17 Aralık 2008

(anadoluhaber) Atatürk, 1923´te Mersin´e gittiğinde, yalıdaki binalar dikkatini

Atatürk, 1923´te Mersin´e gittiğinde, yalıdaki binalar dikkatini
çekmiştir. Yanındakilere o  binaları birer birer göstererek
soruyordu:


—Bu bina kimin?


—Yorgo'nun.


—Yanındaki?


—Kirkor'un.


—Diğeri?


—David'in.


Bu sırada Mustafa Kemal´in gözü, kendisini karşılamak için orada
toplanmış halkın arasında aksakallı bir ihtiyara takılır.
Yaklaşarak:


—Baba, der. "Yorgo´lar, Kirkor´lar, David´ier bu güzel binaları
buraya kondururken sen neredeydin?


İhtiyarın cevabı hazırdır:


—Ben, Yemen´de askerlik yapıyordum Paşam.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
DEVLETİ ÖZ KİMLİĞİNE KAVUŞTURMAK   
--------------------------------------------------------------------------------

Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş
millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlığa devlet
denilir. Devlet sözcüğünün mecazi anlamları ise; büyüklük, mevki,
mutluluk, talih demektir. Kimlik;  Toplumsal bir varlık olarak insana
özgü olan belirti, nitelik ve özelliklerle, birinin belirli bir kimse
olmasını sağlayan şartların bütünüdür Kişinin kim olduğunu
tanıtan belge, hüviyet. Herhangi bir nesneyi belirlemeye yarayan
özelliklerin bütünüdür.

Devletin öz kimliği denildiğinde; Toprak bütünlüğüne bağlı
olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler
topluluğunun oluşturduğu tüzel varlığı oluşturan ve nitelik ve
nicelik bakımından devletin asli unsurlarını yansıtan ve belirli bir
hüviyet kazanmasını sağlayan şartların bütünüdür.

Devlet sözcüğünü en iyi şekilde açıklayan şiir,  Kanuni Sultan
Süleyman Han'ın "Muhibbi" mahlasıyla yazdığı devlet
hakkındaki mısralarıdır. 


"Halk içinde mü´teber bir nesne yok devlet gibi


Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi


Saltanat dedikleri ancak cihan kavgasıdır


Olmaya baht-u saadet dünyada vahdet gibi"


Devletin önemli organları; yasama, yürütme, idari, savunma, adalet,
sağlık, eğitim, kültür, ekonomi, sanayi gibi alanlardaki tüm kurum
ve kuruluşlardır

Devlet, ortak bir hayatı ve kültürü paylaşan bir toplumda, bu toplumu
düzenleme, bu topluma güvenlik, refah ve huzur sağlama amacını güden
ve bu amaca yönelik olarak kanun koyma, bu kanunları uygulama,
yargılama, cezalandırma gibi güçlere sahip olan kurumdur. Devlet
kurumu, tarihin bilinen en eski toplumlarından bu yana hep var olmuştur.

Devlet Otoritesindeki Boşluk


Devlet otoritesindeki en küçük zayıflama bile bir toplumu büyük
sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Devletin tümden
lağvedilmesi ise bir milletin tarihten silinmesi demektir ki dünya
genelindeki toplumsal düzeni derinden sarsmaktadır.

Devlet otoritesindeki en küçük bir boşluk, bu boşluğun birtakım
gayrı meşru yapılanmalar tarafından doldurulmasıyla
sonuçlanacaktadır. Bu gelişmelerden tüm bireyler zarar görmektedir.
Zayıf bir devlet, toplumun içindeki bazı çıkar çevrelerinin etkisi
altında kalmaktadır ve yine toplumun geneli bundan zarar görmektedir.
Bu nedenle devletin daima güçlü olması ve devletin yücelmesi
gerekmektedir.  Devletin yücelmesi ise, insanın yücelmesiyle
olmaktadır. Devletin güçlü olabilmesi için, devletin tüm
organlarının öz kimliğine kavuşmasıyla mümkün olmaktadır.

Dünyadaki devletlere bakıldığında, öz kimliklerinden uzaklaşan ya
da zorla uzaklaştırılan devletler. Zayıflamaya ve nihayet yıkılmaya
mahkûmdurlar. Bu nedenle, güçlü devletler dünyada hâkimiyetlerini
devam ettirebilmek için diğer devletleri güçsüz bırakmaya
çalışmaktadırlar. Bunun da yolu, devletin organlarını asli
unsurlardan uzaklaştırıp, azınlıklara teslim etmektir. Tamı tamına
altı asır dünyaya hükmeden Osmanlı Devleti'nin yıkılışı,
devletin öz kimliğinden uzaklaşmasıdır. Bu konuda Osmanlı Devletinin
son dönemlerinde yaşanmış şu hikâye gerçekten ibret vericidir.  


Osmanlı Devleti'ndeki Boşluk


Ahmet Refik Paşa Bursa Valisi iken kaymakamları teftişe ve halkla
münasebetler kurarak dertlerini dinlemeye çıkar. İnegöl´e gelir.
Paşa İnegöl´e gelirken, kaymakam ve diğer memurlar ile halkın ileri
gelenleri karşılamaya çıkar¬lar. Paşayı şehrin dışında
karşılarlar. Gelip şehrin ortasın¬da koyu gölgeli bir çınarın
gölgesine otururlar. Kazanın ileri gelenlerinden birçoğu Paşanın
etrafını sarıp sandalyeler üzerine otururlar.


Paşa, halkın ileri gelenleriyle konuşur, dertlerini din¬lerken,
karşısında, sağında ve solunda oturan ve kendisiyle konuşanların,
oturuşları, giyinişleri ve konuşmaları dikkatini çeker,
karşısında oturanların pervasızca konuşmaları Pa¬şanın
gözünden kaçmaz. Konuşmasını keserek; karşısında oturan iri
kıyım, altın köstekli ve ayak ayaküstüne atıp key¬fince oturan
şahsa hitaben:


—Beyefendi siz kimsiniz? Hangi millettensiniz?


—Ben, şehir eşrafından Kiremitçiyan Oğullarından zeytin tüccarı
Bogosum, Paşa Hazretleri.


Sağında oturan şahsa hitap ederek,


—Ya siz beye¬fendi?


—Ben, İnegöl eşrafından Pastırmacıyan Oğullarından zeytinyağı
tüccarı Artinim, Paşa Hazretleri.


Solunda oturak şahsa dönerek:


—Siz beyefendi?


—Ben Paşa Hazretleri, şehir eşrafından Kasapyan Oğullarından koyun
ve sığır tüccarı Popopalasım... diye cevap verirler.


Bu sırada Paşanın gözü, arkalarda kırık bir iskemlenin üstünde
oturan üstü başı dökülen, saçı sakalı birbirine karışmış bir
ihtiyara ilişir. Parmağını uzatarak,


—Ya siz babacığım, siz hangi millettensiniz?" diye sorar. İhtiyar
bir Paşa, bir Vali tarafından kendisine sual sorulacağını hiç ümit
etmediğinden, sualin kendisine değil etrafında bulu¬nanlardan birine
sorulduğunu sanarak etrafına bakınır.


—Babacığım size soruyorum?" diye tekrar eder. İhti¬yar tereddütle
kendi kendini işaret eder:


—Bana mı soruyorsunuz Paşa Hazretleri?


—Evet, Babacığım sana soruyorum. Sen hangi millet¬tensin?


İhtiyar yavaş yavaş ayağa kalkar. Elini avucunu ova¬lar, kekeleyerek:
    .


—Ben Paşa Hazretleri, ben Paşa Hazretleri ben haşa huzurdan Türküm,
der. Paşa güllercesine konuşur.


—Be babacığım, bu memlekette Türk olmak. Türküm demek Suç mudur
ki, böyle konuşuyorsun. Ben de Türküm.


İhtiyar koşarak Paşanın yanma gelir, yerden bir te¬menna ile
eteklerine ellerine sarılarak hem öpmek ister, hem de:


—Sahi mi Paşa Hazretleri sen de Türk müsün Paşa Hazretleri,
Türk'ten Paşa olur mu Paşa Hazretleri?" diye¬rek Ahmet Vefik
Paşanın elini öper, Paşa:


— Babacığım Paşa olmak ne ki. Yedi cihana baş eğdiren Padişahlar
da Türk'tür, anladın mı?" derken gözleri yaşarır. Rahatça
ağlayabilmek için sırtını kalabalığa döne¬rek yürür gider.


Evet Osmanlı'nın son dönemlerinde sadece padişahlar Türk
kalmıştır. Sadrazamlar, vezirler, paşalar ve ağaların hemen hepsi
azınlıklardan oluşmuştur. Osmanlı Devleti öz kimliğinden
uzaklaşmanın bedelini, çok ağır ödemiş ve yıkılmıştır.


Türkiye'nin  Hali Nedir?


Peki Türkiye için durum nedir? Türkiye'nin ilk kuruluş yıllarında
durum pek farklı değildir. Türkiye'nin kuruluş yıllarının anlatan
şu hikaye gerçekten anlamlıdır.     


Atatürk, 1923´te Mersin´e gittiğinde, yalıdaki binalar dikkatini
çekmiştir. Yanındakilere o  binaları birer birer göstererek
soruyordu:


—Bu bina kimin?


—Yorgo'nun.


—Yanındaki?


—Kirkor'un.


—Diğeri?


—David'in.


Bu sırada Mustafa Kemal´in gözü, kendisini karşılamak için orada
toplanmış halkın arasında aksakallı bir ihtiyara takılır.
Yaklaşarak:


—Baba, der. "Yorgo´lar, Kirkor´lar, David´ier bu güzel binaları
buraya kondururken sen neredeydin?


İhtiyarın cevabı hazırdır:


—Ben, Yemen´de askerlik yapıyordum Paşam.


Evet, Türkiye Cumhuriyeti'nin asli unsurları olan Türkler,
Balkanlarda, Kafkaslarda ve Yemen çöllerinde savaşırken; Yorgolar,
Kirkorlar, Davidler, Yağcıyanlar, Kasapcıyanlar, Pastırmacıyanlar,
Kiremitçiyanlar, devletin önemli organlarını ve köşe taşlarını
ele geçirmişlerdir.


Cumhuriyetin Kurucusu Atatürk, ömrü boyunca devletin öz kimliğine
kavuşması için büyük gayretler sarf etmiştir. Ancak ömrünün kısa
sürmesi nedeniyle arzu ettiği gerçek başarıya ulaşamamıştır.
Çünkü devletin asli unsurlarının çok büyük bir kısmı cephelerde
şehit düşmüştür. Şehit düşmeyenler ise gazi olmuş ve savaştan
sonra köylerine dönerek tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya
başlamışlardır. Ancak Atatürk'ün Anadolu'da attığı tohumlar
zamanla filizlenmeye başlamış ve devlet öz kimliği ile tanışmaya
başlamıştır.


Türkiye devletinin öz kimliğine kavuşmasında 1950'li yıllardan
sonra hafif kıpırdanmalar görülmüştür. Bu kıpırdanış, kısmen
başarılı olmuştur ve Anadolu insanı devlet ile tanışmaya
başlamıştır.  Ancak bu kıpırdanma, güçlü devletlerin dikkatini
çekmiş ve gereken önlemler alınmaya başlanmıştır. Önlemler ne
yazık ki, gerçeğin bilinmemesi ve büyük bir yanılgı içinde,
devletin bazı organları tarafından yürütülmeye çalışılmıştır.
Bu önlemlerin başında, devlet ile halk arasını açmak ve halkı
devletten soğutma çabalarıdır. Bunun yolu ise,Türk halkının
içinden devletin organlarına sızmayı önlemektir. Bu nedenle
yıldırım hızıyla zorunlu eğitim 8 yıla çıkarılmış ve yoksul
Anadolu Türk çocuğunun okuyabildiği meslek liselerinin önü
kesilmiştir. Böylelikle Türk köylüsünün çocuklarının önü
kesilmiş, devletin organlarında görev almaları engellenmiş ve Türk
insanı, Osmanlı döneminde olduğu gibi sadece savaşta asker ve
barışta çiftçi olması hedeflenmiştir.


Türkiye, gerçek anlamda öz kimliğine ne zaman kavuşacak? Bunun
cevabını vermek oldukça güç. Ancak süper güç olabilmesi için öz
kimliğine kavuşması şart. Aksi halde tökezleyerek yürümeye devam
edecek.


                                                            Prof. Dr.
Ramazan ÖZEY


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.