2 Mart 2009

(anadoluhaber) güzel bir yorum...

Yeni 28 Şubat eskisinden bin beter

Sevgili okurlar; bir 28 Şubat gününü daha geride bıraktık. Üzerinden neredeyse 15 yıl geçti ama tartışması hiç bitmiyor. Bir Genelkurmay Başkanı 28 Şubat'ın bin yıl süreceğini söylemişti. Bırakın bin yılı birkaç yıl bile süremedi ama yenisi eskisinden bin beter biçimde hayatımızın her noktasına girdi.

Neydi 28 Şubat

Siyasi tarihimize 28 Şubat olarak kazınan olay aslında İstanbul'daki bir grup büyük sermayenin, medyanın bir bölümünün ve Silahlı Kuvvetler'in ortaklaşa yürüttüğü bir siyasi sindirme operasyonuydu. Dönemin iktidarı koalisyondan oluşuyordu. Başbakanlık şimdi AKP'nin ağababası olan Refah Partisi'ndeydi, ortak ise merkez sağın o sıradaki en büyük partisi DYP'ydi. Bu koalisyon az önce saydığım güçleri rahatsız etmişti, tasfiye edilmeleri gerekiyordu.

Yıldırma fırtınası

Aslına bakarsanız 28 Şubat'ın en önemli mağduru DYP'dir. Çünkü ne o sıradaki Genel Başkan Tansu Çiller'in ne de herhangi bir DYP'linin aklına Refah Partisi ile birlikte olmak geliyordu. Ne zamanki Silahlı Kuvvetler "Eğer Refah Partisi ANAP ile bir koalisyon kurarsa Türkiye İran olur" fikrine kapıldı işte o an düğmeye basıldı.

"Refah'la siz kurun"

DYP'nin önde gelen bir ismi Uludağ'da tatilde olan Genelkurmay Başkanı tarafından çağrıldı. Her nedense aynı gün Tansu Çiller ve eşi de Uludağ'a tatile gitti. DYP'nin önde gelen ismi aynı günün akşamı Tansu Çiller'e gelerek "Asker hükümeti bizim Refah'la kurmamızı istiyor" dedi.

Ekonomi DYP'de olacak

DYP'nin önde gelen isminin getirdiği bilgiye göre asker şunu söylüyordu: "Siz ekonomiyi elde tutun, biz Refah'ı kontrol ederiz. Bunun için ara sıra hükümete bindirme yapacağız. Ama Genel Başkanınız buna aldırmasın sakın." DYP bu formülden açıkçası çok hoşlanmıştı. Hükümeti en büyük rakibi ANAP'a bırakmamanın tek formülü buydu.

Hesap tutmadı

Ancak hükümetin kurulmasındaki bu anlaşma İstanbul'daki bazı iş ve medya çevrelerini pek mutlu etmedi. Çünkü o sıradaki sermayenin önemli bölümü Avrupa Birliği'ne pek sıcak bakmıyordu. Oysa hükümet özellikle DYP kanadının çabasıyla hızla AB'ye doğru yürümeye kararlıydı. Hükümetin patronu Refah ise eski söyleminden vazgeçmiş görünüyordu.

Operasyonlar başladı

Rahatsızlık sürmekle birlikte yapacak fazla bir şey de yoktu. Ama Susurluk kazası imdada yetişti. Çetelerin varlığı toplumu da rahatsız etmişti. İşin arkasında DYP'li siyasi kadroların olduğu da fark ediliyordu. Refah hiç işin içinde yoktu ama o da ortağa saygıdan Susurluk'a sahip çıkar göründü.

Bir dakika aydınlık

Herkes şimdi unuttu ama o sırada çeteleşmeye karşı "Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemleri başlatıldı. Yine o sırada hükümetin Refah kanadına karşı özellikle askerin sert çıkışları dikkat çekiyordu. DYP ise buna hiç aldırmıyordu. Çünkü anlaşma zaten buydu.

Kudüs gecesi ve iftar

Ancak askerin Refah kanadına ters çıkışlarına rağmen Refah da hiç rahat durmuyordu. Ankara Sincan'da Kudüs Gecesi adı altında yapılan gerici bir gösteri toplumda infial yarattı. Ama bu konuda sivil protesto oluşmasına bile meydan kalmadan Sincan sokaklarından tank geçişi yapıldı. Bu, Refah'a karşı olanlarda bile soğuk duş etkisi yarattı. Ardından Erbakan'ın bazı tarikat şeyhlerini, cüppe ve sarıklarıyla Başbakanlık konutundaki iftara davet etmesi öfkeyi büyüttü.

Asker fiilen devrede

Sincan'da tankları yürüten askerler bu andan itibaren başrole çıktılar. Çetelere karşı başlayan "Bir dakika karanlık" eylemi bir anda "irticaya karşı bir dakika karanlık" eylemine dönüştürüldü. Gazetecilere, yargı mensuplarına, bürokratlara "irtica" brifingleri verildi. Generaller adlarını vermeden hazırladıkları irtica demeçlerini tanıdık gazetecilere dikte ettirmeye ve bunlar yayınlanmaya başlandı. Hemen her gün bir gazetenin manşetinde mutlaka "kimliği belirsiz" bir dört yıldızlının sözleri yayınlanıyordu artık.

DYP şaşkındı

Bu gelişmelere karşı DYP ve Genel Başkanı soğukkanlı kalmaya çalışıyordu. Ne zaman ki artan baskılar sonunda DYP'den birer ikişer istifalar başladı DYP'lilerin aklı başına o zaman geldi. Operasyon Refah'a değil her ikisine karşıydı. DYP'lilerin görmediği; muhalefetteki ANAP, CHP, MHP ve DSP'nin ortak hareket etmeye ve hükümeti kurmak için hazırlıklar yapmaya başlamalarıydı.

Ve 28 Şubat MGK'sı

Döneme adını veren olay 28 Şubat 1997'de toplanan Milli Güvenlik Kurulu'dur. Bu toplantıda irticaya karşı hazırlanan önlemler paketi imzalandı. Erbakan buna hiç itiraz etmedi. 8 yıllık zorunlu öğrenim, türban yasağının keskinleştirilmesi, Kuran kurslarına getirilen sınırlama bu MGK'nin bildirisinde yer aldı.

DYP durumu fark etti

Bu MGK'dan sonra DYP de durumu fark etti ama artık iş işten geçmişti. 40'a yakın DYP'li zorla partisinden istifa ettirilmiş ve muhalefet saflarına katılmıştı. Buna rağmen iki partinin sayısal üstünlüğü sürüyordu. O sırada Çiller'in aklına bir fikir geldi. Başbakanlığın kendisine verilmesi halinde bu tepkinin azalacağına inanıyordu.

Demirel kandırdı

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'in de beklediği ve hatta hazırladığı ortam buydu. Çiller, Erbakan'ı ikna etti. Erbakan cebinde Çiller hükümetine güvenoyu vereceğini imzalarıyla kanıtlayan 276 isimle Çankaya'ya çıktı. İstifasını verdi. Beklediği hemen yarım saat sonra Çiller'in Başbakan olmasıydı. Demirel istifayı aldı, yarım saat sonra Mesut Yılmaz'ı çağırdı, hükümeti kurma görevini verdi.

Bir dönemin sonu

Yapılan belki demokratikti ama asla ahlâki değildi. Çiller, Demirel'in namusuna güvenmişti. Anlamadığı Demirel'in de asker ve iş-medya dünyasıyla hareket ettiğiydi. Oyun bitmişti. Türkiye'de artık yeni bir dönem başlayacaktı. Ama planlandığı gibi bir dönem olmayacaktı bu.

Çirkin oyunlar

Tabii ayrıntısı çok uzun sürer. Ama Refah-DYP iktidarını yıkmak için çok çirkin oyunlar oynandı. 10 yıllık 15 yıllık ses ve görüntü kasetleri sürüldü ortaya. Aczmendiler gibi 15 kişilik otantik bir dini grup sanki Türkiye'yi yok edecek tehlike gibi sunuldu. Ali Kalkancı'lar, Fadime'ler gibi skandallar magazin kıvamında kamuoyuna sunuldu.

Peki şimdiki durum ne?

Sonuç olarak çok açık söyleyebilirim ki bugünkü AKP iktidarını doğuran işte bu 28 Şubat sürecidir. Çünkü bu sürecin sonunda, bu operasyonları yapanların pek çok yolsuzluğu döküldü ortaya. Dönem içinde 20'nin üzerinde bankaya el kondu, halkın milyarlarının buhar olduğu anlaşıldı, medyada büyük sarsıntı yaşandı, o dönemin patronlarından sadece bir ikisi ayakta kalabildi.

AKP aynısını yapıyor

Gelelim bugüne. Dikkat ediyorsanız AKP yandaşları Ergenekon'u da bahane ederek olayı 28 Şubat dönemine getirdiler. O dönemin komutanlarının sesli kayıtları elden ele geziyor. Tıpkı 28 Şubat'ta irtica yanlılarının konuşmaları gibi şimdi 28 Şubat darbecilerinin kasetlerini dinliyoruz. Yakında görüntülüleri de başlar.

Korku imparatorluğu

28 Şubat döneminde bir korku ortamı yaratılmıştı. O günlerin deneyimini yaşayan AKP ise bunu bugün teknolojinin de yardımıyla mütniş bir korku imparatorluğuna dönüştürdü. Tıpkı 28 Şubat'taki gibi iktidara muhalif olan herkes izleniyor, dinleniyor, özel hayatı ortaya saçılıyor, hukuk dışı yöntemlerle kovuşturmalara uğratılıyor, hapse atılıyor.

Hukuk yasa hak getire

Hak, hukuk, demokrasi çığlıkları atan AKP, bugün 28 Şubat'tan bin beter biçimde, ama aynı yöntemleri uygulayarak iktidarını pekiştirmeye çalışıyor. Belli ki bunda çok başarılı bir noktaya geldi. Önümüzdeki yerel seçimleri kazanması halinde ise son darbeyi indireceğini ve önünde tek engel bile bırakmayacağını tahmin ediyorum.

Değişim değil dönüşüm

Bu açıdan bakınca, şu anda durumu fark etmeyen, tıpkı zamanındaki Tansu Çiller gibi "korunup kollandığını sanan" kimi liberal çevrelerin de muhtemel bir erken seçim zaferinden sonra buruşturulup atılacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü AKP onların sandığı gibi değişimi değil dönüşümü amaçlıyor. Bu dönüşüm o sözde aydın ve liberalleri, bu iktidara muhalif olanlardan bile önce ortadan silecektir.

Tierisch gut! KOSTENLOSE E-Mail-Animationen - von IncrediMail! Hier Klicken!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.