Yaşayan Kur'an Gazze
-Ve'lillehil izze ve li ğazze!-
Bir şeyler mi söylemek lazım yoksa bir şeyler mi dinlemek? Kendi kıt aklımızla izleyip yorumlamak mı gerek Gazze'de olup bitenleri? Ya da Ne? Gazze'den haber aktaran bir kanalın karşısına geçip elimize Kur'an'ı mı almalıyız? Sırayla bir ayet okuyup sonra kanala bakmak ya da bir kanalı izleyip sonra her seferinde bir ayet okumak? Gerçekte Gazze'deki kıyım ve direnişi anlamak için Kur'an mı okuyalım yoksa Kur'an'ın anlaşılmasını sağlayan tefsiri Gazze'ye yönelip mi yazalım. Yok! Gazze adlı bir kitap yazıp içeriğini sadece Kur'an'ın ayetleriyle mi dolduralım!
Ey Gazze! Seni mi Kur'an'a sığdıralım yoksa Kur'an'ın her ayetini okurken sağırlara, seni mi izletelim? Körlere "bismillah" diye başladıktan sonra senden gelen haberleri ayet diye mi dinletelim. Sana bakarken bir lâl, "Gazzeee!" diye dile gelir mi? "Gazzee!" diye çığlık atar mı Kur'an'a dokunan bir âmâ?
Rabbim nedir bu ayetler? Nedir bu kadîm tevhid medeniyetinden kalma kutlu sözler? "Yaşayan Kur'an" diye nitelendirilen elçin nasıl bir insandı? Ayrıntılarıyla teşrif ettir O'nu bize, gözlerimizdeki perdeyi kaldır, kalbimizdeki kilidi aç ve yay her yanımıza canlı Kur'an'ın nurunu. Yay ki bir tüccar misali elimizde kalan ayetlerini, hediyesi diye Gazze ile birlikte mü'minlere sunalım!
Bir zulüm ki ne ayet! Bir ayet ki ne kalkış! Bir diriliş ki ne ayet! Bir ayet ki ne direniş!
Kutile ashabul Uhdud!
"Hani o tutuşturulmuş ateşin başına oturmuşlar, Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı . Onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' övülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı."[1]
Kahrolsun ehl-i Yehûd!
Ey Gazze! Sen ki bu şirk dünyasının tutsak alanında "rabbim sadece Allah" demekten başka bir suç işlemedin. Şirke sapan kardeşlerin kaçıp kurtuldu ve dahi eğlendi senin sınırlarında. Ama sen Allah'tan başka kimseden korkmadığın için alemin şahitliği arasında ateşe sürüldün.
Rabbim! Gazze'yi tanık kıl, "Dostum sadece güçlü ve övgüye layık olan Allah'tır!" diyen Gazzeli mü'minleri, Gazze'de bedenler yanarken yüreği kavrulanlara da şahid ol. Ve lanetini kaldırma Yahudi'nin üzerinden, üzerine ateş yağarken mü'minleri keyifle seyreden aşağılık kavimden, Hendek ashabından kaldırmadığın gibi.
"Ve diri diri toprağa gömülen kızcağıza sorulduğunda. «Hangi günahtan dolayı öldürüldü?» diye." [2]
Ey Gazze! Sen ey Hanzala'nın kızkardeşi, söyle bize o bombalar toprağının altını üstüne getirirken hangi günahı işliyordun? Ve dahi bu kız halinle on yıl sonra hangi günahı işleyecektin bir yahudi topluluğunun içinde? De bize ey Sümeyye'nin kızı! Musa bile hikmetli kulun ferasetine katlanamazken şu İsrailoğullarını n lanetlenmiş ordusu füzelerini hikmetle mi ateşlermiş?
"İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın!"[3]
Ey Gazze! Üzerine gazap ateşi yağdıran kavim senden ne ister? Yüzyıldır kinini kusmaktan yorulmayan bu kavim kim? Alemlere üstün seçildiği zaman da Allah'ın lanetine uğradığı zaman da Allah'a ve mü'minlere düşmanlık etmekten imtina etmeyen bu zalim peygamber çocukları kim? Hatırla ki kanından olan bu kavim, sen garip olarak çöle sürüldüğünden beri seni aramamışlardı ve sormamışlardı. Tam ikibin beş yüzyıl sonra peygamber olarak ayağa kalkan baban İsmail'in çocuğu bir hasretle amcaoğulların olan bu kavme "Allah birdir ben ise O'nun elçisiyim" dediğinde müşriklerle anlaşıp O'na karşı tuzak kuran bu kavmin geçmişini unutma ve unutma "Allah fakir biz ise zengin diyeni", peygamber öldüren bu sapkın topluluğu, alemde bütün kadınlara üstün kılınan Meryem'e en çirkin iftirada bulunan bu fasid topluluğu. Kur'an ayetlerini unutturma ey Gazze, bize kendini unutturma!
"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez."[4]
Ey Gazze! Sen ki bize apaçık bir hakikatle, bir "Furkan" ayeti sonrasında hakkın ve batılın arasını ayırdettin. Zalimlere meyletmekte olan klavuz ve rehberden yoksun bulanık zihnimizi aydınlatıp berraklaştırdın. Dost ve düşmanın arasını yıkılmaz kalelerinle açtın. Yahudi ve hristiyanlarla kurageldiğimiz dostluktan dolayı bizim onlara nasıl da benzeştiğimizi gösterdin. Sana ve bize karşı onların nasıl birlik ve dayanışma içinde hareket ettiğine tanıklık ettirdin. Müslümanım deyip onlarla çeşitli aşağılık bahanelerle dost olanların çirkin ve gerçek yüzünü gösterdin. Ey Gazze! Hep bizimle Yahudi-Hristiyan topluluğun arasında kal ve saflarımızı onlara yaklaştırma. Onlarla hep aramızda kal, aramızdan çıkma!
"Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: «Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi» diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Canı veren de alan da Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür… Oturup da kardeşleri hakkında: «Bize uysalardı öldürülmezlerdi» diyenlere, «Eğer doğru sözlü insanlar iseniz, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!» de."[5]
Ey Gazze! Bu nasıl bir savaş ki sen orda can çekişirken kardeşlerin küfre sapmakta. "Kimseye sataşmadan bizim yanımızda kalsalardı başlarına bu belalar gelmeyecekti" diyen kardeşler ne de kolay Allah'ı inkar ederler. Gerçekten bunların canları kendi ellerinde mi, gerçekten ey Gazze sana hayat veren ruhun onların elinde mi? Sakın senin gibi dilediği zaman ölemeyen kardeşlerin sözlerine kulak asma! Senin gibi Allah yolunda öldürülmek, onlar gibi zillet içinde yaşamaktan daha mı kötü ki "bize uysalardı öldürülmezlerdi" diyorlar. Bil ki dilediği zaman ölemeyen yalancının ta kendisidir ve kim ki hayatı varlık ölümü de yokluk görür o er ya da geç bir gün yokolacaktır.
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!"[6]
Ey Gazze! Bu malı ve canı kavurup yokeden ateş karşısında seni bu kadar güçlü kılan ne? Gücü bu kadar kıran direnişinin adı ne? Sen Hanzala, yalınayaklı gârib Hanzala. Gözyaşlarımızla boğmaya çalışsak seni, imanının hüznünden dünyaya bedel bir damlasını fidye diye akıtmaz mısın bu susuz kalbimize? Anneni ateşe sürükleyen sen misin? Bir Sâre kıskançlığı sonrasında seni cehennem çölüne süren annen mi, seni susuz bırakan kim? Sen yetim çocuk, açlıktan kıvranırken bedeni sabırla ufka bakan, anası köle kendi köle çocuk! Bir Hacer sabrıyla "hasbiyellahu ve nimel vekil" diyerek ayağa kalkan çocuk. Babası İsmail'in bir peygamber babası olması için iki bin beş yüz yıl bekleyen çocuk! İki bin beş yüz yıl sonra milyonlarca kardeşini siyah annesine öptüre gelen çocuk! Söyle bize sabır nedir?
De bize ey Gazze! Ey Hanzala'nın yurdu! Etrafın dört taraftan yahudi ordusuyla sarılmışken korkunun en kötüsü nedir? Açlığın en kötüsü? Maldan ve candan olurken bir halk, direnişin kök ve yapraklarıyla beslenmesi ne demek?
"(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır."[7]
Ey Gazze! Bu sabrın sonunda neye kavuşmayı umdun? Ne vaad edildiki sana sarsıldıkça sarsıldın? Senden öncekiler de bu sabırlı duruşun içindeydiler. Söyle bize! senden sonra gelecekler de durmalı mı bu sabır meydanında, ne kadar yürümeli bu sabrın yokuşunda mü'minler. Sen ki yüzyıldır yürümektesin sabrın bu zorlu yollarında. Sen ki haykırdın "Allah'ım üzerimize sabır ve yardım yağdır" diye. Sana Allah'ın yağan yardımı üzerimize yağmadan giremeyeceksek cennete, söyle ne kadar yakınız ona, ona kaç gün, kaç yıl uzağız?
"Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever."[8]
Ey Gazze! Sen kimsin, kimin varisi ve izleyicisisin. Yahudi ordusunun senin üzerine yağdırdığı ateş demir madenlerini eritti ama sende esnemedin gevşemedin. Söyle bize insanın en zayıf yeri ayağı mıdır eli mi yoksa gövdesi ve beli mi? Sen kırılan kolların vatanı, parçalanan gövdelerin. De bize en zayıf yeri kalbi midir insanın, en kuvvetli ve alemin ağır yükü altında en sarsılmaz kalan yüreği midir mü'minin? Sen sabrını nerede sakladın bedenin parçalanırken? Kalbin midir ayağın kırılırken boynunu dik tutan? Yoksa kalbini kaplayan imanın mı?
"size ne oluyor ki, Allah yolunda: «Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder» diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?"[9]
Ey Gazze! Kadınların ve çocuklarının alemi sarsan yakarış ve bağrışmalarını duyururken dünyaya, kime ne adına sesleniyordun? Bize mi seslendin yoksa yahudilere mi? haçlı batı senden yüzçevirirken Venezuela ve Bolivya'ya mı yoksa? Ey Gazze! Mustaz'aflar için çarpışmak ayn mıdır kifaye mi yoksa yeryüzünde tek bir ezilen müslüman kalmayıncaya kadar savaşmak her mü'minin Allah'a yerine getirmesi gereken ödevi mi? Ne oldu bize ey Gazze? Bizi senden uzaklaştıran şey, Kur'an'dan uzaklaşmamız mı? Kur'an'ı bizden uzaklaştıran şey sana uzak kalışımız mı?
"Biz ise,yeryüzünde güçten düşürülenlere, lütufta bulunmak, onları önderler ve mirasçılar kılmak istiyoruz ve istiyoruz ki onları yeryüzünde iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım, Firavun'a, Haman'a ve askerlerine, onlardan sakınmakta oldukları şeyi gösterelim"[10]
Ey Gazze! Lütfu bol olan Râb seni seçmiş bu yeryüzünde. Güçten düşmek ölüme yatmak mıdır yoksa ölüme tok olmak mı? Ortaya atılışınla bir zamanlar alemlere üstün kılınan bir kavmi lanetlerken seni mi öldürülen peygamberlerin varisi kılmış Allah? Şimdi Firavun, Haman ve askerlerine dönüşen İsrailoğulları bu yüzden mi o kadar korkar ve sakınır Davudî darbenden? O Kassamî füzenden?
Demir parmaklıklar ardından seni bu kadar güldüren şey ne ey Halid? Cehenneme giden bir yahudi dostu firavunun akıbetine mi gülersin, yoksa bu önde giden Gazze'li kardeşlerin sana verdiği müjdeye mi?
"Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz."[11]
Ey Gazze! Sahi neydi seni ölüme mahkum eden suçun? Yok, olmadı! Neydi bu kadar seni değerli kılan ki Allah bedelini böyle ödüllendirdi? Ne cevher, ne gizli hazine varmış sende! Her haykırışında, her savruluşunda ve tekrar dik duruşa geçişinde, her yere serilişinde, kararlı bekleyişinde ve tekrar her dirilişinde, sızlanışın ve göklere seslenişin; bir yokoluş arefesinde çırpınışının son sesleri iken birden her ayağa kalkışında, silkelenip tekrar direnişinde o dökülüp etrafına saçılan zümrüt ve yakutlar da nedir ey Gazze? üzerimde canımdan başka bir şey yok deme bize ey Gazze! O canın içinde ta derinliklerinden arş-ı âlâya uzanan koridorunda bir şeyler sakladın yüz yıldır. Gör bak parçalanmış bedeninden Allah'a doğru yükselen cânının ne özen, heyecan, sevinç ve ümitle birşeyler taşıdığını. Öyle bir hazineye benziyor ki bu, cund-u Yehûd tüm gücü ve ateşiyle saldırırken sana, cânın, cânana dönüşüyor yere düşürmemek için onu!
Ey Gazze'nin canı! Söyle bize o elinde bir asırdır Allah'a doğru taşıdığın şey ne, nedir bu yahudinin ortaya çıkarıp ele geçiremediği hazine? Yoksa İsa'nın ölmeyen ruhu mu ya da Musa'nın yâd-ı yemin-i beyzası? O da ne ey Gazze? Bu, bu bir ömür su ve toprak zindanında hapsolmaktan bunalmış bir ruhmuş, parçalanmış zindanına bakıp söyleniyor;
"Rabbim" diyor. "bu kadar ulvi, yüce ve aşkın olan beni, bu alemlere sığmayan nefesini bu kadar küçük ve kokuşmuş bir balçık parçasına nasıl sığdırabildin!? . Seni tenzih ederim!". Buymuş ey Gazze senin taşıdığın gizli hazine, Yahudi'nin fıtratında olmayan şey buymuş, ölmeyen hep diri kalan şey. Allah onu fıtratı bozulan her ruhtan çekip alıyormuş ve sağır, kör ve dilsiz kılıyormuş ölü bedenlerine can veren kalplerini. Allah onu, yaşamında tekliğine şehadet eden her insanda sürekli yeniliyormuş ve kim ki onun bu diri halini koruyarak Allah'a sağ salim teslim ediyorsa Allah onu öldürmüyormuş ve kim ki onu yaşamında korumamış, yere düşürmüş, hırpalayıp eskitmiş, çürümeye terketmiş ama son anında bedenini parçalayarak gerçek sahibine sunmaya çalışmışsa, Allah onu yenileyip ilk yaradılış haline dönüştürüyormuş ve diri haliyle teslim alıyormuş. Sonra da ebediyyen yanında tutup katından rızıklandırıyormuş . İşte bu sensin Ey Gazze, parçalanmış halinle seni sürekli hayatta ve ayakta tutan, bedenini sürekli yenileyen şey, Allah'a kesintisiz sunduğun içindeki Allah'ın bozulmamış nefesiymiş!
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar."[12]
Kim bu arkadan gelecekler Ey Gazze, kim bu önden gidenler, kim bu ölmeyenler, hep diri kalanlar? kim bu ey imam el-Kassam senin yolunu sürdürenler? Seni Gazze'ye feda eden olay ne, Gazze'de adını yücelten şey ne? Kim bu ihvan! ey tebessümüyle kalbimize su serpen imam el-Benna, kim bu kan kardeşler, kim bu ardı sıra dizilip birbirinin kanını takip eden kardeşler? Ey Meryem'in iffeti misali ölümü kendisinden utandıran imam Ahmed Yasin! Söyle bize, siz kardeşleri dökülmüş kurşun misali saf saf dizip Allah yolunda çarpıştıran şey ne? Yoksa Meryem'e insan kılığında gelen Cebrail, hepiniz için bir müjde getiren senden utanan bir ölüm elçisini mi yolladı sana? Oturduğun sandalyeden seni ayağa kaldıran şey ne? Seni kardeşlerin safında önder kılan gizem ne? İmanlı kalplerin "ey şehadet çabuk gel" diye sızlandığı şehadet, neden "ey Ahmed Yasin çabuk gel" diye söylenir sana? Şehadete ulaşan her ruh, bir kız gibi gülümserken kavuştuğu maşukuna, sana kavuşan bir şehadet niçin babasını bulmuş yetim bir kız gibi sevinçle koşar sana?
"Müminlerden öyle erler vardır ki Allah'a verdikleri sözü yerine getirdiler; kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir; (verdikleri sözü) hiçbir şekilde değiştirmediler. "[13]
Söyle bize ey şeyhin varisi Rantisi! Kime ne söz verdiniz ki siz kardeşler arasında bu şehadet bayrağını elden ele dolaştırırsınız. Şehadet nedir ki onu nesilden nesile kanınız pahasına koruyarak aktarırsınız? Söyle bize ey doktor, kalp krizinden ölmek Apaçi ile vurulup ölmekten daha mı tehlikeli? Söyle bize ey Yahya, her daim çok yaşayan ve her daim 3ayyaş Yahya! Kime ne söz verdin de her an yahudinin kalbine saplanacak kılıcı oldun kardeşlerin? Öfkeni diri tutan şey ne, düşman karşısında hayatını öfkeyle dolduran şey? De bize ey Nizar, aç ve susuz sen neyi gözlemektesin öyle Reyyan kapılarında? Ne söz verdin ki Aliya'da Reyyan'a açılan kapıda, sabırla açılmasını beklersin? Söyle bize ey Salah, şehadet bir slogan mıdır ad ve soyadlarda yoksa eş ve çocukları feda ettiren yaşayan kutlu bir destan mıdır Gazze'nin tünel ve ovalarında? Ey bakan Siyam! Halkına baktığın gibi kalbinle nereye bakarsın öyle? Oralarda siz kardeşlerin sakladığı bir şey mi var, kardeşlerle sözleşip anlaştığınız bir yer mi yoksa?
Ey İmam Zahar! Seni bu kardeşlerin yolunda hüzne sevkeden şey ne? Oğlunu sana bu yolda müjdeci kılan şey? Sen ey Meşâl! Diri kalmak nasıldır Gazze topraklarında, bir meşale misali diri diri yanmak nasıl bir duygu Gazze'yi izlerken Şam diyarında. Ey Heniye! Adaleti ayakta tutarak söyle! Seni ayakta tutan şey nedir, bir elinle Gazze'yi tutup ayağa kaldıran şey ne?
Söyle bize ey Hayya! Aileni; şehid eşi, şehid kızı, şehid babası, şehid annesine dönüştüren sözü kararlılıkla sürdürmen neden? Sıranı mı beklersin sen de kardeşler içinde? Ey düşmanın içini kan ağlatan kardeşler! Deyin bize siz nasıl insanlarınız öyle, hepiniz aynı anadan doğmuş gibi aynı kanı taşırsınız, hepiniz aynı babadanmış gibi bu kan yolu üzerinde sözleşip durursunuz! Ey Gazze, de bize! Seni ayakta tutan direnişin meşalesi bu kardeşlerin kanıyla mı yanar?
…
Ey Rabbimiz! Bir Kabbanî hüznüyle açtık sana kalbimizi, bir tüfek istiyoruz senden. Bizi bu kardeşlerle birlikte yazdıracak bir tüfek. Tek yol varmış Filistin'e giden, o da tüfeklerin namlusundan geçermiş.
Ey Rabbimiz! ömrümüzün bir diliminde, bir saniyesinde ya da tümünde Bizi "Yahudi Devleti"nin başına belâ eyle ve her daim can eyle Gazze'li kardeşlerin izzetli direnişine!
[1] Buruc,5-8
[2] Tekvir,8-9
[3] Maide,82
[4] Maide,51
[5] A-li İmran,156,168
[6] Bakara 155
[7] Bakara 214
[8] A-li İmran, 146
[9] Nisa 75
[10] Kasas, 5-6
[11] Bakara, 154
[12] A-li İmran,169-170
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.