SAADET PARTİSİ'NDE ERBAKAN KARŞITI SİNSİ KAMPANYANIN AMACI
Erbakan, kalıcı sağlık sorunları olan Millî Görüş'ün efsanevi yaşlı lideri… Resmi hiçbir sıfatı yok. Millî Görüş'ün siyasi kuruluşu Saadet Partisi'nde herhangi bir görevin sahibi değil. Millî Görüş davasının başarısı, kendinden sonra da her daim Hakkı üstün tutan çizgisinin devamı dışında kişisel bir beklentisi yok. Hakkı temsil eden Millî Görüş'ün sıratı müstakim çizgisinden sapması dışında herhangi bir kaygısı da…
İlk günden bugüne bütün dedikleri yaşanan gelişmelerle doğrulanıp kanıtlanan bir bilge insan Erbakan… Dahası ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerle 40 yıldır siyasetteki tüm söylemleri, öngörüleri, endişeleri, uyarıları haklı çıkmış, isabeti test edilmiş bir siyaset dehası… Yaşadıkları, tecrübeleri, birikimleri, vizyonları, projeksiyonları Saadet Partisi ve ülkemiz için paha biçilmez değerde olan basiretli bir büyük siyaset ve devlet adamı…
Kaprisleri olmayan, taciz etmeyen, sıkıntı vermeyen, bıktırmayan, mütevazı, ünsiyetli, fedakâr, vakarlı, hoşgörülü, şefkat ve merhametli, affedici, her yönüyle bir yüksek ahlak ve erdem abidesi, müstağni, diğerkâm, kendisi ve ailesi için bir şey istemeyen, kelimenin tam anlamıyla usveihasene (alınacak en güzel örnek) olan bir nümunei imtisal şahsiyet Erbakan…
Ancak burada bir hususu açıklamak için bir parantez açmak gerekiyor: Erbakan aile fertlerini başkaları gibi siyaset dışında tutan bir lider asla olmadı. Ancak tüm ailesini ve yakınlarını Millî Görüş için çalışmaya teşvik ve seferber eden Erbakan hiçbir zaman onlara partilerinde ve iktidar olduğu dönemlerde devlette makam, mevki vermedi.
Onlara hep; Erbakan ailesinin bir mensubu olarak gördüğünüz itibar ve sahip olduğunuz hizmet imkânı kâfidir, yeter ki gayretle çalışın demiş, sadece nefer olarak hizmet etmelerini istemiş, yetki ve makam beklememelerini öğütleyip bunu uygulamada göstermiştir. Çünkü Erbakan mücahit demek rütbesiz asker, yani er demektir derdi hep.
Dolayısıyla bugüne kadarki tutumunun aksine son büyük kongrede bazı aile mensuplarının MKYK listesine girmiş olmaları asla kişisel ya da ailevi bir beklentiden kaynaklanıyor olamaz. Bu belki Saadet Partisi'nin ihanete uğramasına yönelik bir ihtiyati tedbir olarak değerlendirilebilir.
Şimdi, şu birkaç yavan cümle ile anlatmaya çalıştığımız böyle eşsiz bir lider olarak Erbakan'dan ve Saadet Partisi üzerindeki vesayetinden kim niçin rahatsızlık duyabilir?
Sanırız bildiniz: Saadet Partisi'ni asli çizgisinden saptırıp ırkçı emperyalizme hizmet ettirmek isteyen ve bu amaçla ele geçirmeye çalışan ezeli Millî Görüş düşmanları!
5000 küsur yıllık tarihi boyunca bütün toplumlara, devletlere, saraylara sızmada; elde ettikleri imkânları, fırsatları iğrenç emelleri uğruna kullanmada; hak dini tahrip, ilahi kitapları tahrif etmede; dini, siyasi, felsefi her toplum içerisinde kendilerine yandaş oluşumlar, fraksiyonlar, gruplar, kesimler ihdas etmede; kötülüğü örgütleyip yeryüzünü ifsat etmede; kan ve gözyaşı dökmede; büyük bir birikime, engin bir tecrübeye, zengin bir literatüre sahip olan lanetli Yahudi Milleti…
Acaba hiç mümkün müdür ki; çağımızda kendine en büyük düşman olarak gördüğü Millî Görüş yapılanması içerisine sızıp adamlarını yerleştirmesin, dejenere edip saptırmaya çalışmasın, nihayet kontrolünü ele geçirip kendi emellerine hizmet ettirmeye yeltenmesin?
Asla! Bu düşünülemez bile.
Nitekim Millî Görüş hareketi en az 3 kez fitneye maruz kalıp büyük kopmalar oldu…
İlkini Nurculuk adına ve kisvesiyle Gündüz Sevilgen başlatıp 48 milletvekilinden 25'inin 1977 Genel seçimi öncesinde Millî Selamet Partisi'nden istifa edip kopmasıyla neticelendi.
İkincisini Nakşî İskender Paşa Cemaati adına ve kisvesine bürünerek Korkut Özal başlattı. 1978 kongresinde yenilgiye uğratılan Korkut Özal 12 Eylül 1980 askeri darbe sürecini fırsata çevirerek ağabeyi Turgut Özal ile birlikte Millî Görüş kadrolarını ve tabanını kullanarak ANAP'ı kurup iki dönem tek başına iktidar oldular. Bu yüzden Refah Partisi oyları % 3'e düştü.
Üçüncüsü ise Refah Partisi iktidarda iken içeriden 28 Şubat 1997 süreci fırsata çevrilerek erdemliler kisvesi ve yenilikçi hareket adıyla yine Erbakan'a karşı başlatıldı. RP kapatılınca yerine kurulan Fazilet Partisi içerisinde bu ayrılık devam etti. Abdullah Gül'ün kongreyi kaybetmesi ve FP'nin de kapatılması üzerine Recep Tayip Erdoğan liderliğinde AKP kurulup yine iki dönem tek başına iktidar oldu. Bu nedenle Saadet Partisi oy oranı % 2,5'a düştü.
Bütün bunların içinde Yahudi parmağı olduğu araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılmıştır.
Ancak Özal kardeşler gibi Tayip Erdoğan ve arkadaşları da iktidar olduklarında diyet borcu ödeyemedikleri için Yahudi'nin hedefi oldular. Bu yüzden Erbakan onları Yahudi karşısında yalnız bırakmayıp özel destek ve yardımını esirgemedi!
Bütün bu süreçlerde hiçbir zaman Millî Görüş'ü temsil eden partinin başına Erbakan'a rağmen kimse getirilemedi. Bugün ilk kez Erbakan'a rağmen -son ana kadar direndikten sonra ister istemez onay vererek- Numan Kurtulmuş Millî Görüş'ü temsil eden Saadet Partisi Genel Başkanlığına getirilmiş bulunuyor. İlginçtir bunda en büyük destekçisi Soros'un gazetesi Vatan(*) oldu. Emre Kongar da NTV'deki son programında Numan Kurtulmuş'u öve öve bitiremedi.
Demek ki Millî Görüş partilerinin de Yahudi sızmalarına, ifsatlarına, fitnelerine maruz kaldıkları bir gerçekliktir.
O Yahudi Milleti ki, Yüce Allah'ın kendi içlerinden seçip gönderdiği peygamberlere bile isyan edip hatta bazılarını katletmiş olan lanetli azgın bir millettir. Hz. Musa'ya etmediklerini bırakmadılar. Hz. İsa'ya neler yapmaya kalkıştıkları malum. Âlemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber Hz. Muhammed (SAS) de Medine Yahudilerinden çektiği kadar hiç kimseden çekmedi. Millî Görüş Lideri Erbakan da hep onların hedefinde oldu.
O halde Hamas lideri Halid Meşal'in ümmete siyonizmi anlatıp tanıtan, çağımızın Sultan Abdülhamit'i olarak nitelediği Erbakan'ın hayatını adadığı ve uğruna koca bir ömür harcadığı Millî Görüş davasının ve son siyasi kuruluşu Saadet Partisi'nin Yahudi'nin dümen suyuna, kontrolüne girmesinden kaygı duymasını, üzerine titremesini, gerekli tedbirleri almasını çok tabii karşılamak gerekir.
Ancak gel gör ki Millî Görüş partileri bugüne kadar üç kez Yahudi fitnesine maruz kalıp büyük kopmalar yaşamışken; camiamız bütün bunlardan ders çıkaramamış, ibret alamamış ve intibaha gelmemiştir. Bu derin gaflet ve akıl almaz aymazlıktan yararlanan Yahudi; Beyaz Müslüman tabir edilen bir Sabetayist'i Saadet Partisi Genel Başkanlığına getirmeyi başarmış bulunuyor.
Şimdi ise bir olağanüstü kongre toplayıp bütünüyle kontrolü ellerine geçirmek için Erbakan'a karşı sinsi bir kampanya başlattıkları çok belirgin şekilde fark ediliyor.
Biz inanıyoruz ki Millî Görüş camiasının bu büyük gaflet ve aymazlığına rağmen Erbakan haremi ismetine kadar nüfuz eden Yahudi'yi tüm dünyada mağlup edecektir.
Çünkü inanıyoruz ki Erbakan şanlı mücadelesi zafere çok yaklaşmıştır. Nasıl ki Hz. Muhammed (SAV) İslam'ın hâkimiyetini ve küfrün yenilgisini sağlayıp kesinleştiren Mekke'nin Fethini 23 Yıllık mücadelesinin son 1,5 yılında gerçekleştirdiyse; Erbakan da dünya Siyonizminin üssü İsrail çıbanını İslam coğrafyasından söküp atacak olan Kudüs'ün fethini mücadelesinin bu son yıllarında gerçekleştirecektir.
Biz buna kesin inanıyoruz. İnanmayanlar ise beklesin. Yaşayan görecektir.
_________________
(*) Millî Gazete Ankara Kulisi köşesinde Vatan Gazetesinin aslında George Soros'a ait olduğu kanıtları ile ortaya konulmuştu.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu mesajı "Saadet! Şimdi" grubuna üye olduğunuz için aldınız...
Bu gruba posta göndermek için : saadet_simdi@googlegroups.com
adresine mail atabilirsiniz...
Daha fazla seçenek için,
web adresimizi ziyaret edebilirsiniz...
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.