burada da üreten geliştiren çağdaş kendi kendine yetebilen bir toplumdan söz edilmektedir. Şeyhlerin, emirlerin, ağaların, aşiretlerin emrinde kulluk eden bir toplumdan söz edilmemektedir.

Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Bütün yurttaşların vicdan, ibadet ve din hürriyeti demektir.(1930)

Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir.(1930)

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz.(1926)

Evet burada da dinimize verilen değeri görmemiz mümkündür. Kendini Türk görenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Türk örf ve adetleriyle harmanlanarak dinini yaşaması gerektiği belirtilmektedir. Her seferinde vurgulamak ihtiyacı hissettiğim gibi Arap örf ve adetlerini vicadani sorumluk olarak görmememiz gerektiği de anlaşılmalıdır bu sözlerden.

Devletçilik,  Prensip olarak, devlet ferdin yerine geçmemelidir. Fakat ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde bulundurmalıdır.(1930)

Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Kişilerin özel teşebbüslerini ve şahsi faaliyetlerini esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin ihtiyaçlarını ve çok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin eline almak. (1936)

Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz, bununla beraber, hiç bir piyasa da başıboş değildir.(1937)

Devrimcilik,  Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağdaş ve bütün anlam ve görünüşüyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktır.(1925)

Biz büyük bir inkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük,(1925)

Evet altıokun ifade ettikleri özetle bunlar ve Büyük Atatürk memleketi bir çağdan alıp bir çağa götürürken de kadınlarımıza kılık kıyafetinde modrenliği getirmiş, toplumda bir birey olmalarını sağlayacak seçme ve seçilme hakkını da vermiştir. Erkeğinin yanında üretime katkı koyacak bir güç haline gelmesini bu ilkeler sayesinde kazandı kadınımız.

Gelelim CHP içindeki çarşaflı kadınlarımıza! İlk önce şunu belirteyim ki o çarşaflı bayanlarımızı hor görmüyorum. Onları hala o kara çarşafa mahkum eden zihniyetlerin Cumhuriyet içinde gelişmesine izin veren yönetimlere kızıyorum. Şimdi de bu manzarayı CHP'nin içine taşıyan Deniz Baykal'a kızmaktayım. Madem Atatürk'ün ilke ve devrimlerine uymuyor, o zaman parti bayrağında ki 6 oku da değiştirsin. Artık o oklar hedefinden çıkarılmıştır. En iyisi o oklar yerinde kalsın ama Deniz Baykal madem ki AKP ile aynı kulvarda koşmaya karar verdi kendisine yeni bir bayrakla, yeni bir parti bulsun. CHP'yi rahat bıraksın.

 

20/11/2008  

 

 

--
http://www.aylaberkin.com/







Windows Live Messenger'ın için ücretsiz güncelleştirme! Buraya tıkla!
 
KOSTENLOSE Animationen für Ihre E-Mails zu Weihnachten - von IncrediMail!



--
http://www.aylaberkin.com/

 
KOSTENLOSE Animationen für Ihre E-Mails zu Weihnachten - von IncrediMail!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.