24 Aralık 2008

(anadoluhaber) Fwd: VAH YAŞAR KEMAL VAH... (Yaşar Kemal Jules Verne Olma Yolunda...)



Yaşar Kemal'in yazarlığına diyeceğim yok,ama eski karısı Bayan Tilda yaşasaydı böyle polimiklere girmesine izin vermezdi!!!!!!!sevgiler.Sili 

"Anadolu'da her halk kendi dilinde eğitim görmeli."

 

Yaşar Kemal gibi büyük bir yazarımızın elbette bir bildiği vardır. Onun için biz de ona hak verelim ve bundan sonra öyle yapalım... Yani, Kürtler Kürtçe eğitim görsün, Lazlar Lazca, Araplar Arapça, Çerkezler Çerkezce, Boşnaklar Boşnakça, Gürcüler Gürcüce ve eğer bir mahsuru yoksa Türkler de Türkçe eğitim görsün! Tamam, madem artık "demokratikleşiyoruz", o zaman herkes kendi dilinde eğitim görecek. Bu noktada anlaştık!

 

Bir an için Atlıhan dostumuzun dikkat çektiği sonuçların da ortaya çıkmayacağını varsayalım! Atlıhan dostumuz, Yaşar Kemal gibi "ileri görüşlü"(!) olamadığı için abartıyor. Oysa ezberini bozsa, görecektir ki, herkesin anadilde eğitim görmesinin serbest olması ile ülkemiz parçalanmayacaktır! Korkulacak bir şey yok, öyle Kürdistan, Lazistan, Çerkezistan falan kurulmayacaktır! Zaten bu anadilde eğitim isteyenlere sorduğumuzda da "biz bu ülkenin bölünmesini istemiyoruz" demiyorlar mı, hadi biz de buna inandık diyelim!  Temel koşulumuz, ülkemizin bölünmemesi! Bu noktada da anlaştık!

 

Peki, ne oldu şimdi?

 

İnsanlar neden eğitiliyorlar? Nedir eğitimin amacı? Sosyalleşmeyi sağlamak, toplumsal uyumu gerçekleştirmek, toplumsal yaşamın uyum ve düzen içinde ilerlemesini temin etmek... Eğitim bireyin topluma uyumu için gereklidir her şeyden önce… Toplumsal yaşamın dirliği ve düzeni için gereklidir. Eğitimin birincil amacı budur!

 

Şimdi herkesin anadilinde eğitim gördüğü bir ülke olduktan sonra, bir an için düşünelim, örneğin "bankacılık" işlemleri nasıl yürütülecektir?

 

Kürtler Kürtçe hizmet veren bankalarda, Türkler Türkçe hizmet veren bankalarda, Lazlar Lazca hizmet veren bankalarda, Çerkezler Çerkezce hizmet veren bankalarda, Boşnaklar Boşnakça hizmet veren bankalarda, Gürcüler Gürcüce hizmet veren bankalarda, Araplar Arapça hizmet veren bankalarda yapacaklardır işlerini... Öyle değil mi, adamı kendi dilinde eğittikten sonra, bunu kullanmasını da sağlamak gerek! Yoksa neden eğitim görüyoruz ki? Ayrıca siz bu çeşitliliği daha da arttırabilirsiniz isterseniz...

 

Dahası, bu bankaların diğerlerinden sadece biri ile değil, hepsi ile ilişkileri de olacaktır. Çünkü varsayımımız belli: ülkemiz bölünmeyecek! Hiçbirimiz istemiyoruz bunu! Yani Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Gürcü, Arap hep beraber yaşayacağız. (Sanki şimdi yaşamıyoruz!) O zaman ekonomik hayatın önemli bir unsuru olan bankacılık sektöründe hizmet veren bir bankada, bütün bu dillerde yapılması gerekir işlemlerin… Yani falanca banka, esas olarak Kürtlere hizmet etse bile, o Kürtlerin mesela Lazlar ya da Türkler ya da Çerkezler ya da Boşnaklar ya da Gürcüler ya da Araplarla ekonomik ilişkileri olabilir. Mesela bir Türk'ün Kürt müşterisi için o Kürdün parasal işlemleri yaptığı bankaya para havale etmesi gerekebilir; o Türk, Kürtçe bilmediği için o bankanın Türkçe bilen eleman istihdam etmesi ve yaptığı her işlem için diğer bütün etnik grupların dillerini bilen elemanlar bulundurması ve bütün bankacılık kayıtlarını bu dillerde de tutması gerekir. Diğer bütün etnik grup bankalarının da aynı şekilde davranması zorunlu olacaktır! Şimdi bu durumun işlem hacmini ve iş yükünü nasıl arttıracağını, kısacası ne kadar "pratik"(!) ve "uygulanabilir"(!) olduğunu düşünebilirsiniz sanırım!

 

Tabii toplumsal yaşam sadece bankacılık alanından ibaret değil. Yaşamın aklınıza gelebilecek tüm boyutlarında bu çeşitliliğin yarattığı sorunlar ve yükle yüz yüze olacağız! En basit bir etkinlikten en karmaşık toplumsal-ekonomik-askeri-siyasi-ticari-hukuki-sanatsal-sportif işleme kadar bu etnik karmaşa söz konusu olacaktır!

 

Bu durumda da "bu işler böyle yürümüyor, o zaman etnik temelde ayrışalım da toplumsal yaşamın işlemesini kolaylaştıralım" talebi dile getirilecektir! (Yani Atlıhan'ın en başta bahsettiği noktaya geldik mi?)

 

Dahası, şu güne kadar Türkiye'de resmi dil Türkçe olduğu için toplumsal yaşamın her alanındaki işlemler Türkçe yapılmaktaydı. Ama artık herkesin kendi anadilinde eğitim görmesini kabul ettik! O zaman herkesin anadilde öğrendiklerini gelecekte kendi yaşamında uygulayacağı kanalların da yaratılmasını gerekecektir. Kısacası, böyle çok dilli bir yaşama geçiş aşaması, onun uygulanabilmesinden daha da zor olacaktır! Örneğin doktor yetiştirmek için Tıp Fakültesi mi kuracaksınız, o zaman Türkçe, Arapça, Kürtçe, Lazca, Gürcüce, Boşnakça, Çerkezce eğitim veren fakülteler kurmak zorundasınız! Bu ülkede bir tek doktor yetişmiyor ki? Mühendisi var, öğretmeni var, avukatı var, iktisatçısı var, askeri var, kısacası var oğlu var! Bütün bu fakültelerde eğitim verecek personeli yetiştirmeniz, kitapları o şekilde yazmanız da gerekecek! Sonra da bunlar arasında bir uyum sağlamalısınız!

 

Örneğin Kürtçe eğitim veren bir fakülteden mezun olan bir doktor Kürtlere hizmet veren bir hastanede çalışacaktır. Örneğin o hastaneye ölümcül bir Laz ya da Gürcü hasta geldiğinde ne olacaktır? O hastaya "senin ne işin var burada, kendi hastanene git" denilecektir doğal olarak! Tabii bunun için Hipokrat yemininin "anadilde eğitim özgürlüğü" göz önüne alınarak yeniden yazılması da gerekecektir! (Bizim dünya uygarlığına katkımız da bu olsun!)

 

Örneğin böyle bir toplumda, diyelim ki bir "Laz uşağı" ile bir "Çerkez güzeli" birbirini sevip âşık olabilir ve evlenebilir. Peki, nikâhı hangi dilde kıyacağız? Doğacak çocuğun ana dili ne olacak?  Lazların okuluna gidip orada mı eğitim alacak, Çerkezlerin okuluna gidip orada mı eğitilecek? O yavrunun, diyelim ki, dayısı ya da halası da, varsayalım ki Kürt ya da Boşnak biri ile evli olabilir. O zaman aile içi iletişim nasıl sağlanacak? Herkes yanında bir mütercim tercümanla mı dolaşacak? Bu yavru, hep "yavru" olarak kalmayacak tabii ki, büyüyecek ve örneğin askere gidecek. Hangi askeri birlikte yapacak askerliğini peki? Orduda bölükler, taburlar, alaylar, tugaylar, tümenler, kolordular etnik kökene göre mi oluşturulacak? Yoksa herkes karışık olarak bulunacak da, komutan emir verirken 7-8 dilde mi tekrarlayacak emri? Bir düşünsenize, düşman karşıdan geliyor, bölük komutanı "ateş!" diye emir verecek, ama bunu 7-8 dilde birden söylemesi gerekiyor! Sonuçta bölük, aynı anda ateş edene kadar düşman işini çoktan bitirir! Hepsinden önemlisi komutan kimden olacak? Kürt mü, Türk mü, Laz mı, Çerkez mi, Arap mı, Boşnak mı, Gürcü mü? Kim? Ve emrindekilerin hepsinin anadilini nasıl öğrenecek o komutan?  

 

Neyse, ben Yaşar Kemal kadar "ileri görüşlü" olmadığım için ancak bu kadarını hayal edebildim. Yaşar Kemal, bu çıkışı ile Nobel alır mı bilemem, ama böyle bir toplumun romanını yazarsa, vallahi Jüles Verne'i bile gölgede bırakıp "bilim kurgu" alanında dünya edebiyatına adını altın harflerle yazdırabilir!

 

Serdar Ant



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
Kimden: atlihan kapani <atlihankapani@gmail.com>
Tarih: 23 Aralık 2008 Salı 14:50
Konu: VAH YASAR KEMAL VAH!
Kime:


VAH YAŞAR KEMAL VAH!

ATLIHAN KAPANİ

 

" Anadolu'da her halk kendi dilinde eğitim görmeli " sözünün ne denli yanlış olduğunu..Uygulanmasının ne denli tehlikeli ve yıkıcı olacağını..Böylesi bir modelin, dünyada bir ulus-devlet modeli olarak bulunmadığını..Benzeri bulunmayan bu eğitim şeklinin ne anlama geldiğini, olgun yazarımız Yaşar Bey'in bilmiyor olması olanaklı mıdır?

 

Türkiye'de, önce Türkçe konuşmayan-ısrarla öğrenmeyen-kasten öğretilmeyen milyonlar varken, üstelik!

(Nasıl bir duygudur/düşüncedir, doğduğun ve yaşadığın ülkenin dilini bilmemek, öğrenmemek, konuşmak istememek?! )

 

4 yaşındaki bebelere falakayla din öğretilmesi; üstelik de yabancı dilde (Arapça) beyin yıkanarak, dergahlarda yapılmasına ne der Yaşar K.?

 

Bunlara bir yorumu yok mudur, Kürt edebiyatçısı olduğunu söyleyen Yaşar Kemal'in?

(Yazar, yazdığı dilin edebiyatçısıdır, bunu bile bilmezden gelir Y.K.!) 

 

Yaşar Kemal'in tarzıdır, bir doğru söyleyip, hemen ardından bir yanlışla bunu sıfırlamak.

Eğer yurtsever (ulusalcı bile demiyorum) olsaydı ama hiç olmazsa doğduğu, yaşadığı yurdunu ve onun insanlarını sevmiş olsaydı Y.K., yalnız Köy Enstitüleri'nin yokoluşunu değil ama kendi kökeninden gelenlerin arasındaki yobazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, feodalitenin, zorbalığın, şiddetin, vahşetin, cehaletin, inatçı tutuculuğun, vandallığın, şeyhliğin, şıhlığın, ağalığın, marabalığın, adam öldürmenin; ve bunlara kayıtsız milyonların körlüğünü-ahmaklığını; şehre göçüp orada, kendileri de küçük ölçekli tiran olma sevdasındaki çürük beyinlerin tehlikesini; eğitimsizliğin ve kötü eğitimin yarattıklarını vurgular, 'dil çözümü'nden önce insani ve yapısal öğretim ve eğitim çözümleri önerirdi, eğer art niyetli veya saftirik(!) olmasaydı Yaşar K.!!!

 

Herkes anadilini öğrenmelidir, insan hakkıdır, tabii ki. O yanlışımızı düzelttik neyse.

Ama milyonların Türkçe'yi ısrarla konuşmadığı, öğrenmek istemediği ülkede bu yapılmak istenileni dile getirmek bile kötü niyet ifşaatı, vatan hainliği itirafı değil midir?


- Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Kürtçe istiyor Y.K. (şimdilik).

Ya sonra? Sonra diyecek ki, 'İstanbul'da 4 milyon, Ankara'da 2 milyon, İzmir'de 1 milyon, Mersin'de 750 bin Kürt yaşıyor, oralarda eğitim Kürtçe olacak'!

 

- 'Kuzeydoğu Anadolu'da , Rize, Pazar, Hopa, Of vd. özellikle, Lazca yaygın. O halde orada da eğitim Lazca olsun', dikte ettirilecek (Yaşar K. benzeri birileri ve dışarıdaki efendileri tarafından)...

 

- 'Güney'in 2. yaygın dili Arapça'dır..Gaziantep, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Adana vd. eğitim -Kürtçe ile birlikte- Arapça olmalı' hemen arkasından gelecek...

 

- Zavallı(!) Boşnaklar, Çerkezler, Abhazlar (ciddi bir azınlık oluşturmaktalar) ve hatta Ermeniler (yalnızca Ermenistan'dan gelenlerin sayısı 100 bini bulmuş) kendi okullarını isteyecekler (mevcutun yeterli olmadığı ileri sürülerek)!...

(Ruhban okulu ve Rumca neredeyse geldi, çok kollu eğitimimize ve ayrışmamıza katkı olarak!)

- Zaten, Türkçe'yi beğenmeyen ve Türkçe eğitim istemeyen, kendileri de ne doğru Türkçe konuşabilen ne de düzgün yazımla ifade edebilen, sonradan görme burjuvazi, İngilizce (bir kısmı da Fransızca) eğitim istemiyor mu?..Bu isteğin resmileşmesi için zemin hazırlanacak!...

 

- Böylelikle, Türkçe şehrin 'halivaktiyerinde' merkezlerinden de uzaklaştırılıp, kenar mahalle ve varoşların fakir ve gariban, kömür yardımı da alamayan! okullarıyla, İç Anadolu kırsalına ve taşraya kaydırılacak. Oralarda da şeyh, tarikatın yoz Arapça olan dilini medrese eğitimine şuanda bile sokmuş durumda değil mi?..Türkçe eğitimden iyice dışlanarak, marjinal bir seçenek statüsüne getirilecek!...

 

Ve sonuç:

1) Halihazırda can çekişmekte olan Bütünleşik-Birleşmiş Eğitim Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) sizlere ömür olacak!

 

2) Master Plan'ın en önemli ayağı olan eğitim ve dil ile, değil bölünmenin ama 90 yıl öncesinin 'parçalanması' için gerekli temel atılmış, altyapı kurulmuş olacak.

 

3) Bu aşamadan sonrası; zaten il ve ilçe genel meclislerindeki etnik kökenine göre ayrışmalar başlayacak.

 

4) Her teba(!) kendi 'koruyucusu'nu isteyecek..Özçıkarlarını savunduğunu düşünerek, dil birliği olan dış mihraklarla siyasal, ekonomik ve sosyo-kültürel işbirliğine geçecek.

 

5) Merkezi hükümet güya orkestra şefi pozisyonunda ama tüm yönetim yetkilerini 'eyaletler'e devretmiş olacak.

 

6) Bu eyaletleri de, bazı komşu dost(!) ve uzaklardan gelip de sonradan olma müttefik dost(!) ülkeler, ilhak adı altında olmasa bile, plebisit vd. yöntemlerle kendi bünyelerine-topraklarına alacaklar.

 

7) Türk genel Kurmayı'nın artık ABD'de eğitilmesine gerek kalmayacak! Zaten Genel Kurmay Başkanları da, -ak veya esmer- Bushtlar'dan madalya alamayacak (Gülüvercik cumhurbaşkanlarına da majesteleri nişan takmaya gerek görmeyecek, bundan sonraki aşamada)!

 

8) Sonuçta biz de, bugünlerde yaptığımız tartışmaları hüzünle, afallamış olarak -herkes anadilinde veya konuşmayı sevdiği dilde- anacağız!!!

  

Atlıhan KAPANİ

23.XII.'08
 
Not: Artık, bu sefer Nobel'i kesin hakkettin Yaşar Kemal!



--
"Ya istiklal ya ölüm... İşte halâs-ı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktır."
Mustafa Kemal ATATÜRK



--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

1 yorum:

  1. hocam gerçektende kutluyorum seni durumu o kadar güzel özetlemişsinki agzına saglık.fakat böyle oturarak olmaz bir şeyler yapmamız gerekiyor.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.