16 Nisan 2009

(anadoluhaber) Weiterl.: alıştıra alıştıra getiriyoruz.

 
 

Alıştıra alıştıra değiştiriliyoruz

SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU

 Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı 1950'lerden bu yana sürdürülen çalışmaların meyvesini vermeye başladığını söylüyor .

Dünyaca tanınmış sosyal psikolog Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı 'yla Türkiye'deki toplumsal değişimi konuşuyoruz. Nasıl buralara geldik? Batılı, çağdaş, laik bir toplum hedefinden nasıl sapıp karanlıklara doğru gidiyoruz? Mahalle ya da toplumsal baskılar bireyi nasıl dönüştürüyor? Çiğdem Hoca bütün bunları sade bir dille tek tek izah ediyor. Bu toplumsal değişimin temellerinin 1950'li yıllarda atıldığını ve ilk ürünlerini 1970'li yıllarda vermeye başladığını söylüyor. Türban yandaşlarını bir yandan faize göz yumup öbür yandan "türban" çığlıkları attıkları için riyakârlıkla suçluyor. Buyurun, okuyun.

- AKP'nin Türkiye'de toplumu değiştirme ve dönüştürmeyi amaçladığı söyleniyor. Bir toplum nasıl değiştirilip dönüştürülebilir?

- AKP'nin toplumu değiştirmeye çalıştığı fikrine katılıyorum. Ama bu AKP'yle başlamadı. Hem bizim toplumumuzda hem dünya toplumlarında müthiş bir unutkanlık var. Yakın tarihi bile unutuyoruz. Bu süreç 1950'li yıllardan başladı. Doğru, o sırada bir demokratikleşme hareketi başlamıştı. Ama DP'yle birlikte belki bu demokratikleşmeyi daha hızlı ve kolay yapmak için insanların dini duyguları istismar da edilmiştir. En azından kullanılmıştır.

Tarikatlar oy deposu olarak görülmüştür. Hep de, önceleri din bastırılmıştı, bu bir liberalleşme hareketidir, demokratikleşmedir dendi. Oysa DP'den önce, cumhuriyet hiçbir zaman dini baskı altına almamıştı. Oysa Sovyetler Birliği'ndeki devrim gerçekten dini baskı altına almış, kiliseler kapatılmış, ibadet yasaklanmıştı. Hepimiz bunu biliyoruz. Çünkü orada din komünizme ya da sosyalist düzene karşı bir güç olarak görüldü. Ama Türkiye'de hiçbir zaman böyle bir durum söz konusu olmadı. Sadece laik düzen getirildi. Böylece dinin toplum düzenini kontrol etmesi durduruldu. Ama bu insanların dini inançlarının baskı altına alındığı anlamına kesinlikle gelmez. Kimi sosyal bilimcilerimiz bunu böyle söylüyor. Ben bunu büyük bir haksızlık ve yanlış olarak görüyorum.

- İyi de bilim insanları nasıl bu kadar yalan söyleyebilir?

- Bu yalan değil de yanlış bir yorum. Ama ben onların yorumlarına katılmıyorum. Vakalara uymadığı için katılmıyorum. Bir kere, hiçbir cami kapatılmadı.

İmam hatipler

- Somut bir gerçek varken bu nasıl yanlış yorumlanabilir?

- Biliyorsunuz ki siyasi amaçlı her şey kullanılabilir. Bu insanların özellikle duygularına hitap ederse bu zaten sosyal psikolojidir. Hep duygusal iletişim kullanıldı. Çeşitli iletişim türleri var. İnsanlara bilgi veren rasyonel iletişim türleri var. Bir de duygusal iletişim vardır. O da insanların duygularına hitap eder. Bunun paralelinde siyasi propaganda için de düşünebiliriz. Orada da insanlara dini duyguların ne kadar önemli olduğu telkini yapıldı. Halkın da eğitim düzeyi yüksek olmadığı için bunu kolaylıkla kullanabildiler. Özellikle de son 30 yılda çok şey değiştirildi. Dolayısıyla bu işi sadece AKP'ye yormamalıyız. Onlar bu işin başlangıcı değil, devamı. Hatırlayalım, 1974'teki CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde imam hatip okullarının sayısında ilk büyük artış olmuştur. Ortaokul düzeyinde imam hatip okullarının sayısı bir yıl içinde 58'den 101'e çıktı. 1977-78'de lise düzeyinde okul sayısı da iki misline çıktı. İmam hatip okulları ve özellikle milli eğitim bu dini değişimin temelidir. Daima da bu taviz verilmiştir.

- Yani Ecevit'in CHP'si de mi bu dini taviz veren siyasi partiler içinde yer aldı?

- Evet. Size bir örnek vereyim. Yıllar önce AKM'de bir toplantı vardı. Konuşmacılar arasında Ecevit de bulunuyordu. Orada dinleyici sıralarında bulunan ilk kadın hukukçulardan avukat Süreyya Ağaoğlu elindeki bastonu sallayarak ayağa kalktı. "En fazla imam hatip okulları sizin hükümetleriniz zamanında açıldı. Bunun vebali boynunuzadır" dedi. Ecevit ise bu sözlere net bir cevap verememişti. O zamanlarda eğitimdeki bu dini mobilizasyon bugünkü Tayyip Erdoğan 'ı, Abdullah Gül 'ü yetiştirdi. O zamandan beri kuşaklar yetişti. Bugünün işi değil. O kadar ki imam hatip okulları öğrenci sayısı bakımından tüm mesleki teknik öğretimin içinde yüzde 82 paya sahipti. Gelişmek isteyen, sanayileşmekte olan bir ülkenin yapacağı iş midir bu? İmam hatip okullarında teknik endüstri gelişimi olabilir mi? Gençlik böyle mi yetiştirilir?

- 1950'li yıllarda Güney Kore'yle Türkiye aynı düzeyde görülüyordu. Bugün Türkiye'nin gelişmişlik düzeyiyle Güney Kore'yi kıyaslayabilir miyiz?

- Kesinlikle hayır. Türkiye hâlâ orta gelişmekte olan ülkeler içinde. Hatta insani gelişme endeksleri bakımından aşağılara doğru da iniyor. Buna karşılık Güney Kore başını aldı, gidiyor. Yüksek teknolojik gelişimi müthiş. Kendi markalarını yarattı. Çünkü Güney Kore 1950'lerle birlikte müthiş bir eğitim seferberliği yaptı. Ekonomik yatırımlardan önce eğitime yatırım yaptı. Temel eğitim süresini 11 yıla çıkardı. Biz ise imam hatip okulu açıyoruz. Bir başka anomali daha var. Daha 1975'te yapılan Milli Eğitim Şûrası'nda zorunlu eğitimin sekiz yıla çıkarılması kararı alındı. Ama 22 yıl uygulanmadı. 28 Şubat öncesi 1997'de Türkiye zorunlu eğitimi altı yılın altında olan dünyanın en geri ve yoksul sekiz ülkesi arasındaydı. Bu bizim gençlerimize ve toplumumuza yapılan bir ihanettir. Bütün araştırmalar temel eğitimin en fazla sosyal getirisi olan eğitim olduğunu gösteriyor. Üniversite bireysel getirisi yüksek olan bir eğitimdir. Üniversitede okuyan kişi yaşamı boyunca bireysel kazanç sağlar. Temel eğitimi çok yüksek olan ülkelerin bu çok büyük bir zenginliğidir. Temel eğitime büyük yatırım yapılması ve süresinin uzatılması gerekir. Böylece daha çok nitelikli insan yetişir. Toplumun insan kapasitesi gelişir.

Kuran kursları

- Bizim toplumun insan kapasitesinin az gelişmişliği bundan mı?

- Evet. 1997'ye kadar okullaşma düzeyi beş yılda kalmış bir toplum. Bu olabilecek bir şey mi? İnsan kapasitesi bu şekilde geliştirilemez. Bu demek değildir ki bizim insanımız aptaldır.

Tabii ki kapasitesi var. Ama bunu geliştirmek gerekiyor. Geliştirmediğiniz zaman toplum olarak yerinizde sayarsınız. Hükümetlerin temel eğitimi sekiz yıla çıkarmaya neden bu kadar direndiklerini biliyor musunuz? Çünkü üç yıllık Kuran kurslarını ortaokula denk yapmak istiyorlardı. Gerçekten olmayacak bir şey. Çocukların Kuran kurslarına gitmelerini sağlamak için zorunlu eğitimi beş yılda tuttular. Bunlar gerçekten bu toplumun insanına, gencine yapılmış en büyük haksızlıklardır ve ihanettir. Çünkü toplumu geri bıraktırmışlardır.

- Bu işler AKP'yle başlamadı ama AKP hepsinin üzerine tüy dikmedi mi?

- Evet, dikti. Bakın, Erbakan bu ülkeye çok zararlar vermiştir. Bunları da Milli Görüş çizgisinde yetiştiren odur. Tabii, unutmamak gerekir ki 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bu imam hatipler ve Kuran kursları daha fazla arttı. Bir taraftan imam hatipler, öbür taraftan Kuran kursları Türkiye'de kültürü değiştirmekte en önemli rolü oynadılar. Bunun tam ortasında da kadın faktörü var. Kuran kurslarındaki öğrencilerin üçte ikisi kızdır. Olay kadını değiştirmektir. Çünkü kadın kültür taşıyıcısıdır. Bütün antropolojik araştırmalar da bunu göstermiştir. Kadın kültürü taşır. Çünkü çocuğunu yetiştirir. İnançlarını, dünya görüşlerini bir sonraki kuşağa aktarır. Kız çocukları imam hatiplere sokuluyor. Kız çocukların imam hatiplerde sayıları erkek çocuklardan daha fazla. Özellikle de Anadolu'daki imam hatip liselerinde kızların oranı yüzde 60'ı buldu.

- İyi de kadından imam olamayacağına göre neden bu kızlar imam hatiplere gönderiliyor?

- Dediğim gibi bunlar tam anomali. Daha doğrusu anormallikler... O kızlar daha sonra anne olunca kültürü değiştiriyorlar. Bir taraftan imam hatipler, bir taraftan Kuran kursları bu etkiyi yaptı. Zorunlu din dersleri fazla olmamakla birlikte etkili oldular.

Yavaş bir biçimde ve alıştırarak toplum değiştirildi. Benim 1996'da Milliyet gazetesinde "Alıştırarak değiştirme ve insanca gelişme" başlıklı bir yazım yayımlanmıştı. Eğitimi ele geçirmek kaleyi içten fethetmektir. Daha çocukluktan o dünya görüşü oluşturuluyor. Dini formasyon verdiğinizde dünyaya o şekilde bakmayı öğreniyorlar. Bugün iktidardaki kişiler, iyi niyetli olabilirler, ama bakış açıları böyle. Her iki kişiden birisi bu son seçimlerde AKP'ye oy verdiyse toplumda epeyce bir değişme olmuş demektir. Bu da aşağı yukarı 30-40 yılın ürünüdür. Bazı dostlarımız hiç böyle düşünmediler. Bunun bir liberalleşme olduğunu savundular. Pek çok sosyal bilimcimiz, aydınımız olacakları göremedi. Bir de cumhuriyeti suçlamak moda haline gelince bu akım daha da arttı.. "Bunlar dini özgürlüklerdir" görüşü ön plana çıktı.

- İyi de daha ilkokul çağındaki öğrencinin dini özgürlük bilinci ne olabilir?

- Sekiz-dokuz yaşındaki bir çocuk reşit değildir. Karar verebilecek kapasitesi yoktur. Orada özgürlük filan söz konusu değil. Ailesi, annesi başını kapatıyor. Hatta bu, çocuğa, "Kadın böyle olur" dayatmasıdır. Dayatma belki fazla kaçar. Öğretisidir, diyelim. Çocukluktan ona alışınca haliyle üniversitede başını açmak istemiyor.

- Sekiz-dokuz yaşındaki bir kız çocuğu daha buluğa ermediği halde bir kadın gibi nasıl çarşafa sokulur, başı kapatılır? Bu nasıl bir cinsel dürtüdür?

- Burada cinsellik gerçekten çok önemli bir rol oynuyor. TÜBA'nın bir toplantısına gidiyorduk. Bolu'da mola verildi. İleride çarşaflı bir kadın grubu gördük. Yanlarındaki 7-8 yaşındaki kız çocukları da kapalıydı.

Yanımızdaki Amerikalı bir arkadaşımız kız çocuklarının o kılığını görünce, "Ne ayıp şey" diye patladı. Çünkü o 7-8 yaşındaki çocuğa, "Sen dişisin" anlayışı telkin ediliyor. Çocuğu oyuna teşvik edecek yerde bu yolla daha çocuk yaşta kadını erkekten ayırma dayatması yapılıyor. O yaştaki çocuğa böylesine cinsellik aşılanır mı? Örtünmek ne demek. Bu erkeğe hakaret. Sanki erkek kendini kontrol edemeyecek.

Ataerkil toplumun değerleri bunlar. Bunlar din tarafından da pekiştiriliyor, meşrulaştırılıyor. Aydınlarımız bunu göremedi. Toplum baskı altındaydı, liberalleşiyor, diye düşünüyor hâlâ... Oysa dinin ne kadar baskıcı bir unsur olduğunu, özellikle de din kurumunun baskıcılığını görmezlikten geliyorlar.

AKP iki kişiden birinin oyunu almış olarak bunu giderek daha fazla uygulayacak. Anayasayı ona göre değiştirecek. Toplum zaten değişti. Bu iyice pekiştirilecek. Toplumun değiştirilmesi bu şekilde oluyor.

AKP'YE OY VERENLERİN TASNİFİ

1.      ÇOĞU CAHİL.

2.      BİR KISMI KRİZ KORKUSU İLE TERBİYE EDİLMİŞ.

3.      BİR KISMI NE YAPTIĞINI BİLEMEYECEK KADAR SINIRLI ZEKAYA SAHİP.

4.      BİR KISMI ANA ,BABA,KOCA ZORU İLE OY VERMİŞ.

5.      BİR KISMI KÖMÜR VE ERZAK PAKETİNE FİT OLUP OY VERMİŞ.

6.      BİR KISMI VAADLERE İNANMIŞ OY VERMİŞ.

7.      BİR KISMI BU DÜZENİN KAYMAĞINI YİYENLER.

8.      BİR KISMI ATATÜRK'Ü SEVMEYENLER

9.      BİR KISMI BASIN TARAFINDAN BEYNİ YIKANMIŞ.

10.  BİR KISMI İYİ NİYETLİ SAF VATANDAŞ.

11.  BİR KISMI DİNDAR SANDIKLARI İÇİN OY VERMİŞ. AKP ZAMANINDA 4 BİN KİLİSE AÇILDIĞI SÖYLENİYOR.

12.  BİR KISMI AB'YE GİRİP KÖŞE OLACAĞI İÇİN OY VERMİŞ.

13.  BİR KISMI BAYKAL GİBİ AKP'YE ÇALIŞAN ANA MUHALEFET LİDERİ OLDUĞU İÇİN HİÇ DEĞİLSE OYUMU DOĞRUDAN AKP'YE OY VEREYİM DEMİŞ.

14.  AKPNİN GERÇEK OYU %15

 



--
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
 
Tierisch gut! KOSTENLOSE E-Mail-Animationen – von IncrediMail! Hier Klicken!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.