T a r a f s ı z D e ğ i l i z

Ebu Gureyb işkence günlüğü

"Ebu Gurey'deki sorgulara her zaman Irak Askerleri de katılıyordu. Genelde soruları ABD askerleri soruyor, işkenceyi ise Irak askeri yapıyordu." Bu sözler Iraklı Ali'ye ait..
 
ABD'nin Irak'ı işgali sonrası ülkesini savunan halka mahkum ettiği Ebu Gureyb Cezaevi'nde uyguladığı işkencelere tüm dünya şahit oldu. Gerçek Hayat dergisi Ortadoğu muhabiri Adem Özköse, Ebu Gureyb Cezaevi'nin en genç mahkumu Iraklı Ali Samarrai'yle geçirdiği o "kabus dolu" günleri konuştu.

Adem Özköse / Gerçek Hayat
ABD işgali, Irak'ta birçoklarının normal seyrinde devam eden hayatlarını değiştirdi ve geride binlerce işgal öyküsü bıraktı.

İşgal öykülerinin en acılarının yaşandığı yerlerden biri de hiç şüphesiz Ebu Gureyb Cezaevi.

Geçen hafta Ürdün'ün başkenti Amman'daydık.

Iraklı Mültecilerin en çok yaşadığı şehirlerden biri olan Amman'da Iraklılarla bir araya geldik ve Irak'taki son gelişmeleri konu alan bir sohbet gerçekleştirdik.

Bu sohbet esnasında tanıştığım Iraklı Ali Samarrai, Ebu Gureyb'in en genç mahkûmu olarak biliniyor.

Lisede eğitim görürken babası ve ağabeyi ile birlikte Ebu Gureyb Cezaevi'ne giren Ali, 4 ay Ebu Gureyb'de kalmış.

Ali, Ebu Gureyb Cezaevi'nde geçirdiği günler için "Kâbus gibiydi" ifadesini kullanıyor.

4 ay Ebu Gureyb'te kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan Ali, bu sefer de içine bomba yerleştirilen bir aracın sokakta patlatılması sonucu yaralanmış.

Şu an 22 yaşında olan Iraklı Ali, bu patlama sonrası vücudunda kalan izler nedeniyle sol elini ve sol bacağını iyi bir şekilde kullanamıyor.

İşte Ali'nin Irak günleri…
Tikrit doğumlu olan Ali, yıllardır ailesi birlikte Irak'ın Samarra Şehrinde yaşıyormuş.
Ali'nin babası Samarra'nın ileri gelen âlimlerinden biri olarak biliniyor.
Babası, Ali'nin kendisi gibi bir âlim olmasını istemiş; fakat Ali edebiyata duyduğu ilgi nedeniyle liseyi bitirdikten sonra edebiyat fakültesine girmeyi takmış kafasına.
Ta ki ABD işgali başlayana kadar…
Lise son sınıfta öğrenci olan ve 4 ay sonra yapılacak olan üniversite imtihanlarına hazırlanan Ali'nin ailesi ile birlikte yaşadığı ev bir gece vakti sabaha karşı basılmış.
Ali baskın gecesini şu şekilde anlatıyor: "Amerikan Askerleri evimize geldiklerinde hepimiz uyuyorduk. Saat 4 civarıydı. Önce şiddetli bir ses duydum, birileri kapımızı kırıyordu. Ben ve ağabeyim ne olduğunu anlamak için yattığımız odadan dışarı çıktık. Dışarı çıkar çıkmaz karşımızda askerleri bulduk.  Askerler üzerimize hemen silah doğrulttular ve bizden yere yatmamızı istediler. Babamı da yere yatırmışlardı, annem ve kız kardeşlerim babamı bırakmaları için Amerikan Askerlerine bağırıyorlardı. Askerler önce başımıza çuval geçirdiler ve ellerimizi bağladılar. Daha sonra da beni, babamı ve ağabeyimi bir kamyona bindirdiler."
EBU GUREYB'E UZANAN YOLUN BAŞLANGICI
Böylece Ali'nin sonu Ebu Gureyb'le bitecek olan günleri başlamış. Ali'yi ilk önce Irak ve ABD Askerleri tarafından kullanılan Samarra'daki bir emniyet binasına götürmüşler.
Ali'yi sorgulayanlar arasında ABD Askerlerinin yanında Kürt Peşmergeler de varmış.
Bu durum Ali'yi bir hayli şaşırtmış. 2 gün boyunca başından çuvalın çıkarılmadığını belirten Ali sözlerini şöyle sürdürüyor: "2 gün boyunca su içemedim ve yemek de yiyemedim.  Başımda çuvallar vardı ve yüzlerini göremediğimiz adamlar bana bağırıyorlardı. Tutulduğumuz hücre çok soğuktu, benim üzerimde ise sadece pijamalarım vardı. Hücrede yatak olmadığı için beton zeminde yatmak zorunda kalmıştım, bu nedenle de çok üşüyordum. ABD Askerleri arasında peşmergeler de vardı. Peşmergeler kendi aralarında bazen Kürtçe bazen de Arapça konuşuyorlardı. Peşmergeler beni kaldığım hücreden alıp bir sorgu odasına götürdüler ve ABD Askerleri bana babamın direnişçilerle olan ilişkileri hakkında sorular sormaya başladılar.  Benim hiçbir şeyden haberim yoktu, fakat askerler bana inanmıyorlardı . 'Bir şey bilmiyorum' dedikçe askerler bana vuruyorlardı. Burada yaklaşık 2 saat kadar sorgulandım ve işkence gördüm. Daha sonra tekrar kaldığım hücreye geri getirildim"
"BİRBİRİMİZİ GÖRMEMEK İÇİN YÜZLERİMİZİ ÇEVİRİYORDUK"
Ali ve diğer esirleri 2 gün Samarra'daki emniyet binasında tuttuktan sonra tekrar kamyonlara bindirmişler ve buradan Tikrit'e nakletmişler.
Ali'nin yeni durağı, ABD Askerleri tarafından toplama kampına çevrilen Saddam'ın Tikrit'teki El Müseyyeç Çiftliğiymiş.
9 gün bu toplama kampında kalan Ali, bu 9 günün sonunda diğer esirlerle birlikte  Tikrit'ten Ebu Gureyb'e nakledilmiş.
Ebu Gureyb'te yaşadığı günleri anlatmaya başlayan Ali'nin yüzündeki kasılma hemen dikkatimizi çekiyor.
Ebu Gureyb'e girer girmez üzerlerindeki elbiselerin zorla çıkarıldığını söyleyen Ali'nin böylece Ebu Gureyb Günleri de başlamış oluyor;  "Anadan üryan bir şekilde bizi 2 kişilik hücrelere yerleştirdiler. Gerçekten çok utanç verici bir durumdu, birbirimizi görmemek için yüzlerimizi kaldığımız hücrenin duvarına çeviriyorduk. 1 gün çıplak bir şekilde bekletildik, daha sonra da bize mahkûm elbisesi verdiler. Ebu Gureyb'de her gün sorguya alınıyordum ve 1 saat boyunca sorgulanıyordum. Vücudumun çeşitli yerlerine elektrik veriyorlardı ve bana direnişçilerle ilgili sorular soruyorlardı. Kendilerine bilgi vermezsem bir daha Ebu Gureyb'ten dışarı çıkamayacağımı, babamı ve ağabeyimi öldüreceklerini söylüyorlardı."
SORULAR ABD, İŞKENCE IRAK ASKERİ'NDEN
Ebu Gureyb Cezaevi'ndeki sorgulamalarda ABD Askerleri'nin çoğu zaman işkence için Irak Askerlerini kullandıklarını kaydeden Ali'yi dinlemeye devam ediyoruz: "Ebu Gurey'deki sorgulara her zaman Irak Askerleri de katılıyordu. . Genelde soruları Amerikan Askerleri soruyor, işkenceyi ise Irak Askerleri yapıyordu. Yaşım küçük olduğu için beni kadın esirlerin olduğu bloktaki bir hücreye yerleştirdiler. Bu blokta 8 veya 9 Iraklı Kadın tutuluyordu. Bu kadınlar daha çok direnişçilerin veya direnişe destek verenlerin yakınlarıydı. Esirlerin arasında İzzed ed Duri'nin ailesinden bir kadın da vardı. O kadına İzzed ed Duri'nin yerini öğrenmek için her gün işkence yapıyorlardı. Kadın, sorgu odasından hücreye her dönüşünde saatlerce ağlıyordu ve Amerikan Askerlerine beddualar ediyordu. Kadınların aşağılanmalarını görmek bana uğradığım işkencelerden çok daha acı geldi. Ebu Gureyb'de 4 ay boyunca kâbus gibi günler yaşadım. 4 ayın sonunda hiç beklemediğim bir anda serbest bırakıldım. Benden sonra ağabeyim Ebu Gureyb'de 1 ay, babam da 14 ay kaldı. Ebu Gureyb'de kaldığım 4 ay boyunca babamı ve ağabeyimi hiç göremedim."
CADDEDE PATLAYAN BOMBA VE ALİ'NİN YARALANIŞI
Ebu Gureyb Cezaevi'nden çıkan Ali, okuluna geri dönmüş.
Cezaevinde geçirdiği günler nedeniyle üniversite imtihanlarını kaçıran Ali, tekrar üniversite imtihanlarına hazırlanmaya başlamış.
Büyük bir edebiyatçı olup Irak'ta yaşananları dünyaya duyurmayı düşünen  Ali, bu sefer de sokaklarda patlayan bombaların hedefi  olmuş.
Ali'nin yaralandığı olayda 2 Iraklı sivil hayatını kaybederken, 11 Iraklı da yaralanmış.
Ali sol kolu ve sol  ayağında kalıcı etkiler bırakan olayı şöyle anlatıyor: "Üniversite sınavlarına 2 ay kalmıştı. Sabah okula gidiyordum ve caddede yürürken birden bir patlama sesi duydum. Çok büyük bir patlamaydı. Patlamanın olduğu yerde yaralıları görünce onlara yardım etmek için koşmak istedim. İki adım attıktan sonra tökezledim ve yere düştüm. O an elimden ve ayağımdan akan kanları farkettim. Beni de diğer yaralılar gibi hastaneye kaldırdılar. Samarra'daki hastanede 1 hafta kaldım. Daha sonra Bağdat'taki bir hastanede bacağımdan 2 kez ameliyat oldum. Fakat elim ve ayağım düzelmedi.  Elim ve ayağımda derin yaralar vardı. Bu nedenle doktorlar bana ameliyat için Suriye veya Ürdün'e gitmemi söylediler. Suriye'ye geldim ve Suriye'de ameliyat oldum. Fakat şu an sol elimi ve sol ayağımı iyi bir şekilde kullanamıyorum. Namaz kılarken yere oturamıyorum. Namazı ayakta kılmam gerekiyor.  Türkiye'ye gidip Ankara veya İstanbul'da yeniden ameliyat olmayı düşünüyorum." Ali'ye "bu bombayı sence kim koymuştur?" diye soruyorum. Ali bu soruma; "Irak'ta şu an yüzlerce Mossad Ajanı var. Benim tahminime göre bu arabaya bombayı Mossad Ajanları koymuştur. Mossad Ajanları böyle yaparak Iraklı direnişçileri kötü göstermeye çalışıyorlar."
PEKİ NE OLACAK BU IRAK'IN HALİ?
Sohbetimiz uzuyor. Ali'nin anlatmaktan yorulduğunu hissediyorum.
Ali'ye "Yorulduğunu fark ediyorum, fakat bu son sorum" diyorum.
Ali "Buyur Ağbi" diye karşılık veriyor" Ses kayıt cihazım tekrar çalışmaya başlıyor ve sorumu soruyorum: "Sahi Ali ne olacak bu Irak'ın hali? Sence Irak nasıl kurtulur?" Ali önce Irak'taki son durumu özetliyor, daha sonra da Irak'ın nasıl kurtulacağı konusundaki görüşlerini aktarıyor; "Iraklılar şu an Saddam'ın Irak'ı yönettiği günleri arıyorlar. Saddam Hüseyin döneminde Irak'ta zulüm vardı. Ama Saddam zamanında Irak'ta emniyet de vardı. Şimdiki gibi sokaklarda bombalar patlamıyordu ve insanların evleri geceleri basılmıyordu. Birçok Iraklı 'Saddam'ın değerini bilememişiz' diye yakınıyor. Iraklılar şu an en çok emniyet ve güvene ihtiyaç duyuyorlar. Irak'a dışardan gelenler bizi birbirimize düşman ettiler. İşgalden önce benim bir sürü Şii arkadaşım vardı ve aramızda hiçbir sorun yoktu. Fakat işgalden sonra birbirimize düşman olduk. Irak'ta yaşanan iç savaşı tetikleyenler Irak'a dışardan gelen bazı yabancılar. Irak ancak İran'dan gelen Şii milislerin, Arap ülkelerinden gelen tekfircilerin ve işgal güçlerinin Irak'ı terk etmeleri sonucu düzelir. Başka şekilde asla düzelmez."
 
New Abu Ghraib images broadcast
Your browser does not support the ActiveX Windows Media Player
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.