4 Nisan 2009

(anadoluhaber) SARI GELİN // Yılmaz Dikbaş ( Mutlaka okunmalı)

SARI GELİN

Sizlere bu yazımda bugüne kadar izlemiş olduğum çok önemli dört ayrı
belgeselden söz edeceğim.
İngiltere'de üniversite öğrencilik yıllarımda televizyonda, kısaca
'Holokost' denilen onlarca 'Yahudi Soykırımı' belgeseli izledim.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Almanya'da Nazilerin; kadın, erkek,
genç, yaşlı, çocuk, hasta, tümü masum Yahudileri evlerinden,
işyerlerinden, sokaklardan, yollardan toplayarak götürüşleri…Hayvan ve
yük vagonlarına tıka basa dolduruşları ve günlerce pislik ve
perişanlık içinde geçen yolculukları…Elektrik verilmiş tel örgülerle,
köpeklerle ve makineli tüfekli SS'lerle çevrili toplama kamplarına
getirilişleri…
Auschwitz, Treblinka, Birkenau, Lublin, Maydanek, Dachau, Babi Yar,
Buchenwald, Bergen-Belsen başta olmak üzere yüzlerce toplama kampı,
daha doğrusu, ölüm kampları…
Bu ölüm kamplarında dayaklar, işkenceler, çıplak, aç ve susuz
bırakmalar, köpeklere parçalatmalar, genç kızların ırzlarına geçmeler,
küçücük çocukların çekiçlerle vura vura öldürülmesi, toplu olarak
kurşuna dizmeler, bir defada 2 500 masum insanın Siklon B gazı
verilerek öldürüldükleri gaz odaları…Bir günde 22 000 cesedin
yakıldığı fırınlar, kadınların ve kızların saçlarının kesilmesi, demir
kancalarla ölülerin ağızlarının açılması, altın dişlerin çekiçlerle
kırılıp alınması…
Bu kamplarda Faşist Almanlar 6 milyon masum Yahudi ve 1 milyon masum
Çingeneyi öldürdüler. Öldürülen suçsuz Yahudilerin 1,5 milyonu 12
yaşından küçük çocuklardı…
Belki de şaşıracaksınız ama, izlediğim bu belgesellerde kullanılan
filmlerin önemli bir bölümü Hitler'in propaganda bakanı Goebbels
tarafından çektirilmişti! Naziler, gelecek kuşaklara işlemiş oldukları
marifetleri belgeli olarak iletmek istemişler!
Bu belgeselleri her izleyişten sonra yaşamış olduğum ruhsal durumu
bugün sizlere anlatmam çok zor. Her belgeselden sonra ruhsal bir
deprem, her belgeselden sonra allak bullak oluş, her belgeselden sonra
tanımı olanaksız bir iğrenti, nefret, öfke ve utanç duygusu…
Bu belgeselleri izledikten bir süre sonra şu bilince ulaştım.
Nazi Almanya'sında yapılmış olan bu soykırım asla unutulmamalıydı.
Yapılanlar her kuşağa tekrar tekrar gösterilmeli, faşizmin ve
ırkçılığın hangi boyutlara varabileceği, özellikle gençlere
anlatılmalıydı.
Yazar Öner Yağcı, Yahudi Soykırımın unutturulmasını, belleklerden
silinmesini, toplumun körleştirilmesi, sağırlaştırılması,
duyarsızlaştırılması, vicdansızlaştırılması ve ahlâksızlaştırılması
olarak değerlendirmektedir.<!--[if
!supportFootnotes]-->[1]<!--[endif]-->
İngiltere'de üniversite öğrencilik yıllarımda izlemiş olduğum Holokost
belgesellerinin, dönemin eğitimcileri, yazarları ve tarihçileri
tarafından, özellikle çocuklar tarafından izlenmesi öneriliyordu.
İngiltere'de o dönem, bir tek eğitmen, akademisyen, yazar, çizer çıkıp
ta, bu belgeselleri izletmekle çocukların 'ruhuna tecavüz ediyorsunuz'
dememişti.
Avustralyalı araştırmacı gazeteci John Pilger, Körfez Savaşı'ndan
sonra birçok kez Irak'a gider, araştırmalar yapar, fotoğraflar çeker,
görüşmeler, söyleşiler yapar ve bu bölgeyi en iyi tanıyan, en yansız
araştırmacı olarak ünlenir. John Pilger sonunda, Irak'la ilgili tüm
birikimlerini kullanarak bir belgesel hazırladı ve bu belgesel
6 Mart 2000 günü İngiltere'de ITV Televizyonu tarafından yayınlandı.
Ben bu belgeseli izledim.
Belgesel, hemen savaş sonrası Basra'da bir hastanede çekilmiş
görüntüler, görevli doktorlarla yapılan söyleşilerle başlıyordu.
Dokuz yaşında bir kan kanseri hastası yatakta yatıyor. Tedavisi
olanaksız, çünkü gerekli ilaçlar yok! ABD, savaş sonrası Irak'a
ambargo koymuş. Irak'a yiyecek maddeleri ve ilaç göndermek yasak!
Iraklı doktor konuşuyor:
"Körfez Savaşı'ndan önce, ayda en çok 3-4 kanser hastasıyla
karşılaşırdık. Şimdi her ay 30-35 hastamız kanserden ölüyor."
ABD, savaş sırasında Iraklı sivillerin üzerine 900 binden fazla
uranyum mermisi atmış, yakın gelecekte Iraklı halkın yüzde 40-48'nin
kansere yakalanacağı tahmin ediliyor…
Beş buçuk yaşında, gözlerinde zeka parıldayan sevimli çocuk, Hodgink
hastası. İlaç olsa, kurtulma olasılığı yüzde 95. Ama ilaç yok, güzel
gözlü çocuk yatağında ölümü bekliyor…
Yalnız kanser ilaçları ve ağrı kesiciler değil, morfin de ABD'nin
ambargosu kapsamına alınmış…Ağrı içinde kıvranan hastalar…
Yaşlı başlı doktorlar, çaresizlikten hastane koridorlarında gizli
gizli ağlıyorlar…
Ben bu belgeseli, tüm ayrıntılarıyla, "Amerika'nın Irak Yalanları"
adlı kitabımda anlatmıştım.<!--[if
!supportFootnotes]-->[2]<!--[endif]-->
John Pilger'in bu belgeseli, yoğun istek üzerine, İngiliz televizyon
kanallarında birçok kez gösterildi. O dönemde İngiltere'de hiçbir
eğitmen, akademisyen, yazar ya da çizer ortaya çıkıp ta, bu belgeseli
izletmekle "çocukların ruhuna tecavüz ediyorsunuz" dememişti.
17 Haziran 2001 günü, İngiliz BBC Televizyonu'nun 'Panorama' adlı
programında, 'The Accused' yani, 'Suçlanan' adlı çok çarpıcı bir
belgesel yayınlandı.
Ben bu belgeseli de izledim.
Bu belgeselde, 1982 yılında İsrail'in Lübnan'a saldırısı sırasında
Sabra ve Şatila mülteci kamplarında yaşanan vahşi katliamlarda, Ariel
Şaron'un oynamış olduğu rol tüm ayrıntılarıyla anlatılıyordu.
Bu belgeseli izleyenler, sunucunun da vurguladığı gibi, Şaron'un
uluslararası bir mahkemede 'birinci derecede' savaş suçlusu olarak
yargılanması gerektiğine inanmışlardı.
Bu belgesel, Eylül 1982'nin kanlı olaylarını gerçek çekim olarak
ekrana getirdi. Erkek, kadın ve çocuk 800 sivil Müslüman
Filistinlinin, toplanıp mezbahada hayvan kesilir gibi nasıl vahşice
doğrandığı açık seçik izlendi. Uluslararası Kızıl Haç örgütü, toplam
ölü sayısını 2 750 olarak veriyordu.
Bu belgesel, Sabra ve Şatila'da katledilmiş çoğu yaşlı erkek, kadın ve
çocuğun kurşunlanarak öldürülmemiş olduğu gerçeğini milyonlarca
izleyicinin gözleri önüne serdi: Kurbanlar, kurşunlanarak değil,
işkence edilerek öldürülmüşlerdi. Her taraf parça parça edilmiş
cesetlerle doluydu…
Belgeselin sunucusu, bu kan dondurucu manzaraya bakıp, bu vahşetin
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra görülmüş en barbar katliam olduğunu
söylemekten kendisini alamamıştı.
BBC Televizyonu'nun bu belgeseli, yoğun istek üzerine birkaç kez daha
yayınlandı, diğer televizyon kanallarında da gösterildi.
O dönem İngiltere'de hiçbir eğitmen, akademisyen, yazar ve çizer
ortaya çıkıp, bu belgeseli izletmekle çocukların 'ruhuna tecavüz
ediyorsunuz' demedi. Tam tersi bir gelişme yaşandı. 21 Kasım 2001 günü
bu belgesel, İngiliz Parlamentosu'nun gündemine girdi. Parlamento, bu
belgeseli hazırlayıp yayınlayan BBC Televizyonu'nu açıkça kutladı.
Bu belgeselle ilgili geniş bilgiyi, yakında çıkacak olan 'Efendi
Teröristler' adlı kitabımda tüm ayrıntılarıyla anlattım.<!--[if
!supportFootnotes]-->[3]<!--[endif]-->
Şimdi sıra geldi son belgesele: "SARI GELİN".
İki DVD'de toplanmış, yaklaşık 4 saat süren bu belgeseli de izledim.
Yönetmen: İsmail Umaç
Yapımcı: Ahmet Çelenk
Senaryo: Güray Değerli
Danışmanlar: Prof. Mim Kemal Öke, Prof. Nejat Göyünç
Sarı Gelin Belgeseli, 1999 yılında başlayan ve 4 yıl süren bir
çalışmanın ürünü.<!--[if !supportFootnotes]-->[4]<!--[endif]-->
Sarı Gelin ekibi, Türkiye'deki arşivlerin yanı sıra yurtdışındaki
arşivlerde de tarama çalışmaları yapmış. Rusya Federasyonu, İngiltere,
Almanya, Avusturya, İtalya, Fransa, Ermenistan, Azerbaycan, Lübnan,
Gürcistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Suriye'de devlet ve özel
arşivler taranmış.
Sarı Gelin Belgeseli için yurtiçi ve dışında 160 kişiyle röportaj
yapılmış. Türkiye'den 23, yabancı ülkelerden ise aralarında birçok
Ermeni'nin de bulunduğu 33 akademisyen, 14 politikacı, 13 din adamı, 6
diplomat, 7 gazeteci, 4 sanatçı, 2 işadamı, 2 eğitimci, 7 sivil toplum
kuruluşu başkanı ve yöneticisiyle yüz yüze söyleşiler
gerçekleştirilmiş. İşte bu kişilerden bazıları:
Dr. Aşod Sogomonyan, Prof. Augusto Sinagra, Prof. Dr. Andrew Mango,
Barry Jacobs, Bedros Miriatiyan, Bruce Fein, Harry Ojalvo, Hrant Dink,
Prof. Dr. Erich Feigi, Mesrop Mutafyan, Hagop Havatyan, Prof. Radick
Martrosyan, Prof. Levon Maraşlıyan, Patric Deveciyan, Samuel A. Weems,
Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, Prof. Dr. Enver Konukçu, Prof. Dr. Erol
Kürkçüoğlu, Henri Papazyan, Alexander Safaryan, Soren Kataroyan. Sarı
Gelin Belgeseli, Ermeni konusuyla ilgili 13 ülkeyi kapsamaktadır.
Belgesel için Türkiye'de 26 bin kilometre, dış ülkelere yapılan
seyahatlerde ise 137 bin kilometre yol kat edilmiş.
Sarı Gelin Belgeseli 40'ar dakikalık 6 bölümden oluşmaktadır:
Yüzyılın Kan Davası, Suikastlarla Kazanılan Kimlik, Sessiz Tanık:
Arşivler, Katliama Çıkarılan Vize, Kader Birliği, Dostluğu Yeniden
Hatırlamak.
Sarı Gelin Belgeselini, T.C. Milli Eğitim Bakanlığı tüm okullara
göndermiş, öğrenciler tarafından izlenmesini istemiş. Ve işte bu
aşamada medyada, başını Ermenilerden Özür Dileyenlerin çektiği bir
çevre kıyametleri koparmaya başladı!
Taraf gazetesinde hukukçu yazar Orhan Kemal Cengiz, Sarı Gelin
Belgeseli'nin okullarda izletilmesini şöyle eleştiriyordu:<!--[if
!supportFootnotes]-->[5]<!--[endif]-->
"Ruhsal tecavüz konusunda olabilecek en yaratıcı yöntem budur herhalde!"
Yine Taraf gazetesinde, köşe yazarı Halil Berktay, Sarı Gelin
Belgeseli hakkında şunları yazıyordu:
"MEB, Genelkurmayın hem de bir Ergenekon sanığına yaptırdığı Sarı
Gelin sözde-belgeselini bütün okullara yolluyor. Bu da çocuklar
üzerinde dehşet verici bir manevî şiddet uygulaması. Onların ruhuna
tecavüz ediyor, bir çocuktan bir katil yaratan karanlık."
Sarı Gelin Belgeselini izlediğinizde, Ermenistan'daki Ermeni ileri
gelenlerin kendi ağızlarından şunları istediklerini duyacaksınız:
• Türkler, Ermeni soykırımı tanıyacak.
• Türkiye, Ermenilere 50 milyar dolar tazminat ödeyecek.
• Ermenistan Anayasasında yazılı, Türkiye'nin 11 ili Ermenistan'a verilecek.
Sarı Gelin Belgeseli'ni izlerken, Ermenistan'daki ilköğretim
okullarında 7-12 yaşlarındaki Ermeni çocuklarının her sabah
okullarında şu and içme törenini yaptıklarını kalbiniz burkularak
dinleyeceksiniz:
"ÖCÜMÜZÜ ALACAĞIZ
AL KARDEŞİM AL
VATANIMIZ İŞGAL ALTINDA
ÖCÜMÜZÜ ALMAK LAZIM
AL KARDEŞİM AL"
Şimdi ben, dünyadaki en iyi 1 000 (bin) üniversite sıralamasına
kuyruğundan bile girememiş Sabancı Üniversitesi'nde hocalık yapan
Halil Berktay'a soruyorum: 7-12 yaşlarındaki çocuklarına her gün
Türklerden öç almaları andını içiren Ermeniler 'çocuktan bir katil
yaratan' karanlığın ta kendisi değil midir?
Bu soruya doğru yanıt verebilmek için dürüst ve ahlâklı olmak gerekir!
Halil Berktay ve Orhan Kemal Cengiz gibilerden çok şey mi bekliyorum?
Sakın yanlış anlaşılmasın.
Her belgesel gibi, elbette Sarı Gelin Belgeseli de eleştirilebilir.
Ama lütfen dikkat edin, Ermenilerden Özür Dileyenler, Sarı Gelin
Belgeseli'ni eleştirmiyorlar!
Bu belgesel okullarda çocuklara gösterilmesin, diyorlar!
Yukarıda adlarını verdiğim iki Taraf gazetesi yazarı başta olmak
üzere, Ermenilerden Özür Dileyenler sürekli olarak medyada
propagandalarını yürütüyorlar, çocuklarımızın bu belgeseli görmemesi
için, Sarı Gelin Belgeseli'nin iki DVD'sinin hemen toplatılmasını
buyuruyorlar!
Ağızlarını her açışta, 'demokrasi', 'insan hakları' ve 'ifade
özgürlüğü' deyimlerini makineli tüfek gibi sıralayan bu
sözde-akademisyen ve yazarlar, hiç sıkılmadan, hiç utanmadan işlerine
gelmeyen bir belgeselin yasaklanmasını, izlenmemesini istiyorlar!
En kısa zamanda Sarı Gelin Belgeseli'ni almanızı, izlemenizi diliyorum.
Tüm okullarımızda, Sarı Gelin Belgeseli'nin izletilmesini ve
çocuklarımıza, 'Sakın siz, belgeseldeki Ermeni çocukları gibi öç alma
duygusu beslemeyin, geçmişte olanları öğrenin, bunları hiç unutmayın
ama, halkların birbirine nasıl düşman edildiğini görün ve
yüreklerinizde her zaman herkes için sevgi ve dostluk duyguları
bulunsun' öğüdünün verilmesini diliyorum.
Yılmaz Dikbaş
3 Nisan 2009, Antalya
dikbas@kalinka.com.tr
www.kalinka.com.tr

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.