(anadoluhaber) Baran Dergisi 108. Sayı Çıktı!.. Tüm Bayilerde!

BARAN DERGİSİ

 

 

108. Sayı Çıktı!.. Tüm Bayilerde!

 



 

 

-"geçmis zaman -birkaç yüzyıl- 

henüz dün desem yeri 

adına hutbe okudugumuz

hünkârın ülkesi...

 

  

o devlet -kıtadan kıtaya

ırktan ırka kardesligin- 

ve çalı çırpıya nisbet

çınar agacı.

 

  

o, dörtbir yana akıncı salan 

hissettiren ulasamadıgı yerde 

adaletinin gölgesini...

 

 

BARAN'dan Kâim ve Dâim
-108-


O Zaman Gerekeni Yap!

Geçen hafta Davos'ta düzenlenen "Küresel Ekonomik Krizden Sonra Dünya"nın nasıl şekilleneceğine dair panele, Tayyip Erdoğan damgasını vurdu.

Panelin Gazze konulu oturumunda, terörist Peres'in, ayakçısını azarlar gibi parmağını sallayarak ve sesini yükselterek, hakaret dolu bir şekilde Tayyip Erdoğan'la konuşması, başbakanın malûm tepkisine sebebiyet verdi.

Bu tepkiyi desteklediğimizi, önemsediğimizi ve bu tepkinin yanında durduğumuzu peşinen ifade edelim.

İsrail cumhurbaşkanına bütün dünyanın gözü önünde "Bebek Katili" olduğunu haykırmak, zihinlerde oluşturacağı zafer duygusundan dolayı başlı başına bir önem arzeder.

İsrail'in, bebek katili Peres'in şahsında böyle bir muamele ile canlı yayında karizmasının çizilmesi kitlelerin hissiyatına tercüman olması bakımından ayrıca önemli.

Tayyip Erdoğan, yasadışı terör örgütü liderlerinden bebek katili Peres'e ne demişti, ilk önce onu bir hatırlayalım:

"Sesin çok yüksek çıkıyor. Benden yaşlısın biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak. Bunu da böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum. Ülkenizde başbakanlık yapmış iki kişinin bana çok önemli lafları vardır. "Filistin'e, tankların üstünde girdiği zaman, kendimi bir başka mutlu addediyorum" diyen başbakanlarınız var. Tankların üzerine çıkıp da 'Filistin'e girince mutlu oluyorum' diyen başbakanlarınız var. Ve bana sayılar veriyorsunuz. İsmini de veririm, belki merak edenleriniz vardır.
Şu zulme alkış tutanları da ayrıca kınıyorum. Peki çocukları öldürenleri kalkıp da alkışlamak öyle zannediyorum ki insanlık suçudur.
"

Ayrıca T. Erdoğan, iki yahudiden alıntı yaparak İsrail'in barbar olduğunu hatta barbarlığın sınırlarını aştığını ve haydut devlet olduğunu, bebek katili Peres'in yüzüne bütün dünyanın gözü önünde haykırdı.

Bu sözlerin altına imza atmamak ve bu doğru duruşun yanında yer almamak mümkün değil!

Tarafımızdan AKP'ye yöneltilen eleştirilerin sebebinin de, bu duruşta olduğu gibi halkın iradesine ve hissiyatına tercüman olmaktan ziyade, aykırı tutum ve gidişat olduğunu belirtelim.

Tayyip Erdoğan, Davos'taki bu çıkışıyla "değişmeden ve dönüşmeden" önceki Tayyip Erdoğan'dan bir "esinti" sundu aslında…

Havaalanına inince de bu "esinti"nin aslında milletin itibar ettiği duruşun ta kendisi olduğunu bizzat müşahede etti.

Yukarıda, terörist Peres'e karşı Türkiye'nin ve kendisinin başbakan olarak onurunu korurken sarfettiği cümlelerden, Tayyip Erdoğan'ın nazarındaki İsrail'in ne olduğunu çözebiliriz.

1- Suçlu İsrail
2- Müslüman soykırımı yapan İsrail
3- Bebek katili İsrail
4- Tankların üzerinde Filistin'e girmekten haz duyan sapık başbakanların idare ettiği İsrail
5- İnsanlık suçu işleyen İsrail
6- Barbar ve haydut olan İsrail

Çıfıt Peres'i, konuşmasından sonra alkışlayanları kınayarak onlara, "çocukları öldürenleri kalkıp da alkışlamak, öyle zannediyorum ki insanlık suçudur!" diyen başbakan, bu sözüyle hakikati ifade etmiştir. Çünkü yukarıda madde madde saydığımız şekliyle İsrail'in ne olduğunu ve hangi suçları işlediğini başbakanın kendisi biliyor.

Bütün bunlara bağlı olarak, bir de yahudinin "arz-ı mev'ud-vaad edilmiş topraklar" stratejisine vakıf olduğundan dolayı başbakanın bir anda gösterdiği hissî-reel politik olmayan tepkinin dinî altyapısını da belirtmiş olalım. Bir anda hafızasının canlanıp karşısındakinin kim olduğunu hatırlaması ve karşısındakinin başbakanlık yaptığı ülkenin topraklarında da gözü olan lanetli kavim mensubu bir haydut olduğunu anlaması; bunun dışavurumu olarak da bu tepkiyi göstermesi…

Monşerlerin Dili
Tayyip Erdoğan oturumdan sonra siyasetçi olduğunu ve siyasî dille konuştuğunu ifade ederek diplomatları kasten, "ben, diplomatların, monşerlerin adetinden anlamam. O dille konuşmam. O dili bilmem, bilmek de istemem." dedi. Açıklamasının bir yerinde de "kendi başbakanına kumpas kuran diplomat olur mu" diyerek, sanki monşerler tarafından bir tuzağa düşürülemeye çalışıldığını imâ etti.

Monşer, halkın nazarında Batı özentisi, Batıcı, naif, şeker tip anlamında kullanılmakta…

Monşer dili, yani Erdoğan'ın kastettiği üzere "mevcut diplomatik dil" ise liberal demokrasiye göre şekillenen dildir. Yani Batıcı, Batı'nın dili…

T. Erdoğan, şuurlu mu şuursuz mu kullandığını bilmediğimiz yukarıdaki ifadesinde, aslında şunu demek istiyor:

"Batı'ya Batı'nın kendi diliyle karşı çıkılamaz. Siyasetçiyse halkın hissiyatına ve iradesine göre hareket etmesi gerektiğinden dolayı mensup olduğu toplumun diliyle konuşur. Ben de o dille konuşurum."

Monşerler, sahip oldukları şuur süzgeci ve aldıkları eğitim dolayısıyla AB-D ve İsrail'in güçlülüğüne iman etmiş, kendi ülkelerinin bağımsız politikalarını değil de Batı'nın kendi ülkelerine dikte ettiği politikaları Batı nam ve hesabına kendi ülkelerinden maaş alarak uygulayan Batıcılar… Ülkelerinin geleceğini de Batı'nın biçtiği ölçüler içinde görenler…

AKP'de İki Kanat
Şu an öyle gözüküyor ki AKP'de dış politikayı yönlendirmeye çalışan iki kanat mevcut…

Birinci kanat, Cüneyt Zapsu ve Koka Kola'nın CEO'su Ahmet Muhtar gibilerinin başını çektiği yahudi lobilerine "bu adamı kullanın" diyen monşerler…

İkinci kanat ise Ahmet Davutoğlu'nun başını çektiği öyle veya böyle Türkiye'nin "tarihî misyon"unun şuurunda olan ve buna inanan; bu "tarihî misyon"un bir devrimle değil de Batı'yla uzlaşarak mevcut düzenle de meydan yerine dikilebileceğine aklı kesen demokrat muhafazakârlar…

Birinci kanat daha çok AB-D ile ilişkileri yürütürken, ikinci kanat ise Ortadoğu ve Kafkaslarla ilişkileri yürütmekte…

Özü itibariyle her iki kanat da ton farklılıkları içinde Batı'yla uzlaşmacı…

Şu an Tayyip Erdoğan, bu iki kısmın kanatları üzerine uçmaya çalışıyor.

Gerçek Kutuplaşma
T. Erdoğan'ın bu çıkışından dolayı bugüne kadar yan yana gözükenlerin karşı karşıya geldiğini, karşı karşıya duran birtakım kişilerin de bu mevzuda aynı çizgiye geldiklerini görüyoruz.

Ergenekon'u gerçek kutuplaşmanın kendisiymiş gibi, halkın nefret duyguları önüne koymaya çalışanlar, ne hikmetse milletin samimi nefret duygularını celbeden yasadışı terör örgütü İsrail'e karşı başbakanın ortaya koyduğu bu tavra karşı çıkmaktalar. Hem de Ergenekon torbası içine konulan laik dinsiz bir takım Batıcılarla birlikte…

Meselâ bu tavra karşı Ergenekon'un laik dinsiz kanadının sözcülüğünü yapan Oktay Ekşi ile Ergenekon operasyonun psikolojik tarafının yürütücülerinden C. Çandar ve A. Altan'ın tavrı aynı…

Diğer taraftan ise 19 saatlik savunmasında Amerikan işgaline karşı direnen Irak ve Afgan direnişine, İsrail işgaline direnen Gazze direnişine "selâm olsun!" diyen D. Perinçek ve onun gibiler de Tayyip'le aynı çizgide…

Bu misâlleri çoğaltabiliriz. Dikkatli okuyucu basında bunlardan onlarca görebilir.

Başbakan'ın bizce bu çıkışının en büyük faydası Ergenekon perdelemesiyle milletin nazarından kaçırılmaya çalışılan gerçek kutuplaşmanın görünmesinin sağlaması olmuştur. Devleti, vatanı kimin işgal altında tuttuğu, kimin din istismarcılığı yaptığı belli oldu! Her kesimden hain İsrailci, AB-Dci, anasının karnından yahudi dostu olarak doğan, bu topraklara ve bu milletle ait hiçbir aidiyet duygusu bünyelerinde barındırmayan vatan hainleri!

Ayrıca Davos'taki bu tavır, buradaki din düşmanlığını anti-emperyalist jargonla gizlemeye çalışan birtakım Batıcıların da kendilerini ele vermesini sağladı. B. Baykam gibi anti-emperyalist geçinip de mevzu HAMAS, Irak ve Afgan direnişi olunca dut yemiş bülbüle dönenlerin tavırları emperyalizme karşı değil, dine-İslâm'a karşıdır.

İnsanlık Suçu
Başbakanın terörist İsrail'e yaptığı bu suçlama yerinde ve çok doğru! İsrail'in yaptığı vahşet hangi dine mensup olursa olsun her insanın "insanlık suçu" olarak değerlendirmesi gerekir. Yine başbakanın ifade ettiği üzere, bu suçu işleyen katilleri alkışlamak da insanlık suçudur.

Başbakanın bu suçlamasına güvenerek, bizim de kendisinin tavrını İsrail lehine eleştiren Batıcı tayfayı insan olarak görmediğimizi ve bunların işlenen bu insanlık suçuna ortak olduklarını söylememiz mümkündür.

Bebek katili Peres konuşurken görüntülerden de anlaşılacağı üzere Tayyip Erdoğan'ın beynine kan hücum ediyordu. O an hangi hislerin istilâsı altındaydı bilemeyiz ama, son sözü "Yaşasın Filistin!" olan Irak'ın Ebedî Devlet Başkanı Saddam Hüseyin aklına gelmiş miydi acaba?

Davos'taki hissî tavrıyla zahiren de olsa bir nebze Saddam Hüseyin'i hatırlattığının farkında mıydı T. Erdoğan?

Irak'ta kaç bin çocuk öldü? Danışmanları rakamları tutuşturmuşlar mıydı eline?

Elli yıldan beri Filistin'de katledilen Müslüman sayısı, 2003'ten beri Irak'ta katledilen müslümanların yarısı bile değil. Bundan haberi var mı dersiniz?

Başbakan diyor ki, "Çoçukları katleden katil sürüsünü alkışlamak da insanlık suçudur." O zaman başbakan gayet iyi biliyor. Alkışlamak dahi insanlık suçu olduğuna göre o çocukları katleden uçaklara kendi ülkesinde eğitim izni verenin nasıl bir suç işlediğini!

Çocukları katledeni alkışlamanın insanlık suçu olduğunu bilen başbakanın bilmemesi mümkün değil, bebek katiline uluslararası ve ikili anlaşmalarla ülkeyi peşkeş çekmenin nasıl bir suç olduğunu!

Çocukları katledeni alkışlamanın insanlık suçu olduğunu bilen ve bunu bütün dünyaya deklere eden başbakanın bilmemesi mümkün değil, bebek katiliyle askerî anlaşmalar yapmanın nasıl bir suç olduğunu!

Çocukları katledeni alkışlamanın insanlık suçu olduğunu bilen başbakanın en büyük insanlık suçunun, çocuk katiliyle "stratejik müttefik-stratejik ortaklık" yapmak olduğunu bilmemesi mümkün değil!

Bin beşyüz müslümanı katledenin insanlık suçu işlediğini bilen başbakan yasadışı bir darbeyle devlet başkanını katledip üç milyona yakın müslümana SOYKIRIM uygulayan Amerika'nın "ne suçu" işlediğini bilmemesi mümkün değil!

Çocukları katledeni alkışlamanın insanlık suçu olduğunu bilen başbakanın kendi dışişleri bakanının Amerikalı yetkililere, "Bağdat'a ilk bomba düşer düşmez paramızı alırız!" derken, "ne suçu" işlediğini bilmemesi mümkün değil!

Madem İsrail insanlık suçu işliyor, İsrail'le "stratejik ortaklık" yapmak da insanlık suçudur; dinine, milletine, vatanına ihanettir.

Madem İsrail insanlık suçu işliyor, her türlü siyasî, askeri, ticarî anlaşmaları yırt at!

Madem İsrail insanlık suçu işliyor, İsrail uçaklarının Konya semalarındaki varlığına son ver!

Madem İsrail insanlık suçu işliyor ve tüm Batı bu insanlık suçunu alkışlayarak onlar da insanlık suçu işliyor, Batı'yla ve İsrail'le bütün ilişkileri kes!

Madem İsrail insanlık suçu işliyor, "stratejik ortaklık" bu suça ortak olmaktır.
Bu suça ortak olma!

Madem İsrail insanlık suçu işliyor, bu suçu engelleyecek iç dinamikleri harekete geçir.

Madem İsrail insanlık suçu işliyor, "ağlamak kadına yaraşır, erkeğe unutmamak" ve yapmak.

O zaman gerekeni yap!

Bütün bunları başbakan bildiği halde, Davos'taki o çıkışı nasıl yaptı?

İsrail'le ilişkiler en fazla bu hükümet zamanında gelişti. Irak'ın ve Afganistan'ın Amerika tarafından işgali bu hükümet zamanında oldu.

Milyonlarca Müslüman bu hükümet zamanında ve hükümet yardımıyla katledildi.

İncirlik'ten Guantanamo ve diğer işkence üslerine müslümanlar, bu hükümet zamanında kaçırıldı.

İncirlik işgal-terör üssü bu hükümet zamanında İslâm coğrafyasını yerle bir eden uçakların hiç durmadan kalkıp indiği merkez oldu.

Bütün bunlar ortadayken ve bilinirken başbakanın tavrını nasıl açıklamak gerekir?

1- Hissî ve fevrî; kendi tabiriyle bu tavrın "reel politikle bir alâkası yok".

Reel politik ise, onun da bildiği, yukarıda saydıklarımız. Onun için bu tavır "lokal" bir tavırdır. "Yerinde doğruyu genelleştirmeden" desteklenmeli… T. Erdoğan'ın bu tavrını desteklemek başka, bu tavrından dolayı kalb ve zihin olarak T. Erdoğan'a meyletmek daha başka…

2- Başbakan, şehidlerin ruhlarının kendisini taciz etmesine daha fazla dayanamayıp tekrar "değişmiş ve dönüşmüş" olabilir. Bunu da önümüzdeki günler uygulayacağı "reel politik"lerde göreceğiz.

Kesin olan şu var ki, halkın sokak sokak taşan İsrail ve Batı karşıtı nefret duyguları görülmüş, bu duyguları etkisizleştirmek ve halkı da kuvvetten düşürmek için hükümet ve işbirlikçileri tarafından İsrail aleyhine aşırı bir tahrik uygulanmıştır. Dikkat ediyorsanız Gazze hâlen bombalanıyor, Müslümanlar hâlen katlediliyor, ama şu an için sokaklarda bir tepki yok! Çünkü milletimiz bebek katili terörist Peres'e "haddini bildiren" başbakanın ve onun hükümetinin muhakkak bir bildiği vardır düşüncesiyle ne diyeceğini bekliyor?

Ne olursa olsun bizim için gerçek fayda, gerçek kutuplaşmanın nerede ve kimler arasında olduğunun herkes tarafından görülmesidir.

GENEL YAYIN

 

 

 

 

TELE-Röportaj: Efsanevî Savaşçı Kumandan CARLOS:


'Bugün Türkiye'nin En Başta Konuşulması Ve Halledilmesi Gereken Meselesi; Salih Mirzabeyoğlu'nun Serbest Bırakılmasıdır'


Baran: Selâmünaleyküm Kumandan Carlos! Öncelikle, hassaten Kumandan Mirzabeyoğlu'nun, ayrıca tüm avukatlarının, aynı şekilde bütün Baran dergisi camiasının ve tüm gönüldaşlarımızın size candan selâmları var.
Carlos: Hepsiyle iftihar ediyorum, ben de bundan büyük gurur duyuyorum. Lütfen siz de, en başta Kumandan Mirzabeyoğlu olmak üzere, oradaki tüm kardeşlerime kalbî selâmlarımı iletiniz.

Baran: Biz de sizinle gurur duyuyor ve çok teşekkür ediyoruz. Size ilk sormak istediğimiz soru, aslında birkaç gün önce haber müdürümüz Fazıl Duygun'un size ilettiği gazete haberiyle ilgili…
Carlos: Tamam, biliyorum. Konuyla ilgili malûmatı netleştirmek istiyorsunuz sanıyorum.

Baran: Evet, Hürriyet gazetesi'nin (Londra muhabiri Faruk Zapçı'nın) sizin hakkınızda bir süre önce yaptığı yayın. Haber, belli derecede bir manipülasyon ihtivâ ediyordu diye düşünüyoruz. Haberin tüm muhtevâsına vâkıf olma şansınız oldu mu?
Carlos: Evet, biliyorum. Sözkonusu haber muhtevâsının yüzde yüzünün de doğru olduğunu söyleyemeyeceğim elbette. Çünkü en başta telefonla gerçekleştirilmiş bir röportaj ve daha ziyade tesadüfen gerçekleşmiş bir görüşme.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

 

CARLOS Röportajları BARAN TV'de

Gönüldaş Kumandan CARLOS ile gerçekleştirdiğimiz
haftalık TELE-Röportajlarımızın ses kaydının bir kısmını
her Perşembe BARAN TV'nin
www.mogulus.com/barantv
adresinden izleyebilir-dinleyebilirsiniz...

Ayrıca bu sayımızda yayınladığımız (31 Ocak 2009 tarihli) TELE-Röportaj'ın
ses kaydı ile beraber, geçtiğimiz hafta (24 Ocak 2009 tarihli)
dergimizde yayınladığımız ses kaydını da
google video ve yahoo video
video paylaşım sitelerindeki arama motorlarına
"Gönüldaş Kumandan CARLOS"
ibaresini yazarak ulaşabilirsiniz.

BARAN

 

BARAN 108'den Başlıklar

 

 

KRAL ÇIPLAK
Bâkî AYTEMİZ
İnsan vücudundan sadır olan her ses söz değildir. Söz ağızdan çıkar. Ağızdan çıktığı içindir ki bir mânâsını olması gerekir, gelişigüzel, herhangi bir ses değildir. Ol sebeple insanın ağzından çıkana dikkat etmesi gerekir, dikkat etmeyenlere, "ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?" derler. Nasıl ki başka uzuvlardan sadır olan sesler gizlenmesi gerekirse, söz, mânâ ihtiva etmeyen sözlerin de gizlenmesi gerektiğindendir bu. Hiç çıkmasa daha iyi…
Biz, mânâya, söze kıymet veririz. Kim olursa olsun, o ağızdan çıkacak söz, dikkate değerdir, olmalıdır. Yoksa, ağızlar ağız olmaktan çıkar. Ağızdan söze benzer mânâlı bir ses çıkar da sonradan o sesin söz olmadığı ortaya çıkarsa, o hâlde sesi söze benzeten, kendinde kıymet vehmettiren utansın deriz.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

Uysal Olmasa Da Koyun Değil Çoban Olmak
Av. Güven YILMAZ
Samimiyetsiz samimiyet başlıkları altında AKP ve Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki o günlere dair fikirlerimizi belirtmiştik. Ve ortaya konulan icraatlar ışığı altında kendilerini samimi bulmadığımızı açık yüreklilikle ifade etmiştik. Geçmişte haklarında söylediklerimizin aynen arkasında durarak Gazze'ye yapılan vahşî İsrail saldırısı ile meydana gelen gelişmeler ışığı altında mümkün olduğu kadar niyet okuyuculuğundan kaçınmak suretiyle düşüncelerimizi kaleme dökmeye gayret edelim.
Takvimi Olmert'in Türkiye ziyaretinden değil de, Obama'nın başkanlık macerasından başlatalım.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

'Millî Menfaat'
Cumali DALKILIÇ
"Türkiye'nin yürüttüğü ikili askeri ilişkilerde milli menfaatler doğrultusunda hareket etmek esastır"
Tuğgeneral Metin Gürak'ın Genelkurmay Başkanlığı adına basına yaptığı açıklamalardan Türkiye-İsrail ilişkileriyle ilgili verdiği cevabı okudunuz.
Emellerini emperyalizmin emelleriyle "tevhid" etmişlerin menfaatini gözeten bu açıklamayla TSK'yı, bebek katili İsrail Terör Örgütü'nün "suç ortağı" olarak tarihe geçirmek üzere olan "turuncu zihniyet"in işlediği cinayetin farkında mısınız?
Turuncu zihniyetin kökü bir asra uzayan hilelerinden birisi şudur:
Kendi menfaatinin önüne "millî" sıfatı getirip millet nazarında "itibar" kazanmak!
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

GAZZE'de Erdoğan'a destek mitinginde konuşan İHH Vakfı Başkanı Bülent YILDIRIM:
'Türkiye'de 70 Milyon ABDÜLHAMÎD Var'

BARAN


http://www.barandergisi.com/images/muhtevaresim/filistin.jpgBaşbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos-liberal çapulcu karargâhı-'nda Çıfıt Peres'e karşı "Bebek katili", 

"Haydut Devlet", "Barbar İsrail", "Haydut İsrail" hakikatlerini haykırması bütün dünyada yankı buldu...
Yanlız İslâm Âlemi'nde değil... Güney Amerika'dan Doğu Türkistan'a bütün sömürülen, katledilen insanlık, Doğal Düşmanı İsrail'i böylesine şok eden davranışın şevkiyle gösteriler tertib etti... Yunanistan'ın devlet televizyonu "Tayyip Erdoğan bütün insanlığın duygularına tercüman oldu ve söylemek isteyip de söyleyemediği şeyleri dile getirdi" yorumlarını yaptı...
Tabiî en manidar gösteri Terörist İsrail'in soykırımına uğrayan ve yine de zaferi kazanan GAZZE'de oldu...
Gazze'de bulunan İnsani Yardım Vakfı (İHH) Başkanı Bülent Yıldırım ve arkadaşlarının da organizasyonda yer aldığı bir gösteri düzenlendi. Mücahid HAMAS'ın kahraman kurmaylarından da katılımın olduğu gösteriye Filistin halkı büyük destek verdi.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...




TAZA DİN Hareketi'nin Tesiri: Kırgızistan'dan ABD Baskısına Rest!

BARAN
Kırgızistan'daki ABD işgal üssüne dair tartışmalar gittikçe kızışmaya başladı. Bundan 20 gün kadar önce bir Rus gazetesinde çıkan "Kırgızistan'daki ABD üssü kaldırılıyor" haberinin yayınlanmasıyla beraber her iki taraf tarafından yalanlanmıştı. Ancak bütün bunlara rağmen, Orta Asya Temsilcimiz Abdibâkî Dilmurat'ın bizleri günü gününe bildirdiği haberler, bölgedeki ateşin gittikçe kızışmaya başladığını gösteriyor. 17 Ocak'ta Kırgızistan'a giden ABD Orta Doğu Bölge komutanı "çuvalcı" Petraus'un, Kırgız Başkan Bakıyev tarafından yüzüstü bırakılması, ABD, Almanya ve İngiltere'deki büyükelçilerin acilen ülkeye çağrılması, 2 Şubat'ta Bişkek'e giden NATO Orta Asya Temsilcisi Robert Simon'ın, Başkan Bakiyev tarafından reddedilmesi ve Bakiyev'in nisbet edercesine Rusya'ya uçması, Kırgızistan'ın ABD'ye kökten istemediğinin bir neticesi olarak görülüyor.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

Ha 'Encümen-i Daniş' Ha 'Abant Platformu'
Sezai KIRLANGIÇ
Son günlerde bir tartışmadır aldı başını gidiyor, işgâlcinin eski yamağı laik-Kemalist komitacıların yerine görevlendirilen Amerikan ılıman İslâmcısı komitacılar birbirlerinin gözünü oyacak derecede, haddi-hukuku aşan beyanlarda ve çıkışlarda bulunmaktalar. Birbirlerine karşı acımasızca saldıran bu işbirlikçilerin tek ortak noktası A-BD ve İsrail'e toz kondurmamaları ve efendilerine karşı gerçekleştirilen taarruzlara engel olmalarıdır. Her biri kendi zaviyesinden sahte bir anti-emperyalist slogan ve ifade ile ihanetini maskelerken diğer taraftan efendisinin sözünden çıkmadan, efendisinin belirlediği sınırlar dâhilinde birbirlerine karşı tenkid ve baskının dozunu artırmaktalar. Eski işbirlikçiler ile yeni işbirlikçiler arasında 'Görev Değişimi Tartışması'ndan başka bir şey olmayan bu gürültü, milletimiz tarafından, her iki işbirlikçinin hem safını, hem birbirlerinde gördükleri hakikati, hem de ihaneti deşifre etmesi bakımından dikkatle izlenmektedir.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

Gerçek Lider Hasreti
Görkem EREN
"Başsız, ne hayat, ne hareket, ne de ihtilal ve inkılâp düşünülebilir. Baş toplayıcılığın, birleştiriciliğin ve fikri hedefine yönelticiliğin remzi…
Onbaşısı olmayan manga bile yoktur. Lider ise her içtimai harekette ilk şart olarak düşünülmesi lazım irade merkezi… Lidersiz ihtilal ve inkılâp olmaz değil de, bunların olması için lider gerek… Yani (1) adedi (2) den önce olduğu gibi, lider de hareketten evvel… Böyle olmazsa hareket curcunaya döner" diyor Büyük Doğu Mimarı…
Gelmiş geçmiş tüm İslâm âleminin Mutlak Lider'i, kurtuluş yolunun önderi, Efendimiz (s.a.v)dir.
Gerçek mânâda lider O'dur. O, tüm insanlığa gönderilmiş toplayıcı, birleştirici, kurtarıcı, "baş"tır. O'ndan sonra gelen O'nun halifeleri, yine O'nun emaneti olan Kurtuluş Yolu'nun liderliğini yapmış, tüm ümmeti tek çatı altında birlik ve beraberlik içinde yönetmişlerdir. İslâm halifeleri, bizzat Allah'ın nizamını kurmuş ve yaşatmışlardır. Bu nizam her devirde topyekûn insanlığın faydasına olmuştur.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

BETATRON -5-
Dr. Hakkı AÇIKALIN
Atom çekirdekleri
Helium atom çekirdeği. Protonlar kırmızı nötronlar ise mor olarak gösterilmiştir. Aslında çekirdek, kürevî olarak da simetriktir.
Atom çekirdekleri protonlardan ve nötronlardan oluşurlar. Her tip çekirdek (nucleus) özgün bir proton ve nötron sayısı barındırır. Nuclide veya İzotop olarak adlandırılır. Nükleer reaksiyonlar bir Nüklid'i bir diğerine dönüştürebilirler.

Atomlar
Atomlar en küçük nötral (yüksüz) parçacıklardır. Atomlar kimyevî reaksiyonlarla bölünebilirler. Bir atom küçük ağır bir çekirdekten ibârettir. Bu çekirdeğin etrafı göreli daha geniş bir elektron bulutuyla kuşatılmıştır. Her atom tipi özgün bir elemente tekâbül eder. Günümüze kadar 117 element keşfedilmiştir. İlk 111'i resmî isimler almış durumdadırlar. Çekirdeğin içinde protonlar ve nötronlar vardır. Onların içinde de daha küçük parçacıklar olduğunu görüyoruz ve bu böylece aşağı (yukarı) doğru gidiyor.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

ABD ve Mikrodalga ile Beyin Kontrolü!
Prof. Dr. Nurullah AYDIN - İKTİBAS
Bugün size olan bitenlere rağmen Amerikancı, İsrailci, İngilizci olmakta ısrar edenlerin nedenleri arasında bir konuya değineceğim. Belki şaşırtıcı gelebilir ama bir gerçek. Yanlı liderlere, akademisyenlere, iş adamlarına, gazetecilere dikkat edin. Somut numuneleri görün.
Mikrodalga ile uzaktan gürültü hissi oluşturmak mümkündür. Elektromanyetik ritmik vuruşlar kişinin başını elektrikli matkapla oyulduğu hissi uyandırabilir. Çok düşük frekans da (VLF), iyonlamanın olmadığı bir radyoaktivite ile baş ağrısı, çınlama, sinirlilik, depresyon, hâfıza kaybı hatta panik duygusu oluşturulabilir. Radyasyonun diş dökülmesi, kan kanseri, sakat doğumlara neden olduğu yaptığı bilinmektedir.
İyonlanmanın olduğu radyasyonlar, X ışınları, Radyum gibi kanser tedavisinde kanserli hücreleri öldürmek için kullanılır. Bu ışınları uzaktan yönetmek mümkün olmamakta, fakat mikrodalga kaynağını 1-2 km. uzaktan hedefe yöneltmek mümkün.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...



-------
Salih MİRZABEYOĞLU: İNSAN
-------



Röportaj:
ODTÜ Öğretim Üyesi Görevlisi,
YOL-İŞ Eğitim Dairesi Başkanı;

Yıldırım KOÇ:

Ezilen İnsanlar İçin Kaos Zaten Var! Şimdi Ezenler İçin Kaos Başladı;
Ne Güzel Bir Şey!


" Şu anda ABD açısından en önemli tehdit İslâmî görüşü gerçek nitelikleriyle benimseyen ve cihat açmış olan insanlardır. Medeniyetlerin çatışması denilen olay boşa değildir, çok ciddi bir tehdit algılamasıdır. Ve zaten 83 yılı başında Beyrut'ta ABD deniz piyadelerine yönelik yapılan saldırıda 300 e yakın deniz piyadesi ölmüştü orada, ABD gerçek düşmanının kim olduğunu, emperyalizm bu anlamda emperyalizme darbe indirecek gerçek gücün kim olduğunu anladı.

**
11 Eylül olayının bir tezgah olduğunu düşünmüyorum. Yani bakın Amerika Kore de 33-34 bin asker kaybetti. Vietnam da 59 bin asker kaybetti, ama bunların hepsi Amerika dışındaydı. Ben tipik bir Amerikalıyı oldukça iyi bilirim. Amerikalı sınırı geçtiği an güvenlikteydi. Artık güvenlikte değil. Çünkü Pearl Harbor baskınında 41 aralığında 2700 – 2800 asker ölmüş üzerinde kaç tane film yapıldı. 11 Eylül olaylarında 3400 Amerikalı öldü ve dünya kapitalizminin merkezi ikiz kuleler, Amerikan emperyalizminin saldırgan yüzü olan Pentagon'a saldırı -140 dolayında insan öldü- ve beyaz saraya gidiyordu. Bu nedenle olay çok basitçe bir İsrail - Hamas çatışması değil, olay emperyalizm ile bir söyleme göre radikal İslâm.

**
Şimdi bir kere bu konuda aynı görüşteyiz. Yani kapitalizm kendiliğinden yıkılmaz! Geçen hafta Niğde'de bir toplantıda konuşma, bittikten sonra bir kişi söz aldı ve dedi ki "ya kapitalizmden kurtuluyor muyuz?"… Evet, kurtulmak… Batı medeniyeti denilen vahşi yapıdan kurtulmak öyle kolay değildir. Bunu bir kere gerçekten alternatifinin oluşturulması ve onun bir siyasi idare yolunun aşılması lazım. Şimdi bunun ne olacağı konusunda görüşler farklı. Ben kişi olarak hala toplum içi nesnel çıkar değerlerinin çok uzun vadede bir dönüşüme yol açabileceğini düşünüyorum. Ama burada şu konuda aynı görüşteyiz; bu kapitalizm bu emperyalizm çürümektedir. Çürüdükçe daha da saldırganlaşacaktır. Saldırganlaştıkça ona karşı siyasal mücadeleyi yükseltmeden de, çökeceğini düşünmek hayâlciliktir
**
Kriz olmadan eski yapı devam edecekti, çok şükür ki eski yapı devam edemiyor. Eski yapı demek teslimiyet demek, eski yapı demek sömürü demek, eski yapı demek ezilmişlik demektir. İnsanların onurlarının yıkılmasıdır, aile yapımızın parçalanmasıdır, geleneklerimizin yok edilmesidir. Yani kriz olmasaydı sürmekte olan yapı oydu. Ve ben bundan memnun değildim. Eğer bugün kriz varsa ve daha derinleşiyorsa bunun sorumlusu diyorum ki; Batı'nın iktisadi sistemidir, Batı'nın ahlâkî sistemidir, Batı'nın bize dayatılan kültürüdür, Batı'nın bize dayatılan gelenekleridir."
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

Hayâlleri Yoktu
Kâzım GÖKBAYRAK
Bunalım içindeki bir Alman gencinin Hitler dönemine özlemini ifade eden, "onların uğrunda savaşacakları bir idealleri vardı, bizim hiçbir şeyimiz yok, kös-kös oturuyoruz" şeklindeki sözleri, idealsiz ve amaçsız insanın mutlu olamayacağının bir ihtarı. "Hayalleri yoktu!" tesbiti. Kapitalist hayat tarzının, çağımız insanını içine düşürdüğü boşluk…
İdeali ve aksiyonu olmayan ve yeni bir heyecan duymayan Müslüman için de bu tehlike söz konusudur. Kapitalist hayat tarzının içinde olmanın tesiriyle, şuurda ve yaşayıştaki bozulma, yeni bir şuur ve yaşayışa yükselememe sonucu.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

İdeolojik Eğitim Üzerine
Tayyar TERCAN
"İdeolojik eğitim yokluğu -ard niyetlileri bir kenara bırakırsak- yeni şartlar karşısında yılgınlık ve kararsızlık meydana getirir." (İdeolocya ve İhtilâl, Salih Mirzabeyoğlu, İBDA Yayınları, Shf; 114)
Küçük günahlar devamlı tekrar edildiği zaman büyük günah hükmüne doğru kayar. Her küçük günah kalbdeki beyaz sayfaya siyah bir nokta olarak düşer. Zamanla o beyaz sayfa, noktaların çokluğundan kararmaya başlar ve yapılan hareketlerin yapan için tabi bir hal almasına yol açar. Bunun sonucuda günahın günah olarak görülmemesine kadar gider… Neticede küçük günah büyüğüne, bunların tekerrürü de kişinin ayağının kaymasına ve iman dairesinden çıkmasına sebep olur. İmân-amel ilişkisinde İslam büyüklerinin takribi görüşü böyledir. Burdan şunu çıkarabiliriz; kişi, dil ile ikrar edip kalp ile tasdik ettiği zaman imân etmiş sayılır ama imânın muhafazasını sağlayacak ilim-fikir- ve amel örgüsünü bünyeleştiremediği zaman, bilerek veya bilmeyerek imânını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Bilerek yapılan herkesçe malumdur, bilmiyerek dediğimiz ise samimiyetle inansa da kişi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ve neye nisbetle, ne yapması gerektiğini bilmeden aldanması ve tabiî ki her zaman hazır nefs-şeytan tarafından aldatılması mümkündür. İbn-i Arabi (Hz.) ''küfrün kaynağını bilmeyen gerçek imânda olamaz'' ölçüsüyle, küfrün kaynağını bilme faaliyetidir ideolojik eğitim.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

IMAGO
Hawari KESAR
İmago'ya bir açıklık getirelim: Entomoloji'de (böcekbilim) 'imago' kavramı kanatlı bir böceğin gelişiminin son aşamasını ifâde etmektedir. Böcek böylelikle metamorfozunu (başkalaşım) tamamlamış olmaktadır. Yine, larva evrelerine karşın erişkin üretken evreyi de anlatmaktadır, bu kavram. Larvalar üreyemezler, üretken değildirler. İmago kanatların ve cinsî uzvun gelişimiyle karakterizedir. İkincil olarak kanatsızlarda (kanatsızlaşmış olanlar) hariç. İmago ile sonlanan değişim (ve kuluçka) sürecine 'imaginale' adı verilir. Bazı böceklerde larva ile imago arasında ara bir evre daha vardır. Bu evre Lepidopterler'de, Koleopterler'de veya Dipterler'in pupasında görülür. Bazı su böceklerinde – efemerler gibi – bir de 'sub-imago' durumu vardır. Balıkçılar bu iki hâli yem olarak kuru sineğe tercih ederler.
Şimdi gelelim psikiyatri'de veya psikanaliz'deki imago'ya;
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

Sarıyer İmam Hatip Lisesi Mezunları Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Kulübü Derneği'nin (SİHAD) düzenlediği Filistin Gecesi'nde
dernek başkanı Sayın Abdullah YILDIZ'ın okuduğu konuşma:

"Mü'minler, Birbirlerinin Allah Yolunda Akan Kanlarının İntikamını Alacaklardır."
Hükmünün İcrâcısı ve Takipçisi Olacağız

Besmele...
"Müminler ancak kardeştirler" buyuran Alemlerin Rabbine Hamd-u senâlar olsun.
"İslam toplumu bir vücut gibidir; bir uzvun hastalığının bütün vücudu rahatsız etmesi gibi, bir müslümanın başına gelen bela ve musibetleri, bütün müslümanlar kendilerine dert edinmelidir." buyuran Gaye İnsan Ufuk Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam'a da selat-ü selam olsun.
Ve bu mukaddes nidaların muhataplığının gereği üzere hayatını tanzim eden ve bu ruhla buraya teşrif etmiş olan Müslüman kardeşlerim! Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi ve nusreti sizlerin ve tüm inananların üzerine olsun. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, şerefler verdiniz.
Bu vesile ile zulme karşı direnen tüm inananlara da selam olsun!
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...

PANORAMA Türkiye:
- JİTEM, İtiraflar, İntihar ve Cephaneler
- İmânsız Bir Münkire Yakışan Sözler Bunlar
- SİVAS'ın Protestosu
- Deniz Feneri'nde Şaibe Bitmiyor!
- AKP'nin Kovboyları
- Dink Cinayetinde Oklar Polisi Gösteriyor
- Yüzsüz E. Uslu'nun Yüzsüzlükleri
- Teröristbaşı Obama

İMÂN - İSLÂM:
- Kalbdeki Güzellikleri Yok Eden HASED (İktibas)

Kültür - Sanat:
Seyyid Hüseyin Nasr'dan
"KURTULUŞ FORMÜLÜ"(?)

Gülçin ŞENEL
Seyyid Hüseyin Nasr, 21 Ocak'ta bir konferans vermek üzere İstanbul'a geldi. CRR'de gerçekleştirilen konferansta Nasr, "İslâm'ın 21. yüzyılda karşı karşıya olduğu meydan okumalar neler?" konusu çevresinde bir konuşma yaptı. Bazı gazetelerde bu haber, «Seyyid Hüseyin Nasr "Kurtuluş Formülü" Önerdi» şeklinde verildi. Gerçekten "önerdi" mi? Biraz daha yakından bakalım.
Devamı BARAN Dergisi 108. Sayıda...
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.