18 Ocak 2009

(anadoluhaber) KORKU TOPLUMU YARATIP İMPARATORLUĞU İHYA(*) ETME!...

KORKU TOPLUMU YARATIP İMPARATORLUĞU İHYA(*)  ETME!...

                                                                                              Av. Cemil CAN

Bazı şüphelilere(1) yöneltilen soruların  basına yansıyan kadarından anlaşıldığına göre; ne ile suçlanacaklarını anlamak mümkün olduğu gibi,   soruşturmanın arkasında yetkin  ceza hukukçularının bulunmadığı sonucuna da kolayca varılabilmektedir…  Suçlamalardan   biri "Ergenekon Terör Örgütü"ne üye olmak, diğeri örgüt adına 'dezenformasyon'(2) faaliyeti içerisinde bulunmak,  bir başkası da  Kemalist olmamak(3)

Dezenformasyon kavramı; toplumu yönlendirmek amacıyla yanlış bilgi ve haber vermek için kullanılan propaganda ve karşı propaganda faaliyetini anlatmak için kullanılır… Bu tanımlamadan kavramın dava çok gizli servisler ve  toplumu dönüştürme iddiasında olan   örgütler tarafından kullanılan bir istihbarat terimi olduğunu söylemekte bir yanlışlık yoktur… Nitekim, 'internet' ansiklopedisinde bile kavram istihbarat sayfa kategorisi içinde açıklanmıştır. Daha önce yayınlanmış pek çok istihbarat raporunda da bu kavram kullanılmıştır. Bizim burada tartışmaya açmak istediğimiz; 'dezenformasyon' faaliyetinin ceza hukukumuzda yerinin olup olmadığıdır. Her şeyden önce ceza hukukunun en temel ilkesi olan 'kanunsuz suç ve ceza olmaz'(4 ) ilkesi uyarınca; 'dezenformasyon' faaliyetlerini suç olarak kabul etmek mümkün değildir.  Kanımca, yabancı  kökenli olan bu "dezenformasyon" kavramı yerine   "bilgi kirliliği"  kavramını kullanılmak daha yerinde olur. Sırası gelmişken, bilgi kirliliği yaratarak toplumu yönlendirme ve korkutma çabalarına karşı en etkili faaliyetin; doğru bilgilere hızlı şekilde ulaşıp, onları aynı  hızla topluma yaymak olduğunu söylemek gerekir… Bu görevin öncelikli olarak ilgili kamu kurumlarında olduğu tartışmasızdır. Ancak duyarlı ve sorumlu yurttaşlar için bu yöndeki faaliyetler; aynı zamanda bir vatandaşlık ödevi de sayılmalıdır. Dolayısıyla bilgi kirliliği yoluyla  elde edilmek istenen sonuçları etkisiz kılmak da bu şekilde mümkün hale gelecektir.

 Bilgi kirliliğinden korunmak için yaptırım öngören bir yasal  düzenleme yapılabilir mi? İletişim olanaklarının baş döndürücü bir hızla geliştiği günümüzde,  bu sorunun yanıtının olumsuz olacağını söylemek daha isabetlidir… Bunun pek çok nedeni vardır. Bunlardan biri: zaman zaman bilgi kirliliğini kamu kurumları eliyle yapılmış olmasıdır. Geçen hafta içinde  Devlet televizyonuna canlı bağlantı ile konuk olan bir 'muhbir' in(5) , yine devletin en önemli  ve saygın kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en  üst düzey yöneticileri ile ana muhalefet partisi yöneticileri hakkında  uluorta  söylediği iftira ve hakaretleri bilgi kirliliği yaratma kapsamında değerlendirmek gerekir. Bu programla bir yandan bilgi kirliliği yaratılırken, diğer yandan yine ceza hukukumuzun bir başka temel ilkesi olan "masuniyet karinesi"(6 ) ihlal edilmiştir.

 Denebilir ki, günümüzde;  bir tarafında, içinde düşmanlarımızla işbirliği içinde olan bazı ihanet içindeki vatandaşlarımızın da bulunduğu kuvvetler ile; ulusal bütünlükten yana olan ve cumhuriyet ilkelerine sıkı sıkıya  bağlı vatandaşlarımız arasında geçen; ve her cephesinde ateşli silahların kullanılmadığı bir 'gizli' savaş yaşanmaktadır. Bu savaşta kullanılan en etkili silah olarak  bilgi kirliliği yaratmayı (=dezenformasyon) gösterebiliriz... Bilgi kirliliği yaparak,  düşmanın elinde her türlü olanakların bulunduğunu ve bu nedenle de daha güçlü olduğu fikrini insanların kafasına yerleştirilerek; toplumu güven bunalımına düşürülüp, etkisiz hale getirmek; bu savaşın en temel 'stratejidir'(7) … Aynı şekilde, içinde bulunduğumuz durumu, güvensiz ve umutsuz olarak kavrayıp, yakın çevremize de bu şekilde anlatarak, onların da 'savaş' dışı kalmasına neden olmamız yine bilgi kirliliği yaratılarak  elde edilebilecek bir sonuçtur…  Ateşli silahların kullanılmadığı bu savaşın, hayatın her cephesinde sürdürüldüğü unutulmamalıdır… Bu nedenle herkese düşen bir ödev vardır. Bu savaşta Türkiye tarafında olanları, önce tarafsız hale getirerek etkisizleştirmek, sonra da kendi taraflarına çekip kullanmak düşman için hayati öneme sahip bir stratejidir… Zira  karşı taraftan birini yok etmek yerine, onu kendi tarafınıza çekip, sizin yerinize savaştırmak daha akıllıca bir iş olsa gerekir…  Bu küresel savaşın genel amacının enerji kaynaklarını ele geçirmek ve geçiş yollarının güvenliğini sağlamak olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekir. Aptal toplumların ödeyeceği faturanın ne şekilde olacağı ise, komşumuz Irak'ta her gün sıcağı sıcağına ve  en çarpıcı örnekleri ile yaşanmaktadır. Bu nedenle bilgi kirliliğinin yaratacağı tahribata karşı öncelikli olarak kedimizi korumak en başta gelen ödevimizdir.  Bu ödevin günümüz koşullarında  askerlik hizmeti yapmak kadar önemli olduğunu söylemekte bir yanlışlık bulunmamaktadır... Kendisini korumayı başarabilen bireyin,  yakın çevresini de koruyabileceğini söylemeye gerek bile yoktur.

Şimdi gelelim  yüzyılın davasına bağlı ürkütücü bir soruya; 'Ergenekon Davası' ile ilgili olarak yapılan hukuka aykırılıkları eleştiren bir kimseyi , 'Ergenekon Terör Örgütü' adına 'dezenformasyon' yapmakla suçlamak mümkün müdür? Bence bu sorunun yanıtı olumludur ve asıl tehlike de buradadır. Bu tehdit altında dava ile ilgili hukuka aykırılıkları ve soruşturma sırasında yapılan keyfilikleri eleştirebilmek için adeta bir  'kahraman' olmak gerekir… Çünkü salt bu eleştiriler nedeniyle bu dava içinde sanık durumuna düşmek söz konusu olabilir... Üstelik ne kadar tutuklu kalacağını, ne kadar süre  sonra kendini savunma olanağına sahip olacağını  tahmin bile edemeden…

"Örgüt adına dezenformasyon yapma"  suçlamasını,  TCK 215. Madde kapsamında 'suçu ve suçluyu övme'(8 ) olarak  kabul etmek mümkün müdür? Yanlış bilgi verme, övme sayılamayacağından ve ceza hukukunun 'Yasallık ilkesi'(4)  böyle bir duruma açıkça engel olduğundan bence mümkün değildir. Suç olmayan bir eylem nedeniyle, bir başka ifade ile sanıkların bilgi kirliliği yarattığı iddiasıyla,  kendilerine sorulan sorulara  verdikleri  yanıtlar, onları örgüt üyesi haline getirmeyecektir…

         Şüpheli birine  "Kemalist olmadığı" suçlamasını yöneltmenin, davayı bambaşka bir noktaya çekeceği kuşkusuzdur… Öyle ya, sanık bu soruya "Kemalist olup olmadığım sizi ne ilgilendirir?" şeklinde cevap verebileceği gibi, suç olmadığından emin olduğu için  kızıp "Kemalist değilim!" de diyebilir… Bu durumda bu cevaplar anında "yandaş medya"nın elinde olacağı için; Atatürk'ü sevip sevmemek kamu oyunda tartışılır hale getirilebilecektir…  Bu ise, birkaç ay önce, bir televizyon programında(9) "Atatürk'ü sevmiyorum, Humeyni'yi seviyorum… Yabancı manda altında  inançlarımızı daha iyi yaşayabilirdik. Daha özgür olabilirdik… "  şeklinde  beyanlarda bulunan 'hanım kızımızın'  kamu oyu vicdanındaki  savunmasını sanıkların üzerine yıkmak anlamına gelmektedir…  Aksi halde,  bu sorunun sorulması ile Atatürk sevgisini tartışmaya açmanın amaçlandığını söylemek yanlış olmayacaktır…

         Yaygın deyimiyle 'bilgi kirliliği' kavramı 'dezenformasyon' kavramını karşılayabilecekken, hukuki olmayan bir istihbarat teriminin hukuki bir soruşturmada kullanılması insanın aklına şu soruyu da  getirmektedir: Acaba soruları bir "istihbarat" birimi  hazırlıyor da, savcılar bu soruları polisler aracılığı ile şüphelilere mi soruyor?

         Son olarak; 'dezenformasyon' kavramını,   ona  en yakın "savaşta yalan haber yayma"(10) kavramı çerçevesinde ele alırsak;  " Örgüt adına dezenformasyon  faaliyeti içerisinde bulunmak" suçlamasına en yakın suça yaklaşmış oluruz… Sadece yaklaşmış oluruz… Çünkü; bu suçun işlenmesi için ülkenin savaş içinde olması şart koşulduğundan ve bir savaş hali içinde bulunduğumuz da resmi olarak kabul edilmediğinden, şüphelilere bu  başlık altında soru sormanın hukuki bir gereği de bulunmamaktadır...

         Sonuçta örgüt lehine (ve adına) olacak şekilde bir açıklamalarda bulunuldukları  için; şüphelileri örgüt üyesi olduğu kabul edilebilir miyiz? Amacı 'bilgi kirliliği' yaratmak olan bir örgüt kurulmadıkça, hiç kimsenin böyle bir suçlama altında bırakılması  hukuka uygun olmayacaktır. Bu davanın sanıklarının özel durumu bir tarafa bırakılırsa,  davanın toplumun her kesimini ilgilendiren bir başka  boyutu ile ilgili olarak  şunu söylemek mümkündür: herhangi bir konuda fikrini söyleyip  yayan bir kimse, sonuç itibariyle bir örgüt adına 'dezenformasyon' faaliyetinde bulunmuş kabul edilebilir!...  Her zaman yanlış bilgi vererek toplumu yönlendirmek şart değildir. Bazı durumlarda(11)  saklı tutulması gereken gerçek bilgileri söyleyerek de  yönlendirme sonucunu  elde etmek olanaklıdır… Bu durumda yapılan iş yine  'dezenformasyondur'… O halde  yerine göre, doğru bilgileri  bir şekilde öğrenip açıklamak da suç sayılabilecektir… Hal böyle olunca, herhangi bir konuda iyi niyetle yapılacak olan  bir eleştiriyi 'dezenformasyon' kapsamında değerlendirip, o kişiyi suçlamak olanak dahiline girmektedir. Hal böyle olunca ve bir ülkede herkes dinlenme endişesi taşıyınca; susup oturmak yerinde ve zorunlu  bir tedbir gibi düşünülecektir.... İşte bu nedenle 'dezenformasyon' kavramı; suskun ve korkak bir  toplum yaratmak için kullanılabilecek en etkili ve tehlikeli silahtır…'Korku imparatorluğu'  kuruluyor derken, anlatılmaya çalışılan  ve korkulan gerçek de bu olsa gerekir!...

Kalın sağlıcakla!...18.01.2009

 

DİP NOTLAR: için http://www.cemilcan.av.tr/s.129.htm bağlantısını tıklayınız...


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.