11 Ocak 2009

(anadoluhaber) HİDAYET’TEN NASİPLENMİŞ OLANLAR SÖZÜM SİZE…

HİDAYET'TEN NASİPLENMİŞ OLANLAR SÖZÜM SİZE…
 
01 Ocak 2009

İnsanlık gerçek vazifelerini unutmaya yüz tutmuş, etrafını boş bakışlarıyla süzmekle yetiniyor artık…


Hanımlar; ev işidir, ev gezmeleridir, alışveriştir, dizi izlemeleridir. Kendi gönüllerince (?) vakitlerini dolduruyorlar.


Erkeklerin çalışan kısmı; sabah işe gider, akşam eve gelir, alır eline kumandayı, uzanır koltuğuna, başlar bir o kanala, bir bu kanala göz atmaya… Keyfince maçlar, filmler, haberler izler… Erkeklerin aylak kısmıysa; bütün gün kahvelerde boş sandalyeleri kapma oyunu oynar. Canları sıkıldıkça bulundukları mekândan çıkıp başka bir kahve ye tekrar girip, orada akşam'ı hatta bazen gece'yi ediyorlar. Eve geldiğinde hanım'ı çoktan uyumuştur, eee onun da eşinin yanına uzanıp uyumaktan başka yapacağı bir şeyi kalmamıştır…

İnsanların YAŞAM denilince aklına bunlar geliveriyor artık ilk etapta, gündelik hayatta yapılan / görülen iş'ler. Peki, hayat bununla mı kâfi?

Ruhi / manevi boşluklarını dolduramamış insanlardan bahsediyorum, sizlerin de anladığı gibi… Bunlar mutlu olabilirler mi hiç? Sadece mutlu sanırlar kendilerini… Dünyayı anlamsız bir sırıtmayla incelerler, karşılarındaki insanlar, içlerinden gelerek gülümsediklerini sanırlar, anlamazlar ki; o gülümseme artık alışagelmiş davranışlar gibi, günde en azından bir kaç defa yüzlerinde bulundurmaları gereken bir ifade… Aslında o insanların içlerinde ne fırtınalar koptuğunu bilemez kimse…


Hanımlar neden dizi'den dizi'ye geçip, hepsini kendi hayatları gibi bilip anlatırlar…
Beyler neden bütün gün, kahvelerde; kahve/ çaylarını yudumlarlar…  NEDEN?

Gelin biraz tefekkür edelim… Eğer bu insanların boş zamanları olmasaydı aynı davranışlarda bulunurlar mıydı?


Eğer bu insanlar ruhi bağlamda duygularını tatmin edebilselerdi, hiç bu kadar rutinsel bir hayat geçirirler miydi?


Gelin hep beraber düşünelim…

Bu insanların boş zamanları olmasaydı, yani maneviyat boşlukları bulunmasaydı, bir ihtimal bu insanların hayatlarında; Namaz kılmak, Kur'an -i Kerim okumak, oruç tutmak, dedikodu yapmamak, iftira etmemek… Gibi eylemler bulunurdu.

Olmaz mıydı sizce de bunlar, bir ihtimal olurdu bence… Bu kısımda ihtilaf'a düşmedik mi, bir sonraki aşamada bizler giriyoruz devre 'ye…
Biz bilenler, az da olsa bilgilenmeye çalışanlar, hayatları İslam olanlar, Allah (cc)'tan korkanlar, Peygamber (sav)'imizin sünnetine sahip çıkanlar… Diyeceksiniz ki; biz bunların hepsini hakkıyla yapmıyoruz ki… Ben yapabiliyor  muyum (?)  Hayır… ! Utanarak söylüyorum ki hayır.

Ama size bunca şeye rağmen bir müjdem var…
Bizler, en azından (!) insanlığın hidayetinden nasiplenmiş kesimindeniz, bizler en azından hak yol ne / sapık yol ne, bunları biliyoruz. Bunlar da şimdilik sevinmemiz için yeterli bir nedendir…

O zaman artık yapmamız gereken aşamaya gelebiliriz; bir yandan kendimizde gördüğümüz eksikliklerimizi gidermeye çalışırken, bir yandan da insanlara İslam'ı / Hakk'ı tebliğ etmeliyiz, anlatmalıyız doğruyu.
Bazınızın aklından şu geçecektir belki de; ben daha olgunlaştıramadım ki nefsimi tam manasıyla, nasıl insanlara anlatırım?


Kardeşim, sen en azından doğru yolda ilerlemeye çalışıyorsun, doğruları henüz tam olarak hayatına idame ettiremediysen de…
Belki Sen, hiç bir zaman  tam olarak nefsini olgunlaştıramayacaksın, o zaman senin üzerinde insanlara karşı olan sorumluluğun gitmiş mi olacak(?)


Hayır, Asla!


Bu yüzden de bildiğimiz kadarıyla Hakk'ı anlatırken, bilmediğimiz kadarını öğrenip, bildiklerimizin arasına katmanın ARTIK zamanı geldi!
Bu zor ama mukaddes yolda atılacak her adımda Rabbimiz yardımcımız olacaktır, ŞÜPHESİZ!

Selam ve dua ile…

Esma Mert/ Davacı Genç

--
"Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu, bir hastalık. Gözlerimi kaybettikten sonra bu kuyuya sık sık düştüm... İstediğini yapamamak, sakatlığımdan doğan bir aciz"

Cemil Meriç


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.