Tıpkı Lübnan'a yönelik 2006 Temmuz saldırısında olduğu gibi bugün de Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısına gösterilen tepkide Arap ülkelerinin çoğunluğundaki meslektaşlarından daha fazla Arap'tı.
Zira Arap liderlerinin birçoğu Gazze'deki halkın Arap olduğunu hissettirecek bir adım atmaktan geri dururken Erdoğan, İsrail'in Gazze'de yaptıklarını 'insanlığa karşı işlenmiş bir suç' olarak niteliyor, arabuluculuk girişimini çekmeyi andıran veya en azından arabuluculuktan çekileceğine dair güçlü bir mesaj veriyordu. Arap liderler ise muhtemel Arap zirvesinin tarihini belirlemekte dahi başarısız oluyorlardı. Araplar ile İsrail arasında ticarî ve benzeri ataşelikler sürerken onlarca Türk milletvekili Türk-İsrail parlamentolar arası dostluk grubundan istifa ettiklerini açıklama cesareti ve saygınlığında bulunuyordu.
2008 yılı Filistin bağlamında Erdoğan'ın İsrail'i Gazze'de yaptığı katliamlardan dolayı sert bir şekilde kınamasıyla başlamıştı. Bu kınayış, Filistin halkıyla dayanışmanın ifadesi olarak pratik girişimlerle son buluyor. Erdoğan, Olmert'in kendisini aldatmasına tahammül edemedi. Olmert, işleyeceği katliamlarda Erdoğan'ın yalancı şahit olmasını istedi. Erdoğan'ın, Türkiye'ye saygı gösterilmeyen konuda sert bir tutumu oldu. Arap tarafında ise işbirliği ve eşgüdüm, sınırları silip süpüren öyle bir dereceye vardı ki, İsrailli liderlerin açıklamalarını Arap liderlerin açıklamalarından ayırmak mümkün değil. Mısır, İsrail, Hamas ve Mahmud Abbas'la ilişkileri gereği bahşedilmiş arabuluculuk rolünü Hamas'a düşmanca bir tutum oluşturması ve dolayısıyla taraf olması sebebiyle oynayamadı. Çünkü resmî Arap sistemi şu şartlarda Gazze halkına yönelik İsrail-Arap-uluslararası katliamının dozunu hafifletme amaçlı arabuluculuklara bel bağlayarak direniş tercihini ortadan kaldırdı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın hareketlenmesi bu bağlamda geldi. Hareketlenme her şeyden önce Araplar arasındaki çatlağı kapatmayı hedefliyor. Bu çerçevede Türk Milli Güvenlik Kurulu'nun müstesna açıklaması geldi. Zira kurul, İsrail saldırılarının derhal durmasını istemesinin yanı sıra Filistinliler arasında birlik çağrısında bulundu. Araplar ise adı İran olan kuruntusal tehlikeden korkmayı abarttılar. İran'ı Filistin sorununu kullanmakla suçlarken içlerinden hiçbiri alternatif sunma girişiminde bulunmadı. Erdoğan, Arap bölgesine, İsrail'in barış isteğinden umutsuz bir şekilde geldi. Önünde Arap çadırını sarmak, kazıklarını güçlendirmek ve ortadaki direğini sağlamlaştırma girişiminde bulunmak dışında yapacak bir şey yoktu. Erdoğan, ziyaretler sırasında Arapların tutumlarını iyileştirmesini talep etti. Gazze halkına zayıf da olsa yanlarında duran birileri olduğu hissinin verilmesi nasihati ve uyarısında bulundu.
Erdoğan'ın turunun Araplar ve İsrail nezdinde bir ufku yok. Fakat Erdoğan, ülkesinin coğrafî ve tarihî derinliğini somutlaştırabilmek için eğilimini ve samimiyetini ortaya koydu. Bazı Araplar Irak'ı işgalinde George Bush'a destek olurken Erdoğan, işgale karşı çıkan ilk isimdi. Lübnan'da Arap Birliği bir grubu ötekine karşı kışkırtırken, Erdoğan tarafsız arabulucuydu. İsrail ve ABD'nin uyarılarına karşı çıkarak Hamas'ın seçimlerden zaferle çıkması sonrası Halid Meşal'i kabul eden ilk isimdi. Erdoğan halihazırdaki misyonunda başarılı olsun veya olmasın, son tutumuyla Araplardan daha Arap olarak kalacaktır. Lübnan gazetesi El Sefir, 1 Ocak 2008
Kaynak: Zaman
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.