T a r a f s ı z D e ğ i l i z

(anadoluhaber) ***Hak Peygamber'den kaçıp Papa'ya sığınmak****

Hak Peygamber'den kaçıp Papa'ya sığınmak
Yılbaşı, Noel kutlamaları derken 2009 Miladi senesine girdik. Bu arada İskender Pala'nın iki gün önce yazdığı "Bir takvime sahip olmak" başlıklı çok önemli yazısını hatırlatmak istedik..
Perşembe, 01 Ocak 2009 18:02

Bir takvime sahip olmak - Prof.Dr.İskender Pala

Fatih'in vezirlerinden ünlü şair Ahmet Paşa bir gazelinde,

Ey kamer-tal'at kaşın kavsin görüp takvîmde

Ay başında fitne var deyü müneccimler yazarbuyurmuş.

Aşağı yukarı, "Ey yüzü dolunay gibi parlayan sevgili! Müneccimler, o dolunayın üzerinde senin kaşının kıvrımını görünce takvimlerine, "ay başında fitne var" diye bir açıklama yazdılar." gibi bir anlam içeren bu beytin derinliğini anlatmak bir hayli zor. Nedenine gelince:

İnsanoğlu güneşin, ayın ve yıldızların hareketlerine bakarak en ilkel dönemlerden itibaren zamanı ölçmeye ve dilimlere ayırmaya çalışmış, bunları taş üzerine, ağaç gövdelerine çentikler atarak zapt etmiş. Bilgilerimize göre Sümer'de takvim yoktu, Mısır ve Babil'de her saltanat döneminin yılları ayrı ayrı sayılırdı, eski Yunan'da kuşak zaman (1 kuşak şimdiki 27 yıl) kullanılmıştı ve ilk düzenli, bilimsel takvimi Romalılar hazırlamıştı. Roma'nın kuruluşunu başlangıç kabul eden bu takvime göre Hz. İsa 753. senede doğmuştur. İsa'nın doğumundan 45 sene evvel Jullius Sezar bu takvimi İskenderiyeli Suzijen'e yeniden tedvin ettirdi ve Jullien takvimi adıyla kullanılmaya başlandı. Bu takvim hesabına göre 128 senede bir gün artıyordu ve 1582 yılında Papa 13. Gregovar bu hatayı düzeltecek yeni bir takvim hazırlattı: Gregoryen Takvimi. Hz. İsa'nın doğumunu esas alan bu takvim bütün Hıristiyanlık âlemince kabul gören Miladî takvimdir.

Tarih boyunca Kalde, İbranî, Mısır, Kıpt veya Çin takvimleri gibi Türklerin de bir takvimleri vardı: Oniki Hayvanlı Türk Takvimi. Buna göre sıçan (sıçgan), sığır (ud), tavşan (tavışgan), ejder (lu), yılan (ılan), at (yunt), koyun (koy), maymun (biçin), domuz (tonguz), pars (bars), tavuk (tabuk) ve köpek (it) yılı birbirini takip eder ve her günde gece ve gündüz olmak üzere onikişer çağ (saat) bulunurdu.

Osmanlı çağında atalarımız Rumi (Malî) ve efrencî (Miladî) takvimleri bilmekle birlikte resmi işlerde daima hicrî (kamerî) takvimi kullanmışlardı. Açık gök altında her yerden izlenebilen ayın hareketleri esasına dayalı olan bu takvim Hz. Ömer'in hilafeti zamanında kabul edilmiştir. Ashaptan bazıları ilk vahyi, bazıları Hz. Muhammed'in irtihalini yıl başlangıcı olarak teklif etmişlerse de Mekke'den Medine'ye hicretin milat olma görüşü ağırlık kazanmış ve o yılın on yedinci hicret yılı olduğu kabul edilmişti. Bu takvime göre yıl, her bir ay diliminde 28 veya 29 gün itibarıyla 354 küsur gün olarak hesaplanmıştır. Gök cisimlerinin nadiren görüldüğü Batı toplumlarınca kullanılan ve ayların 30 ve 31 gün olduğu miladi takvime göre hicri takvim, her yıl devlet lehine on günlük bir nispî kazanca imkân veriyordu.

Şimdi gelelim meselenin başka bir boyutuna:

Bir milletin takvimi onun tarihi demektir. Takvim bize geriye doğru düşünme imkânı verir ve kodlarımızın derinliğini, sağlamlığını, kadimliğini gösterir. Mesela Çin bizim on iki hayvanlı takvimimize benzer bir takvim kullanır ve bir Çinli bu geleneksel takvim sayesinde on beş bin yıl geriye doğru kendi tarihinin sınır taşlarını hatırlar, söz gelimi sekiz bininci yılda milletinin başına gelenleri hafızasında tutar. Bu ona kimlik verir. Yahudiler 29 veya 30 günlük ayları olan ve bir yılı on iki, bazen on üç ay süren bir kameri takvimi altı bin yıldır kullanırlar. Bu onların genlerinde geçmişe doğru bir aidiyet hissini ayakta tutar ve tarihi unutturmaz. Japon takvimi Şinto kaç bin yıldan beri hâlâ aynıdır ve bir Japon bununla gurur duyar. İmdi, bu takvimlerin Miladi takvime göre çok kullanışlı olduğu söylenemez, ama hiçbir Yahudi veya Japon bunu değiştirmeyi düşünmez. Üstelik değiştirmedikleri sürece dünya milletleri arasında geri kaldıkları, çağdaşlıktan uzak düştükleri fikrine de kapılmazlar. Onlar bilirler ki takvim değiştirmek, hafızayı değiştirmektir. Sanki zamanı bir yerinden yırtıp asıl parçayı saklamak gibi... Takvimi değiştirdiğiniz vakit kimliksiz, tarihsiz, hafızasız bir millet olma tehlikesi vardır. Çünkü o zaman size kimlik veren geçmiş olayları kendi medeniyet birikiminize göre değil, kabul ettiğiniz yeni takvime göre anlamlandırmaya başlarsınız. Hatırladığınız tarih ve geçmiş, sizin yaptığınız tarih değildir artık. Siz orada etken konumdan edilgen hale düşersiniz ve tarihsel başarılarınız, icatlarınız, keşifleriniz, dünyaya yaptığınız katkılar hep yeni takvimin sayfalarına işlenir. Mesela Konstantinepol 857'de değil 1453'te fethedilmiş olur ve tabii "Belde-i Tayyibe" fikri aradan kalkıverir. Ayasofya algısı Eyüp Sultan algısından önde durur ve İstanbul'un Konstantinepol kimliğini baskın kabul etmeye hazır hale gelirsiniz. En basit tanımıyla Hicret'ten koparılıp Noel'e bağlanır, Noel kutlamaları için özel ve tüzel hazırlıkları arttırırsınız. İşin ilginç yanı bu değişikliği de laiklik adına yapmış, Hicri takvimden kaçıp Gregoryan takvime kapılanmışsınızdır. Hak Peygamber'den kaçıp Papa'ya sığınmak yani...

Şimdi gelin, bir de, kendi atalarınızdan yadigâr kalmış şu dizeleri anlayamıyoruz diye şikâyet edin!..

Ey kamer-tal'at kaşın kavsin görüp takvîmde

Ay başında fitne var deyü müneccimler yazar

Bu beyitte nelerin anlatıldığını merak ediyor musunuz?!.. Açın bir ansiklopediyi, bir tarih sözlüğünü, bir bilimsel araştırmayı, eski takvime göre dolunayın evrelerini, kavis haline gelişini, ay başında incelip hançere döndüğünü, astrolojide yükselen burçları, fitne çıktığı vakit yapılacakları, müneccimlerin ne işlerle uğraştıklarını ve müneccimbaşılık müessesesini, rasathaneleri vs. okuyun, okuyun, okuyun... Oniki hayvanlı Türk takvimini kullanıyormuş gibi Ötüken'e kadar, hicri takvimi kullanıyormuş gibi Hira'ya kadar okuyun. Ancak o vakit miladi takvim bizim için anlam kazanacak.

Zaman

 

--
Bana ulaşmak için: dosta333@gmail.com

http://hbayhan.blogspot.com/

Kuşlar gibi uçmayı,balıklar gibi yüzmeyi,öğrendik ama basit bi sanatı
unuttuk,insan gibi yaşamayı.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.