(anadoluhaber) ***HAYATIN İÇİNDEN-KAHVE MOLASI***

                   HAYATIN İÇİNDEN

                                                 KAHVE MOLASI

 

 Hüseyin BAYHAN

 

 

 

 Hayat Bilgisi

Evinizin Huzuru İçin

 

Evin erkeği olarak çok çalışıyorsunuz, yoruluyorsunuz ve evdekilerin huzuru için elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorsunuz ama sorumluluğunuzun sadece evin geçimini temin etmekle sınırlı olmadığını biliyorsunuz.

Evin huzuru için erkeklere yönelik birkaç tavsiye:

1-      Evin dışında yaşadığınız olumsuz olayları evinize yansıtmayın.

2-      Eşinize hediye almak için her fırsatı değerlendirin, hediye almak aranızdaki sevgiyi pekiştirecektir.

3-      Eşinizin herhangi bir kusurunu gördüğünüzde güler bir yüzle yanlışını hatırlatın.

4-      Eşinizin yanında başka kadınlar hakkında konuşmayın ve başka kadınları iyi yönlerinden bahsetmeyin.

5-      Eşinizin akrabalarına saygı gösterin, eşinizden önce, siz onları evinize davet edin.

6-      Eşinizin iyi akrabalarıyla ilişkilerine engel olmayın, aile içi ilişkilerde ondan önce davranın.

7-      Eşinizin yanında birinci derece akrabalarınızla fısıldanmayın.

8-      Kesinlikle eşinizi başkalarının yanında özellikle akrabaların yanında küçük düşürmeyin, saygısızlık zamanla sevgiyi yok edecektir.

9-      Kendinizi eşinizden üstün birisiymiş gibi tanıtmayın, evinizden "ben, sen" sözcüklerini atın ve onun yerine "biz" kelimesini kullanın.

10-   Eşiniz sinirli olduğunda sevginizle onu sakinleştirin.

11-   Gezi veya misafirlik için dışarıya çıkılacaksa yorgunluk bahanesiyle eşinizi yalnız bırakmayın, çocuklarınızla birlikte olmaktan zevk alın.

12-   Sosyal, kültürel veya ekonomik üstünlükleriniz varsa kesinlikle dile getirmeyin.

13-   Eşinizin küçük iyi işlerini bile karşılıksız bırakmayın, teşekkür etmek kadınların zarif ruhunu sihirli biçimde etkiliyor.

14-   Gücünüzü eşinize göstermeyin.

15-   Eşinizin ailesi için harcadığınız tutarları dile getirmeyin.

16-   Eşinizi evde hapsetmeyin.

17-   Gülümsemelerinizi iş yerinde unutmayın, eşinizin de onlara ihtiyacı var.

18-   Eşinize ev işlerinde yardım etmeği unutmayın.

 

 

 

KISSADAN HİSSE

HAYATTAN DERS ALMALI

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmış. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye  gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi, nice şovalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş.

Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza aşık olan bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş. Aradan uzun yıllar geçmiş. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış.

Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş. Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını çok merak etmiş. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası şişman, kel ve çirkin mi çirkin bir adammış. Kız kapıyı açınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş. Kız da ona, arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse, cevabı vereceğini, bu arada tek şartının bahçede ilerlerken, geriye dönmemesi olduğunu söylemiş.

Adam da bunun üzerine yüzlerce gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Birden çok güzel sarı bir gül görmüş. Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş. Tam onu koparırken ilerde.

Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki sonuncu gülü koparıp kıza götürmüş.

Bahçenin en güzel gülünü beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül. Gülmüş adama.

“Bak gördün mü” demiş, “Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen sonunda en kötüsüne bile razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik gitmeden doğru seçimler yapmayı öğrenmek gerekir.”

 

 

 

 

Gül

Gül için dikenine katlanabileceklerini söyleyenlerdir, kır çiçeklerini göremeyecek kadar güle bağlanmış olanlar. ' Gül' derler, başka bir şey demezler üstüne...
Ömürleri güllere ulaşmak için tükenirken, ehemmiyet vermezler, ayak altında kalan, gül kadar narin, gül kadar güzel ama güzelliği fark edilmeyen kır çiçeklerine. Mutlu olma sevdasına düşmüşlerdir kendilerince. Mutlu olmak için zorluklara katlandıklarını bile söyleyebilirler. Onlar için güzel bellidir artık.

Takvim yaprakları birer birer düşerken, kimi zaman yol kat edemediklerine üzülürler. Oysa güzellikler yanı başlarındadır her zaman, ama onlar her zaman güzellikleri uzakta aramak sevdasındadırlar. Uzaktaki kıymetlidir; zorluklarla elde edilen değerlidir; aradığında elinin altında olmayan güzeldir, derler.

Yanıldıkları tek nokta var: Onlar hep uzaklara bakarken, birileri katlanmıştır, onun güzel bulmadıklarına, birileri kıymet vermiştir kır çiçeklerine...

Mutlu olmak için, gelecek bir yarını beklemezler. Ayaklar altında ezilenlere ehemmiyet verip, onlardaki güzelliği fark edip, yarını beklemeden, bugünden mutlu olmaya başlayanlardır onlar. Bir kır çiçeğinin güzelliği onlar için yeterlidir. Gülde gönülleri varsa bile, onlara ulaşmak için ömür tüketmekten korkarlar ve kır çiçeğindeki gül güzelliğini fark ederler.

İnsan her zaman güzeli ister, güzel hastasıdır. Güzele ulaşmak için ömrünü feda eder. Oysa bir baksa etrafındakilere, mutlak bir güzeli fark edecektir. Ama tek bir düşüncenin kavanozunda kapalı kalmıştır. Güzeli ararken, ezerek geçtiği bir başka güzeli fark edemeyecek kadar kördür artık. Oysa bir çevirse uzakta takılı kalan gözlerini; gönül rahatlığı ile bir taksa farklı güzellikleri de görme gözlüğünü... Hayatına renk verse, kır çiçeklerinden demetlenmiş bir demetle... Hayatını güzellikler yönüne değil de, güzellikleri hayatın yönüne çevirmeye çalışsa... Bir görebilse kır çiçeğinin gül tarafını... Bir görebilse, hayal pınarının çeşmesinin değil de suyunun önemli olduğunu... Yetinse elindeki ile, güzelliğini bulmaya çalışsa elindekinin. Sevdiklerini gül demetleriyle mutlu edebilme fikrini atsa kafasından. Bir gün de kır çiçeği toplasa, sunsa sevdiklerine...

Hayatını gül arama yolunda feda edeceğine, görse kır çiçeğinin gül yanını... Bir fark etse ayaklarının altındakileri, bir ehemmiyet verse kır çiçeklerine. "Sonuçta ikisi de çiçektir. Gül herkesçe güzeldir, kır çiçeği de bence güzeldir." dese. Uzaklara bakmaktan, güle ulaşmaktan dermansız kalacağına, bu enerjiyle kır çiçeğini sevmeye ve sevdirmeye çalışsa; bu güzelliği sevdikleriyle paylaşsa. Güle ulaşma arzusuyla koşturanlara gösterebilse kır çiçeğinin gül yanını. Anlatabilse gül için ömür tüketmenin boş olduğunu...

Gül güzeldir; ama sevgi mevsimi geçtikten sonra, gül için koşmanın bir anlamı kalmayacaktır. Öyleyse hiç vakit kaybetmeden al eline bir demet kır çiçeğini, onun sana sunduğu mutluluğu görmeye çalış. Çünkü hayat, mükemmeli aramaya yetecek kadar uzun değil!


TEBESSÜM

 

E-MAİL RİSKİ


Telefonlar günlük hayatimizin vazgeçilmez bir parçası olduğunda hem sevinmiş hem üzülmüştük. Sevinmiştik çünkü teknoloji hayati kolaylaştırıyor, hızlandırıyordu. Üzülmüştük çünkü, edebiyatın ölümsüz belgeleri mektuplar hayatımızdan yavaş yavaş silinip gidiyordu. Sonra e-mailler çıktı. 

Şimdi artık dostlarımıza hem yazabiliyor, hem de yazdıklarımızın birkaç dakika sonra ellerine ulaşacağını bilerek mutlu oluyoruz. Ama elektronik postada hata riski var,  nasıl mi ? 

Bakin şöyle: 

New York sokaklarının karla kaplandığı günlerde ikisi de Amerika'nın değişik bölgelerinde iş gezilerinde olan karı koca, Florida'da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölgede birkaç gün geçirmeye karar verirler. 
Kocası eşinde önce gider. Florida'ya ve ertesi gün içinde eşine yer ayırttıktan sonra, ona bir e-mail gönderir. Fakat mesaj adresi bir harf yanlış yazdığı için eşi yerine bir gün önce ölen yaşlı bir papazin eşine gider. 

Papazın en az kendisi kadar yaşlı eşi bilgisayar ekranında mesajı okuyunca korkunç bir çığlık atar ve yere düşer. Zaten çok üzgün olan kadının bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar. Hemen herkes yerdeki yatan kadına yardim için koşuşturmaya başlar. Kadıncağız bir süre sonra kendine gelir ve ne olduğunu soranlara bilgisayar ekranını gösterir. 
Ekrandaki mesaj ise aynen şöyledir:
 "Sevgili karıcığım ! bu gün buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili bütün işlemleri tamamladım. Sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak... seni özlemle bekliyorum. 
Kocan..."
 



 
 
              
  
 FARK ETMELI  INSAN
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de  fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl  yaratıldığını fark etmeli. 
Anne karnına sığarken dünyaya neden  sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl  sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
Şu çok geniş  görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi  olduğunu fark etmeli.
Henüz bebekken 'Dünya  benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı  olduğunu,ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp  gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli. 
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.     
Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.  
Azrailin her an sürpriz  yapabileceğini,nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli  insan
Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama  kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek  yediğini fark etmeli.
Yaratılmışların en güzeli  olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı.
Gülün  hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü  fark etmeli.
Evinde kedi,köpek beslediği halde çocuk  sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli. 
Eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk  yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
Dolabında asılı  25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki  komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu  fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken  önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini  fark etmeli.
Annesinden doğarken tertemiz teslim  aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan  göbeğini fark
etmeli, fark  etmeliyiz çok geç olmadan...
Ömür dediğin üç  gündür,dün geldi geçti yarın meçhuldür...
O halde  ömür dediğin bir gündür,o da bugündür...
 
(Can Yücel)
.......
     
--
Bana ulaşmak için: dosta333@gmail.com

http://hbayhan.blogspot.com/

Kuşlar gibi uçmayı,balıklar gibi yüzmeyi,öğrendik ama basit bi sanatı
unuttuk,insan gibi yaşamayı.

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.