11 Ocak 2009

(anadoluhaber) ÇAY'DA BEYİN DİRENİYOR .. M.M.

ÇAY'DA AÇIK VE NET: İHBARDIR ..

..................................................................................................................

ÇAY ÇETESİ'NİN BEYNİ: DERİN "MO" DİRENİYOR .. NASIL MI  ? .. DOSYALARI KAYBETTİREREK, KAYBEDEMİYİNCE SAVCILIKTA EN  ALT SIRALARA KAYDIRARAK, YÜKSEK MAKAMLARDA ÇARE ARAYARAK .."ONLAR ESKİDENDİ 'DERİN MO' "

-------------------------------------------------------------------------------------------------

BİR KERE DAHA İBRETLE OKUYUN .. DÜĞÜM BURADAN ÇÖZÜLECEK .. O KADAR ..

------------------------------------------------------------------------------------------------

Mustafa KÖSE

 Tarih Bilinci

 

 

                MEMUR  MAZLUM  BEY'İN  ANILARI(6)

                      - VADEDİLEN  MÜKAFAT -

 

            Konu: M.M.

          İlgi: Mükafatı bu mu olmalıydı?

-----------------------------------------------------------------------------

Bir zamanlar uzak Çin'de,  Çin Kralı'nın çok güzel bir kızı varmış.. Uzaklarda, Asya bozkırlarındaki Türk Han'ının yakışıklı ve tek oğlu ise onca güzel kız arasından kimseyi beğenmez, evlenmezmiş.. Meğerse o rüyasında gördüğü bir dünyalar güzeli kıza aşıkmış .. Kısaca o kız Çin prensesiymiş, tesadüfler gelişmiş, Han oğlu seyyah olmuş, kızı bulmuş, meğerse  kızda onu rüyasında görürmüş..  ayni durum..  Çin Kralı, öyle kızmış, öyle kızmış ki, Han oğlunu zincirlere vurdurmuş.. Han oğluna,  zincirler dayanmaz,  kırarmış..  Kurnaz muhafız sormuş: " Seni ne tutar? "   Han oğlu cevap vermiş;   " Beni sazımın teli tutar. "  Sazın teline bağlamışlar hemen..  Muhafız; " gördünmü demiş, sırrını ele verdin, ne hale düştün. "   Han oğlu; " Bu hal bana büyük mükafattır. "  demiş. " Hikayenin sonu ise,  rivayet   muhtelif ..

-----------------------------------------------------------------------------

Mazlum esasında zor şartlarda sahip olduğu işinde, işyerinde hiç bir zaman, amirlerini maksatlı ve planlı, olarak şikayet ve ihbar etmemeyi düşünmemişti. Zaten kendi iş alanıyla ilgilendiğinden ancak sonraları daha fazla  anlayacağı dönen çarkı fazla irdelemiyordu. Yalnız bir şeyi yapıyordu ki oda bir kaç yıl içinde kendisinden kaçışın sebebi olacaktı. Mazlum safiyane çalıştığı işlerle ilgili eksik gördüklerini yada daha

uygun çözümleri bölüm amirine öneriyordu. Bilhassa denetleme ile ilgili işlerde herhalde geçmişteki tahsil ve tecrübeleriyle, ilgili hukuksuzlukların bilhassa ilgili devlet birimlerinden yardım talep edilerek, mevcut yasaları kullanarak sonuç alınabileceğini konusunu amirine ısrarla iletiyordu.  Mazlumun bu tekliflerinden bir iki tanesi denendiğinde bu konularda hukuki ilişkilerin kullanılabileceği görülmüştü.  Ancak kısa bir müddet sonra, en üstlerin müdahalesiyle Mazlum,  gayretiyle  yolunu kendi açtırdığı çalışmalardan koparılmış, kısa bir süre sonra ilgili faaliyetler durdurulmuştu. Açıkçası ilgili piyasalar hukuki bakımdan yaygın kirlilik içeriyor, önerilen yöntemler piyasa sistemlerinde rol sahibi olanları  aşırı rahatsız ediyordu. Çünkü yaygın usulsüzlüklere bırakın müdahale karışılmasını dahi istemiyorlardı.

 

Bu durumda, kısacası Mazlum, uyumsuz, aksi, her şeye karışan esasında işe yaramaz bir memurdu, buralara nerden gelmşti, başımızın belası, zaten Mazlum her haliyle bir  tehlikeydi kendileri için....

 

Tercümesi, Mazlum yavaş yavaş dönen dolapları, gerçek görevimizi, horumlatma sistemimizi farkediyor, bir an evvel tecrit ve bölgemizden ayrılmalı.. Sonun da Mazlum, kış köşesi denilen, normal zamanlarda kullanılmayan, aşırı rutubetli, kuzeye bakan odaya konulmuştu, daha doğrusu memurlar arasında adı yarı şaka tecrit olan odaya makam yazısıyla yerleştirilmişti.

 

Mazlumun sırf görevlerin iyi ve doğru yapılmasını istediği için bu hale düşürülmesi ağırına gidiyordu, ama yapılacak bir şey yoktu.. O sıralar ülkede büyük değişiklikler olmuş, yeni umutlar vadeden bir siyasi parti büyük çoğunlukla tek başına iktidara gelmişti.  Mazlum eskiden beri memlekette pek çok şeyin değişemiyeceğini bilir, boş laflara inanmazdı. Ancak kör tesadüf o sıra kul sıkışmışken öyle şeyler olmuştuki.. İşyerinde mağdur durumda olan, kendinin ezildiğini, önünün kesildiğini anlayan  Mazlum, sebebininde ne olduğunu artık çok net biliyordu.  Gelişen bu olaylar kişisel sorunlar hiç değildi, hiç,..  yetimin ,yoksulun, üreticinin alınterinin hakkı, buralarda birilerine, hakkı- nın  çok üstünde peşkeş çekiliyordu, o kadar,  işte açık gerçek buydu.. Ancak Mazlum bunlarla başedilemiyeceğini, zaten açık delilli olayların bile cezai sonucunun yıllar sonra alındığını, mazlum bir memurun gücünün buna yetmiyeceğini çok iyi biliyordu  Ancak beklenmedik gelişmeler olursa, tüm imkanları seferber ederek, büyük güçler elinden tutarsa.. Ya tutarsa .. Millete ve Devlete büyük hizmet yapılmış olurdu.. Evet, olurdu..

 

VADEDİLEN  MÜKAFAT:

 

Kaloriferide çalışmadığı için kışın, kış gibi soğuk ve rutubetli odasında Mazlum günlük gazeteleri, günlerdir olduğu gibi sessiz bir dikkatle okuyordu. Hızır yetişmişti gene işte,.. zaman zaman gözleri buğulanıyordu .. O günlerde hemen her kesimden gazete manşetlerinde, baş sayfa, baş haberlerinde şunlar vardı;

 

" Sayın Başbakan ülkenin mutlaka Yosuzluklardan temizleneceğini söylüyor"

 

" Başbakanımız bir memlekette bu kadar yolsuzluk olmaz, hiç kimse görevini doğru yap-mamış, herkes görevini yapacak demektedir. "

 

" Denetleme sistemini tümüyle değiştireceğim, müfettişlerin çoğu görevini yapmamış, ilgili kanunlar hazırlandı. "

 

"Yolsuzlukları, İHBAR EDENLERİ MÜKAFATLANDIRACAĞIM "

 

" Hiç korkmayan, bize başvurun, fakirin garibin hakkını yedirmem. "

 

   Meclisin en üstü daha keskin mesajlar veriyordu. O günlerde bir tesadüf daha oldu;

Meclisimizin ilgili Komisyon Başkanı, büyük bir gazetede manşet olan demecinde;

Mazlumun çalıştığı kurumun adını vererek, orada çok yolsuzluk var, israf var diye, kurumu örnek gösteriyordu. Günlerdir, gazetede, TV' de bunları izleyen Mazlum, eline kılıç alır gibi kalemi aldı, ya Bismillah dedi ..

 

MÜKAFAT  GELİYOR :

 

Mazlum haliyle bu işlerde acemiydi, adını kullanarak şikayet yapmaktan korkuyordu.. O sıralarda birisi Mazluma, madem çekiniyorsun,  olsun adsız at, adsızda olsa dikkate almak zorundalar demişti.. Mazlum ihbarın nasıl etkili olabileceğini de uzun uzun düşündü .. En sonunda şu karara vardı; İhbar mektupları iki parça olacaktı .. Esas ağır suçlamalar, makamla ilgili ikinci mektuptaydı .. İhbar dilekçeleri üçer adrese hem faksla hem de tahaütlü postayla yollanacak, her dilekçenin altında bu üç makamın, birimin adı bulunacaktı. Bu makamlar, kurum üst makamı, bakanlık üst makamı, TBMM üst makamıydı.. Bilhassa üçüncüyü gören üst makamlar,  bu yüksek makamdan mutlaka çekinileceğinden gereği yapılınacaktı, o kadar işte, Mazlum nefes aldı.. 

 

Mazlum aynen bu şekilde dilekçeleri yolladı,  servis etti .. Bu arada kısa bir süre sonra Mazlumun çalıştığı bölüm başta Müdürlüğün dosya dolapları esrarengiz bir şekilde hem de gece vakti fazladan asma kilitlerde taktırılarak, kilitlenmişti, bir şeylerden korkuyorlar- dı, bu tedbire niçin gerek duyarlardı acaba ..  Bir müddet sonra en yüksek makamdan üst bir görevli gelmişti, normal kontrol için gelmişti. Güya.. Müdürle samimiyet içindeydi- ler, yemeleri içmeleri ayrı gitmiyor, baş görevli,  emrinde arabalar bir yandan şehri, bölgeyi geziyordu. Görev odası makamla yani müdürle karşı karşıyaydı .. Oh, ne ala ne ala .. Mazlum huylanmaya başlamıştı, ancak kısa bir süre sonra birinci mektuptaki hususlar kontrol edilmeye başlamıştı, ilgililer koşuşturmaya başlamıştı.. Soluk aldı, baş görevli onu makamına çağırdı. Epey konuştular, konuşmanın sonuna doğru adsız bir şikayet mektubunun yüksek makamca kendilerine iletildiğini, böyle bir şikayetin çalışanlarca yapıldıysa, yapanın kim olabileceğini sordu?  Mazlum biraz şaşırmıştı.. Kendisini arayabileceğini söyleyerek Mazlumu odasına  yollamıştı.

 

Neler oluyordu?.  Esas önemli ikinci mektupla ilgili bir soruşturma, soru yoktu.. Üstelik diğer ihbar konusunda ki ihmal ve kusurlar adeta, amir ve memurlarına onartılıyor, hatalar düzeltiliyordu.. İkinci mektuba ne olmuştu, olamazdı,  ancak bal gibi olmuştu, ikinci mektup, esas yolsuzluklarla ilgili dilekçe ortalarada yoktu, işlem görmüyordu.. 

 

Mazlum, bir dahaki yazıda ayrıntılarını açıklayacağımız bir karşı operasyonla, hızla hakkında rapor oluşturularak, ayni zamanda doğup büyüdüğü yer olan çalıştığı ilden apar topar, kışı ile, soğuğu ile meşhur, " En Doğu İline" tayin edilmiş, daha doğrusu sürülmüştü.  Mazlum memleketinden, evinden, işi dolayısıyla kendisiyle gelmesi mümkün olmayan ailesinden ayrılmak zorundaydı.. Kendi üzerine tek mal varlığı olan, bakımı için üzerinde titrediği kayığınıda terketmek zorundaydı artık.. Karadeniz'den de ayrılıyordu işte. Teknesine kim bakacaktı? Teknenin yanına gittiğinde bir tesadüf eskiden tanıdığı ihtiyar balıkçıya rastlamıştı, ne yapıyosun diye sorduğunda, o da ortakçı çalıştığı kayığın satıldığını, işsiz olduğunu söylemişti. Eskiye göre hepten perişan bir hali vardı. Mazlum cebinden anahtarlığı çıkarttı, motorun anahtarlarını ayırıp ihtiyara verdi, " al dedi, ben buralardan gidiyorum, kayığımı istediğin avda kullan, ancak ona iyi bak, iyi sahip ol " dedi, ihtiyarın gözleri yaşarmıştı. 

 

Mazlum işyerinden son olarak geldiği o gün ayrılırken, ona bunlarla başedemezsin diyen bir iki arkadaşı eşlik ediyorlardı, esasında bu sonuç beklenen bir sonuçtu, ancak   " BEKLENEN MÜKAFAT " değildi.. Aldınmı mükafatını diye ona takılanlar oldu.. Mağdur olabilirdi ama başı dik ve onurluydu.

 

Mazlum dediki onlara;  " Ben mükafatımı aldım. "

 

Başa gelen bu hal mükafat olmasa, Mazlum, Mazlum Olurmuydu?

 

                                   KOLLARIMA  BAĞLAMIŞLAR  SAZIN  TELLERİNİ ..

 

                                                              M.KÖSE -   11.09.2008 - ÜÇ  ŞEHİR.. SAMSUN ..

 

 

Not : “ Memur Mazlum Bey’in Anıları ” imkan bulursak dizi halinde devam edecektir.

          Bir dahaki yazı, “ İpini çekme operasyonu (7)” olacaktır.

 --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

 

Mustafa KÖSE

 Tarih Bilinci

                    MEMUR MAZLUM BEY’İN ANILARI(7)

                         

                -  DAĞLAR DAĞLAR VİRAN DAĞLAR.. -

 

Konu: M.M.

İlgi: Kara Duman Kaplamış..

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------      Mazlum baş görevlinin soruşturmasının böyle eksik devam etmesine çok sıkılmıştı, yolun sonunu görür gibi oluyordu.. Ne yapmalıydı.. Müdahale ederim, kendim gider olayları açıklarım, ben yazdım, ancak esas önemlisini soruşturduğunuz yok, üstelik dilekçeler denetim için kısaca yazıldı, daha pek çok yolsuzluk, usulsüzlük var, size anlatarak ifade vereyim derim, olayın seyrini değiştiririm en azından denerim, diye planlıyordu. Tecrit adlı odasında bir takım notlar almaya başladı, o sırada yanına birkaç arkadaş ya da görevli uğruyordu. Mazlum gözlem ve takip altındaydı, zaten neyi denemek isteyeceği de tahmin edilebilirdi doğrusu.. Ne bilebilirdi başına gelecekleri..

-------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Mazlum işyerindeki bu olayları aynen şu şekilde anlatmıştı;

 

Ne demişti Baş görevli ona, odama haber vererek gelebilirsin, yani randevu alarak.. Mazlum bütün cesaretini topladı.. İlk ifadede sadece sorduklarını cevaplamıştı, şimdi tüm bildiklerini, esas ihbar dilekçesini, kendinin yolladığını anlatmak istiyordu.. Nerden inceyse oradan kopsun demişti.. Demişti demesine amma..

 

Mazlum Baş görevlinin oda telefonunu biliyordu, zaten boş olan Müdür yardımcısının odasındaydı. Telefonu çevirdi, birkaç kez çaldı, telefon açılmıştı; Saygıdeğer Baş görevlim, rahatsız ediyorum ben memur Mazlum, efendim uygun göreceğiniz zamanda size bilgi vermek için görüşmek istiyorum.” Bir sessizlik olmuştu.. “10 dakika sonra gel.” demişti. Mazlum ellerinin buz gibi olduğunu hissetmişti, korkuyordu, çünkü gelişmelerden sonra olacaklara da, bu insanlara da güvenmiyordu, ancak artık bu yapılacaklardan başka yapabileceği bir şey yoktu..

 

Saatine bakıyordu, zor geçen bir on dakikaydı.. Yavaşça odadan çıktı, merdivenleri tırmanıyordu.. Amma tesadüf herkesin (ayni katta olan) personelde işi var galiba dedi, güvenlik görevlileri, odacı, çaycı adeta merdiven boyunca dizilmişlerdi.. Mazlum safiyane merdivenleri çıktı, zaten baş görevlinin odası merdivenlerin bittiği yerin hemen karşısındaydı. Mazlum kravatını düzeltti, ceketin düğmelerini kontrol ederek hepsini ilikledi, kapıyı tıklattı yavaşça kapıyı açtı, BAŞEĞDİRİR oturduğu makamdan ona bakıyordu, içeri girdi.. İşte ne olduysa o sıra oldu..

 

Mazlum sayın baş görevlim diye lafa başlıyordu ki, gök gürlemesi gibi bağırmaya başlamıştı.. Baş görevli, Süha BAŞEĞDİRİR yüksek sesle söylüyordu, “ Sen kimsin, sen kim oluyorsun, haddini bilmez, lan bizim başımıza belamısın? Niye bu kadar kızdığını iyi anlayamamıştım, doğrusu.. Esasında sebebi anlaşılmıştı, “ Sen kim oluyorsun da bana, makamıma telefon kaldırıyorsun, telefonla beni arıyorsun, haddini bilmez.“ diye bas bar bağırıyordu işte..  Halbuki kendi beni arayabilirsin demişti, ancak hesap başkaydı tabi.. O sırada ayağa fırlamıştı.. BAŞEĞDİRİR, daha genç sayılır üstelik güçlü kuvvetli bir yapısı vardı.. Bende güçlü kuvvetliydim ama uyanmıştım, hızla kapıya döndüm, kapının kolunu tuttum tutmadım, kapı zaten açılmıştı, merdivende tesadüftür zannettiğim rastladıklarımın hepsi kapıdaydı, birisi bana belimden sarıldı, sanki ben bir şey yapmışım gibi biri önümden kollarımdan sarıldı, üstelik güvenlikçiler silahlıydılar.. Hepsi arkadaşımdı çoğu beni severdi amma şimdi durum bambaşkaydı.. Çocuklar ben bir şey yapmadım, bırakın beni diye seslendiğimi hatırlıyorum.. Beni odama indirdiler..

 

Daha ben o günden sonra bırak ihbar dilekçesi, ifade vermeyi, odamda zor oturuyor, işe zorunluluktan geliyordum. En yakın birkaç arkadaşım bile odama uğramıyor, nerdeyse selam vermiyordu. Tecrit adlı odadaydım, arkadaşlarımdan da tecrit etmişlerdi, ayni zamanda psikolojik bir baskı altına sokulmuştum. Yalnız herkes günde birkaç kez açık duran kapımdan seyirlik bana bakıyordu, bazıları için için gülüyorlardı.. Bu durum zaten birkaç gün sürdü, yukarda giyotin kurulmuştu, sürgün kararım için tutanakları oluşturuyorlardı.

 

Mazlum’un yolsuzlukların önünün alınması için söyledikleri; Şunları söylemeden geçemeyeceğim, Demokratikleşmeyi, Avrupa Birliğindeki özgürlükleri savunanlar, olmadık konuların takibini tavizsiz, olmadık muhbirliklerle de yaparken “YOLSUZLUKLAR”ın ortaya çıkarılması, bunun için ihbarcının korunması hatta görevli kabul edilmesi yöntemlerini, halen tam tersten uygulayan sistemlerimiz hakkında niye bu gayretleri, yeterince gösteren yok? Ne mi yapıyorlar, önce yolsuzluk ihbarı yapanı çalıştığı yerden düzmece iddialarla sürüyorlar, arkasından sözde soruşturma yapıyorlar.. Daha bu konularda korkmadan ifade verecek kim kalır?  Israrla bu işleri kim takip eder, kaç Mazlum var? Üstelik TBMM bu konularda ilgili uluslararası yasaları imzaladı, kabul etti.. Hani ilgili, gerekli yasalar? Hani siyasetten, hükümetten emir almayan  ” Bağımsız Yolsuzlukla Mücadele Birimi “ ? Hani verilen sözler? Bunca çalışanın, üreticinin, yetimin, yoksulun hakkını yiyenlerin hesabı ne zaman ve nerede sorulacak? Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar, Şerefsizler.. Yolsuzlukları yapanlarda, gereğini yapmayanlarda, o kadar..

 

Sonradan Mazlum’un öğrendiğine göre; Baş makam ile baş görevli kafa kafaya vermişler.. Baş makam, “Bu iti sürelim, ağır disiplin cezaları verelim. Sonra bizim kurum, bizim sistem, böylelerini kabul edemez, valla mahvoluruz..” Geçmişte güya farklı görüşleri savunmuş bu ikili anlaşmaya çalışıyormuş... Baş görevli Süha BAŞEĞDİRİR, haliyle tahsilli, biraz soğuk duruyormuş.. Ya, demiş hem buna sorunlu diyorsunuz, hem bu şehrin çocuğu, sonra bunun biraz arkası da var.. Bizim Baş makam bakmış, tereddüt var, “Senin tam bilmediğin başka şeyler var, bu itin takıntısı sade yolsuzluklar olsa kendin için istiyorsun diyeceksin..” BAŞEĞDİRİR,” başka neler var” diye baş makama bakmış.. Baş makam; “Bu itin her işte bezi var..” “Ne gibi?” “Hani demiş geçenlerde, burada büyük zehirli duman santrali olayları olmuştu ya..” “Evet..” “Bu it, köylere kadar..” “Yok ya..” “Bu it tekin değil!” “Başka..” “Daha vahim olmak üzere bu it, bir takım örgütlenme..” “Vay anasına..” “Bu itin daha vahimi, ne olduğu da belli değil, yok sağı, solu, milleti birleştireceklermiş, hani böyle bir çalışma icat etmişler.. Bunun bir gücü olmaz ama, sokak takımı işte..” BAŞEĞDİRİR, “Şimdi anladım, bu it, TEHLİKE, TEHLİKE.. Gereği Düşünüldü..”

 

Mazlum, garajda birazdan soğuğu, kışı ile ünlü, “en doğu iline” kalkacak otobüse binmeye hazırlanıyordu. Garajdan doğuya doğru, gökyüzüne doğru baktı ovayı bugün biraz daha fazla duman kaplamıştı, uzaklardan az ince fakat daha siyah bir dumanın dağılan izi.. Yakınlarından ayrılırken üzülmemiş görünmeye çalışıyordu.. “ Yüzüm güler, kalbim ağlar..“  misali….

 

EY VATAN !..

 

SENİN İÇİN, KİMİMİZ ÖLDÜK, KİMİMİZ HAPİS YATTIK, KİMİMİZ

SÜRÜLDÜK, KİMİMİZ YAZI YAZDIK, KİMİMİZDE NUTUK ATTIK.

 

Kimimiz de uyanıktık, küpümüzü doldurduk, kimimiz de küpü dolduranlara yaranmak için görevimizin tam tersini ..

 

     DİNSİN ARTIK GÖZYAŞLARIN..

                                                      DİNERMİ Kİ ?

 

 

M.KÖSE — 13.09.2008 — SAMSUN..

 

 

Not: “Memur Mazlum Bey’in Anılan “ imkan bulursak dizi halinde devam edecektir. Bir dahaki yazı, “İpini çekme operasyonu (8)” olacaktır.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çay-Kur Pazarlama Bölge Müdürlükleri bayilerin çay satış alanlarında dağıtım ve reklam için kurdurttuğu şirketlere, hukuksuz ve kontrolsüz % 1,5 satış üzerinden çay satış paralarını bayilere ödettiren Genel Müdür, ben istersem % 10 ödetirim diyebilmiştir. 10 kazanabiliyor mu ki bayiler? … Şirket yönetimlerine, kendine yakın ve güçlü bayileri getirtmiştir. Bir çeşit Mafya oluşturmuştur. Bunların ekserisi,  Kayseri’deki Şirket sahibinin tarafıma ısrarla söylediği gibi kendini “derin devlet” diye tanıtan muhtemel bu işlerle ilgili kimselerdir.  E.YÜCE’nin döneminde, Satış ağı, geçmişte Bölge Müdürlükleri çıkarılan yasa gereği kaldırılacakken, 3 elden yapılır, daha masraf- lı,  karmaşık bir hale gelmiştir. ( İLK UYGULAMA USULSÜZ OLARAK SAMSUN'DA .. )Neticede NEDENSE? aşırı reklama( NE REKLAM NE HARCAMA, İŞÇİYE, ÜRETİCİYE PARA YOK, REKLAMA TRİLYONLAR  .. ?? ) düşkün G.Müdür, üreticinin ve esnafın emek payını, bunlara aracı Şirkete,  daha önceleri hiç olmadığı şekilde dağıtması sonucu, birkaç yıl evvel normal olarak %14 -15 karla çay-kur çayı satan esnaf % 7- 8 ‘ lerle satabilir hale germiştir. Bayilerde çayı, esnafa peşin harici önerilen obsiyonuda yapmadan, nakit ya da kredi kartlı peşin satmaktadır. Esnaf adeta markanın ve milletin hatırına çay-kur çayı satar hale gelmiştir. Çay-kur özel sektör lehine piyasada gerilemektedir.

------------------------------------------------------------------------------------

...... esnasında, Pazar Araştırma ve Satın alma Kısmı başta olmak üzere yolsuzluk ihbarı yapan, yapmak isteyen şahsıma, tayin, disiplin cezaları iddia ve ifadeleri alarak, kurum dışında olan sıradan bir sözlü tartışmayı büyük olay haline getirmiş, sayfalarca tutan kalın dosyalar üretmiştir. Kurum teftişini eksik yapmış: şikayetçi olduğum KİTLİ DOLAPLARI ve dosyalarını ES geçmiştir. Yolsuzluk ve usulsüzlükleri araştırılacağına, ihbar dilekçelerimizde ayrıntılı sunduğumuz konuları bulmamış, üstlerini örtmüştür. Ancak şahsıma uygulanan AÇIK KOMPLONUN, MİMARI olmuştur. Fakat süreç bekledikleri gibi gelişmemiştir.

            DEŞİFRE olmuşlardır. Kurumu kötü yönetenler, kişisel  çıkarları için kullananların, sorumluluğu müteselsil olarak ortaya çıkmaktadır.

            Devletime ve Kurumuma, olumsuz görünen durumuma rağmen, Hizmet  Sunduğum inancıyla,

                                                                       Gereken İşlemin Yapılmasını;

                                                                                                                      ARZ EDERİM.

                                                                                                                     

                                                                                                                      M......   K...

                                                                                                                      Çay-Kur Memuru

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

SAYIN BAŞBAKAN'IM, BUNLAR YOKSA, YOLSUZLUKLARI ÖRTTÜRMEK İÇİN, BU KURUM RİZE'NİNDİR,  BİZDE ORALIYIZ .. BİZE KİMSE DOKUNAMAZ GİBİ ..

YOK OLMAZ ÖYLE BİR ŞEY, İNANMAM .. KANUNLAR HERKESE EŞİT UYGULANIR ..

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 SAYIN BAŞBAKAN'IM;

 

 "Yolsuzlukları, İHBAR EDENLERİ MÜKAFATLANDIRACAĞIM "

 

   " Hiç korkmayan, bize başvurun, fakirin garibin hakkını yedirmem. "

            

DİYORDUNUZ; MADEM ÖYLE GEÇDE OLSA GEREĞİ YAPILACAK .. SAYIN BAŞBAKAN  .. ADAM BOYU DOSYALAR YETKİLİLERDE, SAVCILAR, ÇETEYLE İLGİLİ BİRİMLER KAPILARININ ÖNÜNDE .. BİR DE İLGİLİ BAŞVURULAR SİZİN MAKAMINIZDA ..

------------------------------------------------------------

ATATÜRK'ÜN SELANİK'TE DOĞDUĞU EVİN AYNİSİ - KUTLUKENT BELEDİYESİ YAPTIRDI ..

SAMSUN - TEKKEKÖY - KUTLUKENT - KİRAZLIK MEVKİ ..

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.