AB’de yüzde 2’nin altında olan NBŞ kotası, Türkiye’de AB müktesebatına ve AB’ye uyum diye yüzde 10 olarak belirlendi. Yasaya konuldu. Bakanlar Kurulu’na yüzde 50 arttırma yetkisi verildi ve bütün Bakanlar Kurulları bu yetkilerini artırma yönünde kullandılar.
Peki, bu neye yol açıyor? Türkiye’de biz üreticiye şeker pancarı ektirtmiyoruz. Biz üreticimizden bu gelir olanağını sakınırken, ABD’den ve Arjantin’den mısır ithal ediyoruz ki bu mısırların yüzde 85’i GDO’lu mısırdır. Bu mısırları Türkiye’de işliyoruz. İşleme süreçleri sonrasında sanayi şekeri ihtiyacı olarak satıyoruz. Peki, kim kazanıyor? Amerikan firmaları, onların taşeronları ve onlarla işbirliği içerisinde olan çevreler kazanıyor. Kaybeden kimdir? Şeker pancarı üreticisi ve şeker pancarı üretiminden geçimini sağlayan halktır. Kaybeden ve kazanan bu kadar açıktır.
-GDO’lu mısırdan üretilmiş NBŞ’nin sağlık açısından sakıncaları var mıdır?
Şunu söyleyelim; tüketici açısından bu son derce olumsuz bir
süreçtir. Çünkü Amerikan obezitesinin altında mısır şekeri yatar.
Niye ABD insanı diğer ülke insanlarına göre daha şişmandır? Bu
şişmanlığın sebebi mısır şekeridir. Bu gerçeği, uluslararası ve
bağımsız bilim çevreleri açıkça yazmıştır. Aynı zamanda genetiği
değiştirilmiş mısır ile üretilmiş olan bu sanayi şekeri bizim tahmin
ettiğimizden çok daha fazla gıda ürününde kullanılmaktadır.
-- Bir de şöyle bir görüş bazı platformlarda dile getiriliyor.
“GDO’lu tarım ürünleri işlenmiş bir üründe kullanıldığında sağlığa
zararlı yönleri yok oluyor” deniliyor. Bu görüş doğru mu?
Başka bir türden gen aktarımı yoluyla, yapısı değiştirilen bitki,
hayvan ve mikroorganizmalara biz genetiği değiştirilmiş organizmalar
(GDO) diyoruz. GDO’nun insan sağlığına zararları bilimsel çalışmalara
konu olmuştur. GDO’lu ürünler alerjik reaksiyon yaparlar.
Antibiyotiğe dayanıklılık sağlarlar. Bu konuda bir tereddüt yok.
Çünkü bunlar bilimsel yayınlara girdi. Dünyadaki tartışma GDO
kanser yapar mı yapmaz mı üzerinden yürüyor. Bir grup bilim adamı
bunu savunurken, bir grup bilim adamı bunun tersini savunuyor.
Aynı zamanda GDO’lu ürünlerin insan neslinde ne tür sorunlar
yaratacağını bugünkü bilimsel düzeyimizle kestirebilmek dahi
mümkün değil. Dolayısıyla işlenmiş ürünler içerisindeki GDO’lu
hammaddenin zararı yoktur diyenlere şunları sormak isterim: Niye
AB nihai üründe binde 9’dan daha fazla GDO’lu hammadde kullanılıyor
ise etiketleme zorunluluğu koyuyor? Ve neden AB, dünyanın
çeşitli bölgelerinde üretilen GDO’lu tarım ürünlerinin kendi
ülkelerine ithal edilmesine izin vermiyor? Niye AB Biyogüvenlik
Kurumu, bazı GDO’lu tarım ürünlerini daha riskli görüp ülkesine
girmesine izin vermiyor? Bütün bu çerçeveyi birlikte düşündüğümüzde,
GDO insan sağlığına zararlı değildir diyenlerin, GDO’yu geliştirme
kampının insanları olduğunu ve maalesef buradan çıkar sağlayan
kişiler olduğunu söylemekte hiçbir beis görmüyorum. Sizin de belirttiğiniz gibi, Arjantin’den ve ABD’den GDO’lu mısırlar ülkemize kontrolsüz bir şekilde giriyor ve bu girişleri önlemek için ülkemizde hala bir biyogüvenlik yasası mevcut değil.
-- Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Ben soruyu şöyle sorayım:
Biyogüvenlik Yasası AB mevzuatında yok mu? AB müktesebatına
uymamız gerekiyorsa, biyogüvenlik koşullarını Türkiye’de uygulamak
durumunda değil miyiz? Neden bunu yapmıyoruz?
Çünkü bunu yaptığınız zaman, mısır ithalatından ve NBŞ ticaretinden
büyük paralar kazanan insanların rantına engel olunacak. Bundan
dolayı Türkiye’ye biyogüvenlik yasası getirilemiyor.
Türkiye’de şeker pancarına alternatif ürün olarak mısırı gösterme
çabaları söz konusu. Sizce bu çabaların altında ne yatıyor?
Bu konuda NBŞ lobileri etkili oluyor mu?
Bir dönem Türkiye’deki Amerikan firmaları, NBŞ almaya çalışan çok uluslu şirketler, üreticileri birbirine düşürmeye çalıştılar. Güneyin mısırcısı ile Orta Anadolu’nun pancarcısını birbirine düşürmeye çalıştılar. Bizim üreticimiz ne yetiştirirse yetiştirsin bizim üreticimizdir. Üretim planlaması içinde bu büyük ülkede, uygun bir üretim deseni yaratabiliriz. Sorun bu üretim desenine yurt dışından müdahale edilmesi ve bu üretim deseninin Türkiye aleyhine yok edilmesidir. Yoksa Türkiye’de şeker pancarı üretimi için de mısır üretimi için de yeteri kadar alan vardır. Bunlar birbirine rakip ürünler değil, birbirlerini tamamlayan ürünlerdir.
Türkiye’de şeker kaçakçılığı sorunu bir türlü çözülemiyor. Bu konuda siz ne söylemek istersiniz? Bu kaçakçılık, nerdeyse ola ğan bir durummuş gibi algılanıyor. Kaçak şeker Güneydoğu Anadolu sınırlarından Türkiye’ye giriyor. Ne yazık ki ülkemizde iç pazar için üretim yapan illegal fabrikalar var. Bu tabi Türkiye’ye yönelik haksız bir rekabeti üretici aleyhine dayatıyor.
çalışmaları başladı. Sizin bu konudaki görüşlerinizi alabilirmiyiz?
Bu üç paket halinde özelleştirme girişimi adeta mal satmak
için cilalamaktır. Eğer siz batan geminin mallarını satıyorsanız, bu
bir yöntem olabilir. Ama satmaya kalkıştığınız cumhuriyetin en zor
zamanlarında yapılan fabrikalar ise, bu asla iyi bir yöntem olarak
kabul edilemez. Kar eden fabrikayı zarar eden fabrikayla eşleyip birilerine
satmak, o fabrikaların kısa süre içerisinde devre dışı kalması
anlamına gelir ve o fabrikaların kapanmasının bu ülkeye asla bir
yararı yoktur. Yöntem yanlıştır ama biz işin kendisine karşı çıkıyoruz.
Türkiye’de şeker fabrikaları özelleştirilmemelidir.
-- 1998 yılından bu yana şeker pancarı üretiminde kota sistemi
uygulanıyor. Bu sistem uygulanmaya başladığı günden bugüne,
şeker pancarı üretiminde büyük oranlı düşüşler gerçekleşti. Siz
Türkiye’nin şeker pancarı üretimi açısından izlediği bu politikaya
nasıl bakıyorsunuz?
2000 yılında şeker pancarı üretimi 18,7 milyon tondu. Bu yıl bu üretim 12,8 milyon tona düştü. Türkiye nasıl olmuşta 8 yıllık bir süreçte 6 milyon tonluk şeker pancarı üretimini kaybetmiş. Bunun altında “Avrupa Birliği” meşruiyeti temelinde dayatılanların etkisi var. Bugün ülkemizin yıllık şeker ihtiyacı 2,5 milyon ton civarındadır. Ancak bunun çok altında şeker üretilmesine rağmen stoklar oluşmaktadır. Bu stok oluşumunun en önemli nedeni, nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotasının yükwww ŞEKER İŞ DERGİSİ ..
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.