24 Nisan 2009

(anadoluhaber) BARAN Dergisi 119.Sayı Çıktı! Tüm Bayilerde!..

BARAN Dergisi 119. Sayı Çıktı!Tüm Bayilerde!..


işte

 

çekildi 

 

isyan 

 

bayrağı 

 

"gemileri yakmışız isteyerek 

 

mümkünü yok dönüşümüzün 

 

çizgimize gelen gelsin" 

 

köy köy

 

dağ dağ

 

ve şehir şehir

 

yankı gelir

bu kutsal çağrıya.

 

BARAN'dan - 119
Kâim ve Dâim

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un geçtiğimiz gün Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı ‘yıllık değerlendirme’ konuşmasında geçen şu ifade, konuşmada yer alan bütün başlıkları altında toplayacak mahiyettedir ve sözkonusu konuşmanın tüm muhtevasını şekillendirir:
Toplumların dönüşümünde, modernleşmede asker daima öncü olmuştur
Modernleşmenin, Batı dünyasının geçirdiği bir süreç olduğu malûm…
Batılı akademik çevreler, modernleşmeyi “kilisenin eleştirisi” diye kısaca tarif eder.
Kilise’nin Batı toplumu üzerindeki tasallutundan sıyrılmak maksadını canı pahasına gütmüş, vahşi mazisinden kopmak için kendi toplumunda eleştiri çığırı açmış, bu uğurda yakılmak da dahil türlü vahşet uygulamalarını görmüş ve örnekleştirmiş Batılı, böyle bir sürecin adını modernleşme koydu.
Batı bu süreçte kendi norm, ölçü, kural, kaide, kanun, nosyon ve tarzını oluştururken köklerine kadar indi.
İşi ‘Yunan aklı’ndan başlattı. Akıl davasını ölçülendirdi.
Sistemin ahlâkı ve o ahlâkın da bir adı olmalıydı…
Hristiyanlığı yerine oturtup, ahlâkının adını koydu: ‘Hristiyan ahlâkı’
Ve yüzyılları bulan bu sancılı süreçte, maddesine de damgasını vuran nizam ruhunu gösterdi; Batı topraklarında örnekleştirdi: ‘Roma nizamı’
İslâm ordularının, İslâm toplumundan harika çapında örnekler taşıdığı vahşi Batı, İslâm’ın/Doğu’nun her toslayışında, kendi motiflerini korumak endişesiyle iki zıt temayülü aynı anda gösterdi: “İslâm’a mukavemet ve İslâm’ı taklid…”
Modernleşme, Batı’nın kendi “iyi-kötü” değerlendirmesi etrafında geçmişini inkâr, geçmişinden kurtulmak hamlesidir.
Modernleşme Batı’nın hikâyesidir.
Vahşi Batı’nın hikâyesi…
Biz doğululara ters gelen Batıcı modernleşmeyle, bizim ne işimiz olabilir?
Şimdinin ‘AB İlerleme Raporu’ olan zamanın Islahat ve Tanzimat gibi fermanlarla geçmişimize ve toplumumuza bulaştırılan bu çamur, bu Batı çamuru, ordunun “ÖNCÜ” değil, “ÖNCE” aldığı ilk yıkıcı darbe olmuştur.
Bu yüzden ilk “dönüşüm” orduda oldu ki, bu mânâda Org. Başbuğ’un dediği doğrudur.
Bu noktada Batı’nın bu tarafa/doğuya nasıl baktığını, yine bir Batılı akademisyenin ağzından aktaralım. Sözkonusu şahsiyet, 1936-52 yılları arasında Türkiye’de bulunmuş, Türkiye’de “çağdaşlaşmayı, modernleşmeyi, Batıcılığı” yakından müşahede etmiş, İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak maliye ve iktisat dersleri vermiş, Alman profesör Fritz Neumark’tır. “Boğaziçi’ne Sığınanlar” kitabının yazarı bu adam, birgün bazı talebeleriyle ‘Boğaziçi’nde geziye çıkar.
Hikâyenin gerisi şöyledir:
“Talebelerden biri Prof. Naumark’a şu soruyu sorar:
- Avrupa bizi neden sevmez hocam?
Prof. Naumark şu cevabı verir:
- Çok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı Türkler’i sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır kilisenin Türk ve İslam düşmanlığı Hıristiyanlar’ın hücrelerine sinmiştir.
Sebeplerine gelince;
1. Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama faraza laik şöyle dursun, hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder.
2. Sizler farkında değilsiniz ama, onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Tarihten Türk çıkarılırsa tarih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü tarihlerin yeniden yazılması gerekir.
3. Avrupa’nın pazarı idiniz. Şimdi Avrupa’yı pazar yapmaya başladınız.
4. En az 400 yıl Avrupa’da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz.
5. Selçuklular Anadolu’yu, Osmanlılar ise orta Avrupa ve Balkanları Haçlı ordusuna mezar ettiler.
6. Sizi silah ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet sağladılar. Önce ahlaki değerlerinizi yıpratmaya başladılar, giyiminizden yaşantınıza kadar sonra kendi içinizde sizi bölmeye başladılar, A-B-C-D gibi…
7. Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna her şeyini feda etmeseydiler, İslamiyet bugün belki sadece Hicaz’da varlığını devam ettirirdi. Batı her yerde İslamiyet’i, sapık inançlara kanalize etti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet’i devam ettirdi.
8. Kilise size kin kusmaktadır ve sebepleri yukarıdadır.
9. Ben Türkiye’ye geldiğimde 2 üniversiteniz vardı, şimdi 72 üniversite var. Osmanlı zamanında ise her yerde bir medrese vardı, tarihinize bakın her medresede bilim eğitimi vardı, ilk denizaltını Osmanlı’nın yaptığını çoğunuz bilmiyorsunuzdur belki de ama Avrupa bunu biliyor.
10. Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır. Ama sizde bunun olması bu şartlarda çok zor.
11. Yine sizler, Avrupa’nın tarihi düşmanısınız ve daima düşman olarak kalacaksınız.

Türkiye’de tersinden “toplumsal dönüşümün” ne anlama geldiğini, “modernleşmede askerin öncülüğü”nün ne demek olduğunu, Org. İlker Başbuğ’un konuşmasında geçen şu ifadeden daha net ve kesin bir ifade anlatamaz:
“Silahlı Kuvvetler hiçbir dönemde dine karşı olmamıştır”
Başbuğ’un aklından, bu cümleyi söylerken şöyle bir düşünce geçmiş olabilir mi:
“TSK’yı bunu söylemeye mecbur kılan şey tam olarak nedir?”
Bir ordunun halkına bunu açıklamak zorunda kalması, zul değil midir?
Org. Başbuğ’u, bu sözüyle halk düşmanı Batıcıların zihniyetini paylaşmayan biri olarak kabul etsek bile, biraz evvel aktardığımız Batılı akademisyenin ifadelerini de aklımızda tutarak, halkımızın % 90’ının nefret ve düşmanlık duygularıyla karşıladığı ABD’nin yeni başkanının, Afganistanlı insanımıza savaş ilân edip ordusundan Terör Örgütü NATO için destek talebini, Irak’ın kuzeyinde yapılanları kamuoyuyla paylaştığı gibi paylaşmayıp gizlemesi ve bunu millete açıklama sorumluluğu ortadayken kalkıp Obama’nın alkışlandığı Meclis’te sarfettiği birtakım sözleri aktardıktan sonra, “ABD Başkanının bu sözlerini, dost bir ülke halkına sempatik görünme arzusundan ziyade, ABD’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlara bir çözüm arayışında bulunduğunu göstermesi açısından önemsiyorum.” diyerek, ABD adına kaygılarını gizleyemeyecek kadar Batıcı duygularını ifşa etmesi, din düşmanı olmadığını bilmemizi önemli kılar mı?
Din düşmanı değilsen bundan bize ne!
Halk bu orduyu ‘1919 şartları’nda görüyor… Yani Başbuğ’un anladığı ve önemsediği mânâda, “ABD’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlara bir çözüm arayışında bulunduğu” şartlarda değil.
Halkın dini için kaygılanan, Batı’nın İslâm düşmanlığını, Haçlı Rasmussen’in Terör Örgütü NATO’nun başına getirilişin tepkisiz kalmayan, topraklarımızda 100’den fazla terör üssü bulunan, İslâm’a ve Başbuğ’un ifadesiyle, “halk orduyu peygamber ocağı görüyor” sözünü doğrulayıcı, peygamberimize savunuculuğunu, bağlılığını ve fedailiğini gösterecek Mücahit Mehmetçik olarak görmek istiyor.
Ordu din düşmanı değilse, ordunun din temelli İstiklâl Savaşı vermiş geçmişi ortadayken, NATOcular nasıl bu kadar rahat Afganistan’da din temelli İstiklâl Savaşı veren Mücahid Taliban’a karşı NATO’ya destek kararı alıyor?
Gerçek bir asker, orada savaşanı kendinden bilmese de hiç olmazsa saygı duyar, Batı’nın orada bulunuş nedenini tek kelimeyle açıklardı: Emperyalizm!
Bunu en iyi, İstiklâl Savaşı verdiğine inanmış bir ordu mensubu anlardı.
Ve canlı bir hafızayla şöyle derdi:
“Ben sizin terör tanımınıza katılmıyor; aksine reddediyorum!.. Benim insanımla tarihî, dinî, millî ve kültürel bağları olan Afganistanlı insanıma yaptığınız saldırı ve tecavüz, tek kelimeyle terördür. Ordumdan oraya gidip NATO için vuruşup ölen şehid değil, leştir. Bizim için bu istiklâlci direnişi terör olarak nitelemek, ilk önce tarihî hafızamıza terstir; atalarımın öz toprağımız için döktüğü kana, verdiği cana, yattığı mezara tükürmektir!..”
Hâlâ rejimin, düzenin, devletin ‘temel nitelikleri’nden bahsediliyor. Bu sadece, 85 yıllık Batıcı-Amerikancı propagandaya milletin kanmadığına delalet eder.
Propaganda seviyesinde kalmış son derece sathî, yer yer çelişen ifadeleriyle, -bir yerinde demokrasinin sistem olduğundan, bir başka yerde unsur olduğundan, bir yerde laik olduğundan, bir yerde halk egemenliğinden, bir başka yerde de ortak bir tanımı olmadığından bahsediliyor…- gerçekte bizim hep tekrar edegeldiğimiz gibi, sömürgeleştirmenin ta kendisi olduğunu doğrulamaktadır.
Can alıcı soruyu, Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun gerçek Türk kültürüne hediye ettiği ‘Marifetname’ adlı eserinden soralım: “Demokrasi bir ideal değil, metoddur; sizin bu metod içinde güttüğünüz dünya görüşü nedir?”
Ne yaman çelişki; “Demokrasilerde ordu politikanın yapamaz” denilen bir ülkede, ordunun kendisi demokrasinin kaç türlü tarifini yapıyor.
Demokrasi, askerî politikayı bozar.
Askeri yamuklaştırmak üzere geliştirilmiş demokrasiden başka bir rejim gösterebilir misiniz?
Muvazzaf iken konuşmayan/konuşamayan bir askerin, emekli olduktan sonra Türkiye şartlarında ne kadar dikkate alındığını biliyorsunuz. Muvazzafken demokrasiyi dilinden düşürmeyen bir askerin/generalin, emekli olduktan sonraki ‘demokrat’ hâlini düşünün bir de!
Eli silahlı ve emredici makamdayken davranmayan, ordusunun alnındaki çuval damgasıyla, şimdi de bebek katillerine NATO emri altında, -buna stratejik ittifak diyorlar- yeni çuval hadiselerine gebe olduğu açık Afganistan’da, Amerika’nın yanında ‘muvazzaf’lık!..
Ordu Tanzimat’tan bu yana demokratik reform/sömürgeleştirme darbeleri yemekten ne içeri, ne de dışarı tutarlı bir tutum sahibi olamamıştır.
Demokrasi gibi, ne düşünüldüğü yalnız önemli değil, kimsenin umurunda da olmadığı, okur-yazar ayak takımlarının çoğunluk iddiasıyla takıldığı, “karargâhlı”ların da, “çoğunluk” safsatasıyla millî iradeye yan çizdiği bir teamül rejiminde, ordunun hâli ne olacak?
Demokrasinin, aynı zamanda siyasî bir kurum olan orduyu da bağımlı ve sömürgeleştirdiği sırf bu açıdan anlaşılmıyor mu?
Bu bunalımlı durumda, daha etkili/millî politikalar geliştirilmesi gerektiği açık değil mi?
Millî menfaati belirleyen millî iradedir.
Din temelli olan millîlik zıddına laiklikte ısrar, halkla kavgadan başka nedir?
Laiklik milletin umurunda bile değil, Anadolu’yu gezin bakalım; kaç evden laiklik için asker toplayabilirsiniz?..
Milletin dininin buna izin vermeyeceği bilindiği için, din temelli “şehitlik” müessesesi, dine temelden zıt laiklik için “ALET” ediliyor.
Bu, millet-ordu işi değildir.
Orduyu milletin tepesine diken ordu-millet işidir.
Ordu yol ayırımındadır.
Ordu travmadadır.
Ordu karar vermek zorundadır.
Ya gerçekten İslâm’la barışacak, ya Batı çamurunda debelenecek!..

GENEL YAYIN


119. Sayımızdan Başlıklar

ORDU-II

Cumali Dalkılıç
*

Azerbaycan ve Türkiye Arasına ‘Emperyalist Sınır’ Açmak!
Tuncay AKSOY
*
RÖPORTAJ
Araştırmacı-Yazar Mahmut ÇETİN:

'Sünnî Kaynaklı Yeni Bir Dünya Görüşüne Muhtacız'
*
STRATEJİK SEKTÖR, TARIM VE GIDA AÇIĞI
Kâzım Gökbayrak
*

EMPERYALİZM ve İŞSİZLİK
Yıldırım KOÇ
*

Tarım ve Çevre Felaketi...
*
RÖPORTAJ

DTP Grupbaşkan Vekili Selahaddin DEMİRTAŞ:
'Son Operasyonda ABD ve Fetullahçı Parmağı Var!'
*
OPERASYON
Sezai DİLBİLEN
*
RÖPORTAJ
Araştırmacı-Yazar Yılmaz DİKBAŞ:

'Türkan Saylan Hıristiyan Misyoneri, ABD Mandacısı ve Casusudur!'
*
New York’lu Kadın: “Kocamı Fethullahçılara
Kaptırdım, Oğlumu Asla Vermeyeceğim!”-2-

Oğuz Gürses
*

Bir Utanmaz Fethullahçı ve AB Mandacısına Açık Mektup
Yılmaz DİKBAŞ
*

Tayyip’in Görevi Bitti, Soros Mu Geliyor?
Cem KILIÇ
*

MAHBUB’ÛL AŞIKÎN
(AŞIKLARIN SEVGİLİSİ VE ESMA-İ NEBÎ)

Handan Özduygu
*

ABD Bölünürken, TSK Uyanacak Mı?..
Ahmed BİRGİVÎ
*

AB-D’nin ÇÖKÜŞ GÜNLÜĞÜ
Cüneyt Karan
*

NATO Artık Büyük Bela!
Mustafa YÜREKLİ - İktibas
*

FETULLAH GÜLEN, AKP ve DÜM TEK TEK HADİSE
Sezai Kırlangıç
*

Uluslararası Mescid-î Aksa Sempozyumu
*
PANORAMA TÜRKİYE - PANORAMA DÜNYA
*

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.