DOĞAL GAZ zamlarının sorumlusu bulunarak, cezalandırıldı..
"Allah, Kerim" diyen Necati Çavdar, Suçlu
Şu an "Mavi Akım " operasyonu nedeniyle ağır cezada yargılanan, AKP'nin Samsun Milletvekili adayı, BOTAŞ eski Genel Müdür Yardımcısı Kerim Taşkıran, yazar Necati Çavdar,'ın 2005 yılında "Anayurt" gazetesi için yazdığı "İşbilir Bürokrat", "İSKİ Unutulmasın" ve "Yetimhanede Miras mı Veriliyor?" başlıklı yazılarında "Allah Kerim" ve "K aynı k" ifadelerini geçirdiği için kendisi kast edildiğinden ve bu nedenle psikolojisinin bozulduğu iddiasıyla ceza ve tazminat davası açmıştı.
"görevinden dolayı yayın yoluyla hakaret edildiği" iddiasıyla açılan 2005/419 Esas numaralı davayı gören Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 13/12/2005 tarihinde
"Suça konu olan yazılar bir bütün olarak Yasa ve Yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile birlikte değerlendirildiğinde ;
Eleştiri ve haber sınırları içerisinde kaleme alındığı, katılanın kişilik haklarına saldırı niteliğinde söz ve cümlelerin kullanılmadığı, atılı yayın yolu ile hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı hususunda mahkememizde tam kanaat hasıl olmakla;
Sanığın atılı suçtan beraatine karar verilmesi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM:
Sanığın atılı Yayın yolu ile hakaret suçundan BERAATİNE"şeklinde " karar vermişti.
TEK DELİL:
"Allah, kerim ve K aynı K"
Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçede;
Necati Çavdar'ın" Ya Kerim.. Ey Kerim Allah nelere kadirsin" şeklinde ki ifadelerinden dolayı " duyduğu derin üzüntü psikolojisini fevkalade olumsuz etkilediğini" belirten Kerim Taşkıran'ın temiz isteği;
Osman Yaşar, Niyazi Erdoğan,Nuri Yılmaz, Celal Aras,Ramazan Özkebir'den oluşan YARGITAY 4.Ceza Dairesi'nde ittifakla bozulduğu için Necati Çavdar, 5 Kasım 2008 Çarşamba günü yeniden yargılandı.
ÇİFTE STANDART
Duruşmada "ilerde olması muhtemel olumsuzluklar olmaması için yetki mevkiine getirdiklerinize dikkat edin" diye siyasal iktidarı uyarmak maksadıyla yazı yazdığını belirten Necati Çavdar;
'Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bozma kararı bu konuda verdiği içtihatlara ve insan hakları mahkemesi kararlarına aykırıdır" diyerek daha önce mahkemeye sunduğu YARGITAY 4. HUKUK Dairesinin;
Kamu oyunda "Salaklar" davası diye bilinen Hürriyet Gazetesi ile Milli Gazete yazarları Mustafa Yılmaz ve Mustafa Kurdaş davasındaki 2003/7767 esas ve 2003/12788 karar sayılı içtihadını,
Yine kamu oyunda éDönek " dvası diye ünlenen Başbakan Erdoğan'nın açtığı Suat Pamukçu davasını kararını,
Ve İnsan Hakları Mahkemesi'nin gazeteci Lingens'in yazdığı yazıda Avusturya eski Başbakanı Bruno Kreiski hakkında "ahlak dışı ve hasiyetsiz"şeklindeki ifadeleri nedeniyle verdiği kararı hatırlatarak mahkemeden "Berat kararında direnilmesini" istedi.
Necati Çavdar;
"Allah, kerim" sözlerimden birileri alınıyor ise, "Gökten taş düşecek" diye yazsa idim yazılarımda alınan kişi soyadında "taş " var diye yine mi dava edecekti? Üstelik, yazılarımı üstüne alarak adı geçen kişi her hangi normal vatandaş değil, siyasal iktidarın tercihi ile 3'lü kararname ile tayin edilerek milletin imkanlarını kullanmak karar mevkiine getirilen birisi.Ve son seçimlerde milletvekili adayı yapılan siyasi kişiliktir. Olayın bu yönü dikkate alınarak yazılarım bir bütün olarak değerlendirilmelidir.Ayrıca şikayetçi olan kişi şu an "Mavi hat " operasyonu nedeniyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaktadır. Bu durumda yazılarımdaki uyarılarımın ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir." şeklinde savunma yaptı.
AYNI MAHKEME AYNI YAZI, KARARLAR AYRI
Yeni bir olay ve delil ortaya konmadığı halde eski kararında direnmeyerek Yargıtay'ın bozma kararına uyan Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, duruşmada Necati Çavdar'ın cezalandırılmasına karar verdi.
Aynı mahkemenin aynı yazılara farklı kararlar vermesi, geçen sürede "Mavi akım" operasyonu ve Doğalgaz zamları dışında konuyla ilgili yeni bir delil olmadığına göre;" ne değişti ... Necati Çavdar'ın yazı yazmayıp da kimi bürokratların psikolojileri düzgün olsa idi, doğalgaz zamları olmayabilir mi idi?" sorusunu akla getirdi?
BOTAŞÇI'NIN Psikolojisini Etkilediğini İddia Ederek 11 Miylar Tazminat Ve Ceza Davasına Konu Edilen NECATİ ÇAVDAR'IN Yazıları
"İŞ" BİLİR BÜROKRAT!
Önceki gün, kıştan bahara geçişte ki tatlı bir rüzgarın hafiften okşadığı, güneşin bir görünüp kaybolduğu bir Pazar günü İsmi bizde olan ve saçlarını o uğurda ağartmış bir eğitimci ile konuşuyoruz.
Konu Enerji yolsuzluğu... Dolayısıyla "Mafya, Bürokrat ve iş adamı" işbirliği şeklindeki soygunlar...
Eğitimci bey diyor ki, "Dikkat edin, normal bürokrat belirli yerlere gelmek için nice cenderelere tabi tutulur. Çok kere bir koltuğu adeta çakarlar.. Normal iş adamı da öyle.Basamakları hazmederek geçip bir yerlere gelebilenlerde hiç falso olmaz.Ama şu son enerji operasyonunda da yaşandığı gibi bu tür işleri yapan gerek iş adamı, gerekse bürokrat adeta fişek gibi büyük bir hızla yükselir, yükseltilir."
Vatandaş, çocukların eğitimine bağlı olarak evinden çıkıp muhit değiştirmek zorunda kalıyor. Yeni bir muhitte ev kiralanıyor. Ev sahibi insan mı insan.Eğitim ordusunun en başlarında yıllarını vermiş malda mülkte gözü olmayan Allah'ın adamı. Hanımı ile yıllarını çalışmaya vermiş çocuklarının eğitimini tamamlatmışlar. Kooperatifte olsa iki ev edinmişler.
Kiracıları diyor ki," Çocuğun lise eğitimi bitene kadar buralardayız.Sonra evimize gideceğiz." Onlar ise "Nasıl olsa bizim bir evimiz daha var..Güle güle oturun..."
Ancak henüz birinci yıl tamamlanıyor ki, o dünya tatlısı insan arayarak "Çok zordayım.Kusura bakmayın.Emin olun Ankara'yı terk etmek istedim..Evi satmak zorundayım.Ne olur beni anlayın" diyerek bin bir özür diliyor.Kiracısı, "Mülk sizin tabii ki istediğiniz tasarrufta bulunursunuz "diyor. Ama muhatabı " Allah kimseyi düşürmesin. Kötü adamlarla karşı karşıya kaldık.Mecburum" diyerek evi satarak kiracıyı da sıkıntıya soktuğu için üzüntüsünü ifade ediyor.
Kiracının evi alırken bile hiç görmediği bir kişi gecenin bir saatinde telefon ediyor."Ben yeni ev sahibinizim.Görüşmek istiyorum" Hay hay deniyor.Genç adam geliyor.Botaş'da çalışırmış.. "Derhal çıkmalısınız" diyor. Kiracı, "Çocuk için geldik.. Lise ikinci sınıf. Bu eğitim yılı bitiyor.Gelecek yıl bitiriyor..Zaten gideceğiz.Bir yıl süre diyor" bakarız deyip gidiyor..
Sonra Noter kanalı ile ihtar.." Kendim oturacağımdan altı ay içinde boşaltın.." Yoksa..
Birkaç gün sonra evin kapısına iki bayan dayanıyor: Kirayı isteriz.
Hanımlardan birisi " kirayı bana elden vereceksin" diye tutturuyor.
"Peki sen kimsin? " sorusuna "Ben yeni ev sahibinin baldızı.." diyor ve parmaklarını bir birine sürerek "Benimle bunlar aynı." diyor. "Nasıl aynı?" sorusun kızarak cevaplıyor:"İşte aynı.Aynı dedikse aynı."
"Tamam ama ben mal sahibinin ya ihtarda gösterdiği adrese gönderirim ya da ismine açılmış banka hesabına " denince daha da kızıyor "aynıyız" diyen.. Parayı elden alamayınca apartmanı küfürlerle bir birine katarcasına bağırıp çağırarak gidiyorlar.
Akşam ev sahibi olduğun söyleyen bey arıyor. Bir banka hesabı veriyor.İsim farklı.
"İyide sizin hesabınıza yatırmamız gerek " deyince "Bir sürü kiracımızda sorun olmuyor da sende mi oluyor. Kardeşim... Nereye diyorsak oraya yatır" diye ısrar ediyor.Kiracının "Hukuken başkasının ad ve hesabına değil sizin adınıza yatırmak isteriz" ısrarına karşılık " Şimdi senin için banka hesabı mı açacağız.Var olana yatır.Onlar bize teslim ederler bir şey olmaz" diye diretiyor.. Ve "çoluk çocukların var.Onu düşünüyoruz. Ne gerekiyorsa yaparız.." diye tehdit etmeye başlıyor. "Hukuk ne diyorsa o " dendiğinde de ise "Botaş'ta emrimizde 60 tane avukat var.Günlük bilgi alıyoruz. Bizimle baş edemezsin" diyerek işi daha da edep dışına taşıyarak "E..gibi çakarsın.. Çıkarırız" demesi üzerine kiracı telefonu yüzüne kapatıyor..
Sonra ismi bizde saklı olan bir hanım arayarak bey efendi adına açılmış banka hesabı nosunu veriyor. Sonrada kiraların yatıp yatmadığını bayan takip ediyor. Kiracının "Size nasıl ulaşırız" diyerek telefon istediği bayan "Gerek yok. Ben sadece aracılık ediyorum..Biz size ulaşırız" diye telefon numarası vermekten imtina ediyor..
Buraya kadar her şey, ev sahibi kiracı ilişiklisi içinde olabilecek şeyler gibi..
Ancak araştırıyoruz ki kiracıyı arayan bayan bu günlerde operasyonlar yapılan Botaş'da sekreter.
Bir genel müdür muavininin işlerini takiple görevli imiş.. Bu olaylar meşhur "İş" adamı "ibo' operasyonundan önce idi. Operasyondan sonra aklımıza şu sorular geldi
Bay bürokratın hanımı "biz ikimiz aynıyız" demesi hukuken hangi anlama geliyordu?...
Verilen banka hesabı kimindi?..
Bir sürü kiracımızda sorun olmuyor da sende mi oluyor. Kardeşim... Nereye diyorsak oraya yatır. Onlar bize teslim ederler bir şey olmaz" demesinin anlamı neydi? ..
Gerçekten piyasası 60-70 milyar görülen ancak tapuda 34 milyarla kayda geçilen satışla daireyi kim almıştı, hangi para ile almışlardı?
Sekreter hanım, hangi makamdan aramıştı?..
Niçin telefon numarası vermekten kaçıyordu?
Eski ev sahibinin "kötü adamlar" ifadesiyle meşhur bürokratın bay bacanağının "Çoluk çocukların var.Onu düşünüyoruz. Ne gerekiyorsa yaparız.." şeklindeki sözlerin ilgileri neydi?...
A taamının mı B takımının mı ilgi alanına girerdi?..
Eğer kiracı hukuk yolunu denerse başına kim nasıl ve ne iş getirecekti?
Ben tabi soruların cevabını bulmaktan acizim Ancak bay bürokratın sadece ismini verince epeyce tanıyanı çıktı. Hem de yakından..
Diyorlar ki;
"Hava atmayı çık severdi. En mühimi yönü yıllar önceden bile omuzdan askılı sedef tabanca takması, bunu da ceketini çıkararak millete sergilemesiydi. Araba düşkünü idi.. Ta o zamanlarda Croke jeeplerle gezmeyi, farklı imkanlara sahip olduğunu göstermekten hoşlanırdı."
Daha yakından tanıyanlar ise;
"Bizim çocuklardandı.. Önce Aile Araştırma Kurumunda küçük 'memur'du.Orada iktidar sahipleri bunu kullanarak arkadaşlarını ezdirdiler.Sonrada bunu..O mağduriyetleri iyi kullanır. Bu yönü ile olsa gerek 1991 de anlı şanlı hem oğuz, hem han hem asil, hem tür öz be öz Türk evladına sekreter olarak TBMM'ye getirildi. Oradan uzaklaştırılınca da geçici personel olduğu halde hemen geldiği kuruma gönderilmeyerek TBMM'nin matbaa, sosyal hizmetler gibi gözden ırak yerlerinde idare edildi. Maaşlı, ama "boş" gezdiği dönemde ticari zekasını kullanarak ortak dershane filan işine girdi.. Yer altı denen guruplarla teması olduğunu duyardık. Havasından da öyle sezdirirdi. Yumuşak davrandığında ezmeye, dişini gösterdiğinde tırsmaya uygun bir yapısı vardı.Sonra 'mason –Müslümanların' ortak platformu denen bir vakfın önde gelen adamına sekreter oldu.O bakan olunca bakanlığa götürmedi.Botoş'a geçti. Orada 'uzman' yapıldı.. Son seçimlerde iktidar partisinden dayı adayı oldu. Sonra bir Bakan'ın özel kaleminde arzı endam etti. Ne olduysa özel kalemden aldılar.Ama bu defa Botaş'a Genel Müdür Muavini yaptılar.Bacanağını da oraya getirtmiş olabilir.."
Ve derler ki "İlgili bakan beye yolsuzlukla ilgili bir dosya verdiği gün, yetkileri elinden alınıverdi.Şimdi unvanlı ancak kızakta.."
Bir başka tanıyanı da ise şöyle diyor "Aman ağbey.. O'nun A takımı (!) da var B takımı (!)da.Çocuklar şunu halledin dedi mi hallederler.. Uzak durmakta fayda vardır.. Anlıyorsun değil mi? .."
Doğrusu anlamıyorum..
Çünkü:
En büyük güç.Allah'tır.. Sadece O'na güvenir, sadece O'ndan yardım dilenirim.. O'nun dışında hiçbir ilah tanımıyorum..ve Allah dışında ilahı olanların ilahları ayaklarımın altındalar..
Elbet işi anlayan ve çözen birileri çıkabilir..
Fakat kimi "iş" bilir bürokratın nasıl da fişek gibi yükseltilebildiğini gerçekten anlamıyorum..
Anlayamıyorum..
............00000000000...............
Necati Çavdar-3.3.2005
İSKİ, UNUTULMAMALI
(1)
Bilindiği gibi bir dönem SHP diye bir parti vardı.Başında da Erdal İnönü.
Bu partiye mensup insanlar, "yalan ,dolan, talan" sloganları ile eski yönetimi devirerek yerel yönetimler seçimlerinde adeta hemen her yerde yerel iktidar oldular. SHP kadroları koltukları doldurdular..
Bir süre sonra İSKİ sakandalı patlak verdi. Herkesin elinde , dilinde İSKİ..Ve adeta yer yüzünde su yerine tüm musluklar, rüzgarlar kendi sesleri yerine İSKİiiiiiiiiiiii diye ses verir oldu.
İSKİ, ismini dağa taşa, sağır sultana duyurdular. Tabii ki İSKİ'nin çağrıştırdığı tüm olumsuz anlamları da..
Hiç kimse kalkıp da "Partinin o günkü lideri Erdal İnönü, bu işin içinde" demedi..
Hatta İSKİ'nin bir numaralı amiri olan zamanın İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen için de bir şey denmedi.Adam şan ve şerefle şimdi parlamento yerini aldı.
Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir" diye bir darb- meselimiz var. Yapılmasından ziyade duyulması tehlikeli ..
Bir şey duyuldu mu artık onu kimse silemiyor. Koskoca parti ve onun lideri de silemedi. Bir çoğu baldırı çıplak insanları millet bunlar daha dürüst, hiç değilse Allah korkusu var diye yerel de iktidar yaptı. Millet, başta Tayyip Erdoğanlar olmak üzere bir çok değeri böylece tanımış oldu.
O hızla genelde de iktidara oturdular ki, bir 28 Şubat dayatması alaşağı etti.Ama yerelde o gün bugün iktidar koltuğundakiler hala yerinde ve başarılı hizmetlere de imza atmaya devam ediyorlar..
Buraya nerden geldik?
İSKİ'den ve İSKİ'nin başındaki bir veya birkaç bürokratın yediği söylenen naneler yüzünden bir partinin başına gelenlerden....
Geçenlerde "İş" bilir bürokrata değinmiştim.İş bilenlerden biri tutar, o yazıdan kast edilen 'benim' diyerek bir arkadaşı;" Beni bilirsen sen bilirsin, başkası bilmez..Şöyle eder, böyle ederiz" gibilerden vızıldayarak en son ağzındaki baklayı çıkarıyor. "Nasıl oluyor da AK Parti'nin bürokratı için bunları söylüyorsunuz" diye sözde tehdit eder..
Burası mühim.
Oldu ki AK Parti, bir bürokratı iş başına getirdi.O da elindeki imkanları kendi ve çevresinin "iş"lerinde kullanıyor. Buna kimse ses çıkarmamalı mı?
Hele hele onu oraya getiren AK partililer ya da yediği herzeleri duyanlar susmalı mı?
Susarsa ne olur?
İSKİ'ler olur..
SHP'yi koruyan, kollayan dinamikler mevcuttu.
Milletin iradesinin seçim sonuçları ile ortada olmasına rağmen, içerde AK Parti iktidarının hala meşruiyetini kabullenmeyen çevrelerin varlığı unutulmamalı.
Zaten zaman ve zemin kolluyorlar.
Siyaseti önce bozup sonra dizerek şekillendirmek için gerek siyasal yelpazedeki hareketlilik gerekse olabilecek değişiklikler için psikolojik ortamın oluşturulmasına yönelik olarak kimi kasetler topluyor, kimi tökezlemesine bakıyor.Kimi telefon kayıtlarını gözden geçiriyor. "Özel yapım" ve "özel servis" edilen kasetler, cd'ler, filimler ortada gezmeye başladı bile..
Birde "iş" bilir bürokratlar ortaya çıkarılırsa o zaman görürsünüz püsküllü belayı.
Ve milletin huzuruna gidererek "Alın size istediğiniz, arzu ettiğiniz AK İktidar!"diyerek propaganda yaptıklarında, "iş" bilir bürokratlar!
Ne çok güvendiğiniz sizi oraya getiren etkililer, ne ortaklarınız kalır.Ya da kimi gelişen ve de değişerek "eski gömlekleri" çıkarmayı marifet sayıp 'dem bu demdir' diyerek "iş" bilir bürokrat haline gelenler, derhal saf değiştirerek yeni ağalarına dosya üstüne dosya servisine başlarlar.
Bu geçmişte oldu gelecek de olacaktır..
Mühim olan sağlam durmak, hele hele namuslu olmaktır.. Yoksa oradaki makamların hiç biri kimsenin babasının malı değil.
İnşallah milletin verdiğini millet alır.
Aksi halde siyasilerin sıkıntısının ötesinde hem millet hem de ülke sıkıntıya girer.
Aman ha, iktidarın ucundan tutanlar size söylüyorum:
Yanınızdaki yörenizdekilere dikkat edin. Yoksa pandoranın kutusu açılınca sizler de şaşıracaksınız. Baksanıza yanınızdaki misafir(!) kuşlar uçuyor.Hangi sözde şirketlerin iş tutmak için; nerelere kimleri getirdiklerini, bunların arksında kimlerin referansları olduğu, bunlara "iş" tutturmak için güya millet ve memleket hayrına kimi projeleri göstermek arzu ile bakanları bile "uçurduklarını" açıklarsa soğuk terler dökersiniz.Veya adam, bu özel bürolardan proje takipçilerini ya da millete makamları kapatıp sadece ve sadece "iş" adamları ile bunların "iş" bilir" bürokratlarına açan yanınızdakini alır gider de bakar kalırsınız..
Bu hükümet, kim ne derse desin hala içerde meşruiyet problemi yaşıyor, dışarıdaki meşruiyeti ise ülke aleyhine vereceği tavizlere bağlı..
Ülkenin bir baştan bir başa soygun ve yolsuzluklardan yaşamasından sonra gelen bu iktidarın milletle irtibatı ama tek irtibatı ise dürüstlük, doğruluk.Tek sermayesi var oda doğruluk ve dürüstlük.
Bunun ötesi yok.
Hele hele pisliğe bulaşmış ya da bulaşma istidadı içendeki Ak Parti bürokratlarını koruma, pisliği halının altına süpürme gibi bir lüksü yok.
Eğer öyle yaparsa birisi gelir o pisliklerle birlikte halıları kaldırır da halıları başlarına örtmüş bulurlar.. İSKİ'leri birileri unutmuş olabilir. Fakat milletin hafızasında çağrışımları hala taze...
Yoksa iş bilirlik konusunda bundan öncekilerden daha"iş"bilir olduklarını, olacaklarını kim söyleyebilir?
.............0000000000000000000........................
YETİMHANEDE MİRAS MI VERİLİYOR?
(ll)
"İş" bilir bürokrat demiştik ya?..
Meğer ne iş bilirler varmış!
Zira birileri tanıdıklarına hava bassa bile hiç kimse bilinmez değil, hiçbir olay duyulmaz değil.. Tesadüf bu ya.. Bir dostum, birinin ismini duyunca: "Aman onu sormayın.Tüm vebal ve günah bana aittir" dedikten sonra cemazüyelevvelini sayıyor:
Yıl 1991-92.. Bana Nevşehirli ki tanıdık genç geldi.. Yanlarında bir başka ufak tefek genç... Bu yetimhaneden çıktı...İmam-Hatip'de okudu. Filan yare DYP ... vekili ... yardımı ile kapağı attı. Ama..'Yetim' dediler..'İmam-Hatip' dediler. Bizim de o zaman 'İmam -Hatip' deyice her şeyin tamam olduğunu sandığımız dönem.. 'Olur' dedim...
O zaman mecliste üst seviyede görevli ve unvanı olan vekillerin ana binada makamlarının yanında birde kullanmadıkları halkla ilişkilerde yerleri vardı.Gidip zamanın ünlüsüne, Böyle biri var.Gitsin öbür tarafa otursun.Onu buraya alıyorum.." dedim. Adam tanımaz bilmez..Ne yaptımsa ben yaptım.Günahı bana...Zaman geçti. Allah var.. O da bana; "Araştırdın mı, kimdir, ileride bir sıkıntı oluşturmasın" dedi. "Onu bana bırak" dedim.. "Sen bilirsin" dedi..
Gönderdik, halkla ilişkilere sekreter diye .. İki ay geçti..
Birde duyduk ki, adam sağda solda 'Ben falancanın özel kalemiyim' diye hava atıyor.. Sekreteryada değil, ünlünün masasında oturuyor.. 'Çağırıp yapma' dedik.. "Tamam" yapmam ama " 'Ne yapayım?.. Sekreteryada oturamıyorum. Çünkü; kızlarla oturmak edebime aykırı' dedi. Biz inandık. Gitti..
Ama o aynı naneleri yemeye yine devam etti.Bizim K.. aynı..K..
Duyduk ki adama acıyarak; "Git otur.Üç beş kuruş faza al " diye gönderdiğimiz yerde rahat durmuyor, sağda solda o ünlü kişi üzerinden 'iş' takibi yapıyor.. Çağırıp; "M..." diye hitap ederek; '-Bu gün bakan-olan – o ünlünün gerçek sekreteri kişi bile - Ben özel kalem müdürüyüm demiyor. Seni yetimhaneden çıktı, İmam-Hatipli diye alıp burada idare etsin dedik, ne haltla sağda solda böyle söylüyorsun' diye kendisini azarladım. Kendimi tutamayarak tokatladım.. Yine de dönemin etkili ve ünlü kişisine gidip durumunu anlatmış, oda kendisine acımış, bana dedi ki ' Yazıktır, yetimdir. Biraz idare edin '
Fakat, düzelmedi.Kovduk..
Çıkarı için yapmayacağı hiç bir ama hiç bir şey yoktur. İsim, adam kullanmada, mağdurları oynamada, karalamada çok mahirdir.Bu dönem baktık ki; bir bakanın özel kaleminde..Sona uluslararası ilişkileri olan bir genel müdürlükte yetkili.. Tüm yetimhaneden çıkan ve orada olan kardeşlerimi tenzih ederim ama dün baldırı cıplak dizlerimize yapışan, bu gün füze gibi yükseltilen bürokratların eş dost, akraba, yaren, baldız, bacanak üstüne yaptığı söylenen mallar... Yetimhaneden mirasla çıkmadığına göre ne ile sağlanıyor?
Ben bilmiyorum..Ancak adamın cemazüyelevelini bilirim.."
Demek ki tokat işe yaramış.Adamı hem makamlara gark etmiş hem mala mülke..
Ya Kerim...
Ey Kerim Allah nelere kadirsin..
...
Bu sütunları takip edenler bilir ki; biz kimi "iş" bilir bürokratları aylardır yazıyoruz. Zira her partinin atadığı,herkesim ve düşünceden hırsız, uğursuz çıkabilir.Adam AK parti döneminde bir yere geldi diye ak kaşık değil ya..
Birileri bu yazdıklarımı yeni zannedip, sağa sola saldıracak olursa onlara da"hoşt" demek gerek...
Zira, "30.12.2004" da "2 KASIM 2002'YE DÖNÜP BAKINIZ" başlıklı bir yazı yazmışız..
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin yılın son TBMM Grup Toplantısı'nın basına kapalı bölümündeki " Diğer iktidarlar yolsuzluk nedeniyle gitti. Biz de aynı duruma düşmemeliyiz. Bu konuda dikkatli olmalıyız. İşi sıkı tutmalıyız. Hükümet olarak en hassas olduğumuz konuların başında yolsuzluklar geliyor... Daha önceki iktidarlar yolsuzluk nedeniyle gitti. Biz de aynı duruma düşmemek için dikkatli olmalıyız" diye konuşması gerçekten önemli. İnşallah havada kalmaz. Zira yolsuzluğun kendisi değil söylentisi bile iktidarları yiyor, bitiriyor.." demişiz.
"Yeni dostların konumları, kendilerini sunumları, yürüyüşleri, arabaları farklı...Onlara uymaya kalktın mı yandın.Para gerek. Birde çocuğu çocuğu, eşi onlarla buluşturdun mu "yıkılası viranede evlad-ı iyal" derdi sizi alıp bir yerlere götürüverir." diyerek kimi vekillerin, kimi bürokratların değişip, geliştiğini (!) söylemişiz..
Birde anlatım sunmuşuz: " Bizimkiler iktidara geldi....Gencecik danışmanlar... Öyle vekil danışmanları gibilerden değil. Daha üstekiler... Emin olun oturacak yerleri yoktu... Oran civarındaki dairelerimden bir kısmını onlara. sırf yardım olsun diye bedava tahsis ettim.... Ama gel gör ki; ilk zamanlar, üçü beşi aynı yerde kalmalarına rağmen dairelerin elektrik, su , apartman aidatını karşılayamayan bu adamlar, bir süre sonra yüz milyarlarca değeri olan daireler alarak taşındılar. Bu değirmenin suyu nerden geldi?... Nasıl bu noktaya geldiler?.. Bilemiyorum.. Hemen kendilerine yeni yeni dostlar edindiler.Ankara'yı bilmezler, imkanları yok, o nedenle kendilerine yardım olsun diye ev açtığımız insanlara bizlerin ulaşması bile mümkün değil." diyordu."
Ve eklemişiz:"Bunları söylerken yanınızda başka şahitler, hatta Başbakan'ın yakınlarındaki insanlardan kişiler vardı. Bu tür ileri geri konuşmalar artık Ankara sokaklarında konuşuluyor..İş işten geçmeden eski halinize dönünüz. Zira millet, sizi öyle bildi, öyle gördü ve o şekilde olurlar diye gönderdi.Esas işinize; işsiz, emekli, asgari ücretli ve çiftçinin yani milletin gündemine, millete dönün.Huzuru bulun..Aksi halde huzurda bulamazsınız. Kendinizi bir daha Ankara'da da görmezsiniz..İsterseniz şöyle geriye, 2 Kasım 2002'ye dönüp bakınız."
Evet yeni İSKİ'ler ortaya çıkmadan birileri tez elden kimilerinin cemazüyyelevellerine baksa iyi olur.
Değirmenin suyu nerden geliyor?
.....................00000000000000000..........................
"İŞ " ADAMI!..
Bu ülke ne Osmanlı ne de İslam ahlakı ile ahlaklaşmıştır.
Tüm siyasal , sosyal ve ahlaki yapılanmasını Bizans usulü şekillendirmiştir.
En büyük patron!..
Hazineye eli uzanandır.
En büyük adalet sağlayıcı!..
Resmi adalet mekanizması değil, çetelerdir.
En büyük siyasetçi!.. Her dönem yağ külahının başındaki ...
Sabah biri gelirde iktidarı devralırsa , hep devralanın yayında olandır.
İşadamı-mafya-siyasetçi üçgeni sürer gider. Birisi değilse diğeri..
Eğitim, beceri, hatta asalet hak getire..
1986l'ardan sonra bir "İbo" tanırdık..
Galiba Çankaya Birlik mahallesi ANAP delegesi idi.Ve beş parasız. Doğrusu pek öyle okuma yazma gibi işlerle işinin olduğunu da zannetmiyorum. "İş yok, eş yok, çoluk çocuk hak getire" derlerdi. Nerede bir kongre olsa, kongrede aday olanın yayında biter, ona korumalık filan yapardı.Gözünü budaktan da esirgemezdi. Zira kaybedeceği bir şey yoktu. Yapısı tipi hep öyle idi, rajon keserek " milliyetçi! " takılan yağız dekanlının.
"Mutlaka birileri cebine para kor, o da onu savunur onun adına delege toplar,hep arkasında birileri olur,hep birileri için çalışır" derlerdi.
En iyi bildiğim ise Girgin'li günlerde kahve içtiğimiz mekanı ziyaret ettiğinde Kadir Tetik beye " dayı " diye hitap etmesi, onun da "yeğinim" demesi idi.Doğrusu bizim bildiğimiz "ibo" , Erzurum Horasan'dandı..Kadir Tetik, her ne kadar Haymanalı ise de Urfa kökenli olduğu bilinirdi.
Sonra ANAP Çankaya'nın başına " aşkun" bir genç gelince talihi değişti. Kendisine yakın olanları ihya ettiği söylenen "demir" bir "el"e yapıştığı söylendi.Zira sanki ANAP Çankaya ilçe ve Ankara il teşkilatlarının gönüllü koruması gibi bir şeydi. Oradan çıkmazdı..Hoş "gideceği yerde, pek yok" derlerdi.
Kendisine küçük bir "iş " temin edildi de birilerinden "para alır" durumdan kurtuldu denmişti..
Sonraları partinin il ve ilçe yönetimlerinde duyup,"şu buzum İbo mu!" demekten kendimizi almamıştık. Hatta 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Ankara'nın Altındağ İlçesi Belediye Başkanlığı'na ANAP'tan aday adayı olduğu söyleniyordu.Doğrusu "atılgan" çocuktu..
Ama o dönemde henüz daha "işçi", ibo'luktan "iş " adamı "İbrahim bey" imajına terfi etmemişti. 1991'dan sonrasını özelliklede "kirliliğe" karşı "çamura oturmam" diye diye " Yüce Divan'a yol alan adamın döneminde biz unuttuk.. Zaten kendiside simsiyah bıyıklarını kesip, kulvar değiştirmiş.
Eğer bizim bildiğimiz "ibo" aynısı ise;
Meğer ne meziyet ve meslekleri varmış!
Ne iş bilirmiş!
Zira gazeteler:
"Bir zamanlar Botaş'ta güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, daha sonra Botaş'tan ayrılarak ihale takip bürosu kurduğu öne sürülen İbrahim Selçuk'un, hangi enerji ihalelerinin hangi firmalara verileceğini organize ettiğini,
60 milyar alarak devletin hastanesine tuvalet yapmış gider borusu koymayarak büyük başarıya imza attığını,
Ultra-lüks ofisinde bazı bakan, milletvekilleri ve bürokratlarına 'çiğ köfte' partileri düzenlediği"Bakanlık yüksek bürokratlarının İstanbul'daki 5 yıldızlı otellerde ağırlandığının tespit edildiğini.. Kimi bürokratlara 'kapalı zarfların' gönderdiğini,
Bir bürokratı "Ulan sen beni nasıl unutursun? Senin de bakanının da.." diyerek tehdit ettiğini,
Bazı bürokratlara değerli hediyeler ve rüşvet verdiği, lüks otellerde ağırladığı, geçen ramazanda aralarında bakan ve milletvekillerinin de bulunduğu AKP'lilere iftar verdiğini,
İbo'nun 'Dengir ağabey' diye bahsettiği, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın "bürosuna ortak olduğunuz söyleniyor" sorusuna "Hayır ortak değilim. Bir iş ortaklığım da yok. Ramazanda iftar yemeğine çağırdılar, gittim. ...ANAP döneminden tanırım. Yemekte, çok sayıda bakan ve en az 15 milletvekili vardı. O büroya belki 2-3 kez daha gitmişimdir." G. Osmanpaşa'daki saunalı lüks ofisinde verdiği iftara katılan AKP Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler'in ise " umre arkadaşıyız. Bir ortaklığım iş yapmışlığım yok. İbrahim'in bürosuna iki üç kez gitmişimdir" dediğini, Köroğlu'ndaki bürosuna gelenler arasında, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun da olduğu, Selçuk'la, ANAP'ta siyaset yaptığı dönemde tanıştığının anlaşıldığını,
İbo'nun MİT mensupları ile bile düşüp kalkabildiğini " yazıyor.
Sen neymişsin be ağbi?
Biz " rüşvetlerden, haramlardan kaçıp" işimizi, gücümüzü yitirdiğimiz dönemde meğer aynı adamsa işsiz güçsüz İbo, tam tersi büyümüşte büyümüş. Bakanlara emir verecek kadar...
Benim bildiğim İbo'nun çapı ortada, ama arkasındaki kim?.
Ne dersin, "Bana siyaset yapmam için Çavdar gibi devletle işi olmayan beş kişi olsa yeter" diyerek "her önüne gelenin hazineyi soymak gibi bir fikri olduğunu" söyleyen Orhan Sakarya ağbey, yalan mıyım?
"Bırakın şu iti" diye kime diyordun ki?
İt yalaya yalaya "adam" olur mu?
Demek ki "iş'e yarayacaksa, "iş'e "adam" eki, isme de "bey " etiketi bile takarlar..
....................00000000000000000000.............................
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.