28 Ocak 2009

(anadoluhaber) şehrin dünü bugünü

            ŞEHRİN DÜNÜ BUGÜNÜ ÜZERİNE!

                                                                                                          Bedrettin KELEŞTİMUR

            Eğrisiyle doğrusuyla şu şehri artık gün boyu sesli olarak konuşalım. Dün için, dün yaşananlar için şehrin mazisi veya daha doğru bir ifadeyle, ‘şehrin hafızası’ deriz! Bir şehir hiç şüphesiz ki, hafızası ne kadar diri/ ne kadar dinç olursa yarınlara da o derece berrak bakma imkânını yakalar. Öyle ki, o hatıralar bizleri bir bakıma, ‘şehrin kimliği’ ile buluşturur!

            Önümüzde seçimler var! Bu şehir, bu şehrin geleceği bağlamında ‘ince eleyip sık dokuyacağımız’ bir seçim! İnancımız buyuruyor, “her toplum layık olduğu idare ile hükmolunur” ve devam edelim, “ayağınıza bir taş değerse onu kendinizden biliniz!” Birçok yazılarımızda vurgu yapmışızdır, “şehirlerde tıpkı insanlar gibi canlı bir organizmadır!” Zevkiniz, estetiğimiz, inceliğiniz, zarafetiniz, sadeliğiniz, ruh dünyanız yaşadığınız şehrin hamuru olur!  Bir bakıma, insanların toprakla haşır neşir olması budur! Olanca nefes, olanca ses, olanca heves, olanca tefekkür ne oluyor? Tıpkı, yağmur bulutlarını oluşturan o teveccüh iklimini meydana getiriyor!

            Adına sizler ister hars deyiniz, ister kültür, isterseniz irfan deyiniz; kökleri toprağın derinliklerine doğru süzülen ecdat hatıraları ve bilumum o hatıraların nesilden nesle bir vücudun hayat damarları gibi taşıyıcı değerleridir! O değerler ile bizler büyüdük, serpildik şehrin dört bir yanına! Bizlere, kâh anne kucağında, kâh aile meclislerinde küçük yaşlardan itibaren bizlere tebessüm eden güler yüzlerin anlattığı masallar, efsaneler, hikâyelerle, onlarca hatıralarla hayat dağarcığımız gelişti!

            Evimizde, okulumuzda, çevremizde ilk öğrendiğimiz ders belki de, ‘sevgiydi…’ Hayatın bin bir zorluğuna karşı, ‘sevgiye aşina olmalıydık…’ Bizim şehirlerimiz, ‘merhameti ve şefkati’ şehrin semasını süsleyecek gökkuşağı yapmalıydı! Her şey eğilirdi ama ‘doğru direk eğilmezdi…’ Sözün doğruluğuna yürekler sımsıcak hislerle sarılırdı. Sabır ve metanet bu şehrin insanının koruyucu bir zırhıydı. O ne sağlam ve ne kadar koruyucu mükemmel bir zırhtı şüphesiz!

            Şehrin ak saçlılarına hürmetle yaklaşırdık. Onlara soru sormak ne haddimize? Onlardan o kadar öğreneceğimiz şeyler vardı ki, ‘öğütleriyle öğütülürdük…’ Onlar bizlere sıdıklardan, Salihlerden ve zirvelerin en alasına sahip şehitlerimizden söz ederlerdi! Sorarlardı, ‘milletin efendisi kim?’ diye! Cevaplarını yine kendileri verirlerdi, ‘milletine hizmet edenler!’ diyerek…

            Yardımlaşmak, ‘ibadet’ olarak bilinir. Ve hele ticarette, ‘aldatmak…’ en ağır bir suç/ bir büyük günah olarak sürekli anlatılırdı; “aldatan bizden değil” diye!

            Ve istişare! “Bir elin nesi, iki elin sesi var” diyerek karşımıza çıkan o yürekli ak saçlılar, “bir akılla; iki akıl, bilemediniz on akıl bir olur mu?” İşte, şehri yönetenlerin önüne konulan belki de en hamiyetli bir terazi

            Evet, önümüzde seçimler var! Daha ziyade, mahallemize muhtar seçeceğiz… Şehrimizin meselelerini bir araya gelerek çözmeye çalışacak, ‘meclisimizi’ seçeceğiz! Ve belki de en önemlisi olanı da, ‘şehremini’ diye bizim kültürümüzde yerini alan, Belediye Başkanımızı seçeceğiz… Şehrin iradesi, 29 Mart’ta tecelli edecek! Ayet, “Ey iman edenler! Allah için (hakkı) ayakta tutanlar (ve) adaletle şahitlik eden kimseler olun! Bir kavme olan kin(iniz) sizi asla adaletsiz olmaya sevk etmesin! Adil olun! Bu takvaya daha yakındır. Allah’dan sakının. Şüphesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla haberdardır”( Maide, 8)

            Sürekli söyleriz, demokrasi asla vazgeçemeyeceğimiz bir erdemliktir! Böyle bir yarışta bizlerin en fazla sakınması gerekeceği nokta, ‘kin ve öfkemizi toprağa gömeceğiz!’ Nefislerimizle değil; aklımız ve yüreğimizle hareket edeceğiz! İki Müslüman’ın üç günden fazla küs kalması dinimizde haramdır!

            Yazımızın başlığına, ‘şehrin dünü bugünü’ dedik! Elâzığ’ın Cumhuriyet dönemi ve sonrasını bir tatlı serüven olarak gözlerinizin önüne getiriniz! Zaman tünelinden geçerek gidebileceğiniz kadar ötelerin ötesine doğru bir seyahat yapınız! Şehrin nerelerden nerelere doğru geldiğini, özelliklede parçadan bütüne doğru hikâye etmeye çalışalım. Elbette ki, ‘geçmişi hayırla yâd edeceğiz!’ Suyun boş tarafını da, dolu tarafını da büyük bir edeple anlatmaya çalışacağız. Yanlışlar, hatalar derken öfkemizle değil; sakin ve duru bir edayla dünün fotoğraflarını çekerken, bugüne daha ilkeli ve daha şuurlu hükümlerle cevaplar arayacağız. İnancımız, “yapamayacağımız şeyleri söylemeyiniz” diyor! Ve millete karşı sürekli ‘yeminlerle’ ben bu işi yaparım, bu işi çözerim edasından da kaçınmalıyız!

            Siyaset, seviyeli oldukça güzelleşir. Siyaset, ‘içimizde en iyilerini seçme..’ gibi bir güzelliği gaye edindiği zaman imrenilir hale gelecektir. Seviyeli ve istikrarlı bir siyasi anlayış bizleri de, şehrin yüzüstü bekleyen meselelerini de, ‘atıl bir vaziyetten…’ kurtaracaktır.

            Siyaset, bir manada geniş ve uzak görüşlülüktür! Siyaset, bir meseleye irade koyma ve o meseleyi çözme sanatıdır!  Siyaset, yaşadığı şehri bütün yüz hatlarıyla okuyan ve okuduklarını bir ana program dâhilinde sindirme melekesidir!  Yaşadığımız şehrin onlarca çözüm bekleyen meselesini alt alta yazabiliriz! Çözmek bir basiret işiyse; kararlılık işin yarısını yapma keyfiyetidir.

            Bizlerin en büyük eksikliği bir daha tekrar etmek istiyorum, ‘istişareden kaçma keyfiyeti…’ ve sonrasında içerisine düştüğümüz yalnızlık! Şehri ve insanını aynı safta bir araya getirecek bir irade ortaya koymak. Biz bunun adına, ‘ortak akıl’ veya ‘şehrin ortak paydası’ diyoruz!  Sözün burasında sorabiliriz; hangi sivil kuruluşumuz veya kurumumuz, bizim kültürümüzde ‘aksakallılar’ diye adlandırılan ve daha önce aynı makamlarda görevlerde bulunan insanlara, ‘obsudman’ yani ‘bilge kişilerden’’kanaat önderlerinden’ veya  ‘irfan meclisinin şuarasından’ danışmanlık hizmeti aldı! Sözün özü, ağızdan çıkan hiçbir söz havada buharlaşmamalı!


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.