(anadoluhaber) Rondo alla Turca (Ahmet Altan)

Ahmet Altan dan
İlginç Ramusen yorumu
 

KUM SAATİ

Ahmet Altan
 

İlk haber yazıişlerinin öğlen toplantısı başlarken geldi.

Televizyonlar alt yazılarında, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi tehdit ettiğini, “eğer Danimarka Başbakanı Rasmussen’ın NATO sekreterliğini engellerseniz sizin üyeliğinizi askıya alırız” dediğini bildiriyordu.

Fevkalade kibirli, küstah ve saldırgan bir açıklamaydı.

NATO ve Avrupa Birliği iki ayrı kuruluştu ve böyle bir tehdidin anlamı yoktu.

Duyanda, “alın Avrupa Birliği’nizi de...” türünden tepkili duygular yaratıyordu.

Hatta ben daha da ileri gidip, Avrupa’nın ve Türkiye’nin savunma güçlerini kıyaslayan grafikleri, Edirne’den Viyana’ya giden yolun haritasını yayımlamayı önerdim.

Çocuklar beni sükûnete davet ettiler.

Davete icabet etmedim.

“Ben Avrupa Birliği’nden çıkıyorum” dedim, çocuklar da “henüz girmiş değilsiniz, nasıl çıkacaksınız” dediler.

Düşündürücü bir soruydu.

Ben düşünürken yeni haberler gelmeye başladı.

İlk gelen haber, televizyonların verdiği haberlerin yalan olduğunu bildiren haberdi.

Televizyonlar uydurmuşlardı.

AB yetkililerden Olli Rehn bu konuda bir konuşma yapmıştı ama tehdit etmemişti, Rasmussen’ın AB adayı olduğunu ve Türkiye’nin buna karşı çıkmasının çeşitli sorunlar yaratabileceğini söylemişti.

Ben biraz yatıştım.

Sonra “gerçek” haberleri öğrenmeye başladık.

Başbakan Erdoğan, Rasmussen’ın sekreterliğine daha önceden sert bir şekilde karşı çıkmıştı.

İki nedeni vardı bu karşı çıkışın.

Bir tanesi Roj TV’nin Danimarka’dan yayın yapması.

Biri de Rasmussen’ın Müslümanları üzen karikatürler konusunda itinalı davranmamış olması.

Erdoğan, özellikle karikatür konusundaki karşı çıkışıyla Davos’tan sonra ikinci kez Müslüman dünyanın Avrupa’daki sözcülüğünü üstleniyordu.

Avrupalılara göreyse, gerek Roj TV, gerekse yayımlanan karikatürler “fikir özgürlüğüne” giriyordu.

Ve Türkiye fikir özgürlüklerine direnen bir ülke gibi değerlendiriliyordu.

Türkiye geri adım atmadı.

Avrupa da geri adım atmadı.

İş, ciddi bir krize dönüştü.

İtalya başbakanı, kendisini bekleyen Almanya Başbakanı Merkel’i podyumda yalnız bırakarak Erdoğan’la telefonda konuşmaya daldı.

Erdoğan “ııhhh” dedi.

Ardından Obama devreye girdi.

Türkiye’nin, Avrupa’nın ve Amerika’nın köşelerini oluşturduğu bir üçgen çıktı ortaya.

Birdenbire Türkiye “tek başına bir güç” haline gelmişti.

Çünkü “sekreterini” oybirliğiyle seçme zorunda olan NATO’nun kararını engelleme hakkı vardı.

Ve, bu hakkı kullanıyordu.

Erdoğan, Avrupa’nın “asi çocuğu” rolünü üstleniyordu.

Epey de öfke çekiyordu.

Yüz ifadesinden anlayabildiğim kadarıyla, Merkel, Ahmet Necdet Sezer’in duyduğundan da fazla bir nefret duyuyordu Erdoğan’a.

Avrupa’yla Erdoğan birbirlerine el ense çekip de yenişemeyince, Cumhurbaşkanı Gül ile Obama masaya oturdular.

Bilmiyorum Erdoğan’ı çekiştirdiler mi ama bir pazarlığa başladılar.

Amerika, Rasmussen’ın sekreterliğini destekliyordu.

Burada Türkiye sıkıştı.

Avrupa’dan sonra Amerika’yı da karşısına alırsa yapayalnız kalacaktı, üstelik Obama’nın fiyakalı Türkiye ziyareti de gölgelenecekti.

Ama, geri adım atıp “peki, Rasmussen sekreter olsun” derse bu kez de Erdoğan ve Türkiye alay konusu olacak kadar ağır bir yenilgiye uğrayacaktı.

Gül’le Obama yetmiş dakika konuştular.

Rasmussen de onlara katıldı.

Ve, herkesi memnun edecek bir yol arandı.

Tabii ki aranan yol bulundu.

Rasmussen sekreter seçilecekti, karşılığında karikatürler için özür dileyecek, Roj TV’yi kapatacak ve NATO genel sekreter yardımcılarından birini Türklerden seçecekti.

NATO’nun birlik beraberliği kurtuldu, her zamanki gibi olan Kürtlere oldu.

Davos’tan sonra Avrupa’nın üstünde bir “Erdoğan hayaleti” dolaşmaya başladı.

Erdoğan artık herkesi sinirlendiren, öfkelendiren ama siyasetin, her an bir sorun çıkartabileceği için kendisine “itina” ile davranılan “asi çocuğu” haline geldi Avrupa’da.

Bu çıkışlarıyla Müslüman dünyada edindiği taraftar kitlesi de onun diplomasi arenasındaki etkisini arttırdı.

Şunu da itiraf etmek gerekir ki Gül’le Erdoğan Avrupa’da başarılı bir ikili oldular.

Sorun çıkartan yaramaz Erdoğan, sorunları çözen sakin Gül.

Ve, her halükarda artık dikkate alınması gereken bir Türkiye.

Erdoğan krizi biraz “sert” başlattı ama çıkan krizi “zamanında” durdurmayı da becerdiler.

Fazla uzatmadılar.

Artık Erdoğan’ın Türkiye’deki kadar düşmanı var Avrupa’da.

Başbakan, düşman edinerek dostlarını arttırıyor, sonra “dostluklarının” sağladığı gücü “düşmanlarını” etkilemek için kullanıyor.

Büyük bir ihtimalle Davos’u olduğu gibi NATO’yu da bedelsiz atlatacak.

Bütün bunlardan sonra ben Avrupa Birliği’ne girmeyi daha da çok istemeye başladım, çünkü bu üyelik olursa, dünya da biz de her gün yeni olaylarla heyecan yaşayacağız.

Bu arada, yalan haberlerle içimdeki “kahraman Türk’ü uyandıran” ve beni silahlı grafikler çizdirmeye sevkeden yalancı medyaya da teşekkür ederim, cengâverliğin tadını çıkartabildim sayelerinde.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.