Her şey geçen 17 Ağustos ayında Bakü’deki Ebu Bekir Mescidi’nde meydana gelen patlama ile başladı. Bu mescit, selefi ideolojiyi savunanların toplanma yeri olarak görülüyor. Akşam namazı esnasında camiye atılan bir el bombası, iki kişinin ölümüne birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı. (1) Resmi otoriteler bu saldırıyı, selefiler arasındaki bir iç çatışma olarak gördü ve bu olayla ilgisi olduklarından şüphelenilen 18 kişiyi göz altına aldılar. Caminin de kapatılmasına karar verdiler. (2) Şuna da dikkat edilmelidir ki; cami öncelikle soruşturma gereği geçici olarak kapatıldı fakat otoriteler O’nun bir daha açılmamasına karar verdi.
Selefilerin neden kendi şöhretlerini negatif yönde etkileyecek bir saldırıyla suçlandıkları konusu pek açık değil. Her nasılsa bu saldırı, Azerbaycan’daki otoritelere devlete bağlı olan “Azerbaycan Din İdaresi”nden ayrı olan bu mescidi kapatmaları için bir bahane oldu. (3) Belli bir tipteki sakalın polisin bireyi bezdirmesi için yeterli olduğu bir devlette, Selefilerin büyük bir yandaş kitlesi olduğunu söylemek güçtür. (4)
Ağustos’un sonlarından başlayarak Azerbaycan’ın Rusya ile komşu olan kuzey bölgelerinde olağandışı bir şeyler olduğuna dair enformasyonlar duyulmaya gelmeye başlandı. Sonradan anlaşıldığına göre, Azerbaycan’da “Orman Kardeşleri” olarak bilinen cemaat mensuplarına yönelik önlemler alınmaktaydı. 29 Ağustos’ta, Dağıstan’ın önceki amiri Abdülmecid’i (İlgar Molaçiyev) etkisiz hale getirmek için bir operasyon düzenlendi. Molaçiyev’in grubunu yok etmek amacıyla Azerbaycan güçleri tarafından yapılan benzer küçük operasyonlar başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Günlerce süren operasyonda Azeri ordu ve gizli servisi, Dağıstan’dan ülkeye giren direnişçi grubunu elimine etmeyi denedi. Burası, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendini Rusya ve Azerbaycan arasındaki Samur Nehri tarafından bölünmüş olarak bulan Lezgi azınlığın yaşadığı bölge. Lezgiler, Azerbaycan’daki ikinci büyük etnik grup(çeşitli kaynaklara göre nüfusları 250 bini buluyor). (5) Aynı zamanda Rusya’nın 2002 sayımına göre, 411 bin Lezgi Dağıstan’da ikamet ediyor. (6)
Silahlı grubu etkisiz hale getirmeyi amaçlayan farklı operasyonlarda yakalanan bazı şüphelilerden edinilen bilgiye göre, 19 Temmuz’da Amir Abdülmecid, Rus-Azeri sınırını illegal olarak geçti ve Bakü ve Sumgait’i ziyaret etti. Bu seyahatin hedefi, Abdülmecid’in Kuzey Kafkasya Emiri Dokka Umarov’un komutası altında birleşen diğer cemaatlerle koordineli olarak çalışacak bir Sumgait Cemaati oluşturmak istemesi olabilir. Bu gelişme, Şamil Basayev’in 2006 Temmuz’unda öldürülmesinden beri ilk kez Kuzey Kafkasya sınırları dışında bir cemaat oluşturma girişimi olarak görülebilir.
Azerbaycan otoritelerine göre militanların niyeti, tek bir cemaat kurmak değil merkezi Dağıstan sınır bölgesi olmak üzere Azerbaycan genelinde büyük bir cemaatler ağı kurmak. Lezgilerin yaşadığı bu bölgede cemaat mensupları, Bakü’nün Lezgi azınlığa karşı olumsuz politikasından fayda elde edebilir veya daha doğrusu Azeri Hükümeti’nin umursamaz tavırları, bu problemin var oluşunun önemi bir nedenidir. (7) Şunu da not etmek gerekir ki; Amir Abdülmecid’in kendisi de Azerbaycan’ın Lezgi popülasyonuna mensuptu ve burada etkili ilişkilere sahipti. (8)
Tüm bu eylemler Amir Abdülmecit’e gelince –O’nu öldürüp grubunu da yakalamayı hedefleyen operasyon da dahil- cemaatin aktif bölgelerinin Lezgi popülasyonunun yaşadığı Azerbaycan yönetimi altındaki kısma kadar yayıldığını onaylıyor. Amir Abdülmecit’in Bakü’ye yakın bir yerde bulunan geniş endüstri şehri Sumgait’e seyahat etmesi olayı, Azerbaycan’ın Lezgi olmayan popülasyonundan da direniş hareketine katılma ihtimali olduğunu kanıtlıyor. Başka bir deyişle cemaatin bölgesel yayılması, Azerilerin katılımıyla etnik yayılma tarafından takip edildi. Aynı zamanda başkent Bakü’de görmezden gelinemeyecek, oldukça geniş bir Lezgi diasporası mevcut. Şu da düşünülebilir ki; Amir Abdülmecit, Bakü’deki Lezgi diasporasını da hesaba katıyordu. Çünkü direniş hareketinin genel yapısı içinde bir Azeri sektöründen söz etmek için hala çok erken.
Amir Abdülmecit’in 8 Eylül’de öldürülmesinden evvel, ne kadar başarılı olabildiği konusu henüz net değil. O’nun ölümünün hemen ardından cemaat, Azerbaycan’dan Dağıstan’a illegal olarak geçmekte olan 10 mensubunun katledilmesiyle önemli bir darbe daha aldı. (9) Rus ve Azeri özel birlikleri tarafından koordineli olarak yapılan bu eylem, operasyonun iyi planlandığını ve rast gele yapılmadığını gösteriyordu.
Amir Abdülmecit’in katlinden bir hafta sonra Azerbaycan’ın kuzey bölgelerinde “Orman Kardeşleri” örgütüne yönelik yeni bir özel operasyon düzenlendiği haberi duyuldu. (10)
2 Ekim’de Azeri otoriteleri, “Orman Kardeşleri” grubunun 25 üyesinin tutuklandığını duyurdu. (11)
10 Kasım’da Azeri medya organları, ülkenin kuzeyindeki Lezgi bölgelerinde cemaat mensuplarına yönelik özel bir operasyonun yürütülmekte olduğunu bildirdiler. (12)
Bu demek oluyor ki; Azeri otoriteleri Ağustos ve Eylül aylarında, Cumhuriyet’in kuzey kesimindeki cemaat üyelerini sığınaklarından mahrum etmeyi başaramadı. Bundan dolayı farz edilebilir ki; iyi organize olmuş ve ülkenin bu kesiminde derin bir şekilde kökleşmiş bulunan cemaat, Amir Abdülmecit’in ölümünden sonra da fonksiyonunu sürdürmektedir. Seçkin Kuzey Kafkasya selefi ideologu ve siyasi karakteri –aynı zamanda Emirliğin uluslar arası yardımlarla ilgili sorumlusu da olan- Movladi Udugov tarafından kontrol edilen sitede Azerbaycan Lezgilerinin cemaatleri tarafından yürütülen operasyonlar hakkında bir bilgi olmaması, bahsedilen cemaatle Emirlik arasında tam kapsamlı bir bağlantının henüz kurulmamış olmasıyla ilgili olabilir. Başka bir deyişle; Kafkasya’nın bu bölümünde bu varlığın oluşturmasının ardından Amir Abdülmecit, sadece Kafkasya Emirliği içindeki ve dışındaki bağlantılarını birleştirmeye vakit bulamadı.
Kafkasya’da aktif çalışan cemaatin ağı büyüdü ve şimdi Soçi’den Bakü’nün kuzeybatısına kadar olan hücreleri içine alıyor. Bununla birlikte şunu vurgulamak da gerekiyor ki; bu büyüme bölgenin tamamıyla radikalleşmesi veya yakın gelecekte hep bu tür gelişmeler olacağı anlamına gelmiyor. Bölge halkının bu tür bir silahlı direnişe katılmaya hazır bulunan insan oranı yüzde birin onda biri kadardır. Yine de bu küçücük azınlık, kendi iç uyumu bakımından Rus ve Azeri rejimini destekleyen pasif çoğunluktan daha avantajlıdır. Asıl başarıları ortak bir ideolojiye(Selefilik), ortak bir amaca(bölgede gücü ele geçirmek) ve onu silahlı mücadele yoluyla gerçekleştirme metotlarına ve sonunda Rus güçlerini bu bölgeden atma isteğine sahip olmalarıdır.
10- APA News Agency, September 19
Çeviri: Mahran Rabbani / Press Medya
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.