1
Filmde, Atatürk’ün bütün bir yaşamının ve politikalarının temeli olan bağımsızlıkçı ve anti emperyalist yönü inceden inceye göz ardı ediliyor. Evet, çok çarpıcı görüntülerle, insanı can evinden yakalayan müziklerle ve gerçekten başarılı kurgu çalışmasıyla Kemal Paşa’nın askeri dehası ustalıkla yansıtılıyor. Trablusgarp’ta Galiçya’da, Çanakkale’de, Sakarya’da ve Kocatepe’deki savaşları en coşkulu biçimiyle perdeye geliyor; ancak Kurtuluş Savaşı’nın bizim tarihimizdeki ve dünya tarihindeki özel, özgün yeri-bir türlü-dile getirilmiyor. Düşman herhangi soyut bir düşmandır, Kemal Paşa ise tarihte pek çok örneği olan herhangi bir muzaffer komutandır, Dündar’a göre. Emperyalizmin, tarihte ilk kez Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı’nda yenilgiye uğratıldığı gerçeği belirtilmiyor. Daha sonra 20. yüzyılın bütün mazlum uluslarına önder olacak ve örnek teşkil edecek bir savaşın galibi olduğundan hiç söz edilmiyor. Kemalizmin en önemli öğelerinden biri görmezden geliniyor.
2
Kemalizmin bir başka temel taşı olan devletçi ve kamucu kalkınma anlayışından tek satırla bile söz edilmiyor, önce yoksulluk içinde yaratılan şeker, çimento, dokuma, gübre fabrikalarıyla, Batı’nın tüylerini diken diken eden demir-çelik fabrikalarının kurulmasına değinilmiyor bile. Rakamlarla oynamadan, günümüzdeki çok tehlikeli sıcak para-şişirmelerine aldanmadan, yaklaşık on yıl boyunca gerçekleştirilen sahici %8, %9’luk büyüme hızının, devletçi ekonominin eseri olduğu-asla-anlatılmıyor.
3
Belgeselde çok rahatsız edici üçüncü ve son nokta, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı esnasında Kürtlere özerklik sözü verip bu sözü tutmadığının anlatıldığı bölüm.Tarihsel gerçekler yansıtılmadan bu durumun açıklanması mümkün değil ve Can Dündar bu noktalara hiç değinmiyor. Filmde hemen hiç yer almayan (bu da rastlantı mı acaba?) Lozan görüşmelerinde ilk bölüm, Misak-ı Milli sınırları içinde kalan Kerkük ve Musul’un bize bırakılmaması üzerine yarıda kalmıştı. Aslında I. Dünya Savaşı’nın en öncelikli nedenlerinden biri, hatta birincisi, Osmanlı’nın petrol bölgelerine el koymaktı. Türkiye o tarihte bu sorunu çözmek için askeri bir müdahaleye girişseydi hiç kuşkusuz bütün ittifak ülkelerini, belki ABD’yi bile karşısında bulabilecekti. Sorun bu kadar önemli ve bu kadar vahimdi. Görüşmeler kesintiye uğradığında İngiliz kışkırtmasıyla Hakkari’de küçük çaplı bir Nasturi isyanı başlatılmış, Lozan sonrası,1925’te de emperyalizm-ayrılıkçı-şeriatçı ittifakının ürünü olan ve büyük sıkıntılar yaratan Şeyh Sait İsyanı patlak vermişti. Türkiye’ye yöneltilen ileti çok netti, çok açıktı; eğer Kerkük ve Musul ısrarı sürerse ülkenin doğusu tehlikeye girecekti. Güneydoğu feodal yapısı ve dış dinamiklerin kirli emelleri nedeniyle, çok duyarlı bir coğrafyaydı, emperyalizmin hedef tahtasındaydı. Hiçbir ulus, yıkılmak için inşa edilmezdi. Atatürk işte bu deneylerin ardından gerekeni yapmıştı. Filmde bu nedenler ve tarihsel gerçekler- hiç, ama hiç- verilmiyor.
Can Dündar’ın, belgeselinde es geçtiği noktaların bağışlanacak yanı yoktur ve bu Mustafa, Mustafa Kemal değildir.
++++++++++++++++++
Dr. Vakur Kayador, Aydınlık, 20 Kasım 2008
++++++++++++++++++
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu gruba posta göndermek için , mail atın :
E-KomploTeorileri@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese "LİSTEDEN ÇIKIŞ" konulu e-posta gönderin:
E-KomploTeorileri@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://www.groups.google.com.tr/group/E-KomploTeorileri
web adresinden bu grubu ziyaret ediniz...
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.