11 Ocak 2009

(anadoluhaber) "Zalim Allah'ın Adâletidir" Amma

"Zalim Allah'ın Adâletidir" Amma
 
Bayram Kusursuz
 
Hiç bir zaman, zulmü alkışlayamaz, zâlimi de sevemeyiz. Çünkü zulüm, zâtında sevilecek birşey değildir. Zulüm; insanlık değerlerini, mukaddesâtı çiğnemek, Hakkı-hukûku tanımayıp, kendi nefsî yargılarıyla hareket etmek ve insan irâdesinin yüzüne tükürmek demektir. Ferdî ve toplumsal bütün zulümler, öbür âlemin karanlıklarıdır. Zulüm, burada olmasa bile mahkeme-i kübrâda sâhibini, "keşke toprak olsaydım, olsaydım da bugünleri görmeseydim!" dedirtecek bir pişmânlık sebebidir. Her yerde ve her zaman, her kim tarafından ve her kime karşı yapılarsa yapılsın, insana düşün görev, bir şekilde zulmün karşısında olmak ve aslâ zulme meyletmemektir. Zulmü durdurması için elinden geleni ardına koymamasıdır. İnsana ve insanlığa yakışan sâdece budur. Ancak bununla beraber, elimizden maddî hiç birşey gelmiyorsa, "duâ müminin silâhıdır" (Müstedrek, 1-669; Mecmeu'z-Zevâid, 10-147.) hakîkatine sarılmakdan başka çâremiz kalmamışsa, şahsî gayretlerle olacak bir iş değilse; evet, işte orada, aslâ gözardı edemeyeceğimiz hakîkatlerle karşı karşıya kalıyoruz demektir.

Biz bunlara, âyet ve hadîsler ışığında bakmaya çalışalım. Bu şekilde çok şeyi daha iyi anlama imkânı doğacaktır, zannediyorum. İşte onlardan bâzıları: Hadîs olarak rivâyet edilen, ancak sağlamlığı hakkında kesin birşey söylenmemekle beraber, mânâ bakımından gerçekten doğru olduğu, Kur'ân'ın rûhuna ve makâsıdına muvâfık bulunduğu bildirilen bir sözde şöyle buyruluyor: "Zâlim, yeryüzünde Allah'ın adâletidir. Allah onunla (başkalarından) intikâm alır. Sonra (döner), ondan da intikâmını alır." (Keşfu'l-Hafâ, 2-64.) Bu pencereden baktığımızda, zâlimler âdetâ birer adâlet kılıcı gibi. Yapacağını yaptıktan sonra, sıra kendisine gelecek olan bir adâlet kılıcı. "Fesakının fesaka üzerine taslîtı" diye başlık konulup, altına Câbir'den (r.a) yapılan şu rivâyetin eklendiği hadîs-i kudsî'de Allah Resûlü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurur; "Azîz ve celîl olan Allah şöyle buyurdu; Buğzettiklerimle buğzettiklerimden intikâm alırım. Sonra da döner, hepsini cehenneme döker, sürer, atarım." (Mecmeu'z-Zevâid, 7-289; Mu'cemu'l-Evsat.) Mâlik b. Dînâr adlı büyük velî, Tevrât'ta şöyle bir söz okuduğunu söyler; "Muhakkak ki ben münâfıktan, başka bir münâfık vâsıtasıyla intikâm alırım. Sonra da tüm münâfıklardan intikâmımı alırım." Bu bilgileri bize veren kitâp, bu sözü naklettikten sonra, şu notu da aktarır: 'Bu durumun misâli, Yüce Kitâbımızda mevcûttur. O da şu âyettir: İşte biz, işledikleri günahlardan ötürü, zâlimlerden kimini kimine musallat ederiz.' (Hilye; En'âm, 129.) Târih-i Dımaşk'ta da şöyle bir bilgi geçer; "Allah bir kavimden intikâm almak istediği zaman onların en şerlisiyle intikâmını alır."

Geçtiğimiz günlerde, yeryüzü bir kere daha kana bulandı. Çağı çok güzel okuyan dev mütefekkirin buyurduğu gibi, "Şu medeniyet-i habîse tek bir defada kustu. Midesi daha bulanır." (Lemeât-327) Evet, mimsiz medeniyet, midesindeki pislikleri bir kez daha kustu. Bir kere daha mâsûmlar ağladı, ağlıyor. Bir kere daha ocaklar söndü. Bir kere daha sevgi yerin dibine batırıldı, kavgalar en sefîl dönemini yaşadı. İnsanlık almış başını kıyâmete doğru, kıyâmetine doğru dev adımlarla ilerliyor. Silâhlar konuştu, bombolar uçuştu.. Sözde demokrasi için yürekler kanatıldı, anneler ağlatıldı, yavrular annesiz bırakıldı, babalar da evlâtlarından mahrûm edildi. Ve insanlık kanla oyadı, kana oynadı.. Kanlar seylâplar hâlinde akıtıldı. İnsanlıktan, hümanizmadan bahseden bir dünya; hem de insanlık, ilericilik, medeniyet ve demokrasi adına, yine kana kana kan içti. Bizim dünyâmız ise, yine âciz, yine çâresiz, yine şaşkın ve yine perişân bir hâlde akla karayı seçti ve sâdece olup bitenleri seyretti. Şimdi de oturmuş olup bitecekleri seyre hazırlanıyor.

İnsanı esâs üzen, elbette ki mâsûmlar. Gazetelerimizden birisinde bir fotoğraf vardı. İnsanı çok dilgîr eden bir tabloydu o. Manşette çıkan bu haberde, bir anne vardı, kumlar içinde hafif bir çukura gömülmüş, koltuğunun altına da iki evlâdını alıp, onlara kol kanat germişti uçuşan mermilere karşı. Korku ve dehşet içinde bekleyen bir anne. Gözleri, ormanda vahşî hayvanları, canavarları seyreden bir edâyla füzelerin uçuştuğu ufuklara bakan anne. Küçücük yavruları için kendisini kurşunlara siper eden şefkât âbidesi bir anne. İşte bu tabloya yürek dayanacak gibi değildi. O anne ve yavrularına ne oldu, bunu bilemiyorum. Ama ben, yüreğim burkularak sâdece, "Allahım! N'olursun, şu anne ve yavrularını, bunlar gibi olan bütün mâsûmları muhâfaza buyur." diyebildim. Evet, insanı esâs üzen işte bunlar. Hiç birşeyden habersiz bebekler, çocuklar, yaşlılar, kimsizler, hastalar, güçsüzler, günâhsız insanlar. Takdîr-i ilâhî eseri, bir zâlimin zulüm vapurunda bulunan, oynan oyunlardan habersiz bîçâreler. Evet işte bu mâsûmlardır, perişân hâlimizle beraber insanın kalbini kanatan.

Ve bir de.. Evet bir de, gönülleri ipekler kadar nârin, duyarlılıkları en hassas sînelerden daha hassas, gönül ve sevgi insanı hoşgörü temsîlcileri.. Evet onlar çok daha ızdırâp çekiyorlardır emînim. Mâsûmlara düşen her bir bomba, önce onların nârin yüreklerine iniyordur, bunda şüphem yok. Orayı parçalıyor, kanatıyor, onulmaz yaralar açıyordur, biliyorum. Âh sefîl medeniyet! Bir bilseydin bağrındaki bu bağrı yanıkları. Bir bilseydin bu muzdaripleri. Bir bilseydin bunların nârinlerden nârin yüreklerini, azîz varlıklarını. Bir bilseydin kiminle, kimlerle şereflendiğini. Bir bilseydin, âh bir bilseydin. Utanacak ve bu zulümleri işlemeyecektin, belki. Hoşgörünün, huzûrun, barışın, affın, safhın güzelliğini bir görebilseydin; bu, netîcede seni de sürükleyip Cehennem'in gayyasına götürecek cinâyetlerin ardına düşmeyecektin. Âh kâtil medeniyet! Âh merhamet yoksunları!

Hâdiselere bir başka vecheden bakınca, kader bütün bunlara niye fetvâ verdi dersek, evet çok değişik boyutlara ulaşırız. Yeryüzünde çeşitli oyunlar oynanıyor. Muhtelif dolaplar çevriliyor. Herkesin bir plânı var. Ama unutulmasın ki, Allah'ın da mutlaka bir plânı vardır. Plânları altüst edebilecek yegâne güce de sâhiptir. Dileriz bütün bunlardan hayırlar doğsun. Yeryüzü artık adâletle dolsun. Akan kanlar dursun. Çocuklar gülsün. Zulümler sönsün, zâlimlerin kökü kurusun. Analar sevinsin. Yavrular ağlamasın. Sizin şer sandığınız bâzı şeylerde hayır olabilir; hayır zannettiklerizde de şerler bulunabilir, buyuruyor Yüce Beyân. Bilemiyoruz... Ama inanıyoruz ki, şu anda birilerinin zulmünü durdurmak için kullanılan o adâlet kamçıları, güzel günlerin müjdecilerini uyaracak, yapılan zulümler neticede Gayretullah'a dokunacak ve sonunda tekrar o adâlet kamçısı asıl zâlimlerin bizzat kendilerine dönecektir. Kim bilir, yavaş yavaş dönmeye başlamıştır bile!

Hani anlatırlar yâ! At üstünde giden bir zâlim, yaya giden bir garîbin başına bir kamçı vurur. Bir kaç adım sonra at ürker, o zâlimi yere çalar. Yerden kalkan zâlim, kamçı vurduğu garîbe hitâben:
- Sana haksız yere vurdum, Allah cezâmı âcilen verdi, attan düştüm bak! Dediğinde o garîp yolcu şöyle der: 
- Allah-u Teâlâ, bu kadar acele olarak kimsenin cezâsını vermez. Senin bu yere düşmen, bana vurduğun kamçı için değildir. Benden önce, geçmiş bir zamanda başka bir kemseye de vurmuşsundur. O zaman vurduğunun cezası şimdi çıktı. Bana vurduğunun cezasını sonra göreceksin.

Ey kan dökücü insanoğlu, Kâbil'in çocukları, Şeytân'ın çırakları! Unutmayın; Allah zulmü kimsenin yanına kâr bırakmaz. Bugün veya yarın mutlaka acısını çıkartır. Âheste âheste de olsa çıkartır. O, imhâl eder, size süre tanır ama aslâ ihmâl etmez. Vakti-zamanı gelince, burnunuzdan fitil fitil getirir. Bunu unutmayın sakın! Akıttığınız kanlar, yaptığınız zulümler, işlediğiniz cürümler yanınıza kâr mı kalacak zannediyorsunuz. Bugün olmazsa bile, elbet birgün karşılığını mutlaka görürsünüz. Bugünün bir de ötesi var. Orada sonsuzluk bile olacak size dar. Bulamayacaksınız kendinize hiçbir yâr-ı vefâdar. Kanlarını akıttığınız çocuklar, mâsûmlar gelecek önünüze katar katar. Sonunda, Hz. Kahhâr u Cebbâr, cürümlerinizi bir bir karşınıza atar. Yâ sonra.. O bize düşmez ama, anlaşılan, yolunuz var, tâ Cehenneme kadar! "Sen, o zâlimlerin işlediklerinden, sakın Rabbinin habersiz olduğunu zannetme! O, sâdece onların, dehşetinden gözlerinin donup kalacağı bir güne ertelemektedir." (14/42.)

Ümitsizlik aslâ yok. Ne diyordu, "Dünyada huzurun bendi yıkıldı" adlı, hâl-i pür-melâlimizin portresinin çizildiği hârika yazıda. Durumun vahâmetini anlattıktan sonra, en son yine ümitle bitiriyor, "ufuklar fecir mırıldanıyor" diyor ve şunu da ekliyor: "Bence dünü değerlendirmesini bilemeyenler, şâyet fevtettikleri şeylerin ızdırabıyla kendilerine gelebilmiş ve yarınlara hazırlanmış iseler, çok fazla şey kaybetmiş sayılmazlar. Durup bekleyeceğiz; bakalım gün doğmadan meşîme–i şebden neler doğar..!" (Yağmur, O-Ş-M 2003.) Bu yıkılan bendleri, huzûr, sevgi, hoşgörü, insanlık, adâlet, hukûk bendini tâmir etmek de yine "tûbâ li'l-gurabâ" muştusunu alan muslihlere kalıyor.. Ve "Dün-Bugün-Yarın"ın nihâyeti: "Bizler, şimdilerde durmuş, yıllardan beri rüyalarını gördüğümüz o aydınlık âtî ile gelecek sevgi, merhamet, şefkat, anlayış ve herkesin konumuna saygıdan örülmüş ışıktan çağların hülyaları ile teselli oluyor ve her fecri, fecir süvarilerinin ortaya çıkacağı bir eşref saat heyecanıyla bekliyoruz." (Sızıntı, N-2003.) Ve şimdi; "Şimdilerde bize, geceleri hep seher kuşları gibi inleyip durmak ve âh u enînlerle gök kapılarını zorlamak düşüyor. Kim bilir belki de, toplarla, tüfeklerle çözülemeyen problemler hiç umulmadık şekilde bir gün gözyaşlarıyla ve Hakk'a yakarışlarla çözülecektir." (Sızıntı, Kaos, İmtihân ve Ümit-M-2003)

Evet, yeryüzünde kaos var, korkutan bir belirsizlik hükümfermâ. Ama bütün bunlar, derlenip kendimize gelmemiz adına birer imtihan. Ve ümit. Biricik azığımız ümit..

Netîce îtibâriyle; Yeryüzünde köhne ve dünyevî plânlar son kozlarını oynarken, perdeler arkasında hiç kimsenin hattâ bâzen o yolun yolcularının bile sezemediği semâvî ve evrensel plânların ötesindeki Sonsuz Kudret damgalı güzelliğe bakıp, ümit ve iştiyâkla bir kez daha metafizik gerileme geçmek, şükrân hisleriyle bir kez daha şâhlanmak ve En Yüce Kapı'ya tekrâr yönelmek kalıyor bize. Hem de topyekûn bir hâlde. Herbirerlerimiz birer bağlaç insan olarak, birbirimize samîmâne bağlanarak, aslâ kayıplara meydân vermeden, el ele gönül gönüle sarmaş dolaş bir hâlde, İnsanlık kâfilesinin der-pîş'i olan Günümüzün Karasevdalı Bağlaç İnsanı'nın ışıktan atmosferinde, En Yüce Bağlaç İnsan'a (Aleyhisselâm) ve En Yüce Hakîkat'e bağlanarak; duâlarımızla, gözyaşlarımızla, ibâdet-ü tâatlarımızla, ihmâl ettiklerimizi telâfî etmelerimizle, bize va'dedilen masmavi geleceğe yürümemiz kalıyor sâdece. Hem de aslâ karamsarlığa düşmeden..

Duâlarınızı bekliyor, selâm ve hürmetlerimi sunuyorum.

Sağlıcakla kalınız Efendim...



--
"Bazen bir kuyuya benziyor hayat; kör, pis, zehirli bir kuyuya. Boğuluyorum, ölüme koşacak mecalim kalmıyor, kimseyi görmüyor gözüm. Sevdiklerim yabancılaşıyor. Kitaplar tuğla oluveriyor birden. Dostlarımın sesini tanımıyorum. Varlığım bir tele asılıyor. Bir kâbus bu, bir hastalık. Gözlerimi kaybettikten sonra bu kuyuya sık sık düştüm... İstediğini yapamamak, sakatlığımdan doğan bir aciz"

Cemil Meriç

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.