Şevki Yılmaz’ı canlı olarak bir kez dinledim.1991 yılının ilk ayları olmalı. ABD’nin başlattığı Çöl Fırtına’sı bütün hızıyla sürüyordu. Şevki Yılmaz’ın hatipliği ile ilgili övgüler her yanı sarmıştı. Şehrin epey uzak bir köşesindeki eski bir sinema salonunda yapılacaktı konuşma. Konuşmanın başlama saatine yarım saat kala oradaydık. Hınca hınç dolu bir salon... Şevki Yılmaz geciktikçe gecikiyor. Heyecan dorukta. Ve nihayet Şevki Yılmaz salona giriyor. Muazzam bir coşku. Alkışlar, sloganlar gırla.. Nihayet genç ve ateşli takdimci uzun ve süslü sitayişlerden sonra kürsüye davet ediyor Şevki Yılmaz`ı.
Şevki Yılmaz ağır ağır mikrofona geliyor. Büyük bir üzüntüyle başlıyor konuşmaya. Elini sık sık alnına götürüyor. Ağlıyor mu, kendinden mi geçiyor belli değil. Sık sık su götürülüyor kürsüye. Her konuşmasında yaptığı gibi esrarengiz bir tavır takınıyor Şevki Hoca. “Ah kardeşlerim” diyor, “bazı şeyleri söylesem yer yerinden oynar. Ama susuyoruz.” Aslında geçen günlerde yaptığı konuşmaya bakınca, Şevki Yılmaz’ın bu üslûbu hâlâ koruduğunu gördüm. Fikirleri ve öncelikleri değişmiş, fakat Şevki Hoca’nın üslup aynı kalmış. Hatırlayalım, ne demişti Şevki Yılmaz birkaç gün önce: “Bazı şeyleri anlatırsam, birileri sokağa çıkamaz.” Hadi canım sen de! Şevki Yılmaz’ın konferanslarına başlamadan önce, “Bir belge açıklayacağım konuşmanın sonunda. Değil Ankara, Washington bile sallanacak.” deyip, 2 saat dinleyicileri istim üstünde tutup, sonra da cebinden kıytırık bir gazeteden kesilmiş el kadar bir haber küpürünü gösterdiğine tanık olmuş bir kimse olarak ben bu numaraları yemem.
Şevki Yılmaz’a gelelim. Şevki Hoca o gece formundaydı. Hoca başka konulara sapmadan hemen ABD’nin Irak’ı işgaline girdi. Şevki Hoca, üzüntülü ve öfkeli bir dille Irak’ı anlatıyordu. Bir an için benim bile “acaba” diyebileceğim gelişmelerden bahsediyordu Irakla ilgili olarak. Meselâ ABD’nin aylardır yaptığı bombalamada Irak’ın hiç zarar görmediğini, yalnızca Bağdat PTT binasının duvarının çatladığını, Amerikan ordusunun yakında yenileceğini söylüyordu.
Büyük bir öfkeyle ABD’ye hakaretler yağdırıyordu. Hakaretlerini yalnızca ABD ile sınırlamamıştı. Başta hükûmet ve parlamento olmak üzere, bu saldırıya ses çıkarmayan herkesi yerin dibine sokup çıkarıyordu. Ama bu hakaretlerden en ağır payı alan Zaman gazetesi ve Fethullah Gülen olmuştu. Bu konuşmanın yapıldığı tarihten kısa bir süre önce, Fethullah Gülen verdiği bir vaazda, Saddam’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği bir füze saldırısı sonucunda hayatını kaybeden bebekler için göz yaşı döktüğünü söylemişti. İşte bu söz üzerine Şevki Yılmaz adeta çıldırmıştı. Tavırları dünmüş gibi gözümün önündedir. Kürsüyü yumrukluyor ve öfkeyle haykırıyordu Şevki Hoca: “Hiçbir Müslüman, hele de hiç bir hoca, Irak’ta Müslümanların çocukları öldürülürken ve Müslüman Ayşe’nin ırzına geçilirken bir Yahudi çocuk için ağlayamaz. Yazıklar olsun böyle yapana!”
Geçen günlerde Şevki Yılmaz’ın basına da yansıyan sözlerine gelince. Şevki Yılmaz bu açıklamalarında eski lideri Erbakan’la yollarını ayırdığını bir kez daha gösteriyordu. Bu sözlerini siyasî tavrında meydana gelen bir değişiklik sayalım ve ses çıkarmayalım bir an için. Üslupları örtüşmemiştir. Hayata bakışları farklılaşmıştır. Bu sebeple de Şevki Yılmaz, başka ufuklara yelken açmıştır. Fakat Şevki Yılmaz hâlâ eski Şevki Hoca olduğunu, aynı hassasiyetleri taşıdığını ısrarla söylüyor. O zaman kendisine birisi de çıkıp eski sözlerini hatırlatırsa ne olacak? Meselâ birisi çıkıp çok rahatlıkla şöyle söyleyebilir: “Bak dün Yahudi çocuklar için ağlayan Fethullah Gülen’i yerden yere vuruyordun ve örtülü bir biçimde onu Amerikan işbirlikçiliği ile suçluyordun. Hani aynı hassasiyetleri taşıyordun Hoca! Bak Irak hâlâ işgal altında. Ve 1991’de sadece bombalayan ABD şimdi sahiden Ayşelerin ırzına geçiyor. Ebu Gureyb diye bir yer duydun mu Şevki Hoca? Neden çıkmıyorsun kürsülere tekrar? Tamam, Milli Görüş propagandası yapma sen. Fakat mâdem aynı adamsın, neden işgal altındaki Irak için, tecavüze uğrayan Ayşeler için konferanslar vermiyorsun. Peki Şevki Hoca! O gün Fethullah Gülen’i adeta Amerikan işbirlikçisi ilan ederken, bugün Irak’ı işgale giden Amerikan askerleri için dua eden Tayyip Erdoğan’a karşı niçin susuyorsun? Yoksa her konferansında sarfettiğin, "Zulme karşı susan, dilsiz şeytandır." sözü artık hükümsüz müdür?
Ahmet N. Güvener/ 6 Temmuz 2007/ BOYUT HABER
bendensen iyisin. karşımdaysan tu kakasın. adama sorarlar o zamanlar şevki hocayı dinleyip kendinden geçerken bu soruları sormak aklına gelmedimi. şimdi ne değişti yada değişen şevki hocamı onu yerden yere vuranlarmı. hazır saflardan bahsetmişken birde durduğunuz yere bakın bakalım. kiminle kolkolasınız, kime karşısınız. Allah doğru yoldan ayırmaya. vesselam...
YanıtlaSil